Ahmet Kasım Han
Trump, Gazze’yi şipşak bitirecekti, Netanyahu’ya söz geçirmediği anlaışdı. İran’a da “saldırma” demişti. İşte İsrail’in İran saldırısından çıkarılabilecek 5 ders.
İsrail’in 13 Haziran’da başlattığı İran saldırısı bize uluslararası siyaset ve ülke yönetimine dair acı ama kıymetli bazı dersler veriyor. İşte ilk bakışta sayabileceğimiz 5 ders.
Ders 1: Yeni düzen savaşla kuruluyor
Önce makro tahlil: İnsanın varlığına ilişkin algısı; üretim biçimleri ve faktörlerinin yapısı ve bunların sonucunda tüm bir siyasal sistem aynı anda dönüşürse bu doğası îtîbariyle gerilimli, potansiyel olarak yıkıcı bir “yakınsak dönüşüm” (convergent transformation) yaratır.
Bu türde dönüşümleri insanlık genellikle yönetememiş, yeni denge ve düzen hep bir savaşın ardından kurulmuştur. Savaşın şekli ve kapsamıysa elbette zamanın ruhuna göre şekillenir. “Kaygı Çağı”nda yaşayan bizler için Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi bu savaşın tetiğini çekti. Kalan tüm olaylar da bu kanalı kuvvetlendiriyor maalesef.
Şimdi sırada olayın önemli gördüğüm noktaları ve bunların olay özelinde ve büyük çerçevede neye karşılık geldiğine dair tahliller var.
Ders 2: Trump ve Amerika
Özel Ders: Trump oturduğu yerden Ukrayna’dan Gazze’ye şipşak barış getireceği iddiasındaydı. İsrail’in saldırısı lafını Binyamin Netanyahu’ya dahi dinletemediğini kanıtladı. Şimdi medet umduğu, İsrail saldırısının İran’ın güvenini sarsması ve kol bükerek İran’ı barışa zorlama ihtimali. Bu yaklaşımın karşılığı olmayacaktır. Müzakere başarısızlığı Trump’ın kırılgan egosunu en fazla inciten meseledir dolayısıyla İran anlaşmaya yanaşmaktan kaçındıkça, hoşlanmasa da, İsrail’e desteğini kayıtsız şartsız arttıracaktır
Kuramsal Ders: Popülist, entelektüel derinliği sınırlı tek adamların büyük konuşmaları ne kadar sürpriz niteliğiyle değerlendirilemezse; çuvallamaları ve oynamaya çalıştıkları yumağa dolanmaları da o kadar normal karşılanmalı.
Genel Ders: Hayatında tek bir kitap okumamışlardan dünya politikasını belirleyecek yetenekte bir lider çıkacağına inanmak abesle iştigalden başka bir şey değildir.
Ders 3: Netanyahu ve İsrail
Özel Ders: Netanyahu’nun İsrail siyasetinde varlığını korumak için gözünü kırpmadan sonu olmayan, yıkıcı bir savaşın riskini almaktan çekinmeyeceği bir defa daha kanıtlandı
Kuramsal Ders: Koltuğundan başka bir şey düşünmeyen liderlerin, demokratik yollarla seçilmiş dahi olsalar, ülkelerine ne büyük zararlar verme potansiyeline sahip oldukları da bir defa daha görülmüş oldu -ki bunun tarihteki en trajik örneği Hitler’i iktidara taşıyan 1933 Alman seçimleridir.
Genel Ders: Yolsuzluğa bulaşmış, bu nedenle siyasi iktidarını korumaktan başka bir şey düşünmeyen, liderlerin uluslarına refah ve barış getirmesi hülyası boş propagandadan başka anlam taşımaz.
Ders 4: İran ve rejim
Özel Ders: İsrail saldırısının istihbarat bakımından kesinliği ürkütücü nitelikte. İran rejimi istihbarat ve güvenlik bakımından delik-deşik bir halde. Askeri kapasite olarak İsrail’in İran’ın misilleme imkânlarının çok üzerinde bir hazırlık, imkân ve kabiliyet sahibi olduğu bir kez daha teyit oldu. İran rejimi hızla bölgenin “kâğıttan kaplanı” statüsüne indirgeniyor ki bu iyi değil. Perdeyi indirecek son hamlesi rasyonel bakımdan çok düşüncesizce ve şiddetli gelebilir. İran özellikle Irak ve Suriye’de daha agresif bir tutuma geçebilir.
Kuramsal Ders: Halkının kapsamlı desteğine sahip bulunmayan, onun standartlarını ve huzurunu yükseltmekten çok kendi sürdürülebilirliğini önceliklendiren kapalı rejimler, ne kadar ciddi düzeyde zorbalık uygulama yeteneğine sahip olurlarsa olsunlar, ülke ne kadar ciddi bir jeopolitik öneme ve tarihsel derinliğe sahip olursa olsun, toplumsal bütünlüğü ve neticede insanlarının refah ve güvenliğini sağlayamıyorlar. Dahası rejimin sürdürülmesi de er veya geç imkânsızlaşıyor.
Genel Ders: istibdat ile toplumu kapayarak, bireysel hakları ve çeşitliliği inkâr ederek ülke yönetme pratiğinin zaman aşımına uğraması kaçınılmaz.
Ders 5: Türkiye ve yeni sınamalar
Olaylar büyür çatışma kronikleşir ve hatta büyürse Türkiye, mevcut koşullarını da göz önüne aldığımızda, uluslararası finans çevreleri bakımından kısa vadede daha riskli, istikrarsız bir bölgenin parçası, potansiyel sorunlu bir ülke olarak algılanacaktır.
Ancak, yapısal meselelerini çözerse bu krizin ardından gelecek “düzen kurucu” dönemde gerek ticari olarak gerekse uluslararası yatırımlar bakımından önemli avantaj sağlar. Burada yapısal meselelerin çözülmesine dair beklenti eşiğinin standardı da çok yüksek olmayabilir. Bu içeride iktidarı rahatlatıcı bir dinamik anlamına gelecektir. Çatışmanın uzamadığı ve görece şiddetlenmediği bir ortamda da benzeri bir durum mümkündür fakat bu halde faydanın boyutları ABD ve bir noktada, İsrail ile ilişkilerin sefahatine bağlı olacaktır. Bu noktadaki tercihlerin iç siyasette etkisinin olmasıysa kaçınılmaz…
Ayrıca, tüm bunları Suriye, Ukrayna ve Rusya-ABD aksında meydana gelecek gelişmelerden bağımsız düşünmemek gerekir ve bunlar da Türkiye açısından fırsat yaratabilir.
Acil Riskler: Artan petrol fiyatlarının cari açığa olumsuz etkisi; Türkiye’nin bölgeye dair yine artan risk algısından olumlu şekilde ayrışacak bir hikâyesinin ve iç dinamiklerinin yokluğu önemli…
Risk ve fırsat yönetimi boyutu
Kısa vadede Türkiye’ye yardımcı olabilecek en önemli dinamik ise ABD ile geliştirilebilecek “hususi” ilişkilerin sağlaması mümkün olumlu rüzgâr. Ancak, buradaki risk de bu “hususi” ilişkilerin gerek içerde gerek dışarıda ülkenin önüne koyacağı koşul ve tavizlerin nasıl yönetileceğidir.
Kısaca; kısa vadede Türkiye açısından muhtemelen sorunlu, orta vadede olumlu, uzun vadede herkes gibi Türkiye için de ciddi meydan okumalar içeren bir süreç bizi bekliyor.
——————————————–
Kaynak: