Müslüman olup olmamaktaki mikyâs nedir acaba?
Peygamber Aleyhisselâm Efendimiz’den bugüne, mukaddes İslâm’ı itikâdî temel esasları tamamen kıymetten düşürücü her şeytanlığı tahlil etmeden mutlak doğru kabul etmek midir?
Günümüzde karga kılavuzluğu derekesindeki bir takım mîrasyediler, mukaddes İslâm’ın zaman ve takvim disiplininden de ne yazık ki bihaberler!
Kendilerine kürsülerde ve ekranlarda ehli sünnet de ehli sünnet diyen hoca ve cüppelâm takımları dahî çok rahat bir şekilde “Noel kutlanmaz, ammâ yılbaşı kutlanırsa mahzûru yokdur!” kabilinden laflar edip, fetva veriyorlar.
Güya İslâmcı ve ehl-i sünnet olup da takvim ve zaman mefhumunun islâmî olanı ile olmayanı arasındaki nâmütenâhî farkı göremeyene ne denir?
Günümüzde internet, medya ve matbuatta cirit atan, nabza göre şerbet verici beslemeler güya bize “kökten dinci” diyerek akıllarınca geri püskürteceklerini zannediyorlar ki, bu kat’iyyen muhâldir!
Politikacı paspası olmuş hoca takımları mîlâdî yeni yıl kutlamasının cevâzına fetvâ verseler de, hüküm ancak Allâh Azze ve Celle’ye ve O’nun izin verdiklerine ait kalacaktır.
Mîlâdî yılbaşı, Hristiyânî mukaddesler arasındadır ve İslâmiyyet’e göre kutlanması câiz olamaz. Bunları İslâmcılara biz öğretecek değiliz ammâ Şehristânî Merhûm’un Milel ve Nihâl nâmındaki eseri başta olmak üzere bütün akâid kitablarımızda: “Milel-i sâirenin bayramlarına iştirâk küfürdür!” diye beyân buyurulmuşdur…
Aziz Nikolas, nasıl “Noel Baba” adıyla hıristiyânî bir kutsiyete sahip olarak haçlılarca öne çıkarılıyorsa; 1582’de de, bugünkü mîlâdî takvimi yapan Papa 13. Grogeryan, Silvester adındaki papanın ölüm gününü, 31 Aralık olarak takviminde senenin son günü yapmıştır… Binâenaleyh, bugün kutlanan mîlâdî yılbaşının dînî bir temele dayanmadığını söylemek inkânsızdır. Tam tersine, Papa Silvester’ın ölümü ile temsîlî bir “Kutsanışa” raptedilmekdedir.
“Ben o günü bayram olarak değil, zamanda bir başlangıç olarak kutluyorum” demek bile, hiçbir şekliyle meşrû’ bir mâzeret olamaz. Çünkü o günü zamanın başlangıcı yapan, hıristiyânî bir itikâdtır ve bu itikâd, onlarca ta’zim taşıdığı içİn müslüman nazarında kutlanarak tazîm ile karşılanamaz…
Umûmî kânun ve kâidemiz budur.
Ne yazık ki günümüzde ağzımıza her Türklük kelimesini aldığımızda bize itikat dersi veren ümmetçi mahfiller çok garip şekilde akâid ilminin çok basit kaidelerinden de bîhaberler. Îmanla küfür, hakla bâtıl ve mü’min ile münkir arasındaki o ince ve bilinmesi şart olan çizgiyi kolayca atlayıp geçiveriyorlar.
Uzun sözün kısası; sadece bulunduğu mekâna değil, zamana da hâkim nesillerin yeniden inşâsı duasıyla, Allah mukaddes dinimizden bir milim saptırmasın ve bizi haçlı batının zebunu eylemesin.
