Özbekistan Günlüklerim

Bu yazımda 14.06.2022-24.06.2022 tarihleri arasında bulunduğum Türkistan’ın kalbi Özbekistan izlenimlerimi paylaşmak istiyorum.

        Yukarıda belirttiğim tarihler arasında üyesi olduğum 14 Mart Tıbbiyeliler Derneği’nin Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Buhara Devlet Tıp Enstitüsü ile birlikte düzenlediği II. Türk Dünyası Tıp Öğrenci Kongresi’ne katılmak üzere Özbekistan’da bulundum. Bu Kongre’nin ilkini 2021 yılında çevrimiçi ortamda düzenlemiştik. 2022 yılında Covid-19 salgınının bir nebze de olsa hafiflemesi ile az evvel belirttiğim kurumların da katkısı sayesinde yüz yüze düzenleme şansına sahip olduk. (Bu yazının kaleme alındığı 30.07.2022 tarihi itibariyle Covid-19 salgının tekrardan yükseliş eğiliminde olduğunu belirtmek istiyorum.) Başkanlık görevini yürüttüğüm bu Kongre’nin düzenlemesinde yaklaşık bir yıl süren hazırlık sürecinde beraber görev aldığım 14 Mart Tıbbiyeliler Derneği mensubu tıbbiyelilere ve yazının başında zikrettiğim kurumlara verdikleri desteklerden ötürü teşekkür ederim.

         Program kapsamında Buhara, Semerkand ve Hive şehirlerinde bulundum. Ajandamızda Taşkent de vardı ancak hem programımızın yoğunluğu hem de vaktin kısıtlı olması hasebiyle Taşkent’i bir başka ziyarete bırakmak durumunda kaldık. Bir bakıma Türkistan’ın kalbine tekrardan gelmek adına kendimize vesile oluşturduk. 

        Programımızın ilk ayağı olan Buhara sahip olduğu tarihi miras ile kültürümüzde müstesna bir yere sahiptir. Bu yazıda tarihi eserler hakkında tek tek bilgi vermekten ziyade sosyal müşahedelerimi aktarmak istiyorum. Zira tarihi miraslar ile ilgili bilgiler benim aktaracaklarımdan çok daha detaylı şekilde hem resmî kurumların internet sayfalarında hem de diğer açık erişimli sitelerde mevcuttur. 

        Buhara ‘’Kubbet-ül İslam’’ ünvanına sahip üç şehirden birisidir.(Diğer şehirler Bitlis’in Ahlat ilçesi ve Afganistan’ın Belh şehridir. Aynı zamanda 1993 yılından beri UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinde bulunmaktadır. Programımız dahilinde vaktimizin önemli bir kısmı Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne bağlı Buhara İbn-i Sina Tıp Fakültesi’nde geçti. 17 Ekim 2019 tarihinde eğitime başlayan fakülte Türkiye müfredatına göre Türkiye Türkçesi ile eğitim vermektedir. Öğretim üyesi ihtiyacının büyük kısmı da Türkiye’den belirli dönemler halinde geçici görevlendirme şeklinde karşılanmaktadır. Okulun bahçesinde dalgalanan ay yıldızlı bayrağımızı görünce kapıldığım hissiyatı bu satırlarda tarif etmek zordur. 

        Yaptığımız görüşmelerde tıp fakültesinin ücretli eğitim verdiğini öğrendik. Bu durum bu fakültede okuyan öğrencilerin ailelerinin belirli bir sosyoekonomik düzeyin üzerinde olduğunu bizlere göstermektedir. Eğitim sistemi açısından ise ülkemizdeki tıp fakültelerinde şuanda hemen hemen uygulanmayan klasik sistemin takip edildiğini gördüm. Bu sistemde dersler kendi içinde özerk olacak şekilde verilmektedir. Buna uygun olarak fakülte binasında sınıf ve koridorların branşlar şeklinde ayrıldığını müşahede ettim. Aynı zamanda Dekan Yardımcısı hocamızdan fakülteye ait hastane inşaatının bitmek üzere olduğunun bilgisini aldık. (Not: Ülkemizde şuanda tıp fakültelerinin büyük kısmında derslerin bütünleşik şekilde verildiği komite sistemi uygulanmaktadır.) 

Beni sevindiren bir diğer husus öğrencilerin zorluk yaşamadan bizimle akıcı biçimde bizimle konuşmaları oldu. Bundan dolayı bilhassa öğrenci arkadaşlarımıza ders veren Sağlık Blimleri Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi TÖMER Öğretim Görevlilerine teşekkür ediyorum.

        Buhara nüfus ve gelişmişlik açısından Semerkand’ın gerisinde, Hive’nin ise ilerisinde olduğunu söyleyebilirim. Buhara-İstanbul arası haftanın iki günü çift yönlü doğrudan uçuş mevcuttur. Tarihi dokunun nispeten başarılı şekilde korunduğu şehirde insanlar bizlere karşı samimi ve güleryüzlü davrandılar. Bilhassa adres, taksi sorma gibi konularda sorun yaşamadık. Buhara’nın iktisadi yapısı büyük ölçüde dış turizme dayalıdır. Özbekistan’ın genelinde de olmak üzere ağırlıklı olarak pamuk tarımı yapılmaktadır. Az önce de belirttiğim üzere iktisadi yapı turizme dayalı olduğu için bilhassa tarihi mekanların korunması ve tanıtılmasında ilgili olduklarını eklemek istiyorum. Bu noktada şaşırdığım ve biraz da üzüldüğüm nokta Türkiye Türkçesi bilen turist rehberi sayısının çok az olmasıdır. Bu durumu Türkistan coğrafyasına yönelik faaliyetlerde en önemli mali gider olan ulaşım giderlerinin yüksek olmasına bağlıyorum. Bu durumu teyit etmek adına yıllık izin döneminde gerçekleştirdiğimiz programa giderken İstanbul Havalimanı’nda uçak bekleme bölümünde bizim dışımızda T.C. vatandaşı sayısının bir elin parmağını geçmediğini eklemek istiyorum. 

       Buhara’nın metropol şehirlerin keşmekeşinden uzak, sakin ve huzurlu bir kent olduğunu söyleyebilirim. Yukarıda bahsettiğim insanların samimi ve sıcakkanlı olmasının yanında misafirperverliklerinin de üst düzeyde olduğunu davet edildiğimiz evlerde müşahede ettim. Bizi sofralarına davet eden öğrencilerin aileleri evde gıda namına ne varsa yer sofrasına dizmişlerdi. Bu beni hem etkiledi hem de bu kadar uğraş verdirdiğimiz için mahçup oldum. Ancak daha sonra öğrenci arkadaşlar ile ettiğimiz sohbetler sırasında bunun Özbekistan’da olağan bir davranış şekli olduğunu öğrenince yüreğime bir parça su serpildi. Toparlamak gerekirse Buhara’da kaldığımız süre zarfında yabancılık hissetmedik, Buharalılar bizi kendilerinden olarak gördüler. Bu da bizi ziyadesiyle memnun etti. 

        Semerkand, bizim için İmam Maturidi hz., İmam Buhari hz., Emir Timur demektir. Semerkand’da geçirdiğimiz süre boyunca tek ukdem tadilat çalışmaları sebebiyle kapalı olan İmam Buhari hz.’nin türbesine girememek oldu. Yine tarihi eserleri tek tek anlatmadan sosyokültürel yapıdan bahsetmek istiyorum. Semerkand hem nüfus hem de gelişmişlik açısından Taşkent’in ardından Özbekistan’ın en önemli şehri diyebiliriz. Semerkand’da 1.5 gün kalma fırsatımız oldu. Bu süre zarfında ne yazık ki Buhara’da karşılaştığımız samimiyeti bulamadık. Genel olarak Semerkand’da mukim insanlar bilhassa yurtdışından gelenlere karşı daha soğuk ve tedirgin yaklaşmaktadır. Bu durum hem çarşılarında hem de cadde ve sokaklarında gözlemledik. Ayrıca Türk olmayan nüfusun Buhara ve Hive’ye göre nispeten daha fazla olduğunu hem gözlemledik hem de bize rehberlik eden Semerkand Devlet Tıbbiyat Enstitüsü Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Serde Bey’den öğrendik. Semerkand’ın ve Özbekistan’ın en büyük açık pazarlarından biri olan Siyah Pazar’ı dolaşırken ve aynı zamanda Buhara ve Hive’de de gözlemlediğimiz bir diğer husus ise özellikle alışveriş sırasında sıkı pazarlık yapılması gerektiğidir. Çünkü yaygın bir uygulama olarak bir ürün satıcının ilk beyan ettiği fiyatın 1/3-1/4’ü kadar bir fiyata satın alınmaktadır. Yine hatıralık eşya fiyatlarının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu da belirtmek istiyorum. Gözüme çarpan bir diğer husus Semerkand’ın merkezi bütçeden aldığı hizmet ve yatırımın Buhara’nın çok daha ilerisinde olduğudur. Bu durumu şehrin sahip olduğu devlet binaları, raylı sistem gibi unsurlardan göze çarpmaktadır. Benzer şekilde Semerkand’daki tıp fakültesi imkan ve altyapı açısından Buhara’daki tıp fakültesine göre daha iyi şartlara sahiptir. 

       Yazının son kısmına yanaşırken bir diğer durağımız olan Hive kentinden bahsetmek istiyorum. Hive Buhara’ya araba ile takriben 6 saatlik uzaklıktadır. Ancak bizim yolculuğumuz yoldaki yapım çalışmaları sebebiyle yaklaşık 7.5 saat kadar sürdü. Hive şehir yapısı olarak derli toplu bir kent hüviyetindedir. Özellikle şehirdeki tarihi ve kültürel mirasın büyük kısmının bulunduğu İçan Kale kuşkusuz şehirdeki en önemli mimari yapıdır. Hive’de bizi en çok sevindiren husus Hiveliler ile anlaşmak için bir tercümana ihtiyaç duymamızdır. Hiveliler bizim konuştuğumuz Türkiye Türkçesi’ne en yakın dili konuşmaktadır. İnsanı da Buhara’da olduğu gibi sıcak ve yardımseverdir. Hive’yi hariç tutmak gerekirse diğer şehirlerde Türkiye Türkçesi bilen rehber sayısının çok az olduğunu belirtmek istiyorum. 

        Özetlemek gerekirse Türkistan’ın kalbi olan Özbekistan bir yıldız olarak bizleri bekliyor. Bu hususta ülkemizin Buhara’da bir tıp fakültesi açması çok yerinde ve önemli bir hamle olmuştur. Bu ve bunun benzeri adımların diğer meslek dallarında da atılmasını temenni ediyorum.  

Yazar
Metehan KAYGI

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen