Preveze Deniz Zaferimiz – Prof.Dr. Mehmet Maksudoğlu

27 Eylül 2025 Cumartesi günü, Preveze Deniz Zaferi’nizin 487nci yılını kutladık. Deniz kuvvetlerimizin 15 gemisi, bu zaferin başkomutanı, Beşiktaş’taki türbesinde yatan Hızır Hayreddîn Paşa’yı selâmlayarak Boğaz’dan geçti.

Evet, 487 yıl önce, tek başımıza bütün Avrupa halklarının kuvvetlerini, denizde de yenmiştik.

Papa Üçüncü Paul, İslâm’ın temsîlcisi Türklere karşı bütün Avrupa Hristiyanlarını bir araya getirmeğe çalışıyordu. İspanya-Almanya İmparatoru Şarlken ile Fransa Kralı Fransuva’ya on senelik bir mütâreke yaptırmıştı. Papa, Portekiz, İspanyol, Venedik, Ceneviz, Malta gemileriyle diğer Avrupalı kuvvetlerden meydana gelen Haçlı Donanmasında 302 gemi, 60.000 asker ve iki bin beş yüz top vardı. Türk Donanmasında ise, 122 gemi, 8.000 asker ve gemilerin baş taraflarında üçer aded uzun menzilli toplam 366 top vardı. Dikkatten kaçmaması gereken konu: Türk topları uzun menzilli, Haçlı donanmasının topları kısa menzilli idi; yâni, 1538 yılında, hâlâ, teknolojide Avrupa’dan üstün olduğumuz görülüyor.

İslâm donanması, bir hilâl şeklinde harb nizâmı aldı. Merkezde Hızır Hayreddîn Paşa, sağ kanatta Sâlih Reîs, sol kanatta Seydi Ali Reîs vardı, arkadaki ihtiyat filosunun başında da Turgut Reîs bulunuyordu.

Haçlı donanmasının başında Andrea Doria vardı, Venedik donanma komutanı Vincent Capello ile Papalık donanma komutanı Marco Grimani onun buyruğunda savaştılar. Avrupa’lı gemiler top ateşi açtı, kısa menzilli olduğu için, gülleler, Osmanlı gemilerini selâmlar gibi, önlerine düştü. Hızır Hayreddîn Paşa hücum emri verdi, donanma mehteri harb havası çalıyordu.

Haçlı donanmasındaki gemi ve asker sayısı çok daha fazla olduğu hâlde Andrea Doria, savunma durumunu seçmiş, ön sıraya 3 saf hâlinde kalyonları dizmişti. Türk kuvvetleri hücum edip bu savunma hatlarını yararken Turgut Reîs de arkadan çevirme hareketi başlatmıştı. O devirde gemiler arasında iletişim güçlüğü göz önüne getirildiğinde durum çok iyi anlaşılır: Haçlı donanmasında yarılma olunca, Andrea Doria, gelen Türk kuvvetlerini kuşatmağa çalıştı, Hızır Hayreddîn Paşa, onun manevrasını boşa çıkardı, Turgut Reîs, yarma hareketini görünce hemen Haçlı donanmasının arkasını çevirmeğe girişti. Bu manevralar sonunda, birleşik Avrupa kuvvetleri bozguna uğradı. Andrea Doria, müttefiklerin imdad çağrısına rağmen, büyük şerefsizlik olarak kabûl edilen Amiral gemisinin fenerlerini söndürerek gece karanlığında savuştu. 27 Eylül 1538 tarihinde Akdeniz’de üstünlük Türklere geçti. On altıncı yüzyıla, boş yere “Türk Asrı” denilmemiştir.

Hatırlamamızda fayda var: Hızır Reîs’in forsunda Mühr-ü Süleyman (Davud Yıldızı dedikleri çift üçgen) ve Zülfikar (Hazreti Ali’nin kılıcı) vardır: Bütün Peygamberlerin, tek dîn, İslâmîn Peygamberi olduklarına ve Hazret-i Ali’nin, Müslüman kahraman modeli olduğuna işârettir.

***

İbni Haldûn’un; “Bir milletin geçmişi ile geleceği iki su kadar birbirine benzer” isâbetli görüşü boyunca, geçmişimizdeki bu mânâlı, büyük zaferi kutlamamız çok iyi, gerekli bir etkinliktir; ancak, burada da, etkisi altında kaldığımız, çoğumuzun farkında bile olmadığı kültür istilâsı’nın tezâhürü görülüyor.

Türkçe yayın yapan bâzı kanallarda, bu büyük zaferin kutlama haberini verirken Osmanlı İmparatorluğu denildi, bu çirkin iftira kullanıldı. Öyle diyen diplomalının, “bir varlığa, kendi, orijinal adından başka bir ad takmanın, o varlığa karşı olmayı, düşmanlık ifâde ettiği” gerçeğinden haberi olmadığı anlaşılıyor. Osmanlı Devleti, kendisi için ASLA imparatoriye-i Osmâniye dememiştir, (o devir Türkçesi öyledir) o kirli etiketi kendisi için kullanmamıştır. Adı: Devlet-i Alîyye-i Osmâniyye (Pek Yüce Osmanlı Devleti)dir, Saltanat-ı Seniyye (Parlak Sultanlık) etiketini de kullanmıştır.

Kırım Harbi sonlarına doğru 1856 yılında, Müttefikler Londra’da toplanıp savaş sonundaki durumu bir protokkole bağladıklarında, Osmanlı murahhası (delegesi) Kostaki Mosurus Paşa, her hâlde iyi niyetle, Sublime Porte Ottoman (Osmanlı Bâb-ı Âlisi/Hükümeti) etiketi, -alfabetik sıralamada- küçük Sardunya Hükümetinden sonra gelmesin diye, orada, İstanbul’un haberi ve izni olmaksızın l’Empire Ottoman etiketini kullandı. On dokuzuncu yüzyılda, diplomasi dili, yaygın olarak Fransızca idi. Osmanlı Devleti de, sonradan, bu etiketi sâdece dış yazışmalarında -634 yıllık devletin ömrünün onda birinde-kullandı.

İmparatorluk, üniformalı eşkıyalıktır. Osmanlı, Avrupalılar gibi imparatorluk olsa idi, Sırbistan’da Sırp, Yunanistan’da Yunanlı, Bulgaristan’da Bulgar, Romanya’da Romen sayısı, Amerika’daki Kızılderili sayısı kadar olurdu, sırpça, Bulgarca, Yunanca, Romence unutulurdu.

Üçüncü Selîm’le (1789-1807) başlayan, Tanzîmât ilânıyla coşunlukla hız ve ivme kazanarak günümüzedek gelen “her şeyimizle Avrupa’lı olmak” hareketi içinde, Avrupa’dan “tarih yazma usulü de -verilen bilginin kaynağını dip notlarında göstermek- alınırken, Avrupalı’nın, Osmanlı’ya bakışı da -hiç incelenmeden- aktarıldı. Bu cümleden olarak; Avrupalı, Osmanlı’yı da kendi eseri, yapısı “imparatorluk” gibi görüp gösterirken, hiç düşünmeksizin, o deyimi de aldılar. Yeni yetme tarihçiler de, “imparatorluk, geniş topraklara sahip, içinde birçok halklar bulunan yönetim” zannıyla kullandılar. Oysa YAPI farkı var: kömür de karbon, elmas da. Elması elmas yapan, kömürü kömür yapan, YAPI FARKIdır, atomların dizilişidir. Osmanlı’da yönetilen, “emânet-i ilâhî”dir, ra‘iyyetdir, kollanan, gözetilendir, Avrupa’da ise, serf’tir, yarı köledir (Ortaçağ 395-1453 boyunca), subject(boyun eğdirilmiş)tir.

Kültür istilâsı ürünü kişi, farkına bile varmadan, emperyalıstin düşündüğü gibi düşünür, olayları emperyalistin gözüyle değerlendirir, emperyalistin kullandığı deyimleri kullanır; DURUŞ kaybına uğramıştır. Ama “bağımsız” olarak düşündüğünü, davrandığını zanneder. Bu iş, KİMLİK kaybına kadar varır.

                             ***   ***   ***

Yazar
Mehmet MAKSUDOĞLU

Mehmet Maksudoğlu, Eskişehir’de Kırım kökenli bir âile içinde doğdu. İnkılâp İlkokulunu, Eskişehir  Lisesini ve Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini bitirdi. İzmir İmam-Hatîp Lisesi’nde Meslek Dersleri Öğretmeni olara... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen