Soğuk Savaş – Sessiz Mutabakat; ABD’nin Açmazı

Tam boy görmek için tıklayın.

Galip TÜRKMEN (E. Başmüfettiş)

Kuş adasında sessiz ve sakin bir hayat süren Sümsük kuşları o gün tembelliklerinden sıyrılmış, heyecanla ada açıklarında süzülüyor, derinlerde toplanan Sardalya balıklarının yüzeye çıkmasını bekliyorlardı. Sardalyalar kendiliğinden çıkmayacağı için yardıma ihtiyaç vardı. Beklenen yardım biraz sonra geldi: bin civarında Yunus Balığı, Sardalyaların etrafını sarıp bir alanda yoğunlaştırdılar, alttan sıkıştırıp yüzeye doğru ittiler. Yunuslar toplu halde ve çok hızlı hareket eden sardalyaları avlamakta yetersiz kalıyordu. Yardım gökten geldi, Sümsük kuşakları yeterince yüzeye çıkan sürüye saldırmaya başladı, sürünün dikkati dağılınca Yunuslar avlanma fırsatı yakaladı, biraz sonra ava köpek balıkları da katıldı. Milyonlarca Sardalya balığından oluşan bir sofra kuruldu Yunuslar ve Sümsük kuşlarının sessiz mutabakatında.

Giriş

Soğuk Savaş, istihbarat örgütlerinin gölgesinde, belgelerin eksik olduğu, gerçeklerin çarpıtıldığı gizemli bir dünyada şekillendi. Bu flu alan, tarihçilerin olayları, aktörlerin niyetlerini ve kararlarını net bir şekilde anlamasını zorlaştırıyor. Casusluk faaliyetlerinin gizli doğası, Soğuk Savaş’ın nasıl işlediğini yalnızca sınırlı veya öznel yorumlarla kavramamıza neden oluyor. Resmi belgeler ile komplo teorileri arasında güvenilirlik açısından fark bulmak zorlaştığında gerçekleri aramak samanlıkta iğne aramaktan farksız. Gerçeği aramada bize ancak makro bakış ve stratejik analiz yol gösterebilir.

Bu mücadele, kapitalizm ve komünizm arasında, ABD ile Sovyetler Birliği’nin liderliğinde geçen bir güç savaşıydı. Nükleer denge, NATO ve Varşova Paktı ittifakları, vekalet savaşları ve etki alanlarındaki çekişmelerle dolu bir dönemdi. Ekonomik rekabeti sürdüremeyen Sovyetler Birliği’nin çatışmasız dağılmasıyla Soğuk Savaş sona erdi. Ancak bu savaşın perde arkasında, istihbarat faaliyetleri her şeyi yönlendiriyordu.

Bu makale, Soğuk Savaş’ın gizli dünyasını “sessiz mutabakat” teziyle açıklamaya çalışıyor. Öne çıkan isimlerden biri, İngiliz istihbaratı ile küresel finansı birleştiren Viktor Rothschild. Ünlü Rothschild ailesinden bir banker olan Viktor, etkileriyle komplo teorilerinin ötesine geçiyor, Viktor, İngiltere ve Kralın vali atadığı Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve diğerleri ile küresel sermayey i(ABD Demokratlarını da kapsayan) geniş bir çevreyi temsil eden ortak figür. Sovyetler Birliğini KGB şefi Gorsky temsil ediyor. Daha sınırlı ama etkin bir rol Alman istihbaratının kurucusu Gehlen’e ait.

Büyük Savaş Sonrası Hasar Tespiti

1945’te İkinci Dünya Savaşı bittiğinde, dünya bir zafer narasından çok yıkımın sessizliğiyle sarsılıyordu. Taraflar, galip ya da mağlup, ağır bir faturayla karşı karşıyaydı. ABD, savaşın tartışmasız galibiydi; ekonomisi patlama yapmış, ordusu dokunulmaz, doları Bretton Woods (1944) ile küresel kral olmuştu. Hiroşima’ya atılan atom bombası, gücün yeni yüzüydü. Ama Soğuk Savaş’ın fitili, bu zaferle ateşlendi. Sovyetler Birliği, 27 milyon kayıpla harap olsa, ciddi ekonomik kayıplara uğrasa da Kızılordu Avrupa’nın yarısını ele geçirdi.

Almanya dibe vurmuştu; şehirleri harabe, ekonomisi yok olmuş, Nazi rejimi çökmü, Müttefik işgali ve Nürnberg mahkemeleri ülkeyi dize getirmişti. Japonya, atom bombalarının (1945) gölgesinde teslim oldu; yüz binlerce can kaybı, imparatorluk hayalleri kül oldu. Fransa ve İtalya, işgalin ve iç savaşların izlerini taşıyordu; ekonomileri çökmüş, halkları aç. Polonya, 6 milyon kayıpla en ağır darbeyi yedi.

İngiltere, galip ama bitkindi. 450.000 ölü, şehirler bombalanmış, hazine Lend-Lease borçlarıyla boşalmıştı. Britanya İmparatorluğu dağılıyor, Hindistan 1947’de bağımsızlığını kazanıyordu. Bretton Woods, sterlini gölgede bıraktı; hegemonya, ABD’ye geçti.

Diplomasi: Yeni Savaşların Masası

1945’te dünya, savaşın küllerinden barış inşa etmek için masaya oturdu, ama diplomatik çabalar, nefreti ve hırsı dizginleyemedi. Müttefikler, yeni bir düzen kurmaya çalışırken, güvensizlik ve çıkar çatışmaları, barış umutlarını gölgeledi. 1945 Şubat’ta Yalta’da Roosevelt, Churchill ve Stalin, Avrupa’nın kaderini çizdi: Almanya bölünecek, Sovyetler Doğu Avrupa’da nüfuz kazanacak, Birleşmiş Milletler kurulacaktı. Temmuz’daki Potsdam’da ise Truman, Churchill (sonra Attlee) ve Stalin, gergin bir masada oturdu. Japonya’ya teslim çağrısı yapıldı, ama Almanya’nın işgali ve reparasyonlar konusunda anlaşmazlıklar patladı. Bu konferanslar, barıştan çok güç paylaşımının sahnesiydi.

Savaş bitmeden, 1944’te Bretton Woods, doları küresel rezerv para yaptı; IMF ve Dünya Bankası, ABD’nin finansal hegemonyasını kurdu. İngiltere, borç batağında bu düzene boyun eğdi. Diplomasi, yüzeyde barış vadediyordu, ama Doğu Avrupa’da Sovyet işgalleri, İran Krizi (1946) ve Yunan İç Savaşı, çatışmanın fitilini ateşledi.  Diplomasi, barışı değil, yeni bir savaşın tohumlarını ekti.

Adım Adım Soğuk Savaşa

Diplomasi çökerken, dünya, sıcak savaşın küllerinden Soğuk Savaş’ın gölgelerine kaydı. Müttefiklerin zaferinin ardından Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa’yı kendi imajına göre şekillendirmeye başlamış, birçok ülkenin hükümetini Moskova ile aynı çizgiye getirmişti. 9 Şubat’ta (1946) Başbakan Joseph Stalin, Doğu ile Batı arasında savaşın kaçınılmaz olduğunu ilan ettiği bir konuşma yaptı. 22 Şubat’ta, Moskova’daki Amerikan Büyükelçisi George F. Kennan, Sovyetler Birliği’nin Batı’ya karşı sürekli düşmanlığını uyaran ünlü “Uzun Telgraf”ı gönderdi. Sonra, 5 Mart 1946’da, Fulton’daki Westminster College’da, Churchill’in ünlü sözleri “Baltık’taki Stettin’den Adriyatik’teki Trieste’ye kadar, kıtanın üzerine bir demir perde indi,” sözleri ile soğuk savaş resmen başladı.

Curchill’in teşvikini ABD reddetmedi. Sovyetler Birliği’nin Yunanistan, Türkiye ve İran’a yönelik baskıları endişeleri artırdı. Komünizm gelmesin diye ABD kesesin ağzını açtı. Yunan İç Savaşı’nda komünizme karşı Truman Doktrini’ni ilan etti; Marshall Planı, Avrupa’ya 13 milyar dolar pompaladı. 1949’da NATO kuruldu, 1955 yılında Sovyetler Birliği Varşova Paktı ile karşılık verdi. Sahne hazırdı. Artık oyuncuların sahne alma zamanı gelmişti.

Soğuk Savaş Başlar: Ajanlar Ringe Çıkar

1940’ların sonunda, Soğuk Savaş’ın perdesi açıldı; ama bu savaş, tanklarla değil, gölgelerdeki ajanlarla yapıldı. Viktor Rothschild, Anatoly Gorsky ve Reinhard Gehlen, bu ringin soğuk, görünmez oyuncularıydı. Bu oyuncuları biraz tanıdıktan sonra sessiz mutabakat oyunlarını anlamaya çalışacağız.

Gölgelerdeki Banker Viktor Rothschild (1910-1990), Rothschild hanedanının 3. Baronu, sadece bir banker değildi; aynı zamanda Cambridge’den yetişmiş bir biyokimyager ve Soğuk Savaş’ın gölgelerindeki bir istihbaratçıydı. İkinci Dünya Savaşı’nda MI5’te Nazi bilimsel projelerini kovaladı, Soğuk Savaş’ta ise bilimsel sırları topladı. Kraliçeyle çay içip başbakanlarla yemek yerken, N M Rothschild & Sons bankasını güçlendirdi

Soğuk Savaş’ın casusluk savaşları, aslında çok daha önce, Rothschild ailesinin bilgi ağlarıyla şekillenmeye başlamıştı. 19. yüzyılda, Avrupa’nın finans devleri olan Rothschildler, sadece para değil, bilgi de topluyordu. Londra’dan Paris’e, Viyana’dan Napoli’ye uzanan bankaları, devletlerin sırlarını taşıyan bir iletişim ağına dönüştü. Rothschild ailesinin özel bilgi ağından başka Filistin’de kurdukları NILI adlı özel istihbarat örgütü Osmanlı Devletine karşı İngiltere hesabına casusluk faaliyeti yürütüyordu. NILI örgütü erken tespit edildi ve üyelerinin hepsi Osmanlı ordusu tarafından tasfiye olundu. 1920’den itibaren Rorhschildlerin finansmanı ile Hanagah devreye girdi. Daha sonra Mossad öncülü olan Şai; 1940 yılında İngiliz MI5’in desteğinde kuruldu. Bu tarih Viktor Rothschild’in MI5 için çalıştığı döneme denk gelir.

Dünya’nın en zengin bankerlerinden biri olan Viktor Rothschild’in MI5’de patlayıcı uzmanı olarak çalıştığını söyler İngiliz resmi anlatısı. Kraliçe ve Başbakana randevusuz ulaşacak kadar yakınlığı olan birinin düşük profilli bir işle meşgul olması elbette inandırıcı değil. Viktor Rothschild İngiliz istihbaratına ve devletin diğer kritik kademelerine yakın çevresini yerleştirirken ailenin çok önem verdiği özel istihbaratı da tam bu dönemde ortadan kayboluyordu. Soğuk savaş döneminde bir yandan İngiliz istihbarat kurumları diğer yandan Mossad üzerinde etkisi görünmez ama büyük olacaktı.

Sakin Güç: Anatoli Gorsky (1907 – 1980) Soğuk Savaş’ın gölgeli dünyasında, Sovyet ajanı Anatoli Gorsky, casusluk sahnesinin en gizemli ve etkili figürlerinden biriydi. 1907’de doğan bu karizmatik istihbaratçı, NKVD’nin (daha sonra KGB) saha operasyonlarında parladı. Diplomatik kılıflar altında, Londra’dan Washington’a uzanan bir ağ kurarak Batı’nın sırlarını Moskova’ya taşıdı.

Savaş boyunca Gorsky Londra’daki Sovyet İstihbaratı’nın en yetkili şefi olarak çalıştı. İngiltere ile müttefik olmaları sebebiyle İngiliz istihbaratı ile yakın çalıştı. Viktor Rotschild’in elde ettiği bilgiler onun eliyle Moskova’ya ulaştırıldı. Viktor’un Cambridge Üniversitesinde okurken yakın çevresinde olan ve daha sonra Cambridge beşlisi olarak anılacak casusların temas kurduğu kişi olarak Gorsky ön plana çıkacaktı. Beşliden Maclean’in Manhattan Projesi’nden aktardığı nükleer sırlar, SSCB’nin 1949’da atom bombası testini hızlandırdı. Washington’da ise ABD’nin savaş sonrası planlarını deşifre etti. 1940’ların sonunda Berlin’de görev yapan Gorsky, Soğuk Savaş’ın ilk krizlerinde de iz bıraktı. Moskova’ya döndüğünde, KGB’nin üst kademelerinde çalışsa da, onun efsanesi sahadaki cesur operasyonlarıyla anıldı. 1980’de öldüğünde, geride nükleer dengeyi değiştiren ve Batı-Doğu gerginliğini körükleyen bir miras bıraktı. Gorsky, Soğuk Savaş’ın görünmez cephesinde, tarihin akışını değiştiren bir gölgeydi.

Demir Disiplin: Reinhard GEHLEN (1902 – 1979) Soğuk Savaş’ın en tartışmalı ve etkili istihbarat figürlerinden biriydi. 1902’de Erfurt’ta doğan bu Alman generali, Nazi Almanyası’nda Doğu Cephesi istihbarat şefi olarak ünlendi, ancak asıl mirasını savaş sonrası Batı istihbarat dünyasında bıraktı. “Hitler’in süper casusu” lakabıyla anılan Gehlen, zekası ve fırsatçılığıyla modern istihbaratın temellerini atan bir gölgeydi.

İkinci Dünya Savaşı’nda, 1942’den itibaren Yabancı Ordular Doğu (FHO) biriminin başında Sovyetler’e karşı istihbarat topladı. Kızıl Ordu’nun gücünü doğru tahmin eden raporları, Hitler’in hoşnutsuzluğuyla karşılaştı ve 1945’te görevden alındı. Ancak Gehlen, yenilgiyi önceden görerek Sovyet arşivlerinin mikrofilmlerini sakladı ve bunları savaş sonrası ABD’ye teslim ederek yeni bir başlangıç yaptı. 1946’da, eski Nazi subaylarıyla Gehlen Örgütü’nü kurdu; bu örgüt, CIA ile iş birliği yaparak Sovyetler’e karşı casusluk yaptı. 1955’te, örgüt Batı Almanya’nın Federal İstihbarat Servisi’ne (BND) dönüştü ve Gehlen, 1968’e dek başkanlığını sürdürdü.

Bu üçlü yüz yüze belki de hiç görüşmedi. Ama birbirilerini çok iyi tanıyor, atacakları adımları ve sonuçlarını hesaplayabiliyorlardı. Sahnede, istedikleri gibi şekillendirecekleri, acemi bir başka oyuncu daha vardı.

Gölgelerde Tökezleyen Bir Acemi : Roscoe Hillenkoetter (1897 – 1982) 1947’de, Truman’ın Ulusal Güvenlik Yasası, Soğuk Savaş’ın yeni gladyatörünü, CIA’yı arenaya çıkardı. Görevi, Sovyet tehdidini göğüslemek, gölgelerde istihbarat toplamak ve operasyonlar yürütmekti. Ancak bu yeni doğan dev, bir satranç ustasından çok, tahtada tökezleyen bir piyondu. Direksiyonda, deniz subayı Roscoe Hillenkoetter vardı; II. Dünya Savaşı’nda Pasifik’in sularında pişmiş, ama Soğuk Savaş’ın gölgeli satrancında acemi bir lider. Onun CIA’sı, Pentagon’un şahinleriyle, FBI’ın kıskanç bürokratlarıyla ve kendi deneyimsiz ajanlarıyla boğuşuyordu. Daha önce izalasyonist politikaları sebebiyle dış dünyaya kayıtsız olan ABD, dünyanın en güçlü üç istihbarat örgütünün arasında, hiç tanımadığı coğrafyalarda, acemi ve kifayetsiz Roscoe Hillenkoetter ile sahneye çıkmıştı.

Ve Soğuk Savaş Oyunu Başlar

Önce Denge: Sızıntılar

Büyük savaş sonucunda izolasyon politikasından vaz geçip dünyaya nizam verme peşine düşen ABD, savaştan güçlenerek çıkan tek ülke olmuştu. Nükleer gücünün ile karşısında direnmek imkansızdı. Nitekim Berlin ablukası sorununu nükleer güç tehdidi ile aşmış, Sovyetler Birliğine geri adım attırmıştı. Üçlünün üzerinde sessiz mutabakata vardıkları ilk konu bu gücün dengelenmesi ve sınırlandırılması oldu. ABD ile İngiltere arasında özel ilişki statüsü ile yeni bir bağ kurulmuştu. Her konuda ortak çalışmaya başlamışlardı. Bu özel ilişki sayesinde Viktor Rothschild’in her konuya erişimi vardı. Gehlen ise CIA’nın kuruluşunda etkili olmuş, sağlam bilgi kaynakları ile ABD’nin politikalarını etkilemeyi başarmıştı. ABD’yi en zayıf olduğu istihbarat alanında savaşın içine çektiler.

Rothschild, Sovyetlere karşı planlanan (Arnavutluk ve Gürcistan’a yönelik operasonlar gibi) MI6 ile CIA ortak operasyonlarını ve nükleer sırları Cambridge beşlisi ve bir Mısır Yahudisi olan George Blake gibi ajanlar üzerinden Gorsky’e sızdırmaya başladı. Operasyonlar başarısız oldu. Gehlen de kendi payına düşeni yaptı, Heinz Felfe üzerinden birçok gizli belgeyi Gorsky’e sızdırdı. Operasyonlar başarısız oldu, milyonlarca dolar boşa gitti, yüzlerce ajan öldürüldü ya da yakalandı.

Gerçek denge ise nükleer sırların sızdırılması neticesinde Sovyetler Birliği’nin 1949 yılında nükleer silah elde etmesi ile sağlandı. Cambridge Beşlisinden John Cairncross, II. Dünya Savaşı sırasında İngiltere’nin şifre çözme merkezi Bletchley Park’ta çalıştı. Burada, Manhattan Projesi’yle ilgili bazı gizli bilgilere erişimi vardı. Sovyetlere, atom bombası geliştirme çalışmaları ve uranyumla ilgili bilimsel raporlar gibi nükleer programla bağlantılı bilgiler sızdırdı. Beşliden Donald Maclean, Dışişleri Bakanlığı’nda çalıştı ve atom bombası politikalarıyla ilgili diplomatik bilgileri aktardı. Özellikle, ABD-İngiltere nükleer işbirliği hakkında Sovyetlere bilgi verdi.

Alman kökenli yahudi bir aileden olan Klaus Fuchs gerek İngiltere (Tube Alloys programı ve Harwell Atom Enerjisi Araştırma Merkezi’ndeki çalışmalar) gerekse ABD (Los Alamos Laboratuvarı’ndaki çalışmalar ve Manhattan Projesi) nükleer projelerinin en kritik bilgilerini sızdırdı. Fuchs’un yolu da Cambridge ekibi ile kesişmişti. Cambridge’den başka bir Alman Yahudisi Max Born’un yanında doktora çalışması yapmış, yine başka bir Alman Yahudisi Rudolf Peierls onu nülkleer araştırma işine almıştı. İngiltere ve Almanya’da birlikte çalıştılar. 1950 yılında deşifre olan Fuchs 14 yıl ceza aldı ama 1959’da serbest bırakıldı. John Cairncross suçunu itiraf etmesine rağmen hiç ceza almadı. Donald Maclean deşifre olunca Moskova’ya kaçtı. Deşifre olmayanlar ise işlerini yapmaya devam ettiler.

Sızıntı Ödülleri

1947’de nükleer sızıntılar Moskova’ya akarken, “sessiz mutabakat”ın ödülü, 1950’lerde Londra’da parladı: Eurodollar piyasası. Sovyetler, dolarlarını ABD denetiminden kaçırmak için Londra bankalarına yatırdı; bu, savaş sonrası İngiltere’nin finansal dirilişi oldu. N M Rothschild & Sons, bu dalgayı yönlendirdi. ABD’ye güvenmeyen Sovyetler Birliği, İngiltere’ye güvenmiş, hazinesini emanet etmişti.

Nükleer denge sağlandı, Eurodollar Londra’yı diriltti; ama “sessiz mutabakat”ın bir ödülü daha vardı: Almanya’nın küllerinden doğuşu. Reinhard Gehlen, Nazi geçmişini CIA’ya satarken, komünizm korkusunu bir silaha çevirdi. 1946’da kurduğu Gehlen Örgütü, Sovyetlerin Avrupa’yı istila edeceği “hayaletini” abartarak ABD’yi paniğe sürükledi. Sovyetler, Doğu Avrupa’daki hamleleriyle (1948 Çekoslovakya darbesi, Berlin Ablukası) bu korkuyu körükledi. ABD, Marshall Planı’yla (1948) Batı Almanya’ya milyarlar akıttı; NATO (1949), Almanya’yı Batı’nın kalesi yaptı. 1955’te Federal Almanya sanayisi hızla toparlandı.

ABD’yi Uzaklarda Oyalama

Kore: Yeni acemi hegemon Avrupa’dan uzak tutulmalıydı; savaş yorgunu Avrupa da çatışmadan kaçınmalıydı. Aranan fırsat Kore’de ortaya çıktı. 1949’da Çin’de komünistler, Sovyetler Birliği’nin desteğiyle iktidara geldi. Mao, halkını birleştirmek için bir savaşa ihtiyaç duydu. 1950’de Kuzey Kore, Sovyet ve Çin desteğiyle Güney’e saldırdığında, ABD, yeni bir komünist devletin büyüttüğü korkuyla Güney Kore’yi savundu. Viktor Rothschild, Cambridge Beşlisi’nden Donald Maclean aracılığıyla ABD-İngiltere planlarını Anatoly Gorsky’e sızdırdı. Bu, Kuzey Kore ve Çin’in zaferini inşa etti. Kore Savaşı (1950-1953), ABD’yi Asya’ya zincirledi; 36.000 asker, milyarlarca dolar ve itibar kaybettirdi.

Vietnam – Büyük Utanç: Vietnam, 19. yüzyıldan beri Fransız sömürgesiydi. II. Dünya Savaşı sırasında Japonya, Vietnam’ı işgal etti. Japonya’nın yenilgisiyle Ho Chi Minh liderliğindeki Viet Minh, 1945’te bağımsızlık ilan etti. Ancak Fransa, Vietnam’ı geri almak istedi. 1946’da Birinci Çinhindi Savaşı başladı. Viet Minh, Çin’den aldığı destekle Fransa’ya karşı gerilla savaşı yürüttü.1954’teki Dien Bien Phu Savaşı’nda Fransa yenildi. Cenevre Antlaşması’yla Vietnam, 17. paralel boyunca geçici olarak ikiye bölündü: Kuzey Vietnam: Ho Chi Minh’in komünist yönetimi. Güney Vietnam: ABD destekli anti-komünist Ngo Dinh Diem rejimi. Antlaşma, 1956’da ülke genelinde seçim yapılmasını öngörüyordu, ancak bu gerçekleşmedi. Diem, komünistlerin kazanacağından korkarak seçimi engelledi.

Kuzey Vietnam, Güney’de komünist Vietkong gerillalarını destekleyerek birleşme hedefledi. Güney Vietnam’da Diem’in baskıcı yönetimi, halk desteğini azalttı. ABD, “domino teorisi” çerçevesinde (bir ülkenin komünizme düşmesi diğerlerini tetikler) Güney Vietnam’ı destekledi. (Gehlen göz kırpıyor) 1960’larda ABD askeri danışmanlarının sayısı arttı. Domino Teorisi; 1950’lerde ABD tarafından benimsenen teori, bir ülkenin komünizme düşmesinin komşu ülkelerde zincirleme etki yaratacağını savunur. Dwight Eisenhower (1954) tarafından popülerleştirildi; Güney Vietnam, Laos ve Kamboçya’nın korunması için gerekçe oldu.

1964’teki Tonkin Körfezi Olayı, ABD’nin savaşa doğrudan katılması için bahane oldu. Kongre, Tonkin Körfezi Kararı’nı kabul ederek Başkan Johnson’a geniş yetkiler verdi.1965’te ABD, Kuzey Vietnam’ı bombalamaya ve Güney’e büyük çaplı asker göndermeye başladı. Savaş, Viet Cong’un gerilla taktikleri ve Kuzey Vietnam’ın Çin ile SSCB’den aldığı destekle uzadı.

Vietnam Savaşı, ABD için maliyetli ve tartışmalı bir çatışma oldu. 1973’te Paris Barış Antlaşması’yla ABD çekildi. 1975’te Kuzey Vietnam, Güney’i ele geçirerek ülkeyi birleştirdi. Savaş, milyonlarca ölüm ve büyük yıkıma yol açtı. ABD 58 binden fazla asker kaybetti 168 milyar dolar harcadı. Bütçe açığı büyük boyutlara ulaştı. !970’de 2.8 milyar dolar iken 1971’de 23, 1972’de 23.4, 1973’de 13.9 milyar dolar oldu. 1974’de 6.1, 1975’de 53.2 milyar dolara çıktı.

1954’teki Cenevre Konferansı’nda İngiltere, Vietnam’ın geçici bölünmesine katkıda bulunmuştu ve savaş sırasında da ateşkes için diplomatik girişimlerde bulundu. (İngiliz kurnazlığı) Örneğin, 1966’da Başbakan Wilson, Hanoi ile Washington arasında arabuluculuk yapmaya çalıştı, ancak bu çabalar sonuçsuz kaldı. ABD’yi diplomatik olarak destekledi, ancak doğrudan askeri katılım sağlamadı. 1955 – 1975 arasında geçen 20 yılda, İngiltere yaralarını sarıp kalkınmaya devam ederken Londra Bankerleri de savaşın finansmanından kâr sağlıyordu. Batı Almanya sanayisini geliştiriyor, halkının refahını artırıyordu. 20 yılın sonunda ABD’ye ise borç ve yenilmenin utancı kalıyordu.

U2  Krizi: Acemiye Ayar Verme (1960)

U-2 Krizi, (U-2 Olayı, Casus Uçak Krizi olarak da bilinir) 1960 yılının 1 Mayıs’ında Sovyet toprakları üzerinde bir Amerika U2 casus uçağının düşürülmesi üzerine çıkan ve Sovyet-Amerikan ilişkilerinde önemli bir bunalıma yol açarak Soğuk Savaşı şiddetlendiren olaydır. Uçağın düşürüldüğü günlerde ABD (Dwight D. Eisenhower) ile Sovyet (Nikita Khrushchev) liderleri arasında 16 Mayıs 1960 tarihinde Pariste İngiltewre ve Fransa’nın da katılımıyla iyi niyet toplantısı yapılacaktı. Soğuk savaşın yarattığı gerilimin düşürülmesi hedefleniyordu. U2 olayı sebebiyle görüşme iptal edildi. İki kutup arasında rüzgarlar daha sert esmeye başladı.

            Bir güç gerilimin düşürülmesini istemediği için uçağın rotasını Sovyetlere bildirmişti. Viktor (MI6) ve Gehlen (BND), Sovyet füze sistemlerinin gelişmesini ABD’den gizlemişti. U2 casus uçağı projesi önemli bir ihtiyacı karşılıyordu: Demir perde gerisinden bilgi topluyordu ve bu da MI6 ile BND’ye olan ihtiyacı azaltmaya yönelik atılmış bir adımdı. U2’nin düşürülmesi ABD’ye bir “boy ölçme” olmuştu. Kriz yeni teknolojik casusuluk şaheseri olan U2’nin uçuşunu sonlandırdı. ABD sessiz mutabakatın sınırlarına çekildi. Krizin bir diğer önemli sonucu da ABD ile diğer NATO üyeleri arasında güven bunalımı oluşturmasıydı. Zira ABD U2 uçuşları hakkında müttefiklerine bilgi vermemişti. Sessiz Mutabakatın soğuk savaşın devamına ihtiyacı vardı, artarak devam etti.

Küba Sürgünleri:  Domuzlar Körfezi Çıkarması (1961)

Domuzlar Körfezi Çıkarması, CIA tarafından organize edilen ve Kennedy yönetimi tarafından onaylanan bir operasyondu. Yaklaşık 1.400 Küba sürgünü, ABD tarafından eğitilip silahlandırılarak Küba’ya gönderildi. Amaç, 1959’da ABD yanlısı iktidarı devirerek iktidara gelen Castro rejimini devirmek ve anti-komünist bir hükümet kurmaktı. Ancak, Küba ordusu operasyonu hızla bastırdı, sürgünlerin çoğu yakalandı veya öldü.

Küba, Domuzlar Körfezi Çıkarması’na şaşırtıcı derecede iyi hazırlanmıştı. Castro’nun istihbarat servisi (G2), sürgünlerin Florida’daki eğitim kamplarından ve Guatemala’daki hazırlıklardan haberdardı.

Domuzlar Körfezi Çıkarması’ndan bir yıl sonra, 1962’deki Küba Füze Krizi patlak verdi.  Viktor’un Gorksy ile arasındaki iletişim kanalı ünlü casus Kim Philby, 1962’de hâlâ Beyrut’ta MI6 için çalışıyordu ve KGB’ye bilgi sızdırmaya devam ediyordu. Küba Füze Krizi sırasında, ABD ve İngiltere arasındaki istihbarat paylaşımı, Philby aracılığıyla Moskova’ya ulaştı. İngiltere Başbakanı Harold Macmillan ile ABD Başkanı Kennedy arasındaki görüşmeler Philby aracılığıyla SSCB’ye ve dolaylı olarak Castro’ya sızdırıldı.

Füze krizi ile soğuk savaş doruk noktalarından birini daha test etti. Ancak ABD gerilimden geri adım atarak çıktı. Küba artık ABD tehdidinden kurtulmuştu. Sovyetler de Türkiye’ye yerleştirilen nükleer füzelerin (Jupiter) sökülmesini sağlamıştı. Bu durum U2 Krizinde olduğu gibi Sovyet korkusunu derinleştirdi ve dehşet dengesinin sağlamlaştırdı.

Güney Amerika’da Patinaj

Küba’da başarısızlık diğer tüm Güney Amerika ülkelerinde de tekrarlandı. 1954 yılında Guetemala’da CIA destekli darbe hükümeti devirse, United Friut firmasının çıkarlarını korusa da ülke kaosa sürüklendi. ABD’ye karşı tüm kıtada öfkeyi artırdı.

1973 Şili Darbesi, 1979 – 1990 Nikaragua’da Kontra Savaşları, 1980 – 1992 El Salvador iç savaşına müdahale soğuk savaş döneminde Domino Teorisi kapsamında yapılan müdahaleler olarak kayda geçti. Müdahale edilen ülkeler kaosa sürüklendi, kıtada yüz binlerce insan ölümüne sebep oldu ve ABD’nin enerjisi tüketildi, masrafları ve biriktirdiği nefret arttı. Gehlen uzaktan gülerek seyretti ABD’nin bataklıkta kavgasını ve Almanya’nın kalkınmasından mutlu oldu. Viktor ve küresel sermaye ABD borçlarını yöneterek kazancını artırdı.

İsrail: Büyük Balığı Yutan Küçük Balık

Filistin 1.Dünya Savaşı sonucıunda Osmanlı’dan koparılarak İngiltere mandasına verilmişti. Viktor’un mini istihbarat örgütü NILI savaş sırasında Osmanlı aleyhine İngiliz istihbaratına önemli bilgiler sağlamıştı. İngilizler daha savaş sırasında Balfour Deklarasyonu ile İsrail devleti kurulması sözünü 2 Kasım 1917 tarihinde Viktorun babası Lord Rothschild, Walter Rothschild’e vermişti. Ancak İngilizler sözlerini tutmadılar. 2.Dünya savaşı öncesinde Rothschild ailesi bu sözün gerçekleşmesini sağlayacak kadar güçlü değildi. Dünya’nın çeşitli ülkelerinden Filistin’e yahudi göçünü organize ettiler. Bu süreçte Viktor’un yakın çalışma arkadaşı Kim Philby Avustralya ve İspanya’daki faşist rejimlerden kaçan yahudilerin göçünü organize etti. Babası MI6 ajanı John Philby ise Filistin Araplarının tersine göçü için çalışıyordu.

2.Dünya Savaşı’ndan harap çıkan İngiltere, Filistin’de kontrolü kaybettiğini anlayınca meseleyi Şubat 1947’de Birleşmiş Milletlere devretti. BM’nin oluşturduğu komisyonun Filistin’i Yahudiler ve Araplar arasında bölüştüren kararı Araplar tarafından kabul edilmedi ve iç savaşa sebep oldu. Askeri varlığı devam ettiği halde İngilizler çatışmalara müdahale etmedi. İngiltere, 14 Mayıs 1948’de Filistin’deki manda yönetimini resmen sona erdirdi. Aynı gün, David Ben-Gurion, Tel Aviv’de İsrail Devleti’nin kuruluşunu ilan etti. Birkaç saat sonra da ABD, İsrail’i tanıdı.

Viktor NILI ve ardılı Hanagah/Shai örgütünü Mossad’a, ailesinin özel istihbaratını da İngiliz istihbaratına dönüştürdü. Savaş sırasında ve sonrasında bitap haldeki İngiltere’nin temel kurumlarına nüfuz etmesi zor olmamıştı. İngiltere savaş sonrasında İsrail’i kurup, koruyacak güçte değildi. ABD’yi İsrail’in hamisi yaptılar. Ancak terslik şu ki, kurulduğu günden bu yana hami, himaye olana trilyon dolarlar harcadı ve harcamaya devam ediyor. İsrail’in varlığı hala ABD’nin bölgeye nüfuz etmesinin önünde engel olarak duruyor.

İsrail sözde ABD’nin vekili olmuştu, Sovyetler de Suriye ve Mısır’da nüfuz elde etmişti. Bu süreçte Viktor – Gorsky sessiz  mutabakatı hükmünü icra etti. Altı Gün Savaşları (1967) ve Yom Kippur (1973) savaşında ABD milyarlarca dolar harcadı İsraili desteklemek için. Savaşlar ABD ve Sovyetlerin vekil güçleri arasında olmuş, kendileri savaşa doğrudan katılmamıştı. Yom Kippur savaşından sonra yaşanan Petrol Krizi ABD ekonomisini vururken Viktorun ve küresel sermayenin kontrolündeki BP ve Shell krizden büyük kârlar elde ettiler. Krizi önceden hesaplamışlar yapısal değişikliklerini tamamlamışlardı.

İran: İstisna

Muhammed Musaddık, 1951’de İran’ın başbakanı oldu. İngiliz kontrolündeki Anglo-Iranian Oil Company’nin (AIOC, sonradan BP) petrol gelirlerini adaletsiz buldu ve petrolü millileştirdi. İngiltere, ekonomik yaptırımlar ve boykotla karşılık verdi. 1953’te CIA ve MI6, Ajax Operasyonu’yla Musaddık’ı devirdi; Şah geri döndü. 1954’te kurulan İran Petrol Konsorsiyumu, BP (%40), Amerikan şirketler (%40) Shell (%14) ve Total (%6) arasında kârı böldü. Viktor’un küresel sermayesi, BP ve Shell’le (%54) aslan payını aldı..

ABD’nin soğuk savaşta müdahil olup başarılı olduğu, bataklığa saplanmadığı tek olay Musaddık’ın devrilmesiydi. Viktor ve küresel sermaye  BP ve Shell ile yüzde 54’lük aslan payını almıştı ve İran’ın bataklığa dönüşmesine izin vermediler. Ancak sessiz mutabakatın sarsılmaya başladığı 1979’da, paylaşımdaki payından memnun olmayan Fransa’nın himayesindeki Humeyni’nin Şahı devirmesinden sonra İran’dan kovuldular. Fransa savaştan sonra kendi yolunu çizmiş, sessiz mutabakatın dışında kalmıştı.

ABD: Sessiz Mutabakatın Saf Kurbanı – mı?

Tüm bunlar olup biterken, bir bataklıktan çıkmadan diğerine düşerken tarihteki en büyük iki savaşın galibi, dünyanın kaderini değiştiren ABD neden bu oyunu fark edemedi? Öncelikle, daha önce bahsedildiği üzere, 1940 yılına kadar sadece 1.Dünya Savaşından kıtasından çıkmıştı, Sonra tekrar içine kapandı. 1940’a kadar izolasyonist politikasına devam etti, 1945 yılından itibaren hegemon güç olmaya karar verdiğinde kendi kıtasının dışında olup bitenlerden pek bilgisi yoktu. Yeni coğrafyalarda MI6 ve Gehlen gözü kulağı oldu, bunlara gereğinden fazla güvendi. CIA bunların gölgesinde kuruldu. Zafer ve nükleer güç olma öz güveni yanılttı. Kendini dünya jandarması rolüne kaptırdı.

Demokratlar inşa etti, Cumhuriyetçiler bozdu; ya da tersi oldu, bu öngörülebilir döngü, Kore’den Vietnam’a, Küba’dan Güney Amerika’ya bataklıkları derinleştirdi. Truman’ın (Demokrat) müdahaleci “domino teorisi”, Eisenhower’ın (Cumhuriyetçi) sert McCarthyci cadı avıyla harmanlandı; halk, refah içinde “Amerikan Rüyası”nı yaşarken komünizm korkusuyla bölündü. İç politikadaki bölünmeler dış politik gelişmeleri körükledi. Daha sert olmanın daha çok oy getirip başkanlığa giden yolu açacağını gördüğünde başkanlar sertleşmekten kaçınmadı. Gehlen ve McCarty çizgisinin köpürttüğü komünizm korkusu rasyonel dış politika geliştirmeyi engelledi. Viktor’un sızıntıları ABD yönetim aygıtının dengelerini bozdu.

Soğuk savaşın getirdiği silahlanma yarışı; ABD ekonomisini silah sanayisinin gelişmesine, silah sanayisinin gelişmesini de silah tüketecek/yığacak krizlerin varlığına bağladı. Krizler bir yandan ABD ekonomisini büyütürken -Soğuk Savaş sonunda dünyanın en büyük ekonomisi olmuştu-  krizlerin yaygınlaşması borçlarının da büyümesine neden oldu. Ekonomi durgunluğa girdiğinde yeni bir dış krize ihtiyaç duydu. Gehlen’in ruhu ABD’yi dünyanın her yerinde takip etti.

 

Sonuç: Soğuk Savaş Biter ABD’nin Bataklığı Bitmez.

Soğuk Savaş, tankların ve füzelerin ötesinde, gölgelerde dans eden casusların, bankerlerin ve generallerin sessiz mutabakatıyla yazılmış bir destandır. Viktor Rothschild’in finansal dehası, Anatoly Gorsky’nin soğukkanlı hamleleri ve Reinhard Gehlen’in fırsatçı zekâsı, bu gizli oyunun görünmez iplerini çekti. Cambridge Beşlisi’nin sızdırdığı nükleer sırlar, Londra’da filizlenen Eurodollar piyasası ve Almanya’nın küllerinden yükselişi, bu mutabakatın dünyaya bıraktığı izlerdir. Kore’den Vietnam’a, Küba’dan İran’a uzanan vekalet savaşları, ABD’yi uzak diyarlarda oyalarken, İngiltere yaralarını sardı, Almanya yeniden doğdu ve küresel sermaye kârına kâr kattı. Ancak bu sessiz mutabakat Sovyetlerin ekonomik sisteminin rekabet edememesi, sızıntıların engellenmesi nedeniyle teknolojik gelişmesinin durması ve 1979’da Afganistan’a doğrudan müdahale ile çatırdadı, Sovyetlerin dağılması ile sona erdi. Mutabakatın sona eriş süreci ve sonrasında, günümüze kadar, ABD’nin, icat edilmiş yeni korkularla, nasıl başka bataklıklara sürüklendiği ayrı bir makale olarak ele alınacaktır.

Not: Ayrıca https://www.kirmizilar.com/kuresel-ingiliz-aklinin-kovboyla-dansi/ tamamlayıcı olacaktır.

Yazar
Galip TÜRKMEN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen