Mevlâna Celâleddin-i Rûmî, Farsça eser vermesinden dolayı aidiyetini Fars/İran kültürü olarak belirlemek ne kadar doğru? Bugünkü “Fars/İran” ismi takılan İran, Türkmenistan, Irak coğrafyasının ortak atalarının Oğuz boyu olduğu hakikatini dikkate almadan, kuru bir farsça dil hayranlığı ve aidiyeti olarak değerlendirebilir miyiz?
İran coğrafyasındaki Türk varlığı, Anadolu’dan daha eskidir. Horasan ve Herat’ta okullaşan bu akıl -Türk aklı” dünyaya Mevlâna’yı hatta Yunus’u kazandırmıştır. Asırlardır cihana mânâ bereketi dağıtan bu ulu kişiyi elbette bugünkü İran coğrafyası baş tacı edecektir. Ancak bunu sırf Farsça’dan dolayı mal edildiğini iddia etmek, dile getirmek temelde Türk kültür ve edebiyatına nahakşinaslık olur kanaatindeyim.
Ayrıca bütün dünyanın baş tacı ettiği bu mânâ bereketini devletimiz ne kadar temsiliyet eddediyor, muhal! Söylem ve dünyadaki karizmasına âşık ama ontolojisine düşman….
Siyâset, bir taraftarlık değil, taraf işidir. Her dönemin adamı, dalkavuk tipler her daim ortalıktadır. Oysa taraf; sadece hakîkatin, hakîkat bildiğinin yanındadır.
Ülkemizde köşe yazarları umumiyetle kavramsal olmayan cılız kelimelerle ele alıyorlar mes’eleleri.
Sadece onlar mı?
Entelijansiya da öyle; gazeteci diliyle, köksüz, duygusuz ve derinliksiz…
Günlük tahrirrat “hikmetin” diline dönüşmeden hayatımızdaki bu vasat devam edecektir.
Ne gariptir ki son çeyrek yüzyıldır sadece “Müslümanım” demek dışında hiç bir kavrama modeli olmayan İslam dunyasinin harap hali ortada.
Kafasına sarık geçiren, çenesine garip sakallar koyup cihad ilan etti mi bu nice topluluklar karşısında mutlak doğru olarak kabul edildi ediliyor.
IŞİD vampirizmi, Suriye savaşındaki Nusayri katliamları…
Mezhepsel ayrılık ile Siyonist seytaniler coğrafyada istediğini elde ediyor.
Mossad bir akademidir.
Yıllardır başarısız ajanlarini dahi taşsız mezarlara gömer. Kendi içinde dahi fırtına gibi her an savaşır. Operasyonu yönetenler içlerindeki kostebegi ararken kendilerinin köstebek olduğunu en son anlarlar. Böylesi bir şeytan çukuru Ortadoğu’yu yıllardır parmağında oynata dursun….
Anadolu da acaba bu mezhepsel oyunun parçası olacak mı?
Kimi İslamcı köşe yazarlarının yahut tarikat cemaat ve derneklerin ve de siyasetçilerin, cahilikten mi bilinmez, mezhepsel terörizmi kinarken sanki Sünni Muslumanlik da bu savaşın diğer tarafı imiş gibi “müsavi” göstermesi büyük bir gaflettir.
Sünnilik bizim inancımızda öyle ele dile kolay alınacak şamar oğlanı bir kavram değildir.
Anadolu kıtasındaki Sünnilik İsrail denilen şeytan çukurunun parmağını sürmeye dahi cüret edemeyeceği bir varlık sırrı ve gullesidir.
O gülle ki en son bin asır bu topraklarda Türk Muslumanligini mayalamis ve cihan devleti kurmuştur.
El verir ki içteki akaid bilmez dinbazlar haddini bile…
Anadolu “Müslümanım” diyenlerin değil, gerçekten MÜSLÜMAN OLMUŞLARIN ve olanların yurdu.
Bundan sonraki tabloyu nasıl okumalıyız.
İşte orası muhal görünüyor.
Saliha MALHUN
