Irak Savaşı esnasında tutuklanan “en tehlikeli militan selefilerin” kaldığı hapishane olarak bilinen Bucca kampının, IŞİD’in gelişiminde büyük rol oynadığı, ideolojisinin buradan beslenip dünyaya yayıldığı ve radikalleşme açısından insanlara uygun bir ortam sağladığı düşünülmektedir. IŞİD’in öldürülen eski lideri Ebu Bekir el Bağdadi’nin de aralarında bulunduğu üst düzey IŞİD’lilerin burada tanışmış olabileceği ve işbirliği sağlayarak radikalleşme açısından benzersiz bir ortam buldukları hapishane yetkilileri ve analistler tarafından teyit edilmiştir. Günümüzde ise el-Hol kampında, IŞİD ideolojisinin yayıldığı haberleri göz önünde bulundurulacak olursa buradaki gelişmelerin Bucca kampına benzer şekilde ilerlemesi ve IŞİD ideolojisinin burada yeniden dirilip bölgeye yayılması ihtimalinden bahsetmek mümkündür. ABD tarafından kurulan ve IŞİD ideolojisinin doğduğu hapishane olarak bilinen Bucca kampı ile ABD destekli YPG tarafından kontrol edilen ve IŞİD üyelerinin aileleri de dâhil on binlerce sivilin zorla tutulduğu el- Hol mülteci kampının dinamiklerinin birbirine son derece benzer olması dikkat çekici bir husustur.
*****
Sibel DÜNDAR[i]
YPG/PKK terör örgütünün Suriye’nin kuzeydoğusunda kontrol ettiği el-Hol kampı, BM’nin sık sık gündeme getirdiği insan hakları ihlalleri ile duyulmaktadır. Nisan 2017’de Haseke’nin doğusunda açılan kampta, YPG/PKK terör örgütü tarafından alıkonan siviller ve IŞİD mensubu teröristler barınmaktadır. Kapasitesinin çok üzerinde insan barındıran kampın şimdiye kadar bir mülteci kampı mı yoksa tutsak kampı mı olduğu hala tartışmalıdır. Birçok uzmana göre bölge açısından “son derece tehlikeli” olarak görülen kampta, YPG/PKK’nın teslim olan IŞİD üyelerinin ailelerini zorla götürdüğü, kimliklerine el koyduğu ve çeşitli aşağılayıcı uygulamalara maruz bıraktığı ve dolayısıyla insanların radikalleşme eğilimlerinin oldukça yüksek olduğu iddiaları söz konusudur. Kamptaki kadınların IŞİD’e hâlâ bağlı olduğu çocuklarını bu ideoloji ile yetiştirmeye devam ettiği düşüncesi ile çeşitli sıkıntılara maruz bırakılan kamp, patlamaya hazır bir bomba olarak tanımlanmaktadır. Kimi ABD yetkilileri el-Hol kampını “IŞİD ideolojisinin yeniden örgütlenmesi açısından bir kuluçka yuvası” şeklinde tanımlamıştır.
El-Hol kampı ilk olarak 1991 Körfez Savaşı sırasında Iraklı mülteciler için kurulmuş ve sonrasında 2003 Irak’ın işgali sırasında Iraklı mültecilerin barınması için Suriye sınırında açılan üç kamptan biri olmuştur. Kamp daha sonrasında ise Suriye iç savaşı sürecinde Uluslararası Koalisyon ve ABD destekli YPG/PKK’nın IŞİD’e karşı ortak harekâtında Ayn İssa mülteci kampının yanı sıra Deyr ez Zor’daki mücadeleden kaçan mülteciler için bir sığınma merkezi haline gelmiştir. 23 Mart 2019’da Deyr ez Zor kırsalındaki Bağuz beldesinde yaşanan çatışmalardan sonra IŞİD mağlubiyete uğratılmıştır. Öte yandan on binlerce kişi evini terk etmek zorunda kalmış ve YPG/PKK zoruyla Haseke’nin doğusunda yer alan bu kampa getirilmiştir. On bin kişilik kapasiteye sahip olan kampa 100 gün içinde 65 bin sığınmacı daha gelmiş ve kapasite aşımını uğrayan kampta yaşam koşulları daha da zorlaşmıştır. Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan kampın toplam nüfusu 70.000 civarındadır. Bölgedeki en büyük kamp konumunda olan el-Hol Kampı’nda, sığınmacılarının yüzde 92’isini kadın ve çocuk, (20 bin kadın ve 50 bin 18 yaşından küçük çocuk) yüzde 15’ini ise yabancı ülke vatandaşı oluşturmaktadır. 11 bin IŞİD mensubunun ayrı bir bölmede tutulduğu kampta yaklaşık olarak 50 ülkeden gelen 2 bin yabancı uyruklu militan yer almaktadır. Kampın güvenliğinden ise YPG/PKK’nın iç güvenlik birimi Asayiş’e bağlı 400 militan sorumludur. Bu birlik, kampın yönetimi ve insanların rehabilitasyonu hakkında herhangi bir eğitime sahip değildir. YPG/PKK güçlerinin kampın güvenliği için bu kadar az sayıda görevli bırakması ise kamptaki durumun sık sık kontrolden çıkmasına yol açmaktadır. Kampın nüfusunun sürekli artmasına rağmen yeterli tedbirlerin alınmaması, çeşitli kurumlar tarafından bölgeye gönderilen yardımların yetersiz kalması ya da zamanında ulaşamaması gibi sorunlar buradaki durumu gün geçtikçe daha vahim hale getirmiştir. Ancak tüm bu olanlar bir plansızlığın sonucu mu yoksa buradaki insanlar bu şartlarda belirli bir hedef doğrultusunda mı tutuluyor sorusu oldukça kafa karıştıran bir durumdur. Temel ihtiyaçları yeterince karşılanmayan, hijyen şartları insani standartların altında olan, yırtık çadırlarda, tarihi geçmiş ya da geçmek üzere olan yiyeceklerle beslenmek zorunda kalan, hastalar için ilaçların temin edilemediği bir ortam insanların radikalleşmeye doğru yönelmesi belki de kaçınılmaz bir durumdur.
Ortadoğu’daki militan selefi gruplara mensup bireyler için kurulan gözaltı tesislerinin ekonomik ve insan gücü açısından eskisinden daha tehlikeli ve güçlü militan selefi örgütlerin ortaya çıkmasına sebep olduğu daha öncesinde de görülmüştür. Bu tarz ortamlar, benzer ideolojilere sahip insanları bir araya getirerek iletişim kanallarını güçlendirmektedir. Bu sebeple bunların yeni örgütlenme içine girmesi ve yeni bir tehdit oluşturması için ideal bir ortam oluşturmaktadır. Bu anlamda IŞİD ideolojisinin kuluçka yuvasına dönüşebileceğine dair endişeler bulunulan el-Hol kampı ile bu ideolojinin doğduğu ve şekillendiği Irak’ın Kuveyt sınırında bulunan Bucca kampı arasındaki benzerlikler dikkat çekmektedir. Irak Savaşı esnasında tutuklanan “en tehlikeli militan selefilerin” kaldığı hapishane olarak bilinen Bucca kampının, IŞİD’in gelişiminde büyük rol oynadığı, ideolojisinin buradan beslenip dünyaya yayıldığı ve radikalleşme açısından insanlara uygun bir ortam sağladığı düşünülmektedir. IŞİD’in öldürülen eski lideri Ebu Bekir el Bağdadi’nin de aralarında bulunduğu üst düzey IŞİD’lilerin burada tanışmış olabileceği ve işbirliği sağlayarak radikalleşme açısından benzersiz bir ortam buldukları hapishane yetkilileri ve analistler tarafından teyit edilmiştir. Günümüzde ise el-Hol kampında, IŞİD ideolojisinin yayıldığı haberleri göz önünde bulundurulacak olursa buradaki gelişmelerin Bucca kampına benzer şekilde ilerlemesi ve IŞİD ideolojisinin burada yeniden dirilip bölgeye yayılması ihtimalinden bahsetmek mümkündür. ABD tarafından kurulan ve IŞİD ideolojisinin doğduğu hapishane olarak bilinen Bucca kampı ile ABD destekli YPG tarafından kontrol edilen ve IŞİD üyelerinin aileleri de dâhil on binlerce sivilin zorla tutulduğu el- Hol mülteci kampının dinamiklerinin birbirine son derece benzer olması dikkat çekici bir husustur.
Geçtiğimiz aylarda kamp güvenliğini sağlayan Asayiş güçlerine karşı bıçaklı bir saldırı yapıldığı, yardım görevlilerinin taşlandığı ve daha da ileri gidilerek kampın içinde IŞİD bayrağı açıldığı haberi yayılmıştır. IŞİD’li kadınlar kampın güvenliğinden sorumlu silahlı bir birliğe karşı bıçak ve taşla karşı koyabilmiştir. Hatta YPG/PKK güçleri son üç ay içinde kampın 12.000 kişilik dış bölümüne insanların isyan çıkarma ihtimaline karşı girmeye cesaret edememiştir. Bunlar da kamptaki dengelerin değiştiğinin ve kontrolün giderek kaybedildiğinin işaretleridir. Ekim 2019 ayı içinde IŞİD üyesi kadınların İç Güvenlik Güçlerine ateş açması sonucunda yaklaşık 15 dakika süren bir çatışma yaşanmıştır. Bir kişinin öldüğü ve 50 IŞİD üyesi kadının tutuklandığı olayda kadınların kampa nasıl silah soktukları bilinmemektedir. YPG ise bu olaylara ilişkin açıklamasında kampta kadınlar arasında çatışma çıktığını ve kendilerinin sadece müdahale ettiklerini belirtmiştir. Ancak bu açıklama da kadınların kampa nasıl silah sokabildiklerini sorusuna yanıt vermemektedir. YPG/PKK’nın ABD’den aldığı binlerce silah ve teçhizat yardımı, sahip olduğu güç ve terörist sayısına oranla kadınlardan ve çoğunluğu 18 yaş altı çocuklardan oluşan bir kampta kontrolü sağlayamaması ise oldukça şaşırtıcı bir durumdur. Kadınların hiçbirinin cep telefonuna sahip olmasına izin verilmese de bir çocuk grubunun IŞİD bayrağı önünde bağlılıklarını ilan ettikleri iki propaganda videosu ortaya çıkmıştır. Zaman zaman kamptaki durum hakkında çıkan haberler ve görseller IŞİD’in sosyal medya ağlarındaki destekçilerinin bir araya gelmesine ve duruma tepki vermesine sebep olmaktadır. Tüm bunların nasıl engellenemediği ise karşımıza çıkan bir soru işaretidir. Bu durum kampta IŞİD ideolojisinin yayılmasına göz mü yumuluyor sorusunu gündeme getirmektedir.
YPG/PKK terör örgütü için en önemli konulardan biri de tutuklu IŞİD üyelerinin durumudur. Kampın güvenliğinden sorumlu YPG/PKK sözde komutanlarının verdiği bilgilere göre kampta 12 bin yabancı uyruklu IŞİD’li bulunmaktadır. Bunlardan 4 bini kadın, diğerleri ise çocuktur. Daha öncesinde Irak, İtalya, Kosova, Bosna, Tunus, Kazakistan gibi ülkeler kendi vatandaşları olan yüzlerce IŞİD’liyi teslim almıştır ancak Avrupa ülkeleri çoğunluğu kendi vatandaşları olan yabancı savaşçıların ve ailelerinin geri dönmesine sıcak bakmamaktadır. YPG/PKK ise bu ülkeleri IŞİD savaşçılarını serbest bırakmakla tehdit etmektedir. ABD merkezli Savaş Araştırmaları Enstitüsü’nün yayınladığı son raporda; IŞİD’in sadık savaşçılarını ve takipçilerini Suriye ve Irak’taki hapishanelerden ve kamplardan kurtarmaya hazırlandığı ifadesi yer almıştır. Rapora göre IŞİD, Suriye’nin kuzeyindeki genişleyen el-Hol Kampı da dahil olmak üzere, çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 70.000 insanın yaşadığı bazı kamplarda fon yaratıp örgütlemektedir. Yayınlanan bu rapor yaklaşan tehlikenin sinyallerini açık bir şekilde vermektedir. Radikalleşme zemini açısından uygun bir yer haline getirilen bu kamptaki insanların ileride militan selefi ideolojinin yeniden güçlü bir şekilde yayılmasında ve çevredeki ülkelerin de güvenlikleri açısından tehdit oluşturmaktaki potansiyelleri oldukça yüksektir. ABD tarafından sürekli Avrupalı ülkelere çağrı yapılmasına rağmen IŞİD üyelerinin kampta yaşayan ailelerini ülkesine kabul etmeye ve rehabilitasyon sürecine dahil etmeye istekli çok az ülke vardır. ABD ayrıca kampın güvenliğinin sağlanabilmesi ve temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için Avrupalı ülkelerin daha fazla fon ayırması gerektiğini, tek başına bu sorumluluğu daha fazla yüklenemeyeceklerini de vurgulamaktadır. Kampta yaşayanların sorumluluğunu kimsenin istemediği bu durumda buradaki insanların geleceklerinin ne olacağı ise ciddi bir mesele olarak gündemde yer almaktadır. Kamp mensuplarının radikalleşme oranı farklı derecelerdedir. İleride Suriye’de iç savaş sona erdiğinde kampın içindekilerden kimlerin kurtarılabileceği, kimlerin ise suçlanabileceğine dair yargıda bulunmak ise çok zordur.
YPG/PKK’nın Suriye’deki varlığını meşrulaştırmak için IŞİD tehdidinin hala bitmediğini göstermeye ihtiyacı vardır. El-Hol kampındaki büyüyen bu tehlike ise onlara istedikleri dayanağı vermektedir. YPG/PKK kontrolü altında tutulan ve IŞİD ideolojisinin kuluçka yuvası olarak tabir edilen bu kampın kontrol edilemediği gözler önündedir. Ayrıca YPG/PKK’lıların baskı ve ölüm tehdidi ile 14-15 yaşından itibaren tüm çocuk ve gençleri zorla saflarına kattığı haberleri sık sık gündeme gelmektedir. YPG’nin kısa süre önce kamptaki 12 yaş ve altı çocukları annelerinden ayrı tutmaya başladığı haberleri ortaya çıkmıştır. Hatta kamplardaki olumsuz koşulları ve çocuklarından ayrı tutulma uygulamasını protesto eden kadınlara yönelik yapılan müdahalede bir kadın öldürülmüş, onlarca kadın ise alıkonulmuştur. Kampta yaşayan 18 yaş altı 50 bin çocuğun YPG/PKK’nın kendi amaçları doğrultusunda kullanıp kullanılmadığı, silahaltına alınma risklerinin olup olmadığı gibi ihtimallerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Kamptan ayrılma gibi bir durum ise oldukça zordur. Ayrılmak isteyen kadınlara çeşitli zorluklar çıkarılmaktadır. Çıkabilmenin yollarından biri yüklü bir miktar para ödemek ve örgütün bir üyesiyle evlenmektir. Bu şartları kabul eden kadınlar kamptan ayrılabileceklerini düşünürken yaptıkları evlilik bağıyla umutlarına veda etmek zorunda kalmıştır. Kamp içinde gardiyanlar tarafından tecavüz, işkence ve organ mafyacılığı gibi birçok suçun işlendiğine dair söylentiler vardır.
Türkiye’nin ABD ile sürdürdüğü güvenli bölge müzakereleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Türkiye bu nedenle tek taraflı olarak güvenli bölge oluşturabilmek için Barış Pınarı Harekâtı’nı gerçekleştirmiştir. YPG/PKK Türkiye’nin hamlesi karşısında çatışmayı topyekûn bir savaşa dönüştürmekte tereddüt etmeyeceğini açıklamıştır. Bu durum YPG/PKK’nın gerekirse son seçenek olarak el-Hol kampında tutulan IŞİD üyesi yabancı terörist savaşçıları bir tehdit unsuru olarak serbest bırakma ihtimali olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim 9 Ekim 2019’da TSK’nın Suriye Milli Ordusu’yla birlikte Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG ve IŞİD terör örgütlerine karşı Barış Pınarı Harekâtı’nı başlattığını bildirmesiyle başlayan süreçte el-Hol kampındaki durumda bazı hareketlilikler görülmüştür. YPG/PKK kaynaklı haberlerde Barış Pınarı Harekâtı’nın YPG kontrolündeki kamplarda güvenlik zafiyetine neden olduğu ve kamptan kaçmayı başarabilen IŞİD mensubu ailelerin büyük bir tehdit unsuru olarak ortaya çıkabileceği gündeme getirilmiştir. Bu söylemlere karşın Türkiye Suriye’nin kuzeyinde kurmayı planladığı güvenli bölge sınırları içindeki gözaltı merkezlerinden sorumlu olacağını açıklamıştır. Ancak el-Hol kampı konumu itibariyle harekâtın kapsamı dışında kalmıştır. YPG/PKK, Batı ülkelerinin IŞİD hassasiyeti üzerinden Türkiye’nin operasyonunu sınırlandırmaya çalışmıştır. Ancak bir süre önce el-Hol kampından kaçan ve Türkiye’ye girmeye çalışırken güvenlik güçlerince yakalanan IŞİD mensubu bir kadın; kampta yaşayan ve zorla ailelerinden koparılan 10 yaşın üstündeki çocuklara YPG tarafından zorla silahlı eğitim verildiğini, bu çocukların Barış Pınarı Harekâtı bölgesine götürülüp TSK ve Suriye Milli Ordusu’na karşı kullanıldığını ifade etmiştir. Halen kampın kontrolü YPG tarafından sağlanmakta ve kamp mensupları insanlık dışı muamelelere maruz kalmaya devam etmektedir.
El Hol kampının plansızca kontrol edilmeye çalışılması ve buradaki insanların radikalleşmeye terk edilmesi ileride bizi bekleyen büyük tehditlerden biridir. Radikalleşme laboratuvarı olarak insanların kullanıldığı, kontrolsüzlüğün öne sürüldüğü, görmezden gelinen ancak bir tehdit aracı olarak da kullanılan el-Hol kampı dünyanın gözünün önünde uyarı sinyalleri vermeye devam etmektedir.
—————————————————
Kaynak:
https://www.orsam.org.tr/tr/suriyede-el-hol-kampi-bir-radikallesme-laboratuvari-mi/
———————
[i] ORSAM Levant Çalışmaları Koordinatörlüğü