“Bir milletin geçmişi ile geleceği, iki su kadar birbirine benzer”
İbn Haldûn
Tarihte büyük işler yapmış bir milletin çocukları, gençleri, yeni yetişenleri, tarihlerini iyi bilirlerse, o güvenle davranarak, sorumluluklarının da farkında olarak, o şevkle, coşkunlukla yine büyük işler yaparlar; genlerinde, kanlarında bu kapasite, bu imkân vardır. Ama, bu imkânı harekete geçirmek için ilk şart: olanların BİLİNMESİdir. Bu bilinmeyi de, Tarih bilgisi sağlar. “Tarihini bilmeyen millet, hâfızasını (belleğini) kaybetmiş kişiye benzer” denilmiştir ki, doğrudur.
Okullarda öğretilen tarih bilgisinin yetersizliği bir yana, bu ülke, Tarih dersini “seçmeli” yapan, yâni, ‘tarih, okunmasa da, bilinmese de olur’ zihniyetindeki Millî Eğitim Bakanı da gördü. Kabahatin hepsi onun değil tabiî; o da “öyle” yetiştirilmiş (başlangıcı, rahmetli Üçüncü Selîm’in 1791 yılındaki, yanlış olduğu, ancak günümüzde Japon modeline bakılarak anlaşılan tercîhine, karârına dayanır).
***
Tarih konusunda, ülkemizde, 2 katlı bilgisizlik, zavallılık vardır. Birincisine, yukarıda kısaca işâret ettik: Türk tarihinin doruk noktası olan Osmanlı tarihi, sadece savaşlar nakledilerek verilir, karşısındaki Avrupa ile karşılaştırma YAPILMAZ, hangi dünya görüşünü temsîl ederdi, bu görüşün bayraktarlığını yaparak nasıl yükselmişti, insanları serflikten, yarı kölelikten kurtararak onlara nasıl insanca yaşamak imkânı vermişti, vahşî Ortaçağ Avrupası’na medeniyeti nasıl götürmüştü, ANLATILMAZ. Ortaçağ Avrupasında, halkın serf, yarı köle olduğu, bir kız evlendiğinde, ilk gecesini Feodal Lordla geçirmesinin kanun olduğu (latincesi: jus primae noctis) anlatılmaz. Meselâ, Türk çocuğu, 1402-1413 arasını “Fetret Devri” diye okur, geçer; Osmanlı şehzâdeleri arasındaki çatışmalar, yâni Osmanlı mülkünde “iç harp” sürerken, Avrupa’da, yeni feth edilmiş bölgelerde, Osmanlıya karşı HİÇBİR ayaklanma olmaması ANLATILMAZ. Yıldırım’ın yeni Osmanlı mülküne katmış olduğu yerlerdeki, Balkanlardaki Hristiyan halklar, NÎÇİN “bu, iyi bir fırsattır” diyerek ayaklanmadılar, bağımsızlık İSTEMEDİLER, anlatılmaz.
İkinci ve temel konu ise: Tanzîmat’tan sonra, “her şeyimizle Avrupalı olmak” resmî tutumu içinde, tarih yazma metodu (verilen bilginin nereden alındığını gösteren dipnotu kullanarak yazılması) alınırken, Osmanlı ile yüzyıllarca savaşmış Avrupalı’nın Osmanlı ile ilgili GÖRÜŞÜ, KANÂATİ, -hiçbir eleştiriye, değerlendirmeye tâbi tutulmadan- olduğu gibi Türkçeye aktarılmıştır. Avrupa’lı, kendi tarihinin yüz karası safhalarından biri olan, “üniformalı eşkiyâlık/imparatorluk”, sanki, Osmanlı’da da varmış gibi, “Ottoman Empire” diye mi yazıyor, bizim bilgisiz ve bilinçsiz, mâlûmât deposu olmayı “tarihçi olmak” zanneden bâzı etiketlilerimiz de düşünmeden “Osmanlı İmparatorluğu” der. Avrupa’lılar, Türkiye’nin altını oymak, bu toprakların eskiden Yunan’a âid olduğu kanâatini yerleştirmek için, Fâtih’in yıktığı Roma İmparatorluğu için “Bizans” diye yazar, bizim mâlûmât depoları da ÖYLE der ve bu YANLIŞ terim, okul kitaplarımıza bile girer. Konuşmaktan, yazmaktan dolayı, OKUMAĞA vakit bulamadığı anlaşılan mâlûmât depolarının bilgisine, -sevâbına- sunalım:
“…hiçbir zaman “Bizans Devleti” denilen bir devlet VAR OLMAMIŞTIR. “Bizans”, günümüz bilim (!) adamlarının Latince “İmperium Orientale” diye bilinen devlete verdikleri isimdir. Sonuç olarak, bu devlet Doğu Roma İmparatorluğu idi ve Bizans vatandaşı diyebileceğimiz hiç kimse OLMADI. Hristiyanlık ve Romalılardan ÖNCE İstanbul’un bir bölgesinin adı olan “Bizans” sözcüğünden ortaya çıkan bu UYDURULMUŞ “Bizans” terimi, modern Yunan kurumları tarafından tarihin değiştirilmesinin esas araçlarından biridir ve bu da onu reddetmek için diğer bir sebeptir.” (Muhammed Şemseddin Megolammatis, “Batı, Doğu ve Türkiye”, Doğudan-Batıdan Konferanslar Dizisi, II, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür İşleri Dâire Başkanlığı Yayını, İstanbul 1997, s.39).
***
Türk Milleti, gerçekten büyük millettir, Türk çocukları, büyük bir mîrâsın vârisleridir, fakat, bu büyük mîrâsın FARKINDA OLARAK yetiştiriliyorlar MI? Bu mîrâsın GEREKTİRDİĞİNİ yapmak üzere hazırlanıyorlar MI?
Ne dersiniz?
“Tarihten Türk çıkarılırsa, tarih diye bir şey kalmaz” sözü, Avrupalı tarihçinindir.
*** *** ***