Bugünkü Türk Dünyası’nı bir bütün kabul ediyorsak, bu dünyanın her köşesinde yaşayan insanların geçmişlerini de kabul etmek, hepsinin tarihini Türk tarihinin parçası saymak zorundayız. “Kırım ve Kazan Tatarları, Özbekler, Kırgızlar, Kazaklar Türk Dünyası’nın parçasıdırlar ama Çengiz bizim tarihimize girmez.” dersek onların geçmişlerini reddetmiş oluruz. Çünkü bu Türk boylarını yüzyıllarca, hatta bir kısmını 20. yüzyılın başlarına kadar Çengizoğulları yönetmiştir. Şiban Han, Gazi Giray Han, Canıbek Han, Abılay Han… Bunların hepsi de Çengizoğullarındandı. Şecere-i Türk ve Şecere-i Terâkime’yi yazan Ebulgazi Bahadır Han da bir Çengizoğlu idi. Oğuzname, İlhanlı veziri Reşidedin’in Câmiü’t-Tevârîh adlı dünya tarihinde yer aldığı içindir ki bir kutsal metin gibi bütün Oğuz dünyasına yayılmış ve benimsenmiştir.
*****
Prof.Dr. Ahmet Bican ERCİLASUN
Hiçbir millet tarihinden kaçamaz, geçmişini inkâr edemez. Geçmişte yaşananlar, iyisiyle kötüsüyle, bir milletin tarihini oluşturur. Bu, biz Türkler için de böyledir.
Geçmişte Türk boyları, çeşitli Türk grupları farklı hanedanlar oluşturmuş, farklı devletler kurmuş ve birbirlerine girmiş olabilirler. Bunların hepsinin Türk olduğunu ve dolayısıyla her birinin ayrı ayrı yaşadıklarının da bizim tarihimizi oluşturduğunu unutmamak gerekir. Osmanlılar, İsfendiyaroğulları ile, Karamanoğulları ile savaşmış olabilir. Onlar tarihte savaştı diye İsfendiyaroğulları, Kastamonu ve Sinopluların; Karamanoğulları, Karaman, Ermenek ve İçellilerin tarihidir, diyebilir miyiz? O zaman 15. yüzyıla kadar Osmanoğulları da Bilecik, Bursa ve Edirnelilerin tarihi mi oluyor?
Elbette bu sorular kimsenin aklına gelmiyor. Ancak tarihimizi sadece Osmanlı’ya dayanarak ele alırsak belli bir tarihe kadar Orta ve Doğu Anadolu’nun, hatta Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinin, oralarda yaşayan insanların tarihini dışarıda bırakmış oluruz. Karakoyunlu ve Akkoyunlu’yu ihmal edersek bütün Doğu ve Güneydoğu, belli bir zaman için tarihimizin dışında kalmış olur. Oysa bu iki Türk devleti 15. yüzyılda arka arkaya Doğu ve Güneydoğu Anadolu yanında Kuzey ve Güney Azerbaycan ile bugünkü Irak topraklarına da hâkimdi. Yani bugün Gence’de, Tebriz’de, Erzurum’da, Musul’da oturan Türklerin 15. yüzyıldaki ataları aynı devletin uyruğunda idiler.
Anadolu için verdiğim örneklere kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum. Fakat Anadolu’nun dışına çıkınca düşünceler çatallaşıyor. Temür ile Yıldırım deyince, Yavuz ile Şah İsmail deyince ikisinden birine sahip çıkıp diğerini inkâr edenler var. Bir Erzurumlunun, bir Vanlının Akkoyunlu’ya sahip çıkıp Osmanlı’yı reddetmesi nasıl hiç aklımıza gelmiyorsa, bir Semerkantlının Temür’e, bir Tebrizlinin Şah İsmail’e sahip çıkıp Osmanlı’yı reddetmesi de aklımıza gelmemelidir. Veya aksi. Bir Bursalı, Edirneli, İstanbullu da Osmanlıya sahip çıkıp diğerlerini reddetmemelidir. Osmanlı da, Karamanlı da, Akkoyunlu da, Safevi de, Temürlü de bizimdir, bizim tarihimizdir.
Bugünkü Türk Dünyası’nı bir bütün kabul ediyorsak, bu dünyanın her köşesinde yaşayan insanların geçmişlerini de kabul etmek, hepsinin tarihini Türk tarihinin parçası saymak zorundayız. “Kırım ve Kazan Tatarları, Özbekler, Kırgızlar, Kazaklar Türk Dünyası’nın parçasıdırlar ama Çengiz bizim tarihimize girmez.” dersek onların geçmişlerini reddetmiş oluruz. Çünkü bu Türk boylarını yüzyıllarca, hatta bir kısmını 20. yüzyılın başlarına kadar Çengizoğulları yönetmiştir. Şiban Han, Gazi Giray Han, Canıbek Han, Abılay Han… Bunların hepsi de Çengizoğullarındandı. Şecere-i Türk ve Şecere-i Terâkime‘yi yazan Ebulgazi Bahadır Han da bir Çengizoğlu idi. Oğuzname, İlhanlı veziri Reşidedin’in Câmiü’t-Tevârîh adlı dünya tarihinde yer aldığı içindir ki bir kutsal metin gibi bütün Oğuz dünyasına yayılmış ve benimsenmiştir.
Oğuznameler, Moğollar ile Türkleri birbirinden ayırmaz, Moğolları da Oğuz Han soyundan kabul ederdi. İlk Osmanlı tarihleri de Çengiz’e olumlu bakarlardı. Aslı ne olursa olsun Çengiz Han, bütün Türk ve Moğolları içine alan büyük bir imparatorluk kurmuştu. Ordusunun, ahalisinin en az % 70’ini Türkler oluşturuyordu. Bürokrasi de büyük ölçüde Uygur Türklerinden oluşmaktaydı. Çengiz’den sonra ortaya çıkan Altınordu, Çağatay ve onların parçalanmasıyla ortaya çıkan çeşitli hanlıklar, Temürlüler dönemi hariç hep Çengizoğulları tarafından yönetilmiştir.
Tarihteki olaylara bugünün gözüyle, bugünün anlayışıyla da bakmamak gerekir. Bugün için hoş görülmeyen bazı davranışlar tarihin belli dönemlerinde tabii karşılanan davranışlardı. Savaşlar, kılıçtan geçirmeler, teslim olmayanları toptan cezalandırmalar sadece bir milletin yaptığı işler değildi; bütün milletler benzer şekilde davranıyordu. Belki bazısı daha az, bazısı daha çok ama tarih böyle bir şeydi. Elbette bilim adamları, araştırıcılar, haklıyı haksızı tahlil edecek yorumlar yapabilirler. Ancak inkâr ve reddetmek, haksız olduğuna karar verilenleri millet tarihinden çıkarmak olmaz.
Anadolu ve Balkanlardaki Türkleri Osmanlı birleştirmiştir; o sayede bir bütün olarak bugüne ulaştık. Atatürk ve kuvvâcılar sayesinde esaret zincirlerini kırdık; o sayede bağımsız bir devlet olarak bugün varız. Osmanlı da Cumhuriyet de bizimdir. Aslında Türkler, Sakalardan ve Hunlardan bugünkü cumhuriyetlere ulaşan muhteşem bir tarihe sahiptirler.
———————————————–
Kaynak:
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/tarihe-nasil-bakmaliyiz-53313yy.htm