Törelilerin Dili

Öyle görünüyor ki hangi dilin ve kişilerin edebiyatımıza dâhil olup olmadığını, eserdeki dilden ziyâde beslendikleri varlık anlayışından tespit edebileceğimizi maalesef idrak edemiyor günümüz entelijansiyası. Yahut da bilinçli bir cehâlet örneği olarak anlaşılmasını istemiyor!

Cengiz Aytmatov’u Kırgız olduğu, Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî’yi de Farsca eser verdiği için kadim Türkçe’ye dâhil etmemek ne kadar doğru dersiniz?

Oysa bir dilin imkânları eğer varlığın yapısındaki o kademeli anlayış ve kavrayışı yaratmıyorsa o dil zaten “ölü bir dildir.”

Dil; varlıktaki “hikmeti” açığa çıkarabildiği ölçüde bir medeniyyet tasavvur edebilir.

Dilin zemini ve mekânı ne çeşitli diller ne de lehçelerdir. Onun varlık kökü mensup olduğu varlık anlayışıdır. Bu varlık anlayışından neşet etmiş bir Kırgız yahut Yakut edebiyatçısını nasıl TÜRK EDEBİYATI’NA dahil edemeyiz?

Bu sualin cevâbı TÜRKLÜK dediğimiz kavramdan ne anladığımıza bağlı bir keyfiyettir.

Türklüğün varlık anlayışına ve yükseldiği her devirdeki kurucu aklına dair kavramlar ne yazık ki oryantalistler ve kendi varlık kökünü tanımayan mahfiller tarafından üzeri karalanarak bizden gasp edildi ve ediliyor!

İmam Maturudi, Davud el Kayserî, Sadreddîn Konevî, Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî yahut Yunus Emre, hatta Karagöz bile oryantalistler yahut hümanist sofistler elinde bir paçavraya dönüştürülmüş vaziyette.

Bir dili konuşuyor olabilmek onu anlıyoruz anlamına gelmiyor. Nitekim, bugün Türkçe, “konuşulmaktan” ziyâde meta gibi “kullanılan” bir dil hâline gelmiştir.

Oysa dil, kalbî düşüncesini ifade ederken kendi varlık duyuşunu ifade etmekten de asla geri durmaz. İnsanın kendi dilinde bulamadığı hangi anlam vardır ki o kelimeler zarfında bir anlam yaratamaz?

Acaba bu söylemlerdeki asıl sinsi maksat da Türk dilinde gürül gürül çağlayan o hikmet ırmağının başka dillere boğdurulması mıdır?

Yoksa, dünya üzerinde başta oryantalistlerin yağma ettiği TÖRELİLER’e ait varlık anlayışı ve medeniyyet tasavvurunun aktığı çeşmelerin bize ait olduğunun farkında olmayışımız mıdır?

Bana kalırsa ikisi de!

Aklı ve dili “hikmetle” buluşturmayan ve her an bir anlam yaratamayan hangi dil ve edebiyat bizimdir?

Kendini bilememiş ve bulamamış eser sahîh, müellifi kâmil olur mu?

Kadirşinaslıkla efendim.

Saliha MALHUN

Yazar
Saliha MALHUN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen