MEVLEVÎ

Mevlevi1

A Yılmaz SOYYER
Post Yayıncılık
2016

Tanıtım: Nevâ KÜÇÜKAHMET

A. Yılmaz Soyyer, Çerağlar Uyanırken ve Semah Aşka Doğrudur adlı iki Bektaşîlik ve Alevîliği anlatan romanından sonra Mevlevîliği okuyucunun önüne koyan bir roman kaleme aldı. Roman tarihî süreçteki Mevlevîleri anlatmakta.

Yıl 1925, cumhuriyet henüz ilan edilmiş ve bütün Mevlevî tekkeleri kapatılmış; Galata Mevlevîhânesi’nin aşçı dedesi Âlî Dede, kapatılış kararıyla beraber işsiz kalmıştır. Hem Çanakkale hem İstiklâl savaşı gâzisidir, vatanı kurtarmışlardır ama kendisi işsiz ve yuvasızdır artık. Eşi Mehpâre hanımın öğretmenlik diplomasını çeyiz sandığından çıkararak onun memleketine giderler.

Roman böyleec başlar. İttihatçı, Türk Ocaklı Âlî Dede bu ücra Anadolu vilayetinde de milletinin yardımında olacaktır. Bir soğuk ve karlı kış gününde Haydarpaşa tiren garında başlar roman. Anadolu’nun ücra bir ilinde Türk Ocakları, Mehpâre hanımın amcasının konağı ve yeniden yapılandırılmış mektepler arasında başlar hikaye. Dağlardaki Kızılbaş tahtacılar, koyun sürüleri ve şehir esnafını da içine alarak ilerler. Sonra yine İstanbul, bir ezelî çekişme: İngiliz istihbaratı ve bizimkilerin cumhuriyetle birlikte yeniden karşı karşıya gelişi.

Yazar bu romanda öncelikle Mevlevîliği tartışmaktadır. Kendisi Mevlevî dostlarının biraz şaşıracaklarını, bu eserle bir tür “at sinekliği yapmak” istediğini belirtmektedir; onları rahatsız etmek, uyandırmak arzusundadır. “Klasik metodlarla yetişmiş Tasavvuf ehli bu tartışmaları yapamaz, ancak bir sosyolog yapmaya cesaret edebilirdi bunları, henüz ucundan kıyısından başladım, devam etmeliyim” sözleriyle hedeflerini koyuyor ortaya…

Mevlevîlik hiç şüphesiz Bektaşîlikle birlikte Türk san’at ve edebiyatını en çok etkilemiş tarîkatlerdir. Eğer onlar olmasaydı şarkılarımız ve Türkülerimiz belki bugünlere kadar devam edemezdi. İşte böylesine mühîm bir tarikatın kapatılışı bir Mevlevî dedesinin ağzından anlatılmaktadır. Teferruatlı roman incelemeleri, edebiyatçılar tarafından yapılmalıdır ve yapılacaktır. Ancak biz roman eleştirmenlerinin gözüyle baktığımızda eser son derece mühim görünmektedir. Yılmaz Soyyer, yukarıda kendisinin de ifade ettiği üzere bir din sosyoloğu oluşundan gelen eleştirici bakışını bu romanında da hissettirmektedir. Ancak ben bu romanın Mevlevîleri çok fazla kızdırmayacağı, bilhassa memnun edeceği kanaatindeyim. Yazar, o sözleri bence Mevlevî dostlarından bir tür gizli özür dilemek için söylemiş olabilir.

Bana göre romanın üç ana karakteri mevcut: Âlî Dede, Yüzbaşı ve Felsefe öğretmeni Nesrin hanım.

Esere damgasını vuran karşılıksız, ölümüne bir kara sevdayı hiç öyle yabana atmamak lâzım. Yüzbaşının Nesrin hanıma olan karşılıksız fakat çılgınca sevdası…

İleride daha kapsamlı olarak ele alacağım bu romanı, çünkü üzerinde durulması gereken bir eser olarak görüyorum. Şimdilik okuyuculara bırakıyorum meydanı. Zevkle okunacak bir hikâye bu…
Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen