Türk Milletinin Kültürel Değerleri

Türk Milletinin Kültürel Değerleri
Prof. Dr. Mehmet Kaplan
Kültür ve Turizm Bakanlığı  Yayınları,
1. Baskı,
1987 Ankara,
68 sayfa  

Uğur İNCE

Ülkemizde edebiyat alanında doktora yapan ikinci bilim adamı olan ve Yeni Türk Edebiyatı profesörlüğü payesine kadar yükselen yazar burada inceleyeceğimiz Türk Milletinin Kültürel Değerleri adlı eserinin giriş bölümünde “kültür” kelimesinin yabancı dillerden dilimize geçmesi konusunda bilgi verdikten sonra, bu kavramı; “Kültür” maddi ve manevi her şeyi işlemek ve geliştirmek demektir, şeklinde açıklıyor (s.3).

Kitabında daha sonra Türk milliyetçiliğinin fikir babası Ziya Gökalp’in Türkçülüğün Esasları konusundaki ve Alman Prof. Dr. Eberhard’ın Türk Tarihi ve Kültürü hakkındaki fikirlerine yer veren yazar, kültür ve medeniyetin gelişiminde dile büyük önem atfettiği için,  Türk Dili hakkında bilgiler veriyor. Dil bir milletin fertlerini birbirine bağlayan  en önemli unsurlardan birisi olduğundan, bir milletin dilini korumak için yapması gerekenler üzerinde duruyor, yabancı dillerden giren ve Türkçe ile hemhâl olan sözcükleri dilimizden çıkarmaya çalışmanın doğru olmadığını belirtiyor. “Şimdi ‘akıl’ kelimesi Arapça’dır diye onu dilimizden çıkarmak, Türkçe’dir diye ölü “us” kelimesini diriltmeye çalışarak, yirmiden fazla canlı deyimi ortadan kaldırmak ‘akıl kârı’ mıdır? (s.10)”  diye soran yazar, bu minvalde dilimize yerleşmiş başka yabancı kökenli sözcükler hakkında da bilgi veriyor. Fakat, kıyıda köşede unutulmaya yüz tutan Türkçe kelimelerin öğrenciler ve öğretmenler tarafından bulunup bir Türk Kültür Lügati altında toplanması gerektiğine de dikkat çekiyor. Konuşma dilindeki yabancı kelimelerin dilimizde eriyip Türkçenin bir parçası olduğunu vurgulayan ve körü körüne ‘tasfiyecilik’ yapmanın yanlış olduğunu, bunun dilimizi fakirleştireceğini savunan Kaplan Hocanın bu fikirlerine katılmamak mümkûn mü?

Kaplan Hoca, kitabında, halk edebiyatı ve Selçuklu/Osmanlı dönemi eserleri konusunu da değerlendiriyor ve bunların Türk Kültürü bakımından ihmâl edilemeyecek kadar önemli olduğunu belirttikten sonra, şöyle diyor; “Çağdaş medeniyete geçerken, Türk tarih ve medeniyeti haksız yere kötülenmiştir. Bizim eski tarih, edebiyat ve medeniyetimize sahip olan her medeni millet onunla övünürdü (s.20)”. Kaplan Hoca, Eski Türk Edebiyatı hakkında da bilgi verdikten sonra, haklı olarak soruyor; “Biz neden kendi atalarımızın eserlerine sırt çeviriyoruz? Biz onların çocukları değil miyiz?” Gerçekten de, atalarımızı ve eserlerini tanımak  bize asalet, şeref, derinlik duygusu kazandırır… Geçmişimizden ilham alarak, daha nitelikli eserler ortaya koyabiliriz. Bir Batılı’nın, Batı Kültür ve Medeniyetinin oluşumunda ciddi katkısı olan Dante, Alain, Mozart vb yazar, düşünür ve sanatçılar hakkında “reddiyeci” bir tutum sergilediğini düşünebilir miyiz?  

Kaplan Hoca Fuzûlî’den, Bâki’den, Yunus’tan, Mevlânâ’dan beslenmemiz gerektiğini savunuyor. Eski kaynaklardan beslenmenin yararları konusuna değindikten sonra, Yahya Kemal, A. Hamdi Tanpınar, Kemal Tahir gibi sanatçılarımızı/edebiyatçılarımızı bu konuda örnek gösteriyor. Türk Edebiyatının eski çağlardan günümüze akıp gelen bir cevher olduğunu, bu cevherin işlenmesi gerektiğini, bunun Türk Milletinin hayatını, zevklerini, dünya görüşünü, yaratma gücünü gösterdiğini, bunları bilirsek kendimizi daha iyi tanıyacağımızı belirtiyor.    

Kitabın Üçüncü Bölümünde, “Türk Milletinin, bugün üzerinde yaşadığı toprakları vatan yapmak için yüzyıllardan buyana şehit verdiğini, onu mimarlık ve bayındırlık eserleriyle gergef gibi işlediğini” belirttikten sonra, Kaplan Hoca ekliyor “Milletler ancak tarihini bilmek suretiyle  “milli şuur”’a sahip olurlar. Bir millete mensup olmak onu bilmek demek değildir. Şâirin dediği gibi:  ol mâhiler ki derya içredir, deryayı bilmezler. “Millî Şuur” adı üstünde “şuur” demektir. Şuur ise, bilmek, farkına varmak anlamına gelir. Milletinin tarihini bilmeyenler, kelimenin gerçek manası ile “milli şuur”a sahip olamazlar (s.26)”. Gerçekten de Dede Korkut’tan, onun harikûlâde hikâyelerinden bihaber büyüyen nesiller atalarının o övünç kaynağımız olan özelliklerini nasıl idrak edebilirler? Ya da edebiyat derslerinde üstün körü anlatılan Divanı Lugati’t Türk, Kutadgu Bilig gibi eserlerimizi yeterince incelemediğimiz takdirde, milletimize ait değerleri/hasletleri nasıl ve nereden öğrenebileceğiz?

Kaplan Hoca Türk Musikisi konusunda da önemli tespitlerde bulunuyor. Şöyle diyor Hocamız, Türk Musikisi hakkında; “Yanlış görüşlerin Türk kültürüne büyük zararları olmuştur. Türk Dili, Türk Edebiyatı ve Türk Tarihi gibi millî kültürün bir parçası olan Türk Musikisi yıllarca okullarda okutulmamış, sadece Batı musikisine yer verilmiştir. Fakat devletin bu sakat görüş ve tutumuna rağmen Türk Halkı, kendi musikisine sımsıkı sarılmış ve onu korumuştur (s.33).”  

Kaplan Hoca Türk şehirleri hakkında görüşlerini açıklarken, Türk Mimarisinin korunması gerektiğinden söz ediyor ve Tanpınar’ın Beş Şehir kitabında da etkileyici bir üslupla anlatılan Selçuklu, Osmanlı şaheserlerinin korunması gerektiğini söylüyor. Sadettin Ökten Hoca’nın ve Yağız Gönüllerin Şarkısı Biten Şehir adlı eserinde Turgut Cansever’in anlattıklarından anlıyoruz ki, Kaplan Hocanın temennilerini ne yazık ki duyan olmamış. Her yeri betonarme binalar kaplamış durumda ve Koca Sinan’ın eşsiz eserlerinin pek çoğu artık gökdelenlerin gölgesinde kalmıştır. Oysa bu eserler bir medeniyet-kültür mirasıdır ama ne yazık ki Türk Milleti bunlara sahip çıkamıyor.

Kaplan Hoca ayrıca “kültürlü insanlar” yetiştirmemiz gerektiğinden söz ediyor. “Bunun için öğretmenlere büyük işler düştüğünü” belirtiyor ve ekliyor; “keşfedilecek yeni gençler birer Yahya Kemal, Ziya Gökalp olabilir!”. Hocamız, “Bir ülkeyi yalnız orduları değil, fikir adamları, şairleri, ressamları da korur. Bilgi ve sevgi de koruma vasıtasıdır. Hem de en güzel, en tesirli koruma vasıtası!” diyerek, bizlere ─kulağımıza küpe yapmamız gereken─ öğütler veriyor. 

Türklük-İslamiyet hakkında da bilgi veren Kaplan Hocamız, büyük bir potansiyel olan gençlere “Ancak binlerce yıllık Türk Kültürünün içinden geçip, onu özümseyerek ve eski eserlerin terbiyesini alarak olgunlaşabileceklerini; Böylelikle, Türk Milleti için büyük işler yapabilecek  kabiliyetleri edinebileceklerini” söylüyor.

Mehmet Kaplan Hoca yıllarca fikirleri ve düşünceleriyle Türk Diline ve Edebiyatına, Türk Kültürüne hizmetleri olan çok değerli bir büyüğümüzdür. Bu yolda birçok öğrenci yetiştirmiş ve Yüce Türk Milletine ─geleceğimizi aydınlatacak nitelikte─ bir çok eser bırakmıştır. 

Ruhu şâd, mekânı uçmağ olsun.            

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen