Avrupa İsminin Menşeî Coğrafî ve İklimsel Özellikleri

                                                                                                                   Nur Sena SATILl[1]

Avrupa, yüzyıllardan bu yana halkların muhtelif klasik söylencelerinde genellikle söz konusu olmuştur. Bu söz konusu durum kendini mitsel ve epik türlerde göstermiştir. Bundan ziyâde Avrupa aldığı göçler, ve zemininde şekillenen siyasi teşekküller neticesiyle, önemli siyasi, kültürel ve sair olayların yaşandığı dünya üzerindeki diğer merkezlerden olmuştur. Etrükslerin Troya’dan göçü ve Roma’nın Etrüsk izdüşümünde gelişimi; İskit, Suvar, Bulgar, Macar, Başkurt ve Kuman gibi Türk menşeîli kavimlerin de Eski Çağlardan, Orta Çağa ve sonraki dönemler ekseninde, Avrupalı halkların  oluşumuna yardımcı olmasıyla başlayan süreç, bu coğrafyanın gelişimini ve siyasi arenadaki rolünü ‘’Rönesans’’ ve ‘’Reform’’ hareketleri  ile tamamlaması, bilhassa da sanayi devrimi ile  siyasi rolünü daha da kudrete erdirerek devam ettirmesiyle bugünkü vaziyetine kavuşmuştur.

avrupa1.JPG

 Antik Avrupa Haritası

Avrupa İsminin Menşeî

Avrupa isminin menşeî, tarihin en eski devirlerine tekabül etmektedir. Samî dillerde ’’Açu’’ (Asu) kelimesi: ’’Güneşin doğduğu taraf,’’ ’’Ereb’’ (yahut İrib) de ’’Güneşin battığı taraf’’ anlamına geliyordu. Finikelilerden Yunanlılara geçen bu adlar, onların dilinde Asia, Evropa olmuş ve bunlardan birincisi yani ’’Açu’’ kelimesi: Ege Denizi’ne göre doğuda kalan kısma verilen isim, ikincisi de Ereb olarak batıda bulunan memleketlere verilen isimdir, fakat Asya ve Avrupa ismen bugünki manasına ancak yakın zamanda kavuşmuştur. (Darkot:1969:1)  

Avrupa ismi karşımıza mitsel söylencelerde de çıkmaktadır. Bu söylencelerin başlıcası Europa söylencesidir. Ayrıca aynı söylence Antik Avrupa’nın en kutsal söylencesi özelliğine sahip olmuştur.

İçerik bakımından Europa olarak adlandırılan mistik kişi, ’’ Girit’in efendisi, Minos’un annesi, ve dolayısıyla Akdeniz Uygarlığı’nın en eski kolunu doğuran kişidir. (progenitrix) İsmi Homeros tarafından, Siruküzalı Moschus’a atfedilen ‘’Avrupa ve Boğa’’da ve hepsinin ötesinde Romalı şair Ovidius’un ‘’Metamorphoses’’unda Tanrılar tarafından yaratılmış masum bir prenses olarak zikredilmiştir.

Söylenceye göre: Prenses Europa, ülkesi Fenikenin kıyıları boyunca bakireleri ile birlikte dolaşırken kar beyazı bir boğa görünümündeki Zeus tarafından kandırılmıştır, ve akabinde Prenses Europa’nın mahvına neden olan olay kendi adını taşıyacak ve bütün Yarımada’ya yayılacak yeni bir uygarlığın kurulmasına yol açmıştır. (Davies:2011:14) Bir misâl ile:

Ve kadın yavaş yavaş korkusunu yendi. Ve boğa göğsünü onun bakire okşamalarına sundu, Kızcağız için boynuzlarını, çiçek demetleriyle sardı. Prenses, onun sırtına binmeye cesaret edinceye kadar Evcil boğasının, bilmeden neyi sürdüğünü Son yavaş yavaş geniş, kuru kumsaldan aşağıya Önce sığ dağlara yöneldi büyük tanrı Toynaklarını oynatır gibi yaptı koydu, sonra avare avare Dolaştı uzaklarda Açık denizde ödülünü alıncaya kadar. Arkasına dönüp bakınca gördü, Hızla geri çekilen kumları. Sağ eli yakaladı Bir boynuz, ötekini boğanın sırtına doladı Çırpınan giysisi esintiye kapıldı.’’(Davies:2011:14)

Bu söylence Pompei evlerindeki Grek vazolarına işlenmiş, modern zamanlarda da tablolara yeniden konu olmuş bilinen bir Avrupa öyküsüdür. (Resim 1, Resim 2)

avrupa.JPG

Avrupa Coğrafyası ve Coğrafî Özellikleri

’’Avrupa, eski dünya kara kütlesinin, Kuzeybatı Asya’dan yarımada şeklinde ayrılan küçük bir kısmıdır.’’(Darkot:1969:1) Fakat Avrupa’ya kesin bir sınır çizmek mümkün değildir. Avrupa’nın yüzölçümü kıtanın doğu sınırları kesin olmadığından ancak yaklaşık olarak söylenebilir: Takriben Avrupa 10 milyon kilometre kareyi kaplar. Bu ise yeryüzünün aşağı yukarı 1/50’si, karaların da 1/15’i demektir. Avrupa’nın harita üzerindeki yeri, koordinatları bakımından ise yine takriben 35 derece ve 70 derece kuzey paralel daireleriyle 10 derece batı, ve 60 derece doğu meridyenlerinin çerçevelediği bir dört kenar gibi görünür ve bu kıta, saat dilimlerinden 0-4 numaraları olanların alanlarına girmiş bulunur.(Darkot:1969:2)

Avrupa’nın uç noktalarındaki bölgeler ise; Kuzeyde, Kuzey burnu; Güneyde, Mora’nın Matapan burnu. İspanya güneyindeki Punta Marroqui Burnu; Batıda Portekiz’in RoccaBurnu, İrlanda’da ise Slea Head bölgeleridir.

Avrupa’nın genel coğrafi özelliklerini maddeler halinde şöyle özetleyebiliriz:

1-Ortalama yüksekliği çok az (330 m.) olan Avrupa, geniş çöl arazilerine sahip olmayan tek kıtadır. Akarsu ulaşımının en yoğun ve ülkeler arası göçlerin en fazla olduğu kıtadır.

2-Genel görünüm itibari ile büyük bir yarımadayı andıran kıta, yüzlerce ada ve yarımadayı kapsamaktadır. Özetle, kıyılarındaki girinti ve çıkıntılarının fazla olmasından dolayı, Avrupa’da iç deniz, yarımada, ada, körfez ve koy sayısı çok fazladır. Buna rağmen kıtada hiç denize kıyısı olmayan ülkelerin sayısı 14’ü aşmaktadır.

3-Aritmetik nüfus yoğunluğunun pek fazla olmadığı bir kıtadır (50 kişi/km2). Fakat Hollanda, Belçika, Malta ve San Marino gibi ülkelerde km2’ye düşen insan sayısı 300’ü aşmaktadır. Hayat ve gelir seviyesi yüksektir. Nüfus artış hızı doğurganlıktaki hızlı azalmalar sonucu çok düşüktür. Avrupa, genç nüfus oranı azalan, oysa yaşlı nüfus oranı artmakta olan bir kıtadır. Hatta bazı ülkelerde (Rusya, Bulgaristan, Almanya, Macaristan, Ukrayna, Letonya, Estonya) nüfus azalması görülmektedir.

4-Avrupa, dünyada ihracat ve ithalatta önde gelen kıtadır. Dünya sanayi ürünlerinin üçte biri bu kıtada üretilmektedir. Sanayileşmiş ülkelerin toplandığı bir kıtadır. Birleşik Krallık, Fransa, Hollanda, Belçika, İsveç, İtalya ve Almanya sanayileşme açısından çok ileri durumdadır. Dünyanın yaklaşık 1/50’ini kaplayan ve dünya nüfusunun 1/9’ini oluşturan Avrupa kıtası dünya gelirinin % 40’ına sahiptir.

5- Çeşitli milletlere mensup insanların yaşadığı Avrupa’da 46 ülke vardır. Krallık, Prenslik, (Cumhuriyet gibi farklı yönetim şekillerinin görüldüğü kıtada, komşu ülkeler arasında dil bakımından ve ekonomik açıdan önemli farklar bulunmaktadır. Kıtada Slav, Latin, Germen, Ural – Altay dilleri yaygınlık gösterir. Ayrıca kıtada Ortodoks, Katolik ve Protestan nüfusun sayısal üstünlüğü görülse de az miktarda Müslüman ve Yahudi de yaşamaktadır.

6- Beş saat dilimi üzerinde yer alan Avrupa bir devrimler kıtasıdır. Özellikle demokrasi, sanayi ve bilimsel açıdan dünyayı etkileyen devrimlerin büyük bir bölümü bu kıtada gerçekleşmiştir. Bugün ihracat, endüstri, tarım, turizm, enerji, kültür, eğitim gibi alanlarda dünyanın adeta lokomotif-önder kıtasıdır.

7- Doğal kaynaklar ve hammaddeler bakımından büyük ölçüde kendine yeterli bir kıtadır. Fakat bazı enerji kaynakları, maden ve tarım ürünleri bakımından dışa bağımlılık söz konusudur.

8- Doğurganlık oranı, bebek ölüm oranı ve nüfus artış hızı en az olan kıtadır.

9- Ortalama yaşam süresi en uzun, yaşlı nüfus oranı en fazla olan kıtadır.

10- Eğitim, kültür, sağlık ve refah seviyesi en yüksek olan kıtadır.

11- Gelen turist sayısı ve turizm geliri bakımından (turizm harcamaları) dünyada birinci sıradadır.

12- Avrupa kıtasının dünya ekonomisi içindeki yeri ve önemi büyüktür. Özellikle Avrupa Birliği ülkeleri gelişmiş ekonomileri ve yüksek yaşam standartları ile dikkat çeken ülkeler grubunu oluşturmaktadırlar. AB ülkeleri dünya yüzölçümünün % 1,6’ sını ve dünya nüfusunun % 6,4’ ünü oluşturmalarına rağmen, dünya çimento üretiminin % 15’ ini, et üretiminin % 17’ sini, elektrik üretiminin % 16,4’ ünü, çelik üretiminin % 19,6’ sını, süt üretiminin % 23,4’ ünü, otomobil üretiminin % 40’ ını, şarap üretiminin % 62,4’ ünü, şeker pancarı üretiminin % 42’ sini, çinko üretiminin  % 26,4’ ünü, peynir üretiminin % 42’sini üretmektedirler.

Avrupa’nın Dağları

1) Atlantik Cephesi Dağları: Görünüşe göre Üçüncü Zamanım sonunda Atlas Okyanusunun kuzey kısmı çukurlaşır ve burada çöküntüler oluşurken Avrupa’nın kuzeybatısında yani İskandinavya ve Britanya adalarında dağlar yükselmiştir ve bu dağlar günümüzde Okyanus üzerinde dağlık bir cephe oluşturmuşlardır.

 2) Alpin Dağları: Bunlar Atlantik cephesi dağlarından daha yüksek olmakla birlikte daha aşağı enlemlerde ve daha elverişli iklim şartları altında bulundukları için daha imtiyazlı durumdadırlar. Bunların kıvrılma neticesinde meydana gelişleri öncekilere göre çok daha yenidir ama, meydana gelmelerinden beri aşınım ile çok işlenmişler ve şekil bakımından büyük bir çeşitlilik kazanmışlardır. Alplerin Güney kanadını meydana getiren dağ sıralarının hepsine ‘’Dinaridler’’, Kuzey kanadındakilere de ‘’Alpidler’’ adı verilir.

 3) Orta Dağları: Alpin dağları kıvrılırken, bunları oluşturan hareketler, uzun süreden beri düzlenip peneplen haline gelmiş ve birtakım kütleleri yerinden oynatıp gençleştirdi. Bu süreçten sonra da Avrupa’nın Orta Dağları meydana gelmiştir.

Avrupada Denizler ve Kıyıların Genel Durumu

Özet  olarak söylemek mümkündür ki Avrupa,üç tarafını denizlerin kuşatması ve bu denizlerin  karalar arasına fazla sokulması yüzünden deniz etkilerinin en fazla içerilere sokulduğu kıtadır. Batıya doğru gitgide incelen Avrupada, iki kıyı arasındaki uzaklık bu yönde gitgide azalır: Doğuda Hazar denizi ile Beyaz deniz arasındaki uzaklık 2000 km., Azak denizi ile Finlandiya körfezi arası 1500, Karadeniz ile Baltık arası 1150, Adriya denizi ile Kuzey denizi arası 880,Cenova körfezi-Manş denizi arası 750,

Gaskonya-Lion körfezleri arası 320 km. dir. Böylelikle Avrupanın hiçbir yeri denize uzak olmakla kalmaz; aynı zamanda bir denizle öteki deniz arasında bağlılık da kolaylaşır. Bundan başka doğuda Asyaya geniş bir şekilde bağlanan, güneybatıya doğru incelen Avrupa, geçmiş yüzyıllar boyunca, kavimlerin gelip biriktiği ve nüfus sıklığının erkenden arttığı bir saha olmuştur. Nihayet kara ve denizlerin birbiri içine girmiş olması, zaten relyefin sebep olduğu çeşitliliği büsbütün arttırmaktadır.(Darkot:1969:28)

Avrupa’nın İklimi

Avrupa hemen tamamıyla bir orta iklim kıtasıdır;yalnız kuzeyde küçük bir kısmı soğuk iklim kuşağına girer, güneyde Akdeniz bölgesi, orta iklimin subtropikal kısmında yer alır. Avrupa büyük bir kara parçası olduğu için, üzerinde denize olan uzaklık, yükselti, dağ sıralarının kıyıya paralel olup olmaması… gibi nedenler yüzünden büyük iklim farkları seçilir.

Genel olarak Avrupa, kendi batısındaki Okyanusun etkisi altındadır. Yağışlar ve sıcaklık bakımından çok önemli olan barometre depresyonları buradan gelir. Bu enlemlerde hakim olan batı rüzgarları dağ sıralarının genellikle kıyıya paralel olmaması yüzünden, içerlere doğru fazla sokulur : Okyanustan bu hava yazın serin, kışın ılık ve her mevsimde nemlidir. Bununla beraber, Okyanusun etkisi doğuya doğru azalır ve Batı Avrupa’nın çeşitli iklim çeşitliliklerine karşılık doğu ovalarında baştanbaşa şiddetli bir kıtasal iklim hüküm sürer.  Avrupa’nın güneyinde Akdeniz bölgesi, kendisini daha kuzeydeki bölgelerden ayıran yüksek dağ sıraları yüzünden ayrı bir iklim bölgesi meydana getirir.(Darkot:1969:29)

Avrupa’nın İklim Bölgeleri

Avrupa ikliminin elemanları, kıta üzerinde ayrı bölgelerde birbirinden farklı şekilde toplanarak iklim tipleri meydana getirirler. Bu tiplerin her birinde mevsimlerin fizyonomisi öteki tipden farklıdır.

Her biri ikinci dereceden tiplere ayrılmak üzere, Avrupada üç temelli iklim tipi seçilebilir:

1) Akdeniz İklimi  (Sübtropikal İklim)

2) Orta İklim  (a.Batıda Okyanus tipi ; b.Batı Avrupa’nın geçit tipi ; c.Orta Avrupa’nın kontinental iklim tipi ; d.Doğu Avrupa’nın şiddetli kontinental iklim tipi)

3) Soğuk İklim (Darkot:1969:43.)

İnsanların Avrupaya Yerleşmesi

Avrupa coğrafyasındaki halkların, bu coğrafya üzerine yerleşim süreçleri erken devirlerde başlayıp, çeşitli yollarla devam etmiştir. Bununla beraber, Avrupa’da ilk yaşamış insanların kimlerin olduğunu bilemiyoruz. Buzul çağın son yayılma safhasında Avrupa’da insanlar için yaşamaya elverişli alanlar, buzların ilerlemesi yüzünden daralmış ve İngiltere güneyinden Ukrayna’ya doğru uzanan bir çizgi doğrultusunda yerleşim alanları bulunmaktadır. Avrupa’nın paleolitik devirden kalma arkeolojik bulguları, burada yaşayan insanların uzun kafalı yani ’’dolokisefal’’ kafa yapısına haiz olduklarını göstermektedir.

Daha sonraki dönemlerde Rönesans ve Reform hareketleri ve Coğrafi Keşifler beraberinde Avrupa’nın gelişimiz hız kazanmış,1789 Fransız İhtilaline gelindiğinde tüm dünya yönetim sistemini etkileyen yeni bir sistem ortaya çıkmış, Sanayi Devrimi’nin de yine Avrupada ortaya çıkması ile birlikte modernleşme hareketinin bir merkezi olaraktan Avrupa dünya tarihinde önemli bir yere sahip olmuştur

[1] Nur Sena Satıl, Gaziantep Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Lisans Öğrencisi

Yazar
Nur Sena SATIL

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen