Balkanların Abidevi Şahsiyeti Aliye İzzetbegoviç

Metehan KAYGI

Çoğu kişi onu ‘bilge kral’ olarak tanıdı. Ömrünü emperyalizme ve sömürücülüğe göğsünü siper ederek geçirdi. Bosna için unutulmaz bir mücahittir İzzetbegoviç…

İzzetbegoviç,ya da tam ismiyle Aliye İzzetbegoviç. 1925 yılında Bosna-Hersek’in kuzeybatısında bulunan Samac kasabasında dünyaya geldi. Üç yaşında ailesi ile birlikte Saraybosna’ya taşındı. Eğitimine burada başladı.

İzzetbegoviç henüz lise çağındayken ‘Mladi Müslümani’ kulübünü kurdu. Bu kulübü kurduğunda daha 16 yaşında olması dikkat çekicidir. Kısa zamanda adından söz ettiren Mladi Müslümani –yani Müslüman Gençler Kulübü-bir fikir cemiyeti olmasının yanı sıra birçok hayır ve eğitim faaliyetlerine de imza attı. Ancak Yugoslavya’nın II.Dünya Savaşı’nda Almanya tarafından işgali sonrası Sırp çetelerin Almanya ile işbirliği neticesinde 100 bin Müslüman bu çetelerce katledildi.

Yugoslavya bağımsızlığına kavuşunca(13 Ocak 1946) İzzetbegoviç için bir anlamda cezaevi günleri başladı. Çünkü hükümeti ele geçiren komünist rejim İzzetbegoviç’i ‘İslamcılık’ suçlamasıyla 5 yıl hapis cezasına çarptırdı.

Ama Bilge Kral döner miydi hiç dâvasından,yıldırır mıydı onu dört duvar arası…Çünkü Allah’a and etmişti ki köle olmayacaktı…

Hapisten çıktıktan sonra 1983 yılında fikirlerini ‘İslam Manifestosu’ adlı eserde topladı. Bu eser Balkanlardaki Müslümanlar üzerinde büyük tesir gösterdi.

Yazımızın bu bölümünde 1992-1995 arasına bakmak faydalı olacaktır. Çünkü bu yıllar Bilge Kral’ın ifadesiyle ‘insanlığın kaybolduğu’ yıllardı. İnsanlığın kaybolduğu üç koca yıl… Bosnalı Müslümanların sırf Türk ve Müslüman oldukları için eziyetlere uğradıkları üç koca yıl…Ecdâdımız 1389’da Kosova Harbi ile Balkanları fethedince iskan ve imar faaliyetleri kapsamında Anadolu’dan çok sayıda Türk aile Balkanlara yerleştirilmiştir. Bu sebeple Balkanlarda Müslüman ve Türk eş mânada kullanılmıştır. Yani Balkanlarda ve özellikle Bosna-Hersek’te Müslüman demek Türk milletine mensup olmak demekti. Diğer Avrupa devletlerinin desteğini alan Sırplar belki de 1389’dan beri biriktirdikleri kini kusuyorlardı. 1994 yılı sonuna gelindiğinde Sırp çetelerinin canına kıydığı Bosnalı sayısı 250 bini,göçe zorladıkları ise 1 milyonu bulmuştu.  

İzzetbegoviç 1995 yılında istemeyerek de olsa Dayton Antlaşması’nı kabul etti. Çünkü son teknoloji silah ve teçhizat ile donanmış ve emparyalist güçlerin desteğini alan Sırplar karşısında Bosna Müslümanları’nın tam bir soykırımla karşılaşma ihtimalleri vardı.

 Türk-İslam senteziyle yoğurduğumuz Balkan coğrafyası hatrımıza gelince ruhumuzu bir hüzün kaplar. Çünkü Sarı Saltuk ve diğer Türkistan erenleri ile başlayan Balkanların Türkleşmesi ve İslamlaşması ecdâdın burada bıraktığı eserlerle de tescillenmiş oluyordu. Ne yazık ki Bilge Kral’ın ‘insanlığın kaybolduğu’ olarak nitelediği yıllarda Balkan coğrafyasında Türk’e ve İslam’a ait olan ne varsa tahrip edildi,yok edilmek istendi.

Bilge Kral Türk milletine yazdığı mektubunda şunları dile getiriyor:

Unutma, Türk’ün evladı!

Sömürgeciler, bütün ilkeleri kendi menfaatleri için koyuyorlar ve kendi çıkarlarını korumak için denklem kuruyorlar. Onların demokrasi dedikleri, hürriyet dedikleri, aidiyet dedikleri, barış ve hoşgörü dedikleri ilkeler, Saraybosna’da, Srebrenitsa’da, Mostar’da toprağın altına gömüldü. Hem de çok acı hatıralarla… Biz, kendi çocuklarımız en azından tebessüm edebilsinler diye yaşadıklarımızı yeni nesillere anlatmıyoruz, anlatmayacağız.

Ama sen bizim yaşadıklarımızı sakın unutma!

Bilge Kral Aliye İzzetbegoviç’in kabri nur,mekanı cennet olsun.

Onun şu sözü bizlere şiar olmalıdır:

Olduğunuz gibi kalın. Dininizi ve milliyetinizi koruyun. Kimliğinizi kaybetmenin bedeli köleliktir.

Yazar
Metehan KAYGI

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen