Rûm Kadın

Mehmet MAKSUDOĞLU

Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan önce, Kıbrıs’taki bir Rûm kadının, evlerinin yakınındaki, yıllardanberi berâber, komşu olarak yaşadıkları Türk bakkaldan bir şey satın alan çocuğunu patakladığını gazetelerde okumuştuk. Kadındaki bilince bakınız: alışveriş ettiği kimse Türk ise, alışverişiyle onu desteklemek istemiyor.

Son günlerde, AB’ye girme heveslilerinin öncülüğü, moda tâbirle ‘bir kısım medya’nın desteği, ve daha bâzı politik mülâhazalarla çıkarılan ‘anadilde yayın vs. özgürlüğü’ ile ilgili kanundan dolayı huzûrsuzluk duyan, böyle bir uygulamanın ileride kopmalara zemîn hazırlayacağı endîşesini taşıyanlarda, o Kıbrıs’lı Rûm kadındaki bilinç olsa, ve bu bilinci, yakın çevrelerinden başlayarak yaygınlaştırsalar, endîşelerine mahal kalmazdı. Pazarcı, başka dille mi konuşuyor, fiyatı ucuz bile olsa, ondan almayıverse; esnâf, dükkâncı, başka bir dili, hem de öğünürcesine bağıra bağıra mı konuşuyor, o dükkâna uğramayıverse… ne olur dersiniz? belki de, dilekçe bile verseniz, pabucun pahalı olduğunu gören, öyle tezâhürâttan vaz geçer, Denemeye değmez mi? Böyle bir hareket, seviyeli, medenî bir tavır koyma olur, ayrımcılıkla ilgisi yoktur.

Öte yandan, Batı’dan gümrüksüz, hiçbir zihnî süzgeçten geçmeyerek girmiş olan bâzı anlayışların da, İslâmı bin yıldanberi en iyi şekilde özümsemiş Türk milletinin yapısına uymadığı kesindir. Asimilasyon, Allah’ın başka ırktan biri olarak yarattığını ille de ‘Türksün’ diyerek onu tabiî durumundan uzaklaştırmak, insânî değldir. Türkiye’nin bütünlüğü, bölünmezliği için yapılacak olan, bu konuda, herhalde şu olmalıdır: Bu ülkede yaşayan, ortak paydası inanç olan, yüzyıllardanberi, gelenekleri, dünyâ görüşleri, belli olayları değerlendirişleri, kıbleleri, kitapları, peygamberleri aynı olan, anadili Türkçe olmayan insanlar, şu görüşe sâhip kılınmalıdır: ‘Benim anadilim falancadır, Türkçe değildir, ama, atalarım, yüzyıllardanberi bu milletin ferdleri olarak yaşamışlarıdır, geleneğim, göreneğim, inancım, dünyâ görüşüm, bu ülke insanlarınınkiyle aynıdır, bu ülkede yaşayan biri olarak, kendimi diğer insanlardan ayrı görmüyorum, bana ‘ayrı’ muâmele yapılmıyor; ben, ayrı bir kimlik güdersem, bu kalabalık ve acımasız diğer milletler arasında kaybolur giderim; ben, ancak 70 milyonluk Türkiye’nin bir vatandaşı olarak, diğer milletler arasında haysiyetimle, şerefimle var olabilirim.

Bütün insanlarımızı bu anlayışta toplayacak bir uygulama gerekir; kişi, başka bir dille konuşuyorsa, bundan eziklik duymamalı, ama, bunu bir iftihâr vesîlesi, bir meydan okuma vâsıtası olarak da görmemeli. Nasıl demezsiniz: Osmanlı’da böyle bir mesele yoktu!

Her devletin bir tek resmî dili vardır: ABD’de, İngilizcenin yanında, meselâ İspanyolca resmî dâirelerde, resmî yazışmalarda kullanılıyor mu? AB ülkelerinde, meselâ Fransa’da, Fransızca’nın yanında, İtalyanca da resmî işlemlerde kullanılıyor mu? Almanya’da, resmî işlemlerde Almanca yanında Fransızca da kullanılıyor mu? Artık Mark ve Frank yerine Euro’nun kullanıldığı bu ‘Birleşmiş’ ülkelerde bile uygulanmayan işlerin bize dayatılması ne oluyor? Almanya’da, Türk çocuklarının, dinlerini Türkçe olarak öğrenmelerine bile izin verilmiyor: Türk çocukları, Almanya’da, İslâm’ı, Almanca olarak öğrenmeğe mecbûr tutuluyorlar! Almanya’daki Kürtlere, dinlerini Kürtçe olarak öğrenme imkânı veriliyor mu?

Hiç üzerinde durulmayan bir konu da, bizden kopmuş veya koparılmış olan ülkelerdeki ‘insan’ın durumudur. Bizden koparılmış olan Irak’taki ‘insan’ rahat mıdır? huzûr içinde midir? Muhtemel ABD saldırısını bırakalım, başka zaman da ‘rahat’ mı idi? Sûriye’deki müslümanlar ‘rahat’ mıdırlar? bir fikriniz var mı? Misâlleri istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz: Mısır’ı ele alın: ortalıkta polis yok, sâdece asker var. Polisler sivil ve halkın arasında. (Yabancı medyaya ve bizdeki ‘bir kısım’ medyaya göre ise, ‘iyidir’)

Boş lâflar bir yana, bu fâni dünyâda, umûmiyetle, ‘herşey insan için’ olarak kabûl edilmiyor mu? Ülkemizdeki bâzı insanları kullanarak bir şeyler veya çok şeyler elde etme peşinde koşanların gönlünde, aklında, o ‘adlarına hareket ettikleri iddiâsında oldukları’ ‘insan’ın ne kadar değeri var?
Yazar
Mehmet MAKSUDOĞLU

Mehmet Maksudoğlu, Eskişehir’de Kırım kökenli bir âile içinde doğdu. İnkılâp İlkokulunu, Eskişehir  Lisesini ve Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini bitirdi. İzmir İmam-Hatîp Lisesi’nde Meslek Dersleri Öğretmeni olara... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen