Haddeden Geçerek Haddini Bilmek

Turgut GÜLER

Öncelikle Türk milleti, daha sonra da bizi ilgilendirdiği kadarıyla insanlık, ne çektiyse gönül gözü kapalı olanlardan çekti. Tevâzu ile tevekkülün sırra kadem bastığı yerde, küçük dağların sâhibi geçinenler çoğalıyor.

Yaratmak fiilini insana mâl etmek, ona ulûhiyet izâfe etmek olmuyor mu? İnsan eliyle, zihniyle, zekâsıyla meydâna getirilen hiçbir şey – hâşâ – yaratılmış olmaz. Zîrâ halk etmek, Hâlık’a mahsûsdur.

Îcâd etmek de aynı şekilde bir açıklamaya muhtaç. Îcâd, farkına varmaktır, fark edilenin, bir sisteme dâhil olmasıdır. Yoksa mûcidlerin kendi kudretleriyle halk ettiği bir toplu iğne başı bile yoktur.

Anâsır-ı erbaa denilen hava, su, ateş ve toprak, kâinat gemisine insanın herhangi bir dahli olmadan binmişlerdir. Dolayısıyla, bu unsurların insandan beklediği himmet olabilir mi?

Haddeden geçerek haddini bilmiş kullar, aslâ yaratmaya heveslenmezler. Onlar bilirler ki, Yaradan birdir, eşi ve ortağı yoktur. İnsân-ı kâmil olmanın pek çok şartı arasında ilk akla geleni, Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevmektir. Burada telâffuz edilen sevme işinin içine, sevginin değişik renk ve tonları olarak, îcâd etme, farkına varma tefekkürleri de girer. Evet, bütün bunlar birer tefekkür çeşididir.

Şânı yüce Yaratıcı’nın azametini anlamak için, öyle cesâmeti, hacmi, ağırlığı insan aklını, havsalasını alt-üst edecek husûslara bakmamak, aksine miniğin miniği zerre ölçüsünde küçük parçalarda da aynı kudret ummânına dalmak lâzımdır. Bulutların hareketinden tûfâna, kasırgaya, dalgaların kıt’a büyüklüğündeki kulaçlarına bakarak ilâhî gücü idrâk edebileceğimiz gibi, bir mercimek tânesinin içine yerleştirilen veyâ bir karpuz çekirdeğine yüklenen mûcizevî programlara bakarak da, en büyük programcının hem san’at, hem de mühendislik hârikalarına şâhit olabiliriz.

Aynı toprakta, aynı evlekte, aynı el büyüklüğü kadar çukurda, aynı su ve havayı alarak yetişen fesleğenle maydanoz, niçin farklı görünüş, koku ve tattadır? Bu farklılığa, insan mantığı ve zekâsıyla, mâkûl bir açıklama getirebiliyor ve bunu insanın da becerebileceğine kanaatiniz varsa, bırakın tevâzuu, siz de yaratmaya başlayın, yaratabilirseniz…

 

Yazar
Turgut GÜLER

1951 yılında Afyonkarahisâr’ın Sultandağı ilçe­sine bağlı Dort (bugünkü Doğancık) köyünde doğdu. Âilesi, 1959 Ocağında Aydın’ın Horsunlu kasabasına yerleşti. İlkokulu orada, Ortaokulu Kuyucak’da okudu. İki hafta kadar ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen