2 Ekim 2023

Esat ARSLAN

Bilenimiz var, bilmeyenimiz var, nedense başlıktaki veciz ifade Türkiye’de bir tekerleme olarak ele alınır ve Türkiye Cumhuriyetinin Truman doktrini kapsamında Marshall yardımının itici gücüyle NATO’ ya kabul edilişimizin 1952 yılıyla ilişkilendirilir. NATO yandaşı olmak için uydurulmuş bir sözdür diyenlerimiz de bayağı birçoktur. Bir tiyo vereyim, çoğumuz böyle zannederiz. Sanki NATO’ya giriş Aristo mantığının doğal bir sonucu olarak,  yarım entellerimiz tarafından yapılan akıl yürütmeler hep bu yönde olmuştur. Oysaki bu betimlemeler külli yanlıştır. Doğrusu Bizans’tan devraldığımız mirastır, eski Yunan’dan beri söylenile gelen anlamlı hale gelen bir özdeyiştir.  Daha doğru bir ifadeyle Antik Yunan’dan beri söylenilen eski bir Rum atasözüdür. Çocukluğumun İstanbul’unda Rumlar, Ermeniler ve Yahudi kökenli Türkler ile bir arada büyüdük. Buna benzer sözler belleklerimizde fazlaca yer etmiştir, başlığı koymada bir an bile tereddüt etmedim, sevgili okurlar.

Mahallemizin Rum Madam Teyzesi genelde çocukları için bu tekerlemeyi sık sık terennüm ederdi. Çocuk dediysem, koca koca adamlardı, Madam Teyzenin oğulları “Aleko, Koço”  Pazara sebze üretirlerdi. Çukurbostan, Langa ve Surların diplerinde bağ-bahçe işleriyle uğraşırlardı. Duyduğum doğru tekerleme “"Na to Marmari, Na to kefali, " “Na” sözü işte anlamına gelirdi. “To” bir belirteç, yani ön ekti, İngilizcedeki “the” gibi .. Kefali: kafa demektir. -Kefal Balığı buradan gelir-, Marmeri, Marmara Denizi ya da mermer. Mermere “Saliyari” de denilmektedir. Bu arada “Taşoz Adası”ndaki “Saliyari Plajı”nı görmenizi tavsiye ederim.  Gidemezseniz, hiç olmazsa “youtube’dan izleyiniz. Biz ona kısaca “NATO Marmar, NATO Kefali” derdik. Bütünsel anlamı bir o kadar manidardı. Evladım, sen biraz kalın kafalısın, beyin kıvrımların olmadığı için, hiç bir şeyi anlamıyorsun. Bu durum, düpedüz bir Aristo Mantığının sonucuydu, bu özdeyişin Antik Yunan’dan beri söylenildiğine kuşkum yoktu. “Marmara denizinin(dalgasızlığı), ya da Mermerin dümdüzlüğü gibi, kafalar da dümdüz” demek istenirdi.  "İşte kafa, işte mermer!" .

Evet, Sevgili okurlar, adeta bugüne kadar NATO’yu sorgulamayan beyinler için söylenilmiş ne kadar anlamlı bir özdeyiş. Bu açıdan NATO’yu tartışmaya açan Sayın Cumhurbaşkanımızı kutluyorum. Francis Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” kitabında kanıtlamaya çalıştığı Kapitalizmin zaferi, soğuk savaşın galibi gerçekten NATO olabilir mi? II. Dünya Savaşının üzerinden 72 yıl geçmiş olmasına karşın, bir “Avrupa Ordusu”nu bile kuramayan Türkiyesiz bir NATO soğuk savaşı kazanabilir miydi? Ben size doğrudan söyleyeyim. Mümkünatı yok. Evet, içinde Türk Silahlı Kuvvetleri(TSK)’nin bulunduğu NATO Soğuk Savaşı kazanmıştır. Unutmayalım, bir kez daha anımsayalım NATO’da kayıtsız vve koşulsuz yükümlülüklerini bihakkın yerine getiren Türkiye Cumhuriyeti’(TC)’dir ve onun güçlü ordusu Gazi TSK’dır. George Soros’un acı ama gerçek veciz bir biçimde ifade ettiği gibi, bütün hücreleriyle kanını şartsız vermeye hazır, ölüme soyunmuş olan erinden generaline kadar Türk askerinin gücü bu sonucu getirmiştir. Açıkça, Kore Savaşından bu yana Türk askerinin bu psiko-sosyal gücü ve varlığı bu durumu yaratmıştır.

NATO’yu biliriz de, nedendir bilinmez pek tartışmayız. Bu nedenle pek de halkımıza yansımayan ya da yansıtılmayan, NATO’nun tehdit bölgelerinde kuvvet planlama toplantılarında dillere pelesenk olan bir başka İngilizce darb-ı mesel daha vardır. “One Brigade Turkey, two Frigade rest of Europe” Anlamı şu: “Bir Tugay Türkiye’den; Avrupa’nın geri kalanından iki hücumbot” Demek istenilir ki, Türkiye’den 5.000 kişilik bir Tugay Muharebe Gücü asıl muharebe hattında, Avrupa’nın geri kalanından 20-30 bahriyeli iki hücumbot tehdit bölgesinin geri hattında” 72 yıl böyle geçmiştir, sevgili okurlar. TC ve onun Gazi TSK böylesine büyük katkı sağlamıştır, Avrupa’ya… Bir de sizin gözlerinizi önünde cereyan eden, “Patriot Rezaleti”ni anımsayalım. “Star Wars” “Yıldız Savaşları” yaldızlı sözcükleriyle Türk milletine yutturulmaya çalışılmıştı, Patriot’lar. hatırlayın Türkiye’ye gelen III. Nesil 1970’ler de üretilen çakaralmaz, Patriot Rezaletini, bir de bu yetmiyormuş gibi, bundan nemalanmaya çalışmışlardır. İşte bu rezaleti ilk fark eden TSK olmuştur. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtından sonra kurmuş oldukları Kuvvet Vakıflarıyla Milli Savunma Sanayinin temelini atmışlardır. Dikkat edin hâlâ bize tepeden bakma olgusu devam ediyor. Burnundan kıl aldırmayan FETÖ’ye kucak açan, Şansölye Madam Merkel, uçaklarını İncirlik’ten çekerken bir beis görmemiş, hatta G20 Zirvesine katılacak olan Sayın Cumhurbaşkanının 12 korumasını da terörist ilan etmede bir sakınca görmemiştir.

Demem odur ki, artık musalla taşına getirilmiş olan, NATO’yu bundan sonra hiç tartışmayalım, yükünü çektiğimiz bu örgütten doğrudan çıkalım derim. Bundan sonra sonucunu Avrupa düşünsün, artık yaşlanmış Avrupa’nın dedelerini, ninelerine zorunlu askerlik mi getirirler, biraz da onlar düşünsün, Türkiye’nin üstlenmiş olduğu bu ağır yükü sevgili okurlar…

Yazar Hakkında:

Esat ARSLAN

Esat Arslan, İstanbul’da 15 Nisan 1947 tarihinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da; yükseköğrenimini Ankara’da tamamlayan Esat Arslan, Savunma Bilimleri, Kamu Yönetimi dallarında yüksek lisans; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi dalında doktorasını ise Ankara Üniversitesinde yaptı. Şam Büyükelçiliği nezdinde askerî ataşelik görevinde de bulunan Esat Arslan, Türkiye’ye döndükten sonra doçent oldu.

1997-2005 yılları arasında Bilkent Üniversitesinde, Türkiye Cumhuriyet Tarihi Koordinatörlüğü görevini yürüten Prof. Dr. Esat Arslan; 29 Mart 2000 tarihinde “Türkiye Cumhuriyeti Devlet Övünç Madalyası” ile ödüllendirildi. Ayrıca kendisine, Türkiye–Ermenistan ilişkilerine yapmış olduğu katkılardan dolayı, Avrasya Araştırmalar Merkezi (ASAM) nin bünyesindeki Ermeni Araştırmalar Enstitüsü tarafından «2002 Yılı Özel Ödülü» verildi. 2005 yılında Çağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde göreve başlayan Esat Arslan, 2012 yılına kadar Bölüm Başkanlığı yaptı. 2010-2015 yılları arasında BM nezdinde Uluslararası Askeri Tarih Komisyonu Yürütme Kurulu üyeliği de yapan Esat Arslan, halen Türk Askeri Tarih Komisyonu Genel Kurulu Üyeliğini yapmaktadır. Bu komisyonun üyesi olarak ülkemizi, Güney Afrika, Brezilya, İspanya, İtalya, Portekiz, Bulgaristan ve Çin’de temsil etmiştir. Sekiz kitabı bulunan Esat Arslan 2002-2012 yılları arasında, TBMM Tarih Araştırma Grubu üyeliği sırasında yazmış olduğu 1852 sayfalık üç cilt halindeki «XVI. Dönem Parlamento Tarihi» adlı eseri 2013 Aralık ayında TBMM Meclis Başkanlığı tarafından yayınlanmıştır.

Suriye Devlet Arşivleri, İran Dışişleri Bakanlığı Belgeler Arşivi, Washington Ulusal Arşiv Dairesi ve Amerikan Kongre Kütüphanesinde araştırmalar yapan, Prof. Dr. Esat Arslan, SKYTURK televizyonunda dış politika yorumculuğu ATA Tv. de, ART televizyonlarında her hafta yayınlanan “Bakış Açısı” ve “Vizyoner” programlarının yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlenmiştir.

Prof. Dr. Esat Arslan iyi derecede İngilizce, Arapça, orta derecede Farsça, İspanyolca, Makedonca ve uzmanlık seviyesinde Osmanlıca bilmektedir.”

 

Yazarın diğer makalelerinden: