28 Mart 2023

Sait BAŞER

Dünyanın bütün mazlum coğrafyalarına, adeta “öncü güç” niteliği ile gönderilen misyoner grupların, uğradıkları bölgelerdeki mazlum ve teknolojik bakımdan zayıf kalmış topluluklarına Hristiyanlık propagandası yaptıklarını biliyoruz. Arkadan gelecek sömürgeci silahlı zorba güçlerin öncüsü durumundadır bu misyoner gruplar. Bir yandan da yüzlerinde tebessüm eksik olmaz. Karşılarındaki saf ve câhil halkı kandırmak esastır. Ancak o tebessüm, aynı zamanda, muhatapları...nın canlarına mallarına tasallut edecek korkunç bir hırsın maskesidir.

Özellikle Katolik papazların sararmış yüzlerine bir tiyatro maskesi gibi taktıkları o ürkütücü yüz ifadesi, adeta katolisizm ile evrenselliğine eşlik eden bir alamet-i farika haline geldi zamanla.

Öyle görünüyor ki; o tutum politikacılara, eğitimcilere, bilim adamlarına, medyanın genel üslubuna kadar sirayet etti. Katolik misyonerlerin sararmış yüzlerindeki tahakküm maskesi neredeyse entelektüel yüzü bulunan her türlü faaliyetin ortak bir özelliğine dönüştü

Biz, batı dünyasında ortaya çıkan yaklaşımların dayandığı ontolojiye göre tamamen başka bir anlayışın ürünü bir medeniyetin çocuklarıyız. Onlara iltifat ettiğimiz takdirde; kendi varlığımızdan, değerlerimizden uzaklaşacak, kendimizi kaybedeceğiz veya o riya maskesini çöpe atacağız. İnsanlığın saadeti adına bir karşı duruş imkanı veren ihlas ve Tevhid temelli, varlığın Hak tecellisi taşıdığına inanan bir dünya görüşünün çocukları olarak, insanlığın rahat bir nefes almasına yoğunlaşacak, derdimizi de dermanımızı da kendi teşhisimizle tarif edeceğiz...

İster muhafazakâr taklitçilik ister batıcı öykünmelerle varılacak bir yer olmadığı görüldü. Kendi derdini düşmanın teşhisinden öğrenmek garābetinden derman çıkmadığı, çıkamayacağı gibi, aslında bu hâlimiz bir iflas noktası.

Anlamaktan başka çaremiz, yeniden inşa cesareti göstermekten başka ufkumuz yok...

Artık düşman uşaklığına razı olanlar için de deniz bitti.

Düşman son zamanlarda çok başka hesaplara döndü! Onlar artık uşaklığa razı değiller!

Köle istiyorlar.

Esasen bu cılk yaraya bakmadan, bu acıyı ihmal ederek hiç bir konuya eğilmek caiz değil ve ne söylense az geliyor...

Eski ezberlerimizin tamamını mutlaka gözden geçirmemiz gerekiyor... Kendimize tekrar düşünme ve karar verme yetkisi tanımak zorunda

Yazar Hakkında:

Sait BAŞER

Sait BAŞER

Araştırmacı - Yazar
 
Aralık 1957 tarihinde Isparta-Yalvaç’ın İleği köyünde doğdu. İstanbul Sağmalcılar Lisesini bitirdi. Üç yıl Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde yüksek öğrenimini tamamladı(1982). “Yahya Kemal’e Göre Türk Kimliği ve Görüşlerinin Kamuoyundaki Yansımaları” konulu teziyle doktor oldu(1996). Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğretim üyeliği yaptı. 1984-1994 yıllarında Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’nın neşriyat müdürlüğünü yürüttü. Kubbealtı Akademi Mecmuası’nın Yazı İşleri Müdürü idi.
Türk kültür ve inanç tarihi üzerine çalışmalarıyla tanınır. Türk Edebiyatı, Türk Yurdu, Doğu Türkistan’ın Sesi, Kültür Dünyası dergilerinde yazdı. Çok sayıda yayımlanmış makjalesi ve kitabı vardır.

Yazarın diğer makalelerinden: