ABD’nin Müttefiki: PKK

Esat ARSLAN

Uluslararası arenada hem PKK’yı, terörist olarak göstereceksiniz, hem de Rakka operasyonundan sonra da hemi de bizzat ABD Başkanı Trump’ın ağzından aynı örgüte hamd-ü senalar, methiyeler dizeceksiniz. Bu tutumda akıl ve izan aramak yersiz. Ama işte reel politik de bu minval üzerinde devam ediyor, sevgili okurlar. Kamuoyunun karşısına dikilip, onun adı PKK değilmiş, YPG değilmiş, onun ismi “Suriye Demokratik Güçleri”ymiş şeklinde dillendireceksiniz. Vay be, hemencecik de terörist algısından kurtulacaksınız. Koskoca ABD’nin geldiği yere bakar mısınız? Birinci Körfez Harekâtında 70 ülke koalisyon güçleri içerisinde ABD’nin yanında yer alırken, şimdi kala kala bir terör örgütünün uzantısıyla baş başa kalmıştır, ABD. Bu illegal örgütün adının başına demokratik yazsanız n’olur? Yazmasanız n’olur. Ortadoğu’da temel ve kabul gören bir gerçek vardır. Ortadoğu’da terörle mücadelede geçerli olan, bir vecize mertebesinde bir özdeyiş şunu betimler. “Terörle Mücadele ancak ve ancak o ülkenin anayasal güçleriyle yapılabilir.” Yanisi şu… Terörle sadece o ülkenin güvenlik güçleri, polis ve jandarması ile mücadele edilebilir. DAEŞ’e karşı PKK; PKK’ya karşı, Hizbullah ile mücadele edemezsiniz, meşru bir devletin yapacağı iş bu değildir. Belki mücadele edilen terör örgütünü bir parça geriletebilirsiniz, ama işte o kadar… Tekraren ifade ediyorum, terör örgütleriyle mücadele, o ülkenin anayasal güçleriyle yapılabilir. Bir terör örgütü, başka bir terör örgütünü ortadan kaldıramaz, çünkü örgütler arasında görünmez bir ilişki vardır, ne kadar kanlı bıçaklı olursa olsunlar, dışarıdan pek anlaşılmayan bu dayanışma yıkılmaz, aksine pekişir ve sağlamlaşır. Unutmamak gerekir ki, hiç bir terör örgütü bir başka örgütün kontrolüne girmez, girmek istemez yâda onun alan hâkimiyetini tanımaz. O örgüt gerilettiği terör örgününü yerine, orada, o bölgede egemenlik kurmayı hedefler. Egemenliğin getirisi, kara paradır, uyuşturucudur, kaçakçılıktır, kısaca yasadışı kazanımlardır. Bu nedenle, elde etmiş olduğu bu alan hâkimiyetini hiçbir örgüt başka bir örgütle paylaşmaz, paylaşmak istemez. Amiyane bir deyimle söyleyelim, Ortadoğu’da “itin ite kırdırıldığı politika” tutmaz. Bir müddet öyle gözükebilir. Bu açıdan bu gerçekleri çok iyi bilen ABD’yi anlamak mümkün değildir. Bazı büyük devletler tarafından yine bazı yasadışı örgütler, elde rezerv, ihtiyat tutulabilir ama o örgüt yeri ve zamanı geldiğinde eyleme geçirilir. Bu yadsınamaz bir gerçektir. Çünkü Ortadoğu’da parayı veren sadece düdüğü çalmaz, parayı verdiği örgütü tepe tepe kullanabilir. Yani Türkçesi, meraklar buyurmayınız, efendim, Ortadoğu’da özgürlük savaşçısı yoktur, sadece ve sadece örgüt çıkarı, örgüt menfaati vardır. Onun da tek göstergesi kara paradır, uyuşturucudur, kaçakçılıktır, alan hâkimiyetidir.

Şimdi gelelim, ABD-PKK işbirliğinin parametrelerine. Bilinen bir gerçektir ki, ABD 2003 Irak İşgaliyle meşru otoriteye en büyük darbeyi vurmuştur. En büyük yarayı bölgedeki meşru yönetimler almıştır. Bu durum, bölgede illegal mikro oluşumlara yol açmıştır. Bunun da kısa sürede düzelmesi mümkün görülmemektedir. Gelinen bu noktada yüzlerce yasa dışı örgüt ve onların yaşam alanlarında jeo-kültürel menfaat ve modellemeler hüküm sürmektedir. Geçmişin Arap milliyetçiliği üzerine bina edilmeye çalışılan ulus devlet çıkışları bir daha geri gelmemek üzere bu coğrafyadan terk-i diyar ettirilmişlerdir. Yanisi ulus-devlet inşasının cenaze namazının kılınmasına ABD ön ayak olmuştur. Bir daha da bu coğrafyada yeşermesi olasılı görünmemektedir. İktidara geldiği günden itibaren, skandal açıklamalarıyla ünlenen(?)Başkan Trump, doğal olarak, PKK/PYD’ye “Suriye Demokratik Güçleri”(SDG) ismini kullanmayı yeğlemektedir. Başkan Trump yapmış olduğu açıklamasında, “SDG (PKK/PYD) ve Suriye’de DAEŞ’a karşı savaşan müttefiklerimiz, terör grubunun (DAEŞ) başkenti olarak ilan ettiği Rakka’yı başarılı bir şekilde geri aldı. Ortak çalışma sonucunda güçlerimiz bütün şehri DAEŞ’ten temizledi.” ifadesine yer vermiştir. Trump, Başkanlık seçim kampanyalarında ABD halkına DAEŞ’i “bitireceğini” vadettiğini hatırlatarak göreve geldikten sonra ilk yaptığı işin bu örgütle mücadele etmek olduğunu da sözlerine ilave etmiştir. Gelelim savımıza, bir terör örgütüyle mücadelede, hemi de yasa dışı olarak nitelediğiniz bir terör örgütünü kullanıyorsunuz, sonra da, şehir meydanına Apo afişinin asıldığında, Rakka’nın alınmasının Öcalan’a adandığı söylenildiğinde kulaklarınızı ve gözlerinizi kapatıyorsunuz. Buna ne denir? Biliyor musunuz Sayın Trump. Buna kısaca bölge ağzıyla cevap verelim. El insaf…

ABD El Kaide’den beri, Usame Bin Ladin’den bu yana yaptığı yanlışlarına devam ediyor ve devam etmekte herhangi bir beis de görmemektedir. Bölgenin otantik halkı olmadığı için, yaban, dışarı yurtlu, Beyaz Saraydaki Büyük Beyaz Reis’i anlamak ne mümkün. Bir gün bu gerçeği anlayacak, ama iş işten geçmiş olacaktır. Terör örgütleriyle birlikte boy göstermek, yatağını her gece ıslatan bir çocuk yaklaşımıdır. Böyle pislik yığmaya, terör örgütleriyle dans etmeye devam ederse, bir gece kendi pisliğinde boğulacaktır. Ne diyelim, N’apalım, bizden söylemesi sadece ikaz ile yetinelim, sevgili okurlar.

Yazar
Esat ARSLAN

Esat Arslan, İstanbul’da 15 Nisan 1947 tarihinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da; yükseköğrenimini Ankara’da tamamlayan Esat Arslan, Savunma Bilimleri, Kamu Yönetimi dallarında yüksek lisans; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi da... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen