Fil Deyip Geçmeyin

Turgut GÜLER

“Kafasızlık”la sıfatlandırılmak, yalnız fertler için değil, cemiyetler için de müthiş bir aşağılanma, horlanma tarzı. Fakat en acı kafasızlık ithâmı, beşeriyetin kendine yönelttiğidir. Burada, pişmanlıktan başlayarak, hemen her çeşit dövünme, hayıflanma rengi, tayf zenginliğine ulaşır.

Yakın ve uzak geçmişimizde, kafasızlığımızı Dünyâ tribünlerine seyrettiren o kadar çok hâdise var ki… Siyâsî ve askerî sâhalara âit kafasızlık sahîfeleri, bize bir hayli rakam saydırır, ama esas, günlük hayâtın sâdeliğine akseden oyalanmalarımız yürek yakıyor. Asırlar boyunca kendimizi uzak tuttuğumuz nice meslek yüzünden, aynı mekânı paylaştığımız gayr-ı müslimlere, patronluk bahş etmedik mi? Askerlik bile yaptırmadığımız bu ekallliyet mensuplarına, sonuna kadar tanınan hoşgörü, nihâyet hançer şeklinde bağrımıza, döşümüze saplanmadı mı?

Evet, kafasızlık tam mânâsıyla bir millî haslettir ve ne edersek edelim, millet bünyemize yapışmıştır. Demirbaş Şarl’ın keyfini temin için Petro’yu âzâd edişimiz veya Dömeke Zaferi’nin tes’îdi (!) maksadıyla Girid Adası’nı Yunan’a ikrâmımız gibi vitrine çıkmış kafasızlıklar, Balkan Harbi’nin aklı imhâ eden hesapsızlıkları yanında, bayağı ciddîye alınırlar.

 Fil, cüssesi başta olmak üzere, bütün insanlığı kendine bağlayan, adını Dünyâ dillerinin hepsine yazdıran özelliklere sâhip, Bu, mûnis canlının, târîh boyunca göründüğü yerler arasında, bir hayvan için hayli şaşırtıcı olan askerî galeriler de var. Hanibal’dan Ebrehe’ye, Timur’a uzanan ordulu yürüyüşlerde, fil birliklerinin, insan gözünü okşayan âhenkli adımları, yirminci asrın tank paletlerine, tanıdık selâmı göndermiyorlar mı?

Timur’un şahsî târîhi demek olan “Tüzükât-ı Timur Gürkân”da, Ankara Muhârebesi’ne tekaddüm eden günlerde, Koçhisâr (Kızıltepe)’la Mardin arasındaki gür ormanlarda, Semerkand Hâkimi’nin, filleri nasıl sakladığı anlatılıyor.

Şu ânda, bahsedilen yerde, bırakın gümrâh ormanı, maki boyundaki çalılara bile rastlanmıyor. İnsan eliyle ve aklıyla, tabiatın yok edilişinin en göze görünür misâllerinden biri, işte bu, Mardin- Kızıltepe civârındaki muhayyel orman (!) varlığıdır.

Ankara Muhârebesi’nin, Türk târîhi içindeki mevkiini ve bilhassa Osmanlı Devleti’ni ilgilendiren netîcelerini sayarken, bir vakitler fil barındırılan ormanların, hakîkat ötesine gönderilişini de, ayrıca kaydetmek lâzımdır.

Fil deyip geçmeyin. Bâzen hortumu, bâzen de dişi ile oyalanır, takvimden yaprak kopartırız…

Yazar
Turgut GÜLER

1951 yılında Afyonkarahisâr’ın Sultandağı ilçe­sine bağlı Dort (bugünkü Doğancık) köyünde doğdu. Âilesi, 1959 Ocağında Aydın’ın Horsunlu kasabasına yerleşti. İlkokulu orada, Ortaokulu Kuyucak’da okudu. İki hafta kadar ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen