Doğruluk ve Dürüstlük

“Doğru olunuz, kurtuluşa erersiniz” Hz. Muhammed 

Necdet BAYRAKTAROĞLU

            Yüce dinimizin en önem verdiği ahlaki değerlerden birisi doğruluk ve dürüstlüktür. Doğruluk, söz ve davranışlarda din, ahlak örf ve adet ve toplumun değer yargılarına uygun davranma, özünde ve sözünde bir olma halini ifade eder. Türk Dil Kurumunca ise tanımı: “Gerçeğe ve kurala, akla ve mantığa uygun; tam ve eksiksiz, istenildiği gibi kusursuz ve yanlışsız, hilesiz; eğri, çarpık ve yalan olmayan; her türlü kötülükten uzak; yasa, yöntem ve ahlaka bağlı olmaktır”diye yapılmıştır. Dinimizde doğruluk ve dürüstlüğe çok önem verilmiş, birçok ayet ve hadislerle aydınlatıcı şekilde açıklanmıştır. Yüce Allah Kuranı Kerimi Fatiha Suresi 6. Ayetinde: “… Bizi dosdoğru yola ilet”diye dua etmemizi belirtmektedir. Hud Suresi 112. Ayetinde de ise Peygamberimize şöyle hitap edilmektedir: “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberinde ki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür” diye buyrulmaktadır. 

            Hz. Peygamberimiz Hud Suresindeki bu ayette bildirilen emrin, kendisi ve ümmeti için çok ağır geleceğini: “Hud Suresi ve benzerleri beni ihtiyarlattı” diyerek, önemini ve zorluğunu belirtmiştir. Yüce Allah, zor ve ağır gelen bu emrin belirttiği dosdoğru olanların mükafatını göreceğini Kuranında ayrı ayrı açıklamıştır. Maide Suresi 119. Ayetinde: Fusilet Suresi 30. Ayetinde:“Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: Korkmayın, üzülmeyin size (dünyada iken) va’dedilmekte olan cennetle sevinin ” denilmekte, Ahkaf Suresi 13. Ayetinde De: “Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır deyip sonrada dosdoğru olanlara hiç bir korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de”diye buyrulmakta, Maide Suresi 119. Ayetinde ise:“Allah, şöyle diyecek: ‘bugün doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür.’ Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlarda Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır” diye açıklanmıştır.

            Hz. Peygamberimizde, kendisine gelen emir üzerine, hayatı hep doğruluk ve dürüstlük üzerine olmuş, dosdoğru olmayı her zaman tavsiye etmiştir. Sahabelerden biri Peygamberimize gelerek: “Ey Allah’ın Resulü! İslamiyet hakkında bana öyle bir öğüt veriniz ki, sizden sonra artık kimseden bir şey sormaya ihtiyacım kalmasın”deyince, Hz. Peygamberimiz de:“Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol” diye söylemiştir.  Doğruluk insani, vicdani ve ahlaki üstünlüktür. Ashab-ı kiramdan Abdullah ibn-i Abbas:“Dört vasfa sahip olan insan kardadır. Bunlar doğruluk, haya, güzel huy ve şükürdür” diye belirtmiştir.

            Dinimizde sözü doğru olana “Sadık”;sözü, özü, işi doğru olana da “Sıddık” denir. Ehli Sünnet Ulemasına göre, Peygamberlikten sonra en önemli makam “Sıddıkların” makamıdır. Göründüğü gibi olmak, olduğun gibi görünmektir. Özü ve sözü bir olandır. Mahvolmak pahasına olsa bile hak olanı söylemektir. Ebu Ali Dakkak bu konuda: “Sıdk, zararlı olacağı zaman doğruluktan ayrılmamandır. Böyle bir halde doğruluktan ayrılma, faydasını görürsün, faydalı olacağı zaman yalana yaklaşma, zararını çekersin. hakiki doğruluk, yalandan başka hiçbir şeyin kurtaramayacağına kani olduğun zaman doğruyu söylemendir. Kurtuluş doğruluktadır”diye söylemiştir. İslam hukukçu ve bilginleri: “İnsanda şu üç şey bulunursa o, kurtuluşa ermiştir. Bid’atlerden arınmış saf İslam inancı, amellerde doğruluk, ve helal yemek”diye belirtmişlerdir. Ebu Süleyman Darani’de Yüce Allah’ın kullarına şunları tavsiye ediyor: “Doğruluğu binit, hakkı kılıç, Allah’ı aramayı da gaye edinin.”Bir adam, bir hakime şöyle diyor: “Dünyada doğru insan görmedim.”Hakimde cevap olarak: “Doğru olsan, doğruları bulurdun” diye söylüyor.

            Yüce Allah’ın emir ve yasakları ve Hz. Peygamberimizin tavsiyeleri bizim hayat kaynağımız ve nizamımızdır. Bunların güzel eda edilmesi gerekir. İnsanoğlu kendisine verilen bu emanete uymalı, sözünde ve davranışlarında doğru ve dürüst olmalıdır. Böyle bir davranış, fert ve toplum hayatında hakim olursa, huzurlu ve mutlu, güvenli ve nizamlı bir ortamın daim olması sağlanmış olur. Hz. Peygamberimiz de bu konu ile ilgili olarak: “Kalp doğruluktan huzur, yalandan ızdırap duyar”diye söylemiştir.

            Yüce Rab Kuran’ında, insanlarla olan münasebet, söz ve davranışlarda dürüst ve doğru olunmasını, vefalı, vicdanlı ve adil, şefkatli ve barışçı, iyi niyetli bulunulmasını ve bu yolda çalışmasını emretmektedir. İnsanlar arasında, ailede ve toplum ilişkilerinde, yargıda, çalışma ve ticari ve meslek faaliyetlerinde, devlet ve özel teşebbüslerde ki bütün diğer hayatın her alanında doğruluk ve dürüstlük, riayet edilmesi gereken en önemli ahlaki değer ve kuraldır. Düşünür A. Pope: “Doğru olan, haklı olandır”diye söylemiştir. Ziya Paşa’da: “İnsana sadakat yaraşır, görse de ikrah / Yardımcısıdır doğruların, Hz. Allah”diye açıklamıştır.

            Dost ve arkadaşlarımız, yakın akraba ve komşularımız arasında doğruluk ve dürüstlük esas olmalıdır. Doğru insan yalan söylemez, haksızlık yapmaz ve riyadan uzak durur. Bu nedenle yalan, dolan, dedikodu ve gıybet ve çekiştirme ilişkileri bozar ve zarar verir. Yüce Allah Kuran’ının Tevbe Suresi 119 Ayetinde: “…Doğrularla beraber olun” diye özellikle uyarmaktadır. Hz. Ömer’de: “Dürüstlük pahalı bir mülktür, her insanda bulunmaz”diye söylemiş, Hacı Bektaş Veli ise: “Doğruluk dost kapıdır”diye ifade etmiştir. Hz. Ali Efendimizde: “Doğru her zaman yüce, yalancı her zaman aşağı ve cücedir”diye açıklamıştır.

Ailede ilişkiler ve devam eden hayat, doğruluk ve dürüstlük esaslarına dayalı olmalıdır. Böyle davranış, aileye saadet ve mutluluk kazandırır, sıcak bir yaklaşım sağlar. Ailenin birlik, dirlik ve huzurunun sağlanmasında, beraberce yaşama ve paylaşmada doğru ve dürüst olmanın önemli bir payı vardır. Yabancı düşünür Epicirus:“Doğruluğun en güzel meyvesi, ruhun huzurudur” diye söylemiştir. Hayatı beraberce paylaşan, sıkıntıları birlikte göğüsleyen her eş, yuvasının mutluluğu için her zaman doğru yaklaşım içinde olmalıdır. Ailede birlik ve beraberlik, doğruluk sayesinde yürür ve başarılı olur. Ailede babanın, annenin, karı ve kocanın her konuda birbirlerine karşı doğru olmaları aralarındaki sevgi ve güveni artırır ve çocuklara örnek teşkil eder. 

            Adalet doğruluk üzere olmalıdır. Ahlakın ve vicdanın da temelini oluşturur. Hakkı, gerçeği, iyiyi ve doğruyu, saygıyı esas alır. Adalet Türkçe sözlüklerde:“Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, doğruluk, töre” anlamlarına gelmektedir. Dinimizde adalet, dinen mahzuru bulunan işlerden sakınmak, haklara tecavüz etmemek, hak yolunda doğrulukla hareket etmek ve hakkı hak sahibine vermektir. Adalet duygusunun olmadığı yerde vicdani değerlerde yok demektir. Bu bakımdan adil olmak en büyük erdemdir. Adalet toplumun en temel direğidir. Hadid Suresi 25 Ayetinde Allah: “Andolsun, Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik”demektedir. Doğru ölçünün adı da haktır. Bu hakta, ancak adalet terazisinde yerini bulur ve onunla sağlanır.

            Yargı, hak ve adaletin tesis edilmesinde çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Anlaşmazlıklarda ve davalarda çok önemli bir görev ve sorumluluğu vardır. Maide Suresi 42 Ayetinde ise: “… Hüküm verirsen, artık aralarında adaletle hükmet! Çünkü Allah, adaletli olanları sever” denilmektedir. Özellikle hakim, savcı, avukat, ve hakem gibi hak ve adalet dağıtan görevliler, adalet hak ve hukukun tecellisinde görev ve sorumlulukları çok önemlidir. bu görevin doğru, yanılmadan, haksızlık ve zarar verilmeden adalet üzere yerine getirilmesi gerekir.  Düşünür Çiçero: “Şeref ve doğruluk adaletin temelidir”diye söylemiştir.

            Çalışmak doğruluk, dürüstlük ve hak üzere olmalıdır. Alın teri ile helal kazanmanın yolu budur. Kuranımız Bakara 195. Ayetinde:“İşlerinizi en güzel şekilde yapın Çünkü Allah İşlerini güzel bir şekilde yapanları sever”diye buyrulmaktadır. En güzel şekilde ve doğru ve dürüst çalışmanın karşılığı ve kazancı, o zaman bereketli, verimli ve değerli olur. Düşünür Schiller bu hususta: “Doğruluk şartlar ne olursa olsun meyvesini verir”demektedir.

            Düşünce ve niyet doğru olursa, fikirde ve sözde doğru olur. Sözümüzde doğru ve dürüst olmamız hakkında Yüce Allah Kuran’ının Ahzap Suresi 70-71. Ayetlerinde: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakını ve doğru söz söyleyin ki Allah işlerinizi yoluna koysun ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse, gerçekten o murada ermiştir”diye buyrulmaktadır. Doğruluğu ve güvenirliği herkes tarafından takdir edilen Hz. Peygamberimizde bir sözünde: “Size doğruluğu tavsiye ederim. Zira doğruluk iyiliğe götürür, iyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyledikçe, doğruyu araştırdıkça, Allah katında doğru yazılır. Yalandan kaçının, zira yalan kötülüğe götürür, kötülük de cehenneme iletir. Kişi yalan söyledikçe ve yalan peşinde koştukça Allah katında yalancı yazılır. “diye söylemiştir. Hz. Ali ise: “Doğru söz söyleyenin delili kuvvetli olur”demektedir. 

            Yalan, hile ve aldatma kimseye hiçbir zaman kar sağlamaz. Hz. Ebubekir yalancılık konusunda: “Doğruluk emanet, yalancılık hıyanettir” diye açıklamıştır. Yunus Emre’de doğruluk konusunda: “Cümleler doğrudur sen doğru isen / Doğruluk bulunmaz sen eğri isen”diye söylemiştir. Bir Kızılderili atasözünde ise: “Yükün doğruluk ise gücün düşer belki ama, başın düşmez” diye doğruluğun önemi çok güzel ifade edilmiştir. Doğruluk dost kapısıdır. Bu kapıdan girenler, gerçek ve hakiki dostları bulurlar.  

            Emanete riayet doğruluk üzere olmalıdır. Emanet bırakılan kişi öncelikle inançlı, merhametli, doğru ve adil olması gerekmektedir. Bu konu, Kuranımız Bakara Suresi 283. Ayette: “Bir kısmınız diğerlerine bir şey emanet ederse, güvenilen kimse kendisine emanet edileni yerine versin ve bu hususta Rabbi olan Allah’tan korksun”,  Mearic Suresi 32. Ayette: “Ve onlar ki, kendilerine emanet edileni korur, verdikleri sözü yerine getirirler” diye belirtilmektedir. Hz. Peygamberimiz de: “Allah, emanete riayet edeni sever” diye açıklamıştır. Bu nedenle mümin, herkesin malını, canını, sırrını emniyet ettiği güvenilen bir kimse olmalıdır. Hz. Lokmana bu dereceye nasıl eriştiği sorulunca, O da: “Doğru konuşmak, emanete riayet etmek ve faydasız sözleri terk etmekle”demiştir. Hz. Ebubekir bu hususu:“Verilen emaneti yerine getirmek, en üstün doğruluk sayılır” diye ifade etmiştir.

Doğru şehadette bulunarak adalete yardımcı olmak lazımdır. Böyle bir yardım hakkın teslimini sağlayacaktır. Adaletin tecelli etmesi, hakikatin ortaya çıkması, hakkın korunması şahitlerin beyanlarına bağlıdır. Yüce Allah  şahitliğin doğru yapılmasını istemiş, Kuranının Talak Suresi 2. Ayetinde: “Şahitliği Allah için dosdoğru yapın”demiştir. Bakara Suresi 283. Ayetinde ise: “… Birde şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse, şüphesiz onun kalbi günahkardır. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilendir”denilerek, doğru ve adil davranılmasını, hakikatin saklanılmaması istenilmiştir. Hz. Peygamberimiz de: “Kim şahitlik edecek durumda olmadığı halde bir Müslüman’ın aleyhine şahitlik ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın”demiştir. Yalan, adaletin yanıltılmasına sebep olur ve haksızlığa kapı aralar.

            Doğruluk ve dürüstlüğün gerçekleşmesinde, hassasiyet gösterilmesi gereken en önemli yerlerden biride, iş hayatı ve ticari hayattır. Çünkü insanların haklarının birbirine geçtiği, haksızlığın en çok yaşandığı yerlerden biridir. İnsanlar işi ve ticareti kazanmak için yapmakta ve menfaat duygusu ile hareket etmektedir. Yüce Allah, ticari hayatın terzisi doğruluk üzere olduğu için, ölçü ve tartıda doğru davranılmasını emrediyor. İsra Suresi 35. Ayetinde“Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun ve doğru terazi ile tartın, bu hem hayırlı, hem de sonuç bakımından daha güzeldir “, Rahman Suresi 9. Ayette … eksik ölçüp tartmayın”  denilmekte, Muttaffifin Suresi 1-6. Ayetlerinde ise “Vay ölçü ve tartıda hile yapanlara! Onlar ki satın alırken haklarını tam olarak alırlar. Fakat kendileri başkalarına satarken, ölçüp tartarken eksik yapar, hile karıştırırlar. Sahi onlar, o en mühim günde, yani bütün insanların alemlerin Rabbi divanında duracakları günde, diriltilip toplanacaklarını düşünmezler mi?” diyerek insanları uyarmakta, doğru davranmayanların  akıbetlerinin kötü olacağı belirtilmektedir. . Haksız kazanç elde etmek ise, başkasının hakkına tecavüzdür, haram yemektir. Hz. Osman ticarette: “Doğru alın, doğru verin”demektedir.

            Adil olmanın, huzur,  iyiliğin, güzelliğin yolu doğruluktadır. Doğru ve dürüstlük üzere olan ortam ve ilişkilerde sevgi, saygı ve güven, birlik ve beraberlik bağları vardır. Amir ve memur, asker ve komutan, işçi ve patron arasındaki doğruluk ve dürüstlüğe dayalı ilişkiler, iş yerinde moral ve motiveyi artırır ve çalışma hayatı başarılı olur Yüce Allah, insanlara doğruluk ve dürüstlükle iş ve görev yapmayı,  adil olmayı emrediyor. Nisa Suresi 58. Ayette: “Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder”denilmektedir. İyi bir idarecinin temel görevi, adalet duygusu ve kaygısıyla hareket etmek ve çalışmak, işine ve hak sahiplerine hakkını vermektir. 

            Devletin ve özel şirketin başında bulunan yöneticilerin ve çalışan kişilerin iş yerlerinde, doğru ve dürüst şekilde çalışmak, devletin ve milletin, kişilerin haklarını ve mallarını korumaları lazımdır. Mal ve paralarını yemek, çalmak, zimmete geçirmek, rüşvet almak, haksız kazanç sağlamak, israf etmek, işçinin ve işyeri sahibinin haklarına zarar vermek günahtır, kul hakkıdır. İşi ve görevi aksatma, savsaklama, kötüye kullanma, malı, eşyayı, ve parayı şahsi işerinde kullanma, çarçur etme, yolsuzluk ve usulsüzlük yapma Yüce Allah indinde en büyük vebal ve günahtır. İşinde kişi doğru olacak, vicdani ve insani hareket edecektir. Doğru ve dürüst çalışma prensiplerinin olduğu toplum ve ülkelerde kaliteli, verimli, sağlam, standartlara uygun mal, eşya ve ürünler üretilir ve yeraltı ve yerüstü yollar, köprüler ve binalar, fabrikalar inşa edilir. Kalitesiz, çürük, hileli ve standartlara aykırı iş yapan iş yeri ve ülkeler, her zaman gerilemeye mahkumdur.

            Orta Asya’dan Balkanlar’a kadar, Türk-İslam medeniyetinin ortaya koyduğu doğruluk ve ahlak prensiplerine dayalı ahilik kurumu vardır. Ahilik “İmanın ilimle beslenmesi ve çalışma ile şekillenmesidir.” Bunlar ise sözünde durma, doğruluk, güven verme, eli açıklık, alçak gönüllülük, bağışlayıcılık, dindarlık, başkasının ayıbını görmemek, olgun kişi olmaktır. Ahi, “eli açık, cömert, yiğit” anlamına gelir. Fedakarlık, iyilik, yardım, insan severlik, hoşgörü, nefsine söz geçirme gibi erdemleri ifade eder. Ne yazık ki, atalarımızdan bize kalan çok değerli miras olan bu hazinelerden faydalanmayı  bilememekteyiz.

            Sağlıklı, huzurlu ve güçlü bir toplum ve milletin temel yapısını doğruluk ve dürüstlük oluşturur. Bir devletin ve milletin gelişmesi ve kalkınması insanlarının doğru ve dürüstçe çalışmalarına bağlıdır. Fertleri çok çalışan ülkelerin kalkınması hızlı, başarıları yüksek olmuştur. Ülkemizin hızlı gelişmesi ve kalkınması, refah ve huzuru da, vatandaşlarının doğru ve dürüst çalışmalarına bağlıdır. Ülkelerin, teknoloji ve sanayi alanlarında çok hızlı büyüdüğü bir zamanda, bilgi ve yüksek teknolojiyi yakalamak için  ancak doğru, dürüst ve çok çalışmakla olur. İşten kaçma, kaytarma, tembellik, gevşeklik üzerine kurulu çalışma anlayışı içinde fertlerin olduğu ülkeler geri kalmışlık, sorun ve  huzursuzluklar yaşar. Bu nedenle ülkemizin gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşması için doğru ve dürüst çalışmalıyız ve kalkınmasına yardımcı olmalıyız Hz. Peygamberimiz bu hususta: “Doğru olunuz, kurtuluşa ererseniz” diye söylemiştir. 

KAYNAKLAR

Ebu Said Harraz – Doğruluk Kitabı – Çev. H. Bayram Başer – Hayykitap- 2016

Erol Aslantüerk – Doğruluk formülü – Cinuus Yay.- 2016

Ali Sürer – Düşünce,Sözde ve Fiilde Doğruluk -Rengahenk 2013 Bahar-Koçav- Makale

Dr. Yaşar Yiğit- Rahmet Damlaları- Dip Yay.- Ank. 2010

Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir – İslam Ahlakı- Nesil Yay.-İst.1993

Hadislerle İslam- Diyanet İşleri Başkanlığı Yay. – 7 Cilt- Ank.2014

Kürsüden Öğütler- Diyanet İşleri Bşk. Yay. Ank. 2007

Ömer Asım Aksoy – Atasözleri Sözlüğü – Türk Dil Kurumu Yay.- Ank.1971

Tahsin Ay – Özlü Sözler – Papatya Yay.- İst. 2004

             

Yazar
Necdet BAYRAKTAROĞLU

Necdet Bayraktaroğlu, Sivas’ın Gemerek kazasında 1952 yılında doğdu. İlk ve orta öğrenimini Gemerek’te tamamladı. Ankara Kurtuluş Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Ankara Hukuk ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen