Yine Suriyeliler Meselesi

A. Yağmur TUNALI

Dün gece eve gelince televizyonları dolaşırken hararetli konuşma sesleriyle durdum.

Akit Televizyonu imiş. 

Hemen geçeyim dedim ama bağırıp çağıran, hakâretler yağdıran kişinin altyazıyla verilen adını gördüm.

Ebubekir Sofuoğlu, profesörmüş.

Hem de tarih profesörü.

Çok ilmî konuşmasında “Bu böcekler!” dedi durdu.

Ağzından ateşler saçılıyordu.

Hakaretler kime diyeceksiniz?

“Suriyeliler vatanlarına dönsün” diyenlere.

Ensar-Muhacir’den 1492’de Yahudileri alışımıza ve bize sığınan Polonyalıları vermeyişimize kadar bir kaç örnek verdi.

Ve sıkça “o böcekler, hesabını verecekler!!” deyip durdu.

Hazretin öfkesi dinmedi.

Ben de onları dinlediğim yarım saat içinde memleket niçin bu halde bir kere daha anladım.

Tekrar edeyim, adam profesör ve üstelik tarih profesörü.

Verdiği hiçbir örneğin Suriyeliler meselemize hiç mi hiç benzemediğini bu zat bilmeyecek de vatandaş mı bilecek?

Hazreti peygamberle Medine’ye gelenler niçin göç etmişlerdi?

Kaç kişiydiler?

Medine’de kaldılar mı?

Bir şehirden bir şehre göçmekle bir devletten bir devlete göçmek aynı şey midir?

Devrin şartları, o olayın durumu ve daha bir çok sebep düşünülünce gel de iki sığınma halini bir gör?

Diğerleri için büsbütün ayrı şeyler söylemek lazım.

Ceddimiz Osmanlı’nın klasik dönemlerde kabul ettiği göçler ince ince hesaplanarak yapılmıştır.

Öyle sellem süllem bu işler olmaz.

İhvan sloganlarıyla hiç olmaz.

Bir kere daha söyleyelim:

Aşiret devletleri bile sınırları açıp böyle belirsiz bir kalabalığı içeri almaz.

Kimse almadı.

Bulundukları yerde de, utanç belası adı edilmeyecek cılız yardımlarla yetindiler.

Biz merhametli bir milletiz.

Yardım ederiz.

Etmeliydik ve ettik.

Yalnız sıra sıra yanlışlar ettik.

Gelenlerin sayısını, isimlerini bilmiyoruz.

Nerede, kaç kişi var tam bilmiyoruz.

Kim olduklarını bilmiyoruz.

O içine böcek düşmüş profesör tarihte böyle bir devlet olmadığını bilmez mi?

Peki, ne yapmalıydık?

İçlerinde ajan, terörist cinsinden kimlerin bulunduğunu hala bilmediğimiz bu insanları sınırımızda, kendi topraklarımızda tutmalıydık.

Orada her türlü ihtiyaçlarını görmeli ve sonra zamanla kontrollü bir şekilde seçtiklerimizi diğer şehirlerimize yerleştirmeliydik.

“Seçtiklerimizi” demem boşuna değil.

Devlet seçer.

Nitekim başka ülkeler seçtiler.

Seçtiklerini de uzunca bir süre ayrı bir yerde tutarak, kendi dillerini, kültürlerini öğretmek için sıkı bir eğitimden geçiriyorlar.

Bırakın kendilerinin Arapça mektepler açmasını, adını bile ettirmiyorlar, ettirmezler.

Düşünün, Almanya’da biz bile hala bir Türkçe okul açamadık.

Almanya’da iseniz, Türkiyedeki eşinizi Almanca öğrenmeden yanınıza alamıyorsunuz.

Bize ve başka milletlerin ferdlerine bunu yapanlar Suriyeliye ayrı muamele edecek değiller ya…

Almanya aşırı örnek derseniz diğerlerine bakın!

Biz de tarihte zamanın şartlarına uygun kurallar koyarak sığınanları aldık.

İçimizde eriteceğimiz veya idare edeceğimiz kadar aldık.

İmparatorluklarda bunlar nisbeten kolaydır.

Millî devletlerde yapı ve denge önemlidir

Bu kadar nüfus dengeyi bozar.

Uyumu sağlayamazsınız.

İçinizde eritemezsiniz.

Yakın kültür de olsa bu gelenler kolay kolay Türk gibi hareket etmez.

Sekiz yılda bazı iş yapanlar hariç etrafınızda bir uyum hali görüyor musunuz?

Bu millet, bugüne kadar çok yardım etti.

Çok sabretti.

İşini aşını bölüştü.

Geldiğimiz noktada problemler büyümeye başladı.

Daha da büyüyeceği kesindir.

O halde yapılacak iş bellidir.

İlk iş 8 yıl misafir ettiğimiz kardeşlerimizin vatanlarına döneceklerini söyleyerek milleti rahatlatmak.

Bunun için alınacak tedbirler de belli.

Güvenli bölgelerden gelenleri yerlerine göndermeye başlamalıyız. 

Kalacaklar bizim seçtiklerimiz, kal dediklerimiz olacaktır.

Bunun şartlarını burada sayacak değiliz.

Devlet bilir.

Bunun için Suriye ile temas kurmak en önemli şart gibi görünüyor.

İnatla devlet yönetilmez.

Esed terörist de Rusya değil mi, Amerika değil mi?

Bu konuda da tutarlı görünmüyoruz.

Üstelik Tayyip Bey’in, bugün hayır dediği yarın evet dediği yüzlerce durum ve olay var.

Demek ki inad edilmeyen durumlar var.

İhvan ideolojisi bize zarar verdi ve veriyor.

Bundan vazgeçer ve devlet yönetmenin objektif gereklerine dönersek çok şey çok kolaylaşır.

Yazar
A. Yağmur TUNALI

Yağmur Tunalı,1955 yılında, Kayseri Yahyalı’da doğdu. Orta öğrenimini, Niğde, Kayseri ve Samsun’da; Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde başladığı yüksek öğrenimini, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Fransız ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen