Allah Çalışanı Sever Çalışmak İbadettir

                       Necdet BAYRAKTAROĞLU

Yüce Allah, insanı en güzel şekilde yaratmış, gökte ve yerde ne varsa emrine vermiştir. Ancak kendisine bunca verilen nimetlere karşı insanı da başıboş bırakılmasını istememiş, sorumluluklar yüklemiş, bu nimetleri elde edebilmek için çalışıp kazanmasını buyurmuştur. Kıyamet Suresi 36. Ayetinde “İnsan,kendisinin başıboş bırakılacağını zanneder”diye belirtilmiştir. İnsanın başta Allah’a, kendisine ve ailesine, yakınlarına, komşusuna ve topluma karşı sorumlulukları vardır. Kişinin kendisini ve bakmakla yükümlü olduğu kimseleri geçindirmeyi helalinden kazanarak sağlamalıdır. Kuranımız Cuma Suresi 10 Ayette: “Namaz kılınca, artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lutfundan nasibiniz arayın…”diye buyrularak,kazancını, nasibini temin etmek için arayış içinde olunması ve çalışılması belirtilmiştir. Hz. Peygamberimiz: “Kazanç peşinde olmak her Müslüman’a farzdır” demiştir.            

Dinimiz, örf ve adetlerimiz çalışmak gerektiğini, tembellik, hazır yiyici ve dilenerek hayat geçirmeyi kabul etmemekte, bir Müslüman’a yakışmayacağını belirtmektedir. Başkasına yük olmamak için, bizzat çalışarak geçimini temin etmek maksadıyla çalışmak lazımdır. Kuranımız Necm Suresi 39-40 Ayetlerde:“İnsan ancak çalıştığını elde eder. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir”diye belirtilmiş, herkesin bu dünyada yaptığını karşılığını göreceği ifade edilmiş, çalışma teşvik edilmiş, çalışması istenilmiştir. Hz. Peygamberimiz: “Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yiyecek yememiştir. Allah’ın Peygamberi Davud’da elinin emeğinden yerdi. “denilmektedir.             

Dinimizde alın teri ile helal kazanmanın ibadet olduğu belirtilmektedir. Kuranımız Bakara 195. Ayetinde:“İşlerinizi en güzel şekilde yapın Çünkü Allah İşlerini güzel bir şekilde yapanları sever”diye buyrulmaktadır. Hz. Peygamberimiz: “Kişi Kendi elinin emeğinden daha temiz bir kazanç elde etmemiştir”diyerek çalışmanın önemi ve çalışarak, emek sarfederek, üreterek elde edilen kazancın, ürünün ne kadar kıymetli olduğunu belirtmek istemiştir.             

Çalışma hayatımız, işimiz ve gücümüz hem bu dünya hayatı için olmalı, hem de öbür dünya için olmalıdır. Çalışmalarımız ve uğraşlarımızla ahiret içinde hazırlığımız yapmalı azığımız hazırlamalıyız. Hz. Peygamberimiz bu konuda: “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de ahiret için çalış” demektedir.             

Çalışmak doğruluk, dürüstlük ve hak üzere olmalıdır. Karşılığı ve kazancı o zaman bereketli, verimli ve değerli olur. Çalışkan, dürüst,  hakbilir ve bileğine ve gücüne güvenen kişi zorda kalmaz, rızkını arayıp bulur. Bir atasözümüzde: “Er olan ekmeğini taştan çıkarır”diye söylenmiştir. Çalışmanı karşılığı helal olursa, kişinin hayatı sağlıklı, huzurlu ve mutlu olur. Hz. Ali bu hususta: “Kalbin aydınlığı, helal yemekle olur”diye belirtmiştir.            

Çalışma hayatımız devamlı olmalıdır. Bir gün çalışıp, on gün yatan insanın hayatı rahat ve huzurlu olmaz. Hep sıkıntı çeker ve zorluk yaşar. Hz. Peygamberimiz bu konuda: “İki günü eşit olan aldanmıştır”diyerek insanları daha çok çalışmaya teşvik etmek istemiştir. Güzel bir atasözümüzde: “Emek olmadan yemek olmaz”denilmiştir. Yine bir başka atasözümüzde: “Ekmeden biçilmez”diye söylenmiştir. Nasıl ki Kalbimiz, beynimiz çalışmaz durunca yaşamamızda sona erer. Yüce Allah’ın yarattığı her canlıda, hayatını devam ettirebilmek için sürekli çalışmak zorundadır.             

Her insan iyi bir yaşama ve hayatının güzel, rahat geçmesini ister. Ancak fazla istiyorsan, kaliteli ve rahat, huzurlu bir hayata sahip olmak arzu içinde isen, fazla çalışmak zorundasın. Hz. Peygamberimiz çalışan ve üreten insanları severdi. Bir gün çalışmaktan elleri nasırlaşmış bir sahabenin elini yukarı kaldırarak: “Cennetlik el görmek isteyen varsa, şu ele baksın “demiştir.Düşünür Victor Hugo bu konuda: “Çalışmak hayat, düşünmek ışıktır” diye söylemiştir. Çalışan insan aynı zamanda başkalarına da yararlı olur ve iyiliği dokunur.            

Başarıya, isteklerimize ve hayallerimize ulaşmanın tek yolu çalışmaktır. Abdullah bin Menazil: “Çalışıp tevekkül etmek, bir yere çekilip ibadet etmekten hayırlıdır”diye söylemiştir. Düşünür Virgil bu hususta: “Çalışmak, her şeyi fetheder”diye ifade ederek, amaca ulaşmada çalışmanın önemini belirtmiştir. İnsan ne kadar çalışırsa, karşılığını alır diyen Hz. Mevlana’da: “İnsan ancak çalıştığını kazanır”demiştir. İyi kazanmak, iyi sonuç elde etmek isteyen kişi işine sağlam sarılmalı, çok çalışmalıdır. güzel bir atasözümüzde: “Çiftçinin ambarı, sabanının ucundadır”diye söylenmiştir.            

Hz. Adem Peygamberimizden Hz. Muhammed Peygamberimize kadar bütün peygamberler boş durmamış, peygamberliklerinin yanında gelir ve geçimleri için birer meslekte çalışmışlardır. Adem Peygamberimiz çiftçilikle, Şid dokumacı, İdris terzi, Nuh marangoz, Hud tüccar, İbrahim inşaatçi,  Musa çobanlık, Davud demir işleyen, İsa marangoz ve Hz. Peygamberimiz koyun gütmüş ve ticaret yapmış, kazançlarını temin etmişlerdir.            

Çalışmayanı Yüce Allah Sevmez, kişiye rızık, kazanç nasip etmez. Hz. Ömer: “Sakın oturduğunuz yerden ‘Allah’ım rızkımı ver’ deyip durmayın. Gökten ne altın yağar, ne de gümüş”demiştir. Düşünür Sophokles’de : “Çalışmayana Allah yardım etmez”diyerek, çalışmanın hayatımızda ki önemini belirtmiştir. Tembel oturan, keyfini düşünen ve hazır yiyen insan, her zaman aç ve perişan, yoksul olmaya mahkumdur. Bir güzel atasözümüzde: “Kazanamayanın, kazanı kaynamaz ” diye çalışmanın öneminden bahsedilmiştir. Bu yüzden çalışanı Yüce Rab sever, rahmetini ve rızkını verir.            

Çalışma insanı, kötülüklerde uzak tutar, sıkıntılara koymaz, yoksulluğa düşürmez. Çalışan insanlar sürekli çalıştıkları için kötülük düşünmezler. Emek ve alın teri ile çalıştıkları içinde fakir ve muhtaç hale düşmezler. Hz. Ali Efendimiz: “Çalışanlar kötülük düşünmeye vakit bulamazlar. Çalışmayanlar ise kendilerini kötülükten kurtaramazlar”demiştir. Düşünür Andre Maurois ise bu konuda: “Çalışma sıkıntıyı, kötülüğü ve yoksulluğu uzaklaştır”diyerek çok güzel ifade etmiştir. Çalışma hayatında sıkıntı çekmeden, güçlüklere göğüs germeden fedakarlık göstermeden ve yorulup emek vermeden, didinmeden karşılığı bulunamaz. Bir güzel atasözünde: “Zahmetsiz, rahmet olmaz” diye söylenmiştir. Çalışan aç kalmaz ve muhtaç duruma düşmez.               

Çalışan insanlar, mesleklerinde daha üst makamlara, unvanlara ve konumlara gelmek için ancak çok çalışarak ulaşabilirler. Mustafa Kemal Atatürk bu hususu çok güzel dile getirmiştir: “En büyük makam, en büyük hak çalışanlara ait olacaktır.”            

Özellikle gençlerimiz ileri ki hayatlarını düşünerek okul hayatlarında çok çalışmalı, geleceklerini bilgili, programlı ve hedefli hazırlamalıdır. Otto Von Bismark gençler için: “Gençliğe üç öğüdüm var. Çalışın, çalışın, çalışın”demiştir. Gençliğinde çalışan ve uğraşan, yaşlılığında rahat eder ve sıkıntı çekmez. Bir atasözümüzde zamanında yeterince çalışıp kazananlar için: “Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer”denilmiş, gençler için iyi bir nasihat olarak bilinmelidir.  Ancak ülke yöneticileri özellikle gençlerin, insanların çalışma hayatları için imkanlar ve alanlar açmalıdır. Çalışmayan gençler ve işsizler her zaman devlete yüktür, sorundur.

Baba malına, miras malına güvenilmemeli ve yine çalışmaya devam edilmelidir. Kişi, kendi emeği ile kazanç sağlayıp baba malına katmıyorsa, artırmıyorsa kalan miras mal çabuk tükenir. Bir atasözümüzde:“Sade pirinç zerde olmaz, bal gerektir kazana. Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana” diye söylenmiştir. Keyifli, rahat ve zevkli yenen mallar, daha sonra çok sıkıntı ve zahmetle kazanılmaya başlar. Bu husus bir atasözümüzde: “Safa ile yenen, cefa ile kazanılır” diye ifade edilmiştir. Hacı Bayram Veli’de bu konuda: “Çalışmadan geçinenler bizden değildir”ifade etmiştir.            

Beden sağlığı ve çalışma kabiliyeti olan herkesin çalışması bıkmadan, usanmadan fedakarca ve azim içinde olması lazımdır. Uzun süreli çalışma hayatı olan şirketlerin, özel teşebbüs sahiplerinin, fedakarca ve yılmadan çalışmaları sonucu bu işlerini kurmuşlar ve uzun süreli işlerini devam etmişlerdir. Gerek yurt dışında, gerekse ülkemizde Koç, Sabancı, Eczacıbaşı gibi benzer şirket sahiplerinin geçmişlerinde, çok çalışmak vardır. Rahmetli Sabancı bir sözünde: “Büyümek ve kalkınmak için çok çalışacaksın, çok çalışacaksın” diye söylemiştir.            

Çalışırken devletin, özel şirketin, kişilerin haklarını ve mallarını korumak, alın teri ile çalışmak lazımdır. Malını, parasını yemek, haksız şekilde zarar ve mağduriyet vermek günahtır, kul hakkıdır. İşinde, çalışan kişi vicdani ve insani yaklaşmalıdır. 

Fertleri çok çalışan ülkelerin kalkınması hızlı, başarıları yüksek olmuştur. Hacı Bayram Veli:“En büyük keramet çalışmaktır” diye söylemiştir. Bir atasözümüzde: “Nerde hareket, orada bereket”denilerek, çalışmanın kazanç ve kalkınma olduğu belirtilmektedir.  Ülkenin daha çok ilerlemesi, o ülkedeki insanların el ele vererek çalışmaları ve katkıları ile olur. Aklımızı, kabiliyetimizi ve gücümüzü kullanarak hem kendimiz ve hem de ülkemiz için çok çalışmalıyız. Bu bir yardımseverliktir. Hz. Ali Efendimiz de “Geçimini mertçe kazanmaya çalış. Nefsini alçaklıktan koru ki, fakir olsan bile şerefli kalasın” diye söylemektedir.            

Orta Asya’dan Anadolu’ya giren atalarımız, daima azimle yılmadan çalışmış, savaşmış ve hakim olduğu geniş coğrafyada halkının çalışması ve hizmet edilmesi için vakıflar kurmuşlardır. Bu vakıflar sayesinde camiler, medreseler, şifahaneler, kütüphaneler, han ve hamamlar, yol ve köprü, kervansaraylar yapmış, çalışmış ve faydalı olmuşlardır. Hem ülkenin kalkınması için uğraşmışlar, hem de halkının çalışması için teşvik etmiş, onlar için çalışma alanları ortaya koymuşlardır.            

Yine ülkemizin gelişmesi, kalkınması ve refah, huzuru ve bir düzene kavuşması vatandaşlarının çalışmalarına bağlıdır. Mevlana Hz.leri bu konuda: ”Hayatta muvaffak olmak için üç şey lazımdır. Dikkat, intizam, çalışma” diye belirtmiştir.Devletlerin çok hızlı bir yarış içinde olduğu şu çağda, bilgi ve yüksek teknoloji, sanayi ülkesi olmak ancak çok çalışmakla olur. İşten kaçınma, tembellik ve çalışmayan fertlerin olduğu ülkeler fakirlik, geri kalmışlık, ve büyük huzursuzluklara, sıkıntılara ve sorunlara kalır. Bu nedenle ülkemizin kalkınmasına, gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşması için yardımcı olmalıyız ve çok çalışmalıyız.             

Milli Şairimiz Mehmet Akif, ülke insanımızın uyuşukluktan ve tembellikten kurtulmasını isteyerek şöyle demektedir:            

“Yıllarca, asırlarca süren uykudan artık / Silkinde etrafında ki zulmetleri yak, yık / Bir baksana, yer uyanık gök uyanık / Dünya uyanıkken uymak maskaralıktır.”

 

KAYNAKLAR

John W. Budd – Çalışma Düşüncesi – Ayrıntı Yay.- 2016

Tarihte İlginç Vakıflar – Vakıflar Genel Müdürlüğü Yay. – İst. 2012

Dr. Yaşar Yiğit- Rahmet Damlaları- Dip Yay.- Ank. 2010

Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir – İslam Ahlakı- Nesil Yay.-İst.1993

Hadislerle İslam- Diyanet İşleri Başkanlığı Yay. – 7 Cilt- Ank.2014

Kürsüden Öğütler- Diyanet İşleri Bşk. Yay. Ank. 2007

Ömer Asım Aksoy – Atasözleri Sözlüğü – Türk Dil Kurumu Yay.- Ank.1971

Tahsin Ay – Özlü Sözler – Papatya Yay.- İst. 2004

            

Yazar
Necdet BAYRAKTAROĞLU

Necdet Bayraktaroğlu, Sivas’ın Gemerek kazasında 1952 yılında doğdu. İlk ve orta öğrenimini Gemerek’te tamamladı. Ankara Kurtuluş Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Ankara Hukuk ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen