Sıla-i Rahim

 

Necdet BAYRAKTAROĞLU

İnsan, yaratılışı ve ihtiyaçları gereği toplum halinde yaşamaya mecburdur. Dinimiz ve törelerimiz ve geleneklerimiz aile, akraba ve toplum olarak birlik, beraberlik içinde ve dayanışma, kaynaşma ve yardımlaşma halinde olmamızı belirmektedirler. Toplum halinde yaşamanın insanlara yüklediği birtakım sosyal ve kültürel sorumlulukları vardır ve yerine getirilmesinde büyük faydalar meydana gelmektedir. Birlikte güç vardır, paylaşma ve yardımlaşma vardır.  “Sıla-i Rahim”de, toplumda dayanışma ve yardımseverliğin en güzel örneklerinden biridir. Ailemizle, yakınlarla olan ilişkimizi sürdürmede, akraba bağlarımızı devam ettirmede, onlarla kaynaşma, dayanışma ve yardımlaşma içinde bulunmamızda yapılan Sıla-i Rahmettir. Sıla-i Rahim’in özünde Yüce Allah’a bağlı samimi kulluk yatar. Yüce Yaratıcıya iman, Sıla-i Rahim’in esasıdır ve buna uyanlar bu bağı artırır. Kuranımız Rad Suresi 25. Ayetinde: “Allah’a verdikleri, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri (Akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar var ya; işte lanet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır” denilmektedir. Bu nedenle akrabaları ile muhabbeti, ilişkisi kopmuş bir insanın sığınacak yeri olmaz ve Yüce Rab, o kuluna rahmetle bakmaz.

Bu yüzden dimimiz, akrabalar arasındaki ilişkilerin sağlam, sıcak ve devamlı olmasına bakmakta ve onların birbiriyle maddeten ve manen destek içinde olmalarını istemektedir ve önem vermektedir. Kuranımız Enfal Suresi 75. Ayetinde: “… Birbirinin mirasçısı olan akraba (Rahim sahipleri), Allah’ın kitabına göre birbirine daha yakındırlar” denilerek, yaratılış gereği akraba olanların, diğer insanlara göre daha çok birbirlerine karşı ilgili, korumalı ve yardımlı olmalarını istemektedir Burada Rahim bağını kan bağı, aile bağı gibi biyolojik ve sosyolojik nedenler birbirine yakınlaştırmaktadır. İnsanın ilk önce ailesine, akrabasına yardım etmesi yaratılışımızın esası gereğidir. Kuranımız İsra Suresi 26. Ayetinde: “Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver, ama saçıp savurma” diye açıkça emredilmek ve akrabaya önceliğin verildiği görülmektedir.

Toplumun temelini oluşturan aile ve onun etrafını sıkıca saran akrabalık bağları, ne kadar sağlam olursa, dayanışma, kaynaşma ve yardımlaşma ne kadar fazla olursa, toplum, millet ve devlette o kadar güçlü ve sağlam olur. Bu bağı, güçlü kılan Sıla-i Rahimdir. Bununla, aile ve akrabalık arasında sevgi, muhabbet ve moral gücü daha da yükselir.  Hz. Peygamberimiz bu konuda: “Kim, rızkının genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse, Sıla-i Rahim yapsın” demiştir. Sıla-i Rahimle, birbirine dayanan, birbirini koruyan, gözeten ve birbirine yardım eden aile ve akrabaların birlik ve beraberliği de sağlam olur. Zekat, fitire ve sadakaları yoksul ve muhtaç akraba ve yakınlara öncelikle veren, Yüce Allah’tan karşılığını görür. Bu hususta yine Hz. Peygamberimiz: “Yoksula bir şey vermek sadakadır. Akrabaya bir şey vermenin ise iki sevabı vardır. Birisi sadaka sevabı, diğeri de akrabayı görüp gözetme sevabı” demektedir.

Sıla-i Rahim, Allah’ın rahmetini kazanmak demektir. Bu rahmete ulaşabilmek için akrabalık bağının korunması, akrabalara gereken alakanın ve yardımseverliğin yapılması ile olur. Hz. Peygamberimiz bir başka hadisinde: “Rahim (Akrabalık), Allah’ın rahmetinin eserlerindendir. Kim bu bağı korursa, Allah ona merhamet eder. Kim bu bağı koparırsa, Allah da ondan ihsan ve rahmetini keser” diye söylemektedir. Keza bir hadislerinde de: “Rahm Arşa tutunmuş, akrabalık Arş’ın Rabbine sığınmış ve şöyle demiştir; ‘Beni görüp gözeteni Allah gözetsin, benimle ilgiyi kesenden de Allah rahmetini kessin”, “Akrabasıyla ilişkiyi kesen, cennete giremez” demiştir. Bu hadislerde görülmektedir ki, Sıla-i Rahim’in Yüce Rab katında ne kadar önemli ve değerli olduğu anlaşılmaktadır. Bunun şuurunda olmalıyız ve yaşamalıyız.

Sıla-i Rahimle aile ve akrabalar arasında sorunlar, üzüntü ve kederler paylaşıldığı oranda hafifler. Dinimizde ve örf ve adetlerimizde bu dayanışmanınve yardımlaşmanın en güzel örneği bayramlardır. Yapılan ziyaretlerde muhtaç, fakir olan akrabalara gidilerek yardım etmek ve geçim ve darlıklarında onları hafifletmek gerekir. Hasta olanları ziyaret ederek duaları alınmalı, cenazesi olanlara da başsağlığı dilekleri ile gönülleri hoş ve huzurlu tutulmalıdır. Sevinçler, mutluluklar ve iyi günler de paylaşıldıkça da artar, kalplerde ki sevgiyi de artırır.

Şu anda dünyevi, meşguliyetlerin, menfaatlerin bir araya getirdiği bir toplum haline geldik. İnsanların birbirinden uzaklaştığı, yalnız ve kendini yaşar hale geldiği bir gerçektir. Çağımızda fert ve toplumların yaşadıkları bu sorun ve bunalımların asıl sebebi Yüce Allah ile olan sılamızı, bağımızı kesmemiz ve ilgisiz kalmamızdır. İnanç ve rahmet duygularından uzak kalmamızdır. Her geçen yıllarda aile, akraba ve yakınlarla olan irtibatlar azalmakta, aramalar ve ziyaretler, dayanışma ve yardımlaşma zayıflamaktadır. Hatır sormalar, vefa unutulmuş durumdadır. Ailesini, akrabasını ve yakınlarını unutan kimseyi de, onlar tarafından unutacağı bilinmelidir. Bayramlarda, düğünlerde, cenazelerde ailesinin, akrabasının yanında yer almayan kimsenin, zor günlerinde ve sevinçli günlerinde kimseyi yanında bulamayacaktır. Ana-baba dede-nine büyüklerimizi, en can, yakın akrabalarımızı unutmamalıyız.

Bazı konular, hadiseler nedeniyle aileler, akrabalar arasında kırgınlıklar, dargınlıklar olabilir. Bunları haklı mazeret ve sebep görerek, ailemizi ve akrabalarımızı terk edip, görüşmelerden, ziyaretlerden, hatır sormalardan uzak kalınmamalıdır. Kusurlu olanlar olsa bile, affedici ve hoşgörülü olmalı, iyi niyet ve iyilikle yaklaşılmalıdır.

Bu nedenle bayramlar, düğünler, sünnetler, cenazeler birbirimizde kaçış değil, yakınlaşma ve yardımlaşma anları olmalıdır. Sıla-i Rahimle bu rahmet kapısından girmeliyiz ve görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Ziyaret maksadı ile değil, maddi ve manevi her türlü desteğimizle yapmalıyız. Sevgi, saygı, şefkat ve hatır sormalar, gönül almalar rahmet kapısı aralar. Hz. Peygamberimiz: “Güzel söz sadakadır” demektedir. Yüce Rabbi ile sılası güçlü olanın, ailesi ve yakınları ile de bağı güçlü ve devamlı olur. Yaratıcını sunduğu ihsan, rahmet ve bereket gibi nice haklara nail olur.

KAYNAKLAR

Dr. Yaşar Yiğit- Rahmet Damlaları- Dip Yay.- Ank. 2010

Celal Yıldırım- İslam Ahlakından Parlak Sahifeler – Bedir Yay.-İst.1979

Seyyid Hüseyin Nasr- İslam’ın Kalbi- Gelenek Yay.-İst. 2002

Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir – İslam Ahlakı- Nesil Yay.-İst.1993

Ahmed Selman – İslami Hakikatler- Demir Kitabevi – İst. 1981

Hadislerle İslam- Diyanet İşleri Başkanlığı Yay. – 7 Cilt- Ank.2014

Kürsüden Öğütler- Diyanet İşleri Bşk. Yay. Ank.  2007

Ömer Öztop – Hutbelerle İslam – Tuğra Neşriyat -İst. 1990

Ömer Asım Aksoy – Atasözleri Sözlüğü – Türk Dil Kurumu Yay.- Ank.1971

Tahsin Ay – Özlü Sözler – Papatya Yay.- İst. 2004

Yazar
Necdet BAYRAKTAROĞLU

Necdet Bayraktaroğlu, Sivas’ın Gemerek kazasında 1952 yılında doğdu. İlk ve orta öğrenimini Gemerek’te tamamladı. Ankara Kurtuluş Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Ankara Hukuk ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen