Hakikatin Tahkikati 

Nilgün DAĞ

Kanaatlerle kuşatıldığımız post truth[1]bir dönemde yaşıyoruz. “Hakikat”, artık bulanık ve çok yüzlü. “Gerçek” bükülü, aşınmış ve tahrif edilmiş; “doğru” ise ilga edilmiş vaziyette. Üzerinde konuştuğumuz şeyin hangi gerçeklik küresine ait olduğu muamma. Kurmaca gerçekler, kanaatler ve çıkarlar daha önemli ve öncelikli. Zamanın ruhu hakikati, gerçeği ve doğru’yu askıda bırakmak ve tezviratla takas etmek üzerine kurulu… 

İçinde bulunduğumuz çağda, insanların gerçekle ilişkisi bir tuhaf. Artık yeter sayıda taraftar üretmek veya toplamak o şeye “hakikat” etiketi kazandırmak için yeter şart. Yani, belli sayıda insanın bir şeye “hakikat” demesi kâfi. Gerçeğin belli bir standardı yok çünkü. Mantıkî açıdan güvenilirliğe ve ahlâkî anlamda doğruluğa göndermede bulunması da şart değil. Dolayısıyla kimin bilgisinin hakikate denk düştüğü meçhul. Mesele bilgi’den inanca evrilmiş durumda. Yalanı aklileştirmek de bir çeşit hakikat… 

İnsanların gerçekle ne yaptığı da hayli bulanık. Bir kavram mezarlığı yarattığımız açık aşikâr. Sosyal ve ekonomik meseleleri sayısal toplamlara ve ortalamalara düşürmek, etnik ve mezhepsel düşmanlıklar üretmek, değerler ve gerçekler üzerinden kutuplaşmalar yaratmak, demokrasiyi bir kitle imha silahı olarak kullanmak, çoğunluğun diktatörlüğünü sivil özgürlük açısından bir tehdit hâline getirmek, velâyete muhtaç kitlelerden oluşan alternatif bir toplumsallık üretmek vb. artık çok kolay. Bir nevi dezenformasyon ve manipülasyon durumu…

Hakikat, hiçbir zaman hak ettiği yerde değildi belki, ama insanlığın hiçbir döneminde de bu kadar tecrit edilmemişti! Hakikat yanlısı bir dünyaya evrilmek ve kavramsal hassasiyeti yükseltmek artık ne kadar olası bilmiyorum. Ama “hakikat” etrafında örgütlenmek adında hakiki bir seçenek hep var, ondan eminim! 

Mevzu Edebiyat

Yazın çalışmalarıyla muhayyilemi zapt eden, yaşam serüvenleriyle idrakimi acze düşüren bir dolu kıymetli isim var. Hepsi de kendi iç âlemine dalmış, içinde bulundukları zamandan bir başka zamana iltica edebilmiş, manevî iklimleriyle şifa dağıtmış mümtaz şahsiyetler. Hepsinin haklı bir şöhreti var. 

Büyük Doğu’nun ruhu Necip Fazıl mesela. “Benmişim kendime en büyük ceza” diyecek kadar dev sancıları olan bir edebiyat çilekeşi, O. Aklı olmazların zorunda bir aksiyon adamı. Ruhunun kanatları ufuklara sığmayan büyük bir sanatkâr. İdrakin zirvelerinde dolaşan kıymetli bir şair. Müthiş bir hatip. Özdeşi olmayan bir nâsir. En netameli meseleleri iki kıtaya sığdıracak kadar maharetli bir düşün insanı. Fikirlerini tevillere başvurmaksızın zarafet ve nükte ile doğrudan söyleyen, hazır cevap bir kalem ve kelâm üstadı. Mümessili olduğu ilke ve değerler bakımından da bir temsil kutbu… 

Ve Neyzen Tevfik. Hakkında neler söylenmez ki onun… “Akıl hastanesinde bir deli, meyhanede bir velî, mezhepte bir Bektaşî, dergâhta bir Mevlevî, pir yolunda bir talip”… Bakarsınız bir münkir, bakarsınız bir meczub-u ilâhî. Mey tutkunu bir serhoş, bedmest. Bağlanmalara gelemeyen bir serazat, derbeder. Eşsiz bir ney ve söz ustası. Çılgın bir taşlama ve hiciv üstadı. Müthiş bir sanatkâr. Ve bir “hiç” remzî!…

Ve Türk edebiyatında meşale bir isim: Yahya Kemal. Türk şiirinin hülasası, O. Geleneğin birikimini modern’e taşıyan sembol bir isim. Aidiyeti itibarıyla modern’e yakın duran ama bir tarafıyla da kadim’e bakan muktedir bir şair. “Kökü mazide olan bir ati”. “Bozgunda bir fetih düşü”[2]. İstanbul’u bir tefekkürün arasından teganni etmiş bir evlad-ı fatihan… 

Edebiyat dünyamız, kıymet bareminde değerli daha nice ismin muazzez ve muhterem hatıraları ile dolu. Edebi ve fikri zevkleri, iç gözlemleri, çaprazda kalmışlıkları, kafa tutuşları, bir yandan hürmet görürken bir yandan da “ne diyor bu” tavrına maruz kalışları… Her birinin minnet ve şükran duyguları ile yâd edilecek koca bir hissesi var. Unutulmasınlar…

DİPNOTLAR

 

[1]Post truth terimi, nesnel gerçeklerin duygulardan ve kişisel inançlardan daha az etkiye sahip olduğu bir durumu açıklar.

[2]Sezai Karakoç’un Yahya Kemal’i tanımlayışı.

Yazar
Nilgün DAĞ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen