Allah  Sabredenleri  Sever

Necdet BAYRAKTAROĞLU                                    

            Yüce Allah, insanlara yaşadıkları hayatlarında az hata yapsınlar,  doğru yolu bulsunlar diye peygamberler ve kitaplar vasıtasıyla dinler göndermiştir. Hak din üzere yaşamayı ve güzel ahlak içinde olmayı son din peygamberi olan Hz. Muhamed ve kutsal kitabımız Kuranı Kerim bize bu bilgileri öğretmektedir.  İmanımız içinde, en güzel ahlaki değer olarak sabrın da, kalbimizde yer alınması istenilmiştir.

            Sabrın kökeni Arapça’dır. Birini bir şeyden alı koymak, hapsetmek, tutmak gibi anlamlara gelmektedir. Sözlük anlamında ise, acıya, üzüntüye ve sıkıntıya katlanma, göğüs germe ve itidali muhafaza etme, başa gelen bela ve musibetlere dayanma, nefsi kötülüklerden uzaklaştırmaya çalışma gibi anlamlara gelmektedir. Allah’ın rızasını isteyerek, istemediğimiz ve hoşumuza gitmeyen şeylerin başımıza gelmesinde tahammül göstermek ve nefsimizi tutabilmektir. Yüce Allah’ın bir ismi de “Sabur”dur ve “Çok fazla sabreden”anlamındadır. 

            Sabır, insana her zaman nasihat edilmiştir. Sabır erdemi, beraberinde azim, sebat, metanet, hoşgörü, merhamet ve tevazu getirir. Bütün zorlukları gideren, insanı sıkıntılardan ferahlığa taşıyan bir erdemdir, çıkış kapısıdır. Güzel ahlakın temelidir. Yüce Rabbin  mükafatının kazanıldığı kapıdır. Kuranımız Ali İmran Suresi 146. Ayetinde: ““Allah sabredenleri sever” denilmektedir. Bir hakkı müdafaa ve muhafaza etmek için gösterilen sebattır. Dinin ve aklın uygun görmediği şeylere katlanmaktır. Olanın ve olacakların farkına varmak ve yanlış kararlar almamaktır. Hz. Peygamberimiz:“Sabır, müminin yolunu aydınlatan bir ışıktır” diye söylemiştir. Hz. Mevlana’da:“Sabret! zira sabırla güçlük kalkar. Sabır ferahlığın anahtarıdır” diye açıklamıştır. Yunus Emre ise: “Sabır saadeti ebedi kalır, sabır kimde ise o nasip alır” ifade etmiştir.

             Hz. Peygamberimiz sabrı çok fazla idi. Yanında bulunan ilk Müslümanların, kendilerine yapılan eziyet ve işkencelere karşı nasıl sabır gösterdikleri herkesçe bilinen gerçektir. Hz. Peygamberimizin hayatı başından sonuna kadar en güzel sabır örnekleri ile doludur. İslam dinini tebliğ ederken zorluklarla karşılaşmış, eziyetler görmüş, yurtlarından çıkarılmış, bütün bu güçlükleri ve sıkıntıları sabırla karşılamıştır. Hz. Peygamberimiz: “Yarabbi, beni çok şükreden ve çok sabredenlerden eyle” diye hep dua etmiştir. 

            Sabır hayatımızda imtihandır. Yaşadığımız bu dünya bir imtihan dünyasıdır. Üzüntü, sıkıntı ve zorluklar üzerine kurulmuştur. Karşılaştığımız veya karşılaşacağımız acı, keder, dert, kaza, bela, musibet, yoksulluk, hastalık, gibi sıkıntılara karşı sabırla ve tevekkülle tahammül gösterip, imtihanımızı kazanmaya çalışmalıyız. Zaten başkaca da çaremiz yoktur.Yüce Rab kullarını, çeşitli nimetler vererek imtihan ettiği gibi, bela ve musibetlerle de imtihan etmektedir. Yüce Allah, aziz kitabı Kuranı Kerim Bakara Suresi 155. Ayetinde: “Yemin ederim ki, sizi biraz korku, biraz açlık, birazda mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiklikle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele” diye buyurmaktadır.  Hz. Ali Efendimiz: “Azim ve sebat, insanların en büyük yardımcısıdır”diye söylemektedir.

            Bela ve musibetlerekarşı sabırlı olmak lazımdır. İnsan malına, canına, eşine ve çocuklarına ana ve babasına ve diğer yakınlarına, sevdiklerine karşı bela ve musibetler geldiği zaman bunu defetmek ve gidermek için büyük bir uğraşla çalışacak ve mücadele edecektir. Ancak  gücü yetmiyorsa, baş edemiyorsa sabrederek rıza gösterecek, tahammül gösterecek ve Yüce Rabbe havale edecek, neticesini O’dan bekleyecektir. İlahi hikmet gereği imtihan dünyasında yaşayan insan, sorunsuz ve dertsiz kalması mümkün değildir. Ancak Kuranımız Ali İmran Suresi 186. Ayette imtihan konusu ile ilgili olarak: “Biliniz ki, mallarınızla, canlarınızla imtihan edileceksiniz. Sizden önce hakikat bilgisi verilenler ve şirk ehli tarafından incitileceksiniz. Eğer dayanır ve korunursanız, bu ancak azminizle başarılır”denilmektedir.  Hz. Peygamberimiz de: “Kimde şu üç şey varsa, dünya ve ahiretin hayrına kavuşmuş demektir. Kazaya rıza, belaya sabır, rahatlıkta dua”diye söylemiştir.

            Ancak sıkıntılar ilk başımıza geldiği ve ilk yüzleşildiği zaman sabretmek lazımdır. Daha yaranın, üzüntünün acısı sıcakken sabırlı olmak gerekir. Hz. Peygamberimiz bu konuda: “Sabır, ancak (musibetin) ilk başa geldiği anda (olmalı) dır”diye söylemiştir. Hayatımız üzerinde yıkıcı tesir bırakacak olan musibet ve belalara karşı Yüce Rabbimizden yardım istenilmesi, Kuranımız Bakara Suresi 153. Ayetinde: “Ey iman edenler! sabır ve salatla (dua ve namazla) Allah’tan yardım dileyiniz. Zira Allah sabredenlerle beraberdir”diye belirtilmektedir. Hz. Peygamberimizde bela ve musibetler karşı: “Müminin silahı ne güzeldir: sabır ve duadır” diye söylemiş, “En üstün ibadet, sıkıntıya sabretmektir”diye de buyurmuştur.

            İnsanlar, diğer kişilerle olan ilişkilerinde, sinirlenmelerine ve kızmalarına neden olan ve hoşlarına gitmeyen, zorlarına giden tatsız ve sorun çıkan nahoş olaylar karşısında, hemen öfkelenmek yerine, serinkanlı ve sabırlı davranmalıdırlar. Kuranımız Fusilet Suresi 34. Ayetinde: “… Kötülüğü en güzel bir şekilde önle”denilmektedir.  Hz. Peygamberimizde bu konu ile ilgili olarak:“Güçlü kimse, insanları güreşte yenen değil, bilakis öfke anında kendisine hakim olandır” diye söylemiş,

            Haram ve günahlara karşı sabırlı olmak lazımdır. En büyük sabır gösterilmesi gereken hususlardan biride, haramlara karşı koymak ve direnmek, korunmak ve günahlara girmemektir. Zina, kumar, içki, yalan, dolan, riya, kibir, gıybet gibi haram olan nefsi arzu ve ihtiraslara karşı büyük bir sabırla karşı koyarak, korunmak gerekir. Şehvet, servet ve şöhret hırsından kaçınmak gerekir. Bunlardan korunmak için Kuranımız Bakara Suresi 45. Ayetinde: “Rabbinizden sabırla yardım isteyiniz”denilmekte, aynı Sure 250. Ayetinde: “… Ey Rabbimiz üzerimize yağmur gibi sabır yağdır” diye dua edinilmesi istenilmektedir. Hz. Peygamberimizde: “Sabır üçtür. Allah’a itaatte sabır. Haramlardan kaçınmada sabır. Başa gelen musibetlere sabır”diye söylemiştir. Hacı Bektaşi Veli Hazretleri de bu hususla ilgili olarak: “Eline, beline, diline sahip ol”demektedir.   

            İbadetlerin meşakkatlerine karşı sabırlı olmak lazımdır.Sabır, her şeyden önce iman edebilmenin ve imanı koruyabilmenin ilk şartlarındandır. Hz. Peygamberimize “İman nedir”diye sorulunca: “Sabırlı ve hoşgörülü olmaktır”diye cevaplamıştır. Bu nedenle Yüce Rab, kullarından takva sahibi olmalarını ve ibadetlerini de yerine getirmelerini istemektedir. İbadet iman, inanç ve azim, irade işidir. Hakkın çağrısına uyar ve ibadetlerini yapmaya çalışır. İbadetlerin nefsimize ağır gelen yönleri, sabırla hafifler. Kuranımız Meryem Suresi 65. Ayetinde: “Allah, bütün göklerin ve yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. O halde O’na ibadet et ve ibadetine sebatla sabret”diye belirtilmektedir. 

            

             Vatanımızın, milletimizin ve istiklalimizin, ırz ve namusumuzun müdafaasında sabır ve sebat içinde olmalıyız. Ülkemize ve istiklalimize karşı yapılacak her türlü düşman saldırı ve işgalleri karşısında, güçlü ve cesur, milli bir duruşla  durmalı ve karşı koymalıyız. Böyle zamanlarda korkaklık ve ürkeklik göstermek ve kaçmak, vatana ve millete en büyük ihanettir. Her ne kadar zorluk, yokluk ve sıkıntılı dahi olsa, sabır ve fedakarlıkla üstesinde gelinilir. Gerekirse bu uğurda şehitte olunulur. Hz. Peygamberimiz bu konuda:“Ey insanlar! Düşmanla karşılamayı arzulamayın, Allah’tan afiyet isteyin. Fakat karşılaştığınız vakitte de sabır ve sebat ediniz. Biliniz ki, cennet silahların gölgesindedir” diye söylemiştir. 

            İnsanın hayatında vazgeçilmez kabul edilen hakları vardır. Bunlardan en önemlileri ırz ve namustur. Bunlara yapılan saldırı ve tecavüz suç ve günah sayılmıştır. Toplumumuzda ırz ve namusa yönelik saldırı ve tecavüzler artarak yapılır hale gelmektedir. Tedbirli olmak, korunmak, karşı koymak ve sabrı ve mücadeleyi elden bırakmamak lazımdır. Hz. Mevlana: “Irz ve namustan mahrum olanlar, millet ve vatan hissi taşımazlar; böylelerinden sakınılmalıdır”diye söylemiştir.

            Aile hayatında sabır çok önemlidir. Sabırlı olmanın temelleri çocuklukta atılır. Aynı zamanda anne ve baba, çocuklarına karşı sabırsız tutum içinde olmamalıdırlar. Bu durum, onların kaygılarını, olumsuz tepkilerini ve davranış bozukluklarını artırır ve inatçı yapar. Aile bireyleri arsındaki sevgi, saygı güven, sabır ve fedakarlık daha  mükemmel bir saadet ve mutluluğa vesile olur. Bu davranışlardan çocuklarda örnek almış olur. Çocuklarda ailelerine, ana ve babalarına karşı sabırlı, itaat ve sadakat içinde olurlar. Bu şekilde ki birlik, dayanışma ve kaynaşma aile bağlarını güçlü tutar. 

            İnsan yaşadığı felaketlere ve zorluklara karşı sabrettiği gibi, bolluklar karşısında da sabretmesini bilmelidir. İmam Gazali: “Asıl hüner ve afiyet, bollukta sabretmesini bilmektir”diye söylemiş, Abdulkadir Geylani ise:“Sabredin! Hüzünsüz bir neşe ve darlıksız bir bolluk olmaz” diye ifade etmiştir. Akıp giden dünya hayatında, hiç bitmeyecek sandığı süslü ve çekici, tatlı nimetlerinin cazibesine, zevk ve sefasına kendini kaptırmamalıdır. Böyle zamanlarda, kendisine zor gelse de kişiliğini kaybetmeden iman, inanç ve ahlaki değerlerini koruyup, nefsini terbiye ederek, sabırla hak din istikametinde hayatını devam ettirmelidir. Abdurrahman b. Avf çok anlam ifade eden sözünde:“Resulullah (Sav) ile beraber zorluklarla imtihan edildik ve sabrettik. Hz. Peygamber zamanından sonra ise bollukla imtihan edildik, fakat sabredemedik” diyerek, yaşanılan gerçeği dile getirmiştir.

            Sabrın anlamı yanlış anlaşılmamalıdır. Sabır, faziletin (erdemin) cesaretidir sözü, sabrın becerisizlik, güçsüzlük olmadığını belirtir. Sabır, haksızlığa boyun eğmek, razı olmak, ses çıkarmamak ve tepkisiz kalmak değildir. Sabır, hakkı söylemek ve korumak, devamında ise karşılaşılan zorluk ve sıkıntılara dayanabilmek, tedbirli olmak ve mücadele etmektir. Sabır umutla beklemeyi bilmektir. Şemsi Şebrizi de bu konuda:“Teslim ol demek, elin kolun bağlı otur demek değildir. sadece her imkanlarını denediğin halde olmuyorsa, onda senin için belki daha değişik güzellikler olacaktır veya senin için hayırlısı neyse o olacaktır. Hakkın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. bırak hayat sana rağmen değil, seninle birlikte aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?” diye söylemiştir.

            Sabır beklemek değildir.Sabır demek, dövülmeye ve sövülmeye katlanmak, ne yapalım sabrın sonu selamettir diye elimiz böğrümüzde beklemeyi anlamak değildir. Hz. Ömer’de:“Sabır boyun eğmek değil, mücadele etmektir” diye söylemiştir. Fransız yazar La Fontaine ise:“Sabır suskunluk değil, işitilmeyen bir feryattır. Her kişinin değil, er kişinin harcıdır. sabır ve zaman, şiddet ve öfkenin yapabileceğinden çok daha fazla iş başarır” diye ifade etmiştir.

            Bilgide ve ilimde sabırlı olmak lazımdır.Kişi ve toplum olarak gelişmemizin ana sebebi olan sabır, hayatımızda uygulamamız gereken en büyük ibadettir. Bilgisizlikte sabır yok, bilgide, ilim ve tahsilde sabır vardır. Sabırla ilim ve tecrübe öğrenilir. İlim ve tecrübe ise, nerede ve nasıl sabır ve tahammül göstereceğimizi öğretir. Bu nedenle sabır iman ve ibadetin, ilim ve hikmetin, bütün faziletlerin başıdır. Hz. Ali Efendimiz  bu konuda: “Bedende baş ne ise, imanda da sabır aynıdır. Başsız beden olmayacağı gibi, sabırsızda iman olamaz”diye ifade etmiş, Hz. Mevlana ise: “Sabırlı ol, sabır kurtuluşun anahtarıdır. sabır, sırat gibi insanı cennete ulaştırır” diye söylemiştir.

            İşte ve görevde de sabırlı olmak lazımdır.Tembellikte sabır yoktur. Tarlada, bahçede, fabrikada, tezgahın başında, laboratuarda, okulda, inşaatta ve diğer işyerlerinde görevinin zorluklarına katlanmada ve alın teri dökmede sabır vardır. Yüce Allah Kuranımız Mearic Suresi 5. Ayetinde:“En güzel şekilde sabret”diye buyurmaktadır. Hz. Peygamberimiz: “Sabır başarının anahtarıdır”diye söylemiş, Hz. Mevlana’da: “Kim sabrederse rızkı gelir ona. Aşırı hırsla çalışma ve çabalama sabırsızlıktır”diye ifade etmiştir. Bir güzel atasözümüzde ise: “Sabreyle işine, hayır gelsin başına”denilmektedir. Çin alimi La Tzu da bu hususta: “Yaptığın işte sabırlı olursan, her ne iş yaparsan yap tamamlarsın”demektedir.

            Sabırsızlık ise isyan, ahlaksızlık, güçsüzlük ve üzüntü, pişmanlık getirir. İnsanın pişmanlıkları, sabırsız davranışlarından doğar. Her şeye acele ediyoruz, sıramızı beklemeye dayanamıyoruz. Otobüse, vapura, tramvaya  binerken daha önce girmek amacı ve hırsı ile olmadık gayretler sarfediyoruz. Çoğumuz çabucak zengin olmak, çabucak meşhur olmak, makam ve rütbe, unvan sahibi olmak, hemen ev ve araba sahibi olmak gibi her emelimize dilediğimiz anda kavuşmak istiyoruz. Ancak öyleleri var ki, akşam yatağa fakir yatıp, sabaha zengin kalmak istiyor. Hz. Peygamberimiz: “Sabır güzeldir, fakat yoksullarda olursa daha güzel olur” diye söylemiştir.

            Öfkede sabırlı olmak lazımdır.Fevri davranmak ve anında sonuç istemek, yerinde ve uygun bir hareket değildir. Sabırsız insanlar, öfkelerini kontrol edemez ve sabır duygularını kaybederler. Sabrınızı taşmaya başladığını hissettiğiniz zamanlarda sakinleşin, olayı büyütmeyin, derin bir nefes alın, olumlu düşünceler geliştirin ve dua edin. Hz. Peygamberimiz: “Dua belayı önler”diye söylemiştir. Yoksa aynı şekilde kötü eylem ve davranışların da kendimize hemen döneceğini unutmayalım. Hz. Peygamberimiz: “Allahü Teala, sabır isteyeni sabırlı kılar”diye belirtmiştir. Hint’li alim Bhartrihari de: “Sabır bir zırh, öfke ise düşmanların en azılısı” diye söylemiştir.

            Sabırda aceleci olmamak lazımdır. Hayatta biz en güzel meyveleri, ancak sabır sayesinde toplayabiliriz. Bir şeyi istemekle birlikte, onu beklemeyi de bilmeliyiz. Beklerken telaş, bencillik, acelecilik, tembellik ve umutsuzluk göstermemeliyiz. Kuranımız Zumer Suresi 10. Ayetinde sabredenlerin göreceği karşılık konusunda: “Sabredenlere mükafatları hesapsız verilir” diye belirtilmiştir.  Hz. Peygamberimiz: “Sabır zenginliğin anahtarıdır”diye söylemiştir. Bir atasözümüzde ise: “Sabırla koruk helva, dut yaprağı atlas olur” derler. Hz. Mevlana ise:“Maksada sabırla erişilir, aceleyle değil, sabret doğrusunu Allah daha iyi bilir” diye söylemiştirHz. Mevlana ise acelecilik konusunda:“Sabırlı olun, zira bulutlar ağlamasa, yeşillikler nasıl gülebilir? Aceleci olmayın, maksada sabırla erişilir, acele ile değil. alelade otlar iki ay içinde, kırmızı gül ancak bir yılda yetişir. Tencerede bile yavaşa ve yavaş kaynayan yemek, delice kaynayandan daha lezzetlidir” diye söylemektedir. Her derviş muradına ermemiş, yalnız “Sabreden derviş, muradına ermiş”Ne kadar güzel bir söz. Büyüklerimiz de: “Acele işe şeytan karışır”demişler.                                                                                                                                                                                                                                                                                         

            Sabırda takdiri Allah’a bırakmak lazımdır.Hayat, çoğunlukla bizim dışımızdaki gelişmelere göre yönlendirilmektedir. Bazı sıkıntılar, kötülükler vardır ki, insanın irade ve gücünü aşar. Böyle felaketler, musibetler başa geldiği zaman heyecana, telaşa kapılmadan ve şikayet etmeden, bağırıp ve çağırmadan takdiri ilahiye bırakıp sabretmek lazımdır. Şakik-i Belhi Hz.leri bu konuda: “Musibetlere sabretmeyip feryat eden, Allahü Tealaya isyan etmiş olur. Ağlamak, sızlamak, bela ve musibeti geri çevirmez” demektedir. Hz. Peygamberimiz:“Allahü Tealanın yardımı, kulun sabrı ile beraberdir” diye buyurmuştur. Alim Sadi Şirazi de:“Sabır acıdır, ancak meyvesi tatlıdır”diye ifade etmiştir. Hz. Mevlana bu hususta: “Sabır, mübarek bir şey; daima insandan üzüntüyü giderir”diye söylemektedir. 

            Sabırda ümitsizliğe kapılmamalı. Sabır, sıkıntı ve darlıkta dayanma gücü göstermek, acılar ve belalar karşısında telaş ve ümitsizliğe kapılmamaktır. Hoşa gitmeyen olaylar karşısında, dünya ve ahiret menfaatini de düşünerek, ruhsal dengeyi bozmamak için, insanın kalbinde yer tutan sükunet ve dayanma gücüdür. Hz. Lokmanın oğluna nasihatının anlatıldığı Kuranımız Lokman Suresi 17. Ayetinde: “Yavrum namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar azmi gerektiren işlerdendir”diye belirtilmektedir. Cüneydi Bağdadi sabır için: “Yüzünü ekşitmeden, acıyı yudum yudum içine sindirmendir”diye söylemiş, İmam Şarani ise: “Sabır er kişinin ahlakıdır”diye açıklamış,  

            Ümitsizlikten sonra nice ümitler var. Sabır, gamdan kurtulmak için anahtardır. Çek Devlet Başkanı Havel: “Sabır ümit etme sanatıdır”diye söylüyor. Şekspir ise:“Sabrı olmayanlar, ne kadar fakirdirler” demekte, Tolstoy’da suç ve ceza kitabında: “Sabır ve zamandan daha kuvvetli bir şey bilmiyorum. Sabır insan olmanın temel şartıdır. sabır başarının ilk ve son şartıdır. diye belirtmiştir. 

            Sabırlı olmak için becerilerimizi ortaya koymalıyız.Hayatımızda sabrımızı zorlayan, taşıran belli kişiler, yada bazı durumlar olabilir. Belki de yorgunluk, açlık, uykusuzluk, veya strese sokan bazı nedenlerden de meydana gelebilir. Bu durumlar had safhada olunca, sabretme yeteneği ve tahammül gücü azalabilir. Hayatta, işler her zaman bizim istediğimiz gibi yürümeyebilir. Her şeyin bir zamanı vardır. Zamanı kendi beklediğimize göre değil, kendi akışına göre ilerlediğinde düşünerek hareket edelim ve sabredelim. İnsan, başına ne zaman ve ne geleceğini bilemez. Bilemediğimiz, kontrol edemediğimiz şeylerle ilgili olarak kaygı çekmenin, üzülmenin gereği yoktur. Hz. Peygamberimiz bu hususta: “Sabrın sonu selamettir, başarıdır. Sabır acıdır, fakat sonucu tatlıdır” diye söylemiştir. Fransız yazar Honore de Balzac’da: “Beklemesini becerenin, her şey ayağına gelir” diye ifade etmektedir.

            Sabredilirse nimet olur.Mukadder olan sıkıntılar ve kötülükler başa gelebilir. Bazen öyle durumlar olur ki, bu sıkıntılar ve musibetlere karşı elden bir şey gelmez. Ancak sabredilirse nimet olacağı bildirilmiştir. Bunları defetmek için de devamlı iyilik etmek gerekir. Gönüller, hiç bir zaman kötülükle, kinle, nefretle ve öfke ile kazanılmaz. Sabır ve iyilikle kazanılır. Kuranımız Hud Suresi 114. Ayetinde: “… Şüphesiz iyilikler, kötülükleri yok eder”denilmektedir. Hz. Peygamberimizde: “Nerede ve ne halde olursan ol, Allah’tan kork ve her kötülüğün akabinde bir iyilik et ki, onu yok etsin “diye söylemiştir. Yüce Allah’ın buyruğu ve Hz. Peygamberimizin söylediğine göre, günahla kararan kalpler, ancak iyilik nuru ile temizlenir. Dua ve sabırla kötü şeyler önlendiği gibi, iyi şeylerde ele geçer. 

            Sabrımızı geliştirebiliriz.Yaşanacaklar karşısında sabrımızı, olumlu düşüncelerle geliştirebiliriz. Sevgi ve saygı, iyi niyet,  nezaket, hoşgörü, merhamet, ve barış duygularını kalbimizde ve zihnimizde hakim kılarsak, daha sabırlı biri olmaya çalışmış ve kaygılarımız da azaltmış oluruz. Özgüven ve cesaretimizde kaybetme yaşamayız. İspanyol yazar Balthasar Gracian sabırla ilgili çok anlamlı açıklamasında: “Sabrı zengin olanın kalbide büyüktür, o hiç bir zaman aceleci olmaz, coşkunluk ve hırs içinde değildir. İlk önce kendine hakim olabilen, daha sonra içinde bulunduğu güçlüklere göğüs gerer. İyi bir fırsat yakalayabilmek, sosuz zaman mekanlarından geçer. Hislerine kapılmayarak, adımını sağduyulu atmak, uzun süre hafızada barındırılan kararları olgunlaştırır. Yavaş yol alan bastonlu “zaman”, herkülün yumruğundan güçlüdür, çoğu şeyi yola koyar. Tanrı bile yumruk yerine, zaman ile terbiye eder. sabırla bekleyebilen, sonunda mükafatlandırılır, çünkü şans ondan yana olur”diye söylemiştir.

            Gelişen dünyada nasıl sabırlı olabiliriz.Teknoloji ve iletişim, her geçen gün  milletimize ve insanlarımıza müdahale ederek, yıkıcı bilgi kirliliği ile esir aldı. Bu yıkıcı çalışmalar büyük hız almış, her tarafımızdan saldırı halindedir. Televizyon ekranlarında, dergi ve gazetelerde, internet ve bilgisayar, cep telefonlarında, insanlarımız, erkeğimiz ve kadınımız, kızımız  planlı bir şekilde ahlaki değerlerimizi ve milli ve manevi yapımızı bozacak biçimde gizli ve açık çalışma içindedirler. Ananevi yapımızı, huyumuzu ve psikolojimizi bozarak sabır bağlarımızı koparmaktalar.  Toplum içinde ve aile içinde herkes kendini ve farlı dünyaları yaşıyor. Anne ve baba, kardeşler, akrabalar, komşular ve diğer insanlara karşı sabırlı olmak herkes için giderek zorlaşıyor. Evlerde herkes sabır ve fedakarlıktan uzak, birbirinden kopuk ve yabancı haldeler.

             Özellikle yeni nesil gençler, çok sabırsız. Hızlı değişim onlarında başını döndürüyor. Hemen sahip olmak, hemen tüketmek ve bir sonrakini istemek, bir sonrakine geçmek arzusundadırlar. İş hayatına ve ilişkilerine sabredemiyor, yüzeyde ve değişimli, hızlı yaşadıkları ilişkilerini kısa zamanda tüketerek hayal kırıklığı yaşıyorlar. istedikleri hemen olmayınca huzursuzluk yaşıyorlar. Bu durum, ruhsal hayatlarına, özel ve iş hayatlarına ve sosyal hayatlarına yansımakta, çok kötü etkilemektedir.

            Yaşadığımız şu dünyada ve şu zamanda, ne yazık ki sabır artık, insanların kalplerinde pek o kadar yer bulmamaktadır. Kötülük, şer, bela, musibet, düşmanlık gün geçtikçe etrafımızı, dünyamızı kuşatmış vaziyettedir. İnsanlık her geçen gün adalet, merhamet, şefkat, sevgi ve saygı, sabır ve hoşgörü gibi yüce değerleri yitirmektedir. Benlik, çıkar ve hesap içinde, kendini düşünen ve yaşayan bir haldedir. Toplumun saadeti ve mutluluğu ancak, insanların birbirlerine karşı sevgi ve saygı, nezaketli ve sabırlı, fedakar, yardım sever olmalarından kaynaklanır.

            Sabır mükafattır.Şu gerçek ve ilahi buyruk bilinmelidir ki, sabretmeye çalışanlar, yanız kalmayacak, daima Yüce Allah’ın rahmetinden, yardımından ve mükafatından faydalanacaklardır. Yeter ki kul Yaratanına sığınsın ve O’na dayansın. Kuranı Kerimde: “Allah sabırlıları sever. Allah sabredenlerle beraberdir”denilmektedir. Yüce Rab, her zorluğa sabır gösteren sevdiği kullarına yardım edecek, tahammül ve dayanma güçlerini artıracak, işlerini kolaylaştıracaktır. Kuranımız Rad Suresi 22-23-24. Ayetlerinde bu konu ile ilgili olarak:“… Rablerinin rızasına ermek için (her zorluğa) sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli-açık harcarlar ve kötülüğü iyilikle savarlar. Onlar için dünya hayatının iyi bir sonucu olan Adn cennetleri vardır. Onlar atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi kişilerle birlikte olmak üzere cennetlere girecekler ve melekler de her bir kapıdan yanlarına sokulacaklar (ve şöyle diyeceklerdir:) Sabrettiğiniz şeylere mukabil sizlere selam olsun. Dünya hayatının en güzel sonucudur bu”diye buyrulmaktadır. Yüce Allah, işte böyle takva sahibi kullarına dünyada yardımını her daim indirecek, ahrette ise mükafatını verecektir.

            

KAYNAKLAR

Ahmet Yurdakul – Sabır – Tebeşir Yay. – Konya 2011

Mustafa Necati Sepetçioğlu – Sabır -İrfan Yay.- İst. 2007

Sedat Şeran – Sabır Ama Nasıl – Semere Yay. – İst. 2009

Seli El Helali – Sabır – Karınca Yay. – Ank. 2003

Veyis Ersöz -İslam’da ilim, Ahlak, Sabır ve Şükür – Kardelen Yay. -İst. 2009

Prof. Dr. Yusul El Karadavi – Çev. Fatih Tok- Nida Yay. – İst. 2018

Nurettin Yıldız – Bir zamanın Sabır – Tahlil Yay. – İst. 2010

Seyid Kutup -Sabır Bilimi – Ehil Yay. – İst. 2008

Lütfü Karaca- Sabır- Cuma Hutbesinden – Em. İmam -İst. 1990

 Süleyman Karacelil – Sabır Ver Allah’ım – Hayat Yay. – İst. 2016

Enes Uner – Sabır – Yasin Yay. – İst. 2006

İslam Ansiklopedisi – Türkiye Diyanet Vakfı Yay.- Ank. 2014

Hadislerle İslam – Diyanet İşleri Başkanlığı – Ank. 2014

Hutbeler Diyanet İşleri Başkanlığı Yay. – Ank. 1981

Yazar
Necdet BAYRAKTAROĞLU

Necdet Bayraktaroğlu, Sivas’ın Gemerek kazasında 1952 yılında doğdu. İlk ve orta öğrenimini Gemerek’te tamamladı. Ankara Kurtuluş Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Ankara Hukuk ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen