Peygamber (SAS) Algımız

İlk yaratılıştan beri hidayet ve dalalet, adalet ve zulüm, merhamet ve zalimlik, dosdoğru yol/sırat-ı müstakim ve eğri-büğrü yollar arasında gidip gelmektedir insanoğlu. Zulmün, haksızlığın, sapkınlığın tavan yaptığı dönemlerde Yüce Allah hep elçileriyle duruma müdahale etmiş, iyiler aracılığıyla aleme nizamat vermiştir. 
 
Son elçi (sas) de işte böyle bir karanlık ortama hidayet veren ışık/nur olan bir kitapla gönderilmiş, sırat-ı müstakime/dosdoğru yola davet etmiş, 23 yıllık tebliğ görevini ifa edip Rahmet-i Rahman’a kavuşmuştur. Biz inananlara da yol gösterici, kılavuz kitap olan Kur’an’ı ve vahiyle yoğrularak hayata aktarılmış tertemiz yaşamını/sünnetini emanet bırakmıştır. 
 
Tarihsel süreçte tertemiz bir hayatla iz bırakarak giden ve izlenmesi gereken muhteşem bir karakter örneği usve-i hasene bir Peygamber (sas) yerine; örnek alınması ve izlenmesi mümkün olmayan, hayattan ve insanlardan koparılmış nurdan/melekten bir peygamber algısı oluşturulmaya çalışılmış, ondan boşaltılan yer de (!) kendilerine üstün nitelikler atfedilen bir takım insanlarla doldurulmuştur. 
 
Peki, anlatılan peygamber ve gerçekte olan peygamberi nasıl ayırt edeceğiz? Ölçümüz ne olacak? Önce anlatılan peygambere sonra da gerçekte olana Kur’an ölçeğinde bakalım:
ANLATILAN PEYGAMBER
Her an bir mucize üreten, hayatında hiç normallik bulunmayıp her tavrı olağanüstü olan, hiç zorluk yaşamamış, hiç acı çekmemiş, her dilediği anında olan, insanüstü, ulaşılamaz bir peygamber. Vahiy dışında da gaybden haberler veren, o var edildikten sonra kâinatın onun için var kılındığı bir peygamber. Askerlik, tıp, ziraat, tarım her konuda uzman, hayattan uzaklaştırılmış ve bu yüzden örnek alınması mümkün olmayan bir peygamber. Vahyi hayatına yansıtan peygamber değil sakalı, sarığı, elbisesi örnek alınan bir peygamber. O söylemiş gibi uydurulan sözlerle kadınları fitne, uğursuz ve cehennemlik gören (!) bir peygamber. Ondan ayrı kaldığı için kütüklerin konuşup ağladığı, bulutların gölgelediği, çocukken kalbi yarılıp temizlenen, gölgesi olmayan bir peygamber.
GERÇEKTE OLAN
O (sas) babasını hiç tanıyamadı, annesi ve dedesini küçük yaşta kaybetti. Peygamber olacağını bilmiyordu. Ama yaşadığı toplumun sapkınlığını, karanlığını, çürümüşlüğünü kendine dert ediniyordu. Sık sık gittiği Hira’da ne yapılabilir diye derin derin düşünüyordu. Yine orada böyle bir hal üzereyken vahiy aldı. Peygamberliğinden önce de ahlaklıydı. Cömertti. Fakirlerin, düşkünlerin ve yetimlerin sığınağıydı. Sofrasından eksik etmezdi onları. Yardımına koşardı yardıma ihtiyacı olanların. Gözü hep ezilenlerin üzerindeydi. Yani kölelerin, fakirlerin ve öldürülen kız çocuklarının.
 
13 yıllık Mekke risaleti boyunca tüm zorluklara göğüs gerdi. Hakarete uğradı, evi taşlandı, alay edildi, yalnız bırakıldı, ölüm tehdidi aldı. Kendisine tabi olan birçok sevdiğini kaybetti. Yılmadan kapı kapı, sokak sokak, panayır panayır dolaştı ve İslam’ı anlattı, Tevhide çağırdı. Taife gitti, taşlandı, yaralandı. Dönüşte Mekke’ye, şehrine koruma altında zor girdi. Hicreti ölüm tehlikesi altında gerçekleşti. 20-22 gün sürdü. Medine’ye uçmadı. 10 yıllık Medine döneminde de insanlığı gelmekte olan büyük güne hazırlamak ve uyarmak için çırpındı durdu. Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Mekke, Huneyn ve diğer muharebelerde ashabının başındaydı. Yaralandı, suikasta uğradı. Gece gündüz ahlakı, doğruluğu, ehliyeti, liyakati, çalışma ve gayretin önemini, hak ve hukuka uymayı, insana hayvana tabiata değer vermeyi, dünyanın süsüne kapılmamayı, infakı, fakire yetime arka çıkmayı öğütledi. Vahye Kur’an’a dikkat çekti, titizlikle kayıt altına aldırttı. Kendinden bir şey yazılmasını istemedi.
 
Tıp konusunda doktorlara güvendi, ziraat ve tarım konusunda ben dünyalık işlerinizi sizin kadar bilmem dedi. Askerlik hususunda ashabı içindeki uzmanlara danıştı. Aslında her işinde etrafına danışan idi. O ata mesleği tüccarlıkta uzmandı.
 
Çok sevdiği eşini ve 6 yavrusunu kendisi toprağa verdi. Asla isyan etmedi. Sabrı ve metaneti öğütledi. İçimizden biriydi ama elçiydi, vahiy alıyordu. Örnekti her konuda. Mükemmel bir karaktere ve ahlaka sahipti. İz bırakan izlenir. İz bıraktı izleyebilmeniz için.
 
Akıllı ve zeki idi. Çalışkandı. Kibirden uzaktı mütevaziydi. “Ben kurutulmuş et yiyen Mekkeli bir kadının oğluyum” derdi. Kendisine yakıştırılan övücü sözlerden, yüceltmelerden hoşlanmazdı. “Allah’ın elçisi” ya da “Muhammed” diye hitap edilmesini isterdi.
 
Eleştirilere kulak verir, herkesi dinlerdi. Evinde uzun süre kalanlara artık gidin diyemeyecek kadar nezaket sahibiydi. Hızlı giden kervanın önündeki sahabeye “Ey Enceşe! Yavaş ol, develerin üzerinde kristaller (kadınlar) var” diyen bir centilmendi. Çocukları çok severdi. Onlar da onu.
 
Evinde eşlerine yardım ederdi, kendi söküğünü kendisi diker, hayvanları sağardı. Pazar alışverişini kendisi yapar, eşyasını taşıtmazdı. Adalet, iffet ve dürüstlük timsaliydi. El Emindi. Merhamet timsaliydi. Âlemlere rahmetti. Usve-i hasene idi. Yani en güzel örnek…
 
Vahye muhatap oldu, vahyi tebliğ etti ama hep vahyi önce o uyguladı. Hayatı Kur’an’dı. Ahlakı Kur’an’dı. İşte uyulacak, örnek alınacak, Kur’an’ın anlattığı Hz. Peygamber de (SAS) böyle güzel bir insandı.
EY İNKÂRCILAR!
O şair değildi…(Hakka 69/41)
O kâhin değildi…(Hakka 69/42)
O sihirbaz değildi…(Yunus 10/2)
O mecnun değildi…(Tekvir 81/22)
O yalancı-müfteri değildi…(Hud 11/13) 
O uydurukçu değildi…(Secde 32/3)
 
“İnkâr edenler derler ki: “Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya.” Sen yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin.” (Rad 13/7)
EY MÜMİNLER/İNANANLAR!
Kur’an’a, onun ilke ve prensiplerine olduğu gibi, Kur’an’ın tanıttığı Peygamber portresine de iman etmek gerekmiyor mu? Buyurun ayetlere:
Ben gaybı bilmem.(En’am 6/50)
Ben bir melek değilim.(Hud 11/31)
(Ben bir ilah da değilim) Ben tıpkı sizin gibi bir beşerim, bana ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor.(Kehf 18/110)
Ben bana ve size ne yapılacağını bilmem.(Ahkaf 46/9)
Ben size zarar veremem.(Cin 72/21)
Ben size fayda sağlayamam.(Cin 72/21)
Ben Allah dilemedikçe bana gelen zararı bile savamam.(Yunus 10/49)
Ben –bana gelen- bu Kur’an’ı değiştiremem.(Yunus 10/15; Kehf 18/27)
Ben bu Kur’an’dan başka bir Kuran/Kitap getiremem.(Yunus 10/15)
Ben hakkında ayet olmayan konularda derleme yapamam (konuşamam), ben bana ne vahyolunuyorsa sadece ona uyar(En’am 6/50; Araf 7/203), ve sizi de sadece onunla uyarırım.(En’am 6/51)
Ben sizi Kuran ile uyaran (En’am 6/19) açık bir uyarıcıyım. (Hac 22/49).
Ben sizin vekiliniz değilim. (Yunus 10/108; En’am 6/66) 
Ben sizin bekçiniz de değilim. (En’am 6/104)
Ben sizi uyaran açık bir uyarıcıyım. (Hicr 15/89)
“Madem Kur’an’ı benim getirdiğime inanıyorsunuz, o halde bilin ki ben bundan başka bir Kur’an/Kitap getiremem. Ve bilin ki ben bu Kuranı değiştiremem de. Ben bana ne vahyediliyorsa ona uyuyor ve sizi de onunla uyarıyorum. (En’am 6/50-51) 
“Ve işte o da bana vahyedilen bu Kur’an’dır. (En’am 6/19)
Peygamberini (SAS) Kur’an ölçekliğinde tanımak isteyenler: (2/119; 2/252; 4/105; 5/67; 6/48; 7/158; 11/2; 13/7; 16/89; 17/54; 18/110; 21/106-107; 22/49; 25/56; 27/91-92; 33/21; 33/40; 33/45-47; 34/28; 35/24; 36/1-6; 36/69; 38/65-70; 42/6; 46/9; 48/8-9; 48/13; 48/29; 64/8; 68/4; 93/1-11; 94/1-8 vb) ayetlere bakarak tanıyabilirler.
Nebilerin sonuncusu. (Ahzab 33/40)
Müjdeleyici ve uyarıcı (Sebe 34/28)
Usve-i hasene/en güzel örnek. (Ahzab 33/21)
Şefkatli ve merhametli (Tevbe 9/128)
Âlemlere rahmet. (Enbiya 21/106-107) olan kutlu elçinin (sas) yolunu takip edenlere, onu hakkıyla anlayanlara, getirdiği en-Nur’un ışığında yolunu bulanlara ve o istikamet üzere yaşayıp ölenlere selam olsun…
(De ki)… Bu KUR’AN bana onunla SİZİ ve ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM diye VAHYOLUNDU…(En’am 6/19)
Not: Ayet konu birlikteliği Prof. Dr. Zeki Bayraktar’dan alınmıştır. Kendisine şükranla…
Yazar
Ahmet ARIN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen