Çocukluğumun Cumhuriyet Bayramını Verin Bana

Dini bayramlar da olduğu gibi Milli bayramlar da anlam ve önemini yitirdi. Her türlü olumsuzluklarına rağmen verin bana çocukluğumun Cumhuriyet bayramını. Nedir bu olumsuzluklar derseniz yazımın sonunda göreceksiniz.

Çocukluk çağında örenciliğimin geçtiği yıllarda Aksaray o zaman orta büyüklükte bir ilçeydi. Bayram sabahı sadece okullarda değil Aksaray’ın resmi, özel ve evlerinde coşkulu bir heyecanla bayram sabahına uyanırdık.

Bizler okula ailelerimiz de tören alanına giderlerdi. Tüm okullar okullarından trampet ve yavrukurt işliğinde önceden belirlenen yerlerimizde konuşlandırılırdık. Tören okunan İstiklal Marşı devamında  Kaymakam ve Belediye Başkanının konuşmaları ile başlardı. 

Daha sonra öğretmenlerimiz kısa konuşmalar yapar ve öğrencilerden önceden seçilmişler de günün anlam ve önemine dair şiirler okurlardı. Daha sonra belediye görevliler tarafından tüm halka ve biz öğrencilere şeker dağıtılırdı. 

Tören tüm okulların protokol önünden resmi geçit geçmesiyle sona ererdi. Bayram bitmezdi son olarak şehir esnafı önceden hazırladıkları Cumhuriyetin zor kazanımlarını temsilen kamyon ve traktör kasasında şov yaparlardı.

Demirci, marangoz, tamirci, kasap ve birçok meslek grubu şovunu yapa, yapa protokol önünden geçerek sanki bir film çekimi gibi gösterilerini gerçekleştirirlerdi.

Bu şov tören alanından başlar şehrin ana caddesinden bir tur atarak sonlanırdı. Hiç unutmam kasaplar halka küçükbaş kellesi atardı. Bir defasında ben de kapmıştım. Aksaray’da “Kelle Kapmaya mı geldin?” lafı sanırım buradan çıkmıştır. 

Törenden dağılan halk öğrenci çocuklarını yanlarına alarak ilçenin merkezine bulunan parkta gezilir, sohbetler edilir ve fotoğraflar çekilirdi. Bu etkinlik akşama kadar devam eder akşam da heybetli bir şekilde fener alayları düzenlenirdi. Tüm bayram etkinliklerinde hiçbir adli olay yaşanmaz çok mutlu ve sevinçle geçerdi.

Gelelim yazımın başındaki sözünü ettiğim olumsuzluklar:

*Bayrama Bir hafta kala okul yönetimi prova gerekçesiyle bizleri abartmıyorum akşama kadar sütçü beygiri gibi ilçenin mahallelerinde dolaştırırlar ve dizlerimize kara sular inerdi. Sanki yürümeyi yeni öğreniyoruz. 

Yürürken uygun adımı bozucu hallerimizde yediğimiz sopa da cabası. Trampetçiler tamam da bizleri de arkalarında koyun gibi yürüttükleri bence gereksizdi. O zaman bunun nedenini bilemiyorduk ama ben şahsen hocaların derslerden bıkıp kaytardıklarını düşünüyorum.

*O yıllarda kız olsun erkek olsun Ortaokul ve liselerde polislerin önceden giydikleri Sekiz Köşeli şapkalar giyilirdi. Fakirlik yılları olduğundan dolayı; çoğumuz ikinci el hatta içi dışına çıkmış Üçüncü ve Dördüncü el şapkalarımız olurdu.

İnanın bunları bile zor bulurduk. Bazı anlayışsız hatta vicdansız okul müdürleri sırf bayram için zorla yeni şapka şartı getirirdi. Benim ailem dâhil çoğu aile bu konuda mağdur ve ezik kalmıştır. 

Her şeye rağmen varsın olsun ben yine de o yıllardaki bayramları özlüyorum. Gücüm olsa o günleri geri getiririm. Şimdi bakıyorum da günümüzde ne Dini bayramlar bayram ne de Milli bayramlar bayram. Kimse kusura bakmasın bize her gün bayram anlarsınız ya!!

Sevgi ve Saygılarımla

Yazar
İbrahim BAYKAN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen