Yoksa Türk Baharı mı?

Anımsayanımız var ama, ondan daha çok da hatırlamayanımız olabilir. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Yani “insan belleğinin eksikliği unutkanlığıdır” ya da “unutkanlık insan halidir.” Bunu neden söylüyorum. ABD’nin 70 yıllık NATO üyesi Türkiye Cumhuriyeti’ni 20 yıl önce tehdit olarak belirlemesi. Efendim, ABD 24 Temmuz 2002 tarihinde “Bin Yılın Meydan Okuması” (Millenium Challenge) adıyla bir askeri tatbikat yapmıştı, anımsadınız değil m?  Hem de Lozan antlaşmasının 79’uncu yıldönümünde hedef ülke olarak Türkiye seçilmişti. ‘Bin Yılın Meydan Okuması Tatbikatı’ Türkiye’yi işgal amaçlı bir tatbikat olarak belleklerde yer etmiştir. ABD, Türkiye Cumhuriyeti gibi millî devletleri tasfiye etmek amacıyla saldırıya Saddam Hüseyin’in Irak’ını işgal ederek fiilen başlamıştır. Bunun sonucunda Türkiye’nin hemen yanı başında Irak’ın kuzeyinde özerk statüsünde bir kukla devletçik, ‘Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ kurulmuştur. Hemen akabinde ise Suriye’nin kuzeyinde benzer statüde Suriye PeKaKası kurulmuş, bu yeni yapılanma başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerine “Dört Parçada Kürdistan” başlığıyla adeta dayatılmıştır. Ancak her şeyden önce maksat Türkiye’nin orta doğuya açılımına mâni olmak, engellemektir. Esas yapılmak istenilen ise yumuşak güç kullanımıyla Türkiye’nin karşı koyma refleksinin akamete uğratmaktır. Bu kapsamda Irak’ın işgalinden sadece dört ay sonra ABD güçleri (173. Hava İndirme Tugayı) ABD millî gününde, Türkiye’ye doğrudan gözdağı ve ayar verebilmek amacıyla 4 Temmuz 2003 tarihinde Türk Özel Kuvvetleri’nin Süleymaniye’deki karargâhını basmışlardır. Süleymaniye olayı, Türkiye’nin toplumsal hafızasına, “ABD’nin Türk askerlerinin başına ‘çuval’ geçirmesi” olarak kazınmıştır. (1) ‘Çuval Hadisesi’ bir anlamda Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 31 Temmuz 1920 tarihinde Afyon’da Türk subaylarına hitaben yaptığı konuşmada “Türk milletine taarruz eden düşman önce Türk subayını aşağılamak ister!” varsayımını açıkça birebir doğrulamıştır. 

Bu olaydan sonra Türkiye’yi ekonomik bakımdan zayıflatmak çabaları aralıksız devam etmiştir. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti 17 Aralık 2013 tarihinden 15 Temmuz 2016 tarihine kadar deyim yerindeyse tam bir travmatik süreç yaşamıştır. Yaşanılan travmatik sürecin arkaplanına bakıldığında ise, FETÖ’nün operasyonel gücü ile birlikte şehirlerde PeKaKa’nın ve DAİŞ’in patlattığı bombalar Türkiye’yi Arap Baharına benzer bir şiddet ortamına sürüklemiştir. Türkiye, bu şiddet sarmalına girerken aynı zamanda büyük bir cesaretle sokaklarında terörle savaş yapmayı bile yeğlemiştir. Bu süreç içerisinde birçok kez AB(D) ve İsrail birlikteliğinin Türkiye’ye karşı duruşları Türkiye’yle ilgili hesaplarının açık ve net bir biçimde belli etmiştir. Aktif politikalarının bir yansıması olarak sadece AB imkanlarını değil aynı zamanda NATO’nun olanak ve yeteneklerini de seferber etmişler ve Türkiye’yi yalnız bırakmışlardır. Bilkent Üniversitesinde birlikte çalıştığım Prof. Dr. Ali Karaosmanoğlu’nun NATO sponsorluğunda yazdığı NATO’nun Dönüşümü adlı kitabında açıkça belirttiği gibi “NATO 21. Yüzyılda en yoğun müdahalelerini Ortadoğu’ya yapacak. Ve NATO bu süreçte Türkiye’yi kendisi için kamusal diplomasi yapsın diye yanında tutmak istiyor.” Bu savı açıkça doğrular mahiyettedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, doğru bir yaklaşımla NATO’nun kendine biçtiği bu rolü açık bir dille reddetmiştir. Bu arada 17 Aralık 2013 tarihinden hemen önce ABD Ankara Büyükelçisi de birçok ülkenin Ankara büyükelçilerini toplamış ve şöyle demiştir: “Türkiye liderlerine söyledik. Dinlemediler. Şimdi bir imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz.” (2) Türkiye Cumhuriyeti o tarihten bugüne benzer yıkım salvolarıyla karşı karşıya kalmıştır. 

AB(D) ve İsrail ortaklığının Türkiye’ye karşı geliştirdiği bu siyasetinin en ciddi hamlesi FETÖ’nün 15 Temmuz 2016 tarihinde düzenlemiş olduğu başarısız darbe girişimi olmuştur. Bu darbede ABD müesses nizamı birinci derecede rol oynamıştır. Bu darbeden sonra ABD müesses nizamını sarsan otoriter Trump başa gelmesi bir bakıma iyi olmuş, Irak ve Afganistan’ı örneklemesini dikkate alan Trump yönetimi iktidarı boyunca Ortadoğu’da yeni bir maceraya girmemiş, ancak Suriye PeKaKasını güçlendirmek için elinden geleni yapmıştır. 

ABD, 11 Eylül saldırılarının ardından Usame Bin Ladin ve diğer El Kaide elebaşlarını sakladığı gerekçesiyle 7 Ekim 2001 tarihinde “Sürekli Özgürlük” (Operation Enduring Freedom) adını verdiği Afganistan’ı işgal harekâtını başlatmıştır. Aslına bakarsanız, ABD’nin hedefi, öncelikli olarak Avrasya’nın merkezine hâkim olmaktır. Ancak, ABD’nin Afganistan’daki macerası 2019’da bir dönüm noktasına gelmiştir. ABD’nin 2019’dan itibaren odaklandığı tek şey, ne olursa olsun Taliban’ın iktidara döneceği gerçeğini bile umursamadan kendi savaşını bitirmek, Afganistan yenilgisinden sonra müdahalelerini üs edinebilirse Kırgızistan ve Özbekistan gibi komşu ülkelerden yapmak ve bölgede tutunabilmek amacıyla siyasi süreci etkileyecek kanalları açık tutmayı kabul etmek zorunda kalmıştır. Uzun lafın kısası BM Güvenlik Konseyinin beş üyesinin üçü İngiltere, Rusya ve ABD, Afganistan’da ağır yenilgiye uğramışlardır. Afganların başarıyla yürüttükleri üçüncü Afgan-İngiliz savaşında İngiltere yenilmiş ve 3 Haziran 1919 yılında bir anlaşma yapılmıştır. Ancak, Afganistan Kralı, Habibullah Han’ın o sabah çadırında, tabancayla öldürülmüş olarak bulunması üzerine yerine geçen oğlu Emanullah Han, bağımsızlığını, İngiliz Hindistan genel valisine yazdığı bir mektupla resmen ve tek taraflı olarak ilan etmiştir. Ancak bu durum, yeni bir İngiliz-Afgan savaşına neden olmuştur. Bir süre sonra İngilizler tekrar yenilince, İngilizler Afganistan’a bağımsızlığını vermek zorunlu kalmışlardır. Böylece Afganistan, 8 Ağustos 1919 tarihinde Ravalpindi Anlaşmasıyla bağımsızlığını kazanmış ve böylelikle XX. yüzyılın ilk bağımsız Müslüman devleti olmuştur. (3) Ezcümle, İngilizlerin XVIII. Yüzyılından beri devam eden Afganistan macerası bir daha geri dönmemek üzere bitmiştir. 

Sovyetler Birliği’nin, daha doğru bir deyişle Rusya’nın 1979-89 Afganistan işgalinin yine yenilgiyle sonuçlanmasından sonra, ‘Yeşil Kuşak’ kuramının mucidi ABD de Taliban karşısında yenilgiyi kabul etmek zorunda kalmıştır. Hem öyle böyle değil, 20 yıl sonra Trump yönetimi ‘Sonsuz Savaşlara Son Verme’ seçim vaadi çerçevesinde Taliban’la masaya oturup 29 Şubat 2020 tarihinde verilen ödünlere bakmaksızın anlaşma sağlamıştır. Bir kez daha görülmüştür ki, ABD yayılmacılığı Mao Zedong’un veciz ifadesiyle “Amerikan emperyalizmi kâğıttan kaplandır” özdeyişini doğrulamıştır.  Mao bu deyişi ilk kez 1946 yılında Amerikalı gazeteci Anna Luisie Strong’a verdiği röportajda kullanmıştır. “Kâğıttan Kaplan” sözü görünüşte güçlü ve yenilmez, ancak içi boş ve zayıf olan varlıklar için kullanılan eski bir Çin özdeyişidir. 

Küresel salgın sırasında AB(D)-İsrail birlikteliğin Türkiye’ye olan düşmanca tavrı bir an bile durmamıştır. Bu ortaklığın Avrupa’nın yaramaz çocuğu Yunanistan ve yine AB’nin haylaz çocuğu GKRK yanında yer almaları bu iki yerel gücü akıl almaz istemlerinin yolunu açmıştır. ABD’nin Türkiye’yi çevreleme politikası (Containment Policy) kapsamında Suriye PeKaKa’sını takviyesi devam ederken, ‘Defender Europe 2021’ tatbikatı bahanesiyle getirdiği birçok tank, helikopter, gemi ve zırhlı araçla birlikte silah ve mühimmatı Yunanistan’a hibe etme kararı almıştır. Bu cümleden olmak üzere, 110 adet Black Hawk, 25 adet Apache, 10 Adet Chinook helikopterleri ile Temmuz 2021 ayında ARC Endurance isimli kargo gemisiyle Texas Beaumont’tan 400 adet M1A2 Abrams tankı, M117 ve M2 A2 zırhlı muharebe aracı ile 1800 askeri araç sayılabilir.  Ayrıca fakirleşme pahasına Fransa’dan ilkini teslim aldıkları 18 adet Rafael savaş uçağı ile hava kuvvetlerini güçlendirdikleri de açık seçik görülmektedir. 

Lozan ve Paris anlaşmasıyla silahlardan ve askerden arındırılan Adalar Denizindeki askerisizleştirme kapsamındaki büyük adalar örneğin Midilli Adasına bir Mekanize Tümen, Limni Sakız, Sisam, İstanköy, Rodos, Adalarına birer Mekanize Tugay; Taşoz, Semendirek, Lipsi, Kelemez, Kos, Ahikerya, İncirli, Kerpe Adalarına birer Alay; İleriye, Batnoz, Bozbaba, İspara, İstanbulya, Meis, Sömbeki birer Tabur kuvvetle yığınak yapılmıştır. Ayrıca havaalanı da bulunan bu adalar yakın destek ve taarruz helikopterleriyle güçlendirilmiştir. Daha küçük adalara da karakol seviyesinde askeri birlikler konuşlandırılmıştır. (4)

ABD’nin Dedeağaç ile birlikte Kavala, Selanik, Larisa, Stefanoviç, Girit üslerine de askeri yığınak yapılmasıyla birlikte, Yunanistan, Girit, GKRY’den İsrail’e kadar açık kalmayacak şekilde kanat oluşturup çevreleme yapmışlardır. Mart 2021 ayında Girit açıklarına gelen Eisenhower uçak gemisi, 22 savaş gemisi, denizaltılar ve beş binden fazla asker bu bölgede yerleşmiştir. (4) 

Küresel salgından bu yana oldukça zor bir dönemden geçen ülkemiz, başta ekonomik kriz olmak üzere, arkasından ciğerlerimizin yandığı yangınlar ülke insanında bir ümitsizlik hali yaratmıştır. Ormanlarımızı yakan PeKaKa’ya eğitimi veren Yunan ajanı Savvas Kalenderidis’i bir yere not etmekle beraber küresel ısınmayla ciddiyeti artan Türkiye, depremde olduğu gibi yangın kuşağında olduğunu nihayet görebilmiştir. Yaşanılan orman yangınlarıyla gıda üretiminde başat rol oynayan illerimizin yakılması ekonomi açıdan Türkiye’ye bilinçli bir biçimde bir darbe vurulduğu müşahede edilmektedir. Bir başka deyişle yine Türkiye provakatif eylemlerle hedef seçilerek iç çatışmaya hazır hale getirilmeye çalışılmış ve çalışılmaktadır.

Azerbaycan’la birlikte Türkiye, bir başka deyişle Türkiye Azerbaycan eklenmesi Türkistan ve Avrasya coğrafyasına açılan “kilit ülkeleri” konumundadırlar.  Bugün yaşadığımız iç karartıcı dönemi aşabilmenin tek yolu mücadelenin en ön cephesinde vatan savunmasında birleşmektir, sevgili okurlar, benden söylemesi.

Dipnotlar

(1) T 24, “Çuval olayı’nın perde arkası WikiLeaks’te”, 04 Nisan 2011; https://t24.com.tr/haber/cuval-olayinin-perde-arkasi-wikileakste,136878/Erişim Tarihi 06.08.2021/

(2) Esat Arslan, Yeni Türkiye Hikayesi İçin Bir Perspektif Değişimi Önerisi, Perspektif, 9 Nisan 2021; https://www.perspektif.online/yeni-turkiye-hikayesi-icin-bir-perspektif-degisimi-onerisi/ Erişim Tarihi 06.08.2021/

(3) Hüseyin Şeyhanlıoğlu, “18. Yüzyıldan Günümüze Kadar Afganistan’ın Jeostratejik Önemi” Avrasya Etüdleri, Sa. 34/2008-2, s.67

(4) Zahide Uçar, Türk Baharına Hazır Olun, Azim ve Karar, 04. 08.2021; https://azimvekarar.net/turk-baharina-hazir-olun/Erişim Tarihi 06.08.2021/ 

Yazar
Esat ARSLAN

Esat Arslan, İstanbul’da 15 Nisan 1947 tarihinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da; yükseköğrenimini Ankara’da tamamlayan Esat Arslan, Savunma Bilimleri, Kamu Yönetimi dallarında yüksek lisans; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi da... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen