Kendimiz Ettik Kendimiz Bulduk

Orhan Gâzî’nin Nîlüfer Hâtûn’dan doğma oğulları Süleyman ve Murâd, annelerinin ismine yaraşır biçimde, suda açan çiçekler misâli, Rûmeli’ne geçmişler; tez zamânda kollarını ötelere uzatarak fetih bahçemize güller serpmişlerdi. Bu iki kardeşden büyüğü, “Rûmeli Fâtihi” nâmıyla ebedîleşen Gâzî Süleyman Paşa, küçüğü de “Balkan Fâtihi” olarak gönlümüze taht kuran Murâd-ı Hudâvendigâr’dır. 

Tâlihsiz bir kazâ sonucu vakitsiz göçüp giden Süleymân’ın rûyâ ve hülyâlarını da hakîkat iklîmine dâhil eden Sultan Murâd, pek geniş Balkan coğrafyasıyla berâber Doğu Rûmeli’nin de fâtihi ve buradaki nice şehrin bânisidir. Kosova Sahrâsı’nda, kazandığı zaferin sevincine tebessüm etmeye dahî fırsat bulamadan hâince şehîd edilen Sultan Murâd-ı Hudâvendigâr, Balkanlar ve Rûmeli uğruna ödediğimiz bedelin en kıymetli ve bahâya gelmez kısmıdır.

Ruslar başta olmak üzere, Avrupalı devletlerin tahrîkleri sonucu, Balkan ve Rûmeli topraklarındaki Osmanlı tebaasından bir kısım Hristiyan unsurlar ayaklanma provaları yapmaya başladıklarında XIX. asrın yarısına yaklaşılıyordu. Yunan, Sırp, Ulah derken, bu furyadan Bulgarlar da nasîblenmek istediler. Onların sırtını sıvazlayan Rus ve Sırp elleri, aynı zamânda bize de silâh doğrultuyordu. 1876 yılındaki Birinci Meşrûtiyet hengâmesi içinde, Midhat Paşa’nın başını çektiği siyâsî hizbin hazırladığı psikolojik havada, târîhimizin en meş’ûm savaşlarından birine girdik. Gâzî Süleyman Paşa ile Sultan Murâd-ı Hudâvendigâr’ın kemiklerini sızlatan gelişmelerle Yeşilköy’e kadar gelen Rusları, biz değil, İngiliz tehdîdi durdurdu.

Ayastefanos adıyla kayıtlara giren andlaşma, bir ucu Adalar Denizi’ne açılan ve Makedonya’nın tamâmına yakın kısmını alan bir geniş Bulgaristan Prensliği’nin kurulduğunu ilân ediyordu. Menfaatlerinin Rusya’ya kaptırılmasından kaygıya düşen İngiltere, yanına öteki Avrupa devletlerini de alıp Berlin’de yeni bir andlaşma metni hazırladı. Bulgaristan’ın Akdeniz’le irtibâtını kesen Berlin Andlaşması, Osmanlı Devleti’ne bağlı ve merkezi Filibe olan Doğu Rûmeli Vilâyeti’nin kuruluşunu da kabûl ediyordu. Karadeniz sâhilindeki Burgaz’dan başlayarak, bu vilâyette Hasköy, Tatar Pazarcığı, İslimye, Yanbolu, Eski Zağra, Kırcaali şehir ve kasabaları yer alıyordu.

Zamân köprüsünün altından sular geçtikçe, üzerimize çullanan düşman tasallutu, çâre kaynaklarımızı iyice tüketti, 18 Kasım 1885 (10 Safer 1303) Çarşamba günü, Bulgaristan, tek taraflı bir beyânnâme yayınlayarak Doğu Rûmeli (Rûmeli-i Şarkî) Vilâyeti’ni ilhâk ettiğini bildirdi. Eski Zağra’nın Kızanlık (Kazanlık) beldesinde yetişen kırmızı güller, kan misâli yüreğimize düştü. Nîlüfer Hâtûn’un Bursa’daki türbesine daral geldi. Kıt’a cesâmetindeki bizim diyârların ortasında kurulan Edirne, 1885’de öksüz, yetim, buruk ve iflâh olmaz hislerin işgâline uğradı.

Rûmeli’ne ve Balkanlara fetih kanatları açarken ne kadar şendik. 1885 aynasında yüzümüzü tanımakta sıkıntıya düştük. Evlâd-ı Fâtihân, bükülü dizlerini doğrultamıyordu. Ne yapalım? Kendimiz ettik, kendimiz bulduk…

Yazar
Turgut GÜLER

1951 yılında Afyonkarahisâr’ın Sultandağı ilçe­sine bağlı Dort (bugünkü Doğancık) köyünde doğdu. Âilesi, 1959 Ocağında Aydın’ın Horsunlu kasabasına yerleşti. İlkokulu orada, Ortaokulu Kuyucak’da okudu. İki hafta kadar ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen