Yeşil Zihin Yapısı -The Green Mind Set-

İklim değişimi önlemek için;  insanlık,  doğrusal ekonomiden, döngüsel ekonomiye geçişin zihinsel dönüşüm çelişkisini yaşıyor. COP 26 da tüm hükümetler, şirketler, liderler, sivil toplum kuruluşları iklim değişimini 1.5 derece tutmak için söz veriyor ama tüm siyasetçiler, kendilerini destekleyen lobi şirketleri ile birlikte “ greenwashing” yapıyor. Climate Action Tracker (CAT) onları yakından izliyor.

Sürdürülebilir yaşam kültürü tasarımı, önce  zihinde başlar. Zihinsel yeşil dönüşüm hareketi, dünya da “moving from ego to eco” olarak tanımlanıyor. Tao dan Gaia’ya, derin ekoloji felsefesinden, iklim adaleti hareketine dünya dijital yeşil gençliği, gezegene sahip çıkıyor. Ekosentrik etik hukuk yaklaşımının yaygınlaşması sonucu, ekosistemlerin yaşayan bir organizma olarak kabul edilmesi ile ekokırım ve ekolojik borç hukuk kavramlarını referans alan iklim davaları, Paris iklim anlaşmasını dünya yeşil zihin yapısına sahip gençler için ortak bir davaya dönüştürdü. Akıllı-digital- yeşil teknolojiler –alternatif enerji kaynakları ve karbon-su ayak izini düşüren enerji verimlilik teknolojileri, hidrojen enerjisi, karbon yakalama ve depolama teknolojisi vb.- iklim değişimini önlemek için sürekli gelişiyor. Yeşil Teknolojinin iklim değişimini problemini çözmesi için CERN de ki gibi tüm dünya bilim adamları ve mühendisleri bir araya geldiğinde iklim değişimi 1.5 derecede tutulabilir. IPCC raporlarını dünya liderleri okuyor ama bilimsel ve teknik çözüm sürekli erteleniyor. Global mind set –zihin yapısı- problemi var. 

AB yeşil mutabakat döngüsel eylem planı ile ülkemiz, ab gümrük birliğinde olduğu için, birleşmiş milletler sürdürülebilir kalkınma amaçlarına göre yeniden yapılanması için son bir şansı var. Ülkemizde iklim değişimi kuraklık, susuzluk risklerini artırarak gıda güvenliğini açlık ve  piyasada arz güvenliği – gıda fiyatlarının çok yükselmesi- sınırlarına kadar getirmiştir. AB yeşil mutabakat “tarladan sofraya” tarım politikalarını uygulayamayan bir Türkiye yi ciddi bir gıda krizi bekliyor. Covid19 pandemisi; avm, plaza, köprü, otoyol, havalimanı gibi inşaat yatırımlarının getirdiği rant çılgınlığına son noktayı koydu. Great reset uyarısı yapan WEF izleyen gelişmiş ülkeler, ekonominin onarılması sürecinde ab ve abd merkez bankaları trilyonlarca dolar-euro destek paketi dağıtması enflasyonu pik yaptırdı. Döngüsel ekonomiye geçmek için iklim finansmanına ciddi kaynaklar ayıran gelişmiş ülkeler “the green new deal” ile düşük karbon ekonomisinde hızla yol alıyor. Sürdürülebilir tedarik zinciri kuruluyor. Ülkemizin sivil toplum kuruluşları ve özel şirketlerinin bazıları, BM sürdürülebilir kalkınma amaçlarını referans alarak, AB yeşil mutabakat döngüsel eylem planına göre yeniden yapılanıyor. Tuz gölü susuzluktan kururken, iklim değişimi ile ormanlar yanarken, Marmara denizi müsilajla kaplanırken, ilçeler sele kapılırken, ormanlar kesilirken, tarım arazileri boş kalırken sadece sorunun yaşandığı yörede yerel halk tepki göstermekte, direnmektedir. Ateş düştüğü yeri yakar, yaş kesen baş keser ama bu bozuk düzen değişmez ise iklim değişiminin yarattığı felaketleri çok yoğun yaşar milletimiz. Toplumsal Zihin yapımız kilitlendi. Akıl tutulması yaşıyoruz. Kalgançı çak çanları çalıyor.

Zihinsel yeşil dönüşüme başlamak için bizim özümüze dönmemiz gerek. 

Dr. ÜMRAL DEVECİ’nin Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı yayını DEDE KORKUT ANLATILARINDA DOĞA VE KÜLTÜR kitabı, sürdürülebilir yaşam kültürü tasarımında kritik bir bilimsel çalışmadır.

Söz konusu kitapdan sayfa 108 -109 alıntısı bize sürdürülebilir yaşam kültürünün kodlarını göstermektedir.

“Korkut Ata kitabından çıkardığımız sonuçlara göre, anlatılardaki yaşam biçiminin potlatch (sürdürülebilir yaşam felsefesi diye adlandırıyorum armağan kültürünü) yaşam biçimi olarak adlandırılır. Potlatch, doğaya ek yakın yaşam biçimidir ve bu yakınlık potlatch ın temelini oluşturan alışveriş düzeniyle ilgilidir. Çünkü doğanın tek başına ya da insan aracılığıyla artık üretmesinin bir anlamı yoktur. Artığın işlenerek artı değer, yani kazanım haline getirilmesi ise kültürel bir olaydır. Potlatch insanı doğayı taklit eder. Bu yaşam biçimine göre ilişkiler karşılıklı yükümlülüklere bağlıdır. Potlatch iki temel unsura sahiptir. Bunlardan birincisi zenginlikten kaynaklanan itibar ve anlam; ikincisi armağanların karşılığını kesinlikle iade etme eylemidir. Bu iki temel unsura uymayan bey, temsil ettiği topluluğuyla birlikte rezil olma, sahip olduğu zenginliğin kaynağını oluşturan otoriteyi yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Korkut Ata boylarında, soylarında, başı sıkışan bir beye, yiğide hem Dış Oğuz’daki, hem İç Oğuz’da ki beyler ve yiğitler yardıma koşar. Bu yardım, ölüme göze alarak yapılan bir yardımdır ve önce kimse kimseye yaptıklarının karşılığını vereceği konusunda bir söz vermez. Ancak başarıya ulaşılır ve bu başarı karşılığında bir kazanç elde edilirse bunların paylaşıldığı görülür. Bu sahneler hemen hemen tüm boylarda, soylarda görülür. Potlatch yaşam kültüründe beyler, toplumsal, politik, kültürel, ve dolaysıyla ekonomik gücü elinde tutar. Ama bu gücü kendi yararlarından çok, toplumun yararına kullanırlar. Potlatch yaşam kültürüne özgü toplumların ortak özelliklerinden birisi, yıllık gereksinimlerini şöyle ya da böyle karşıladıktan sonra kalanı kolektif bir biçimde şölenlerde tüketmektir. Potlatch yaşam biçiminin insanı derinden etkileyen temel kuralı, diğerlerini mutlu etmeye çalıştığınız zaman mutlu, mutsuz ettiğinizde ise mutsuz ettiğiniz şeklindedir.” 

Oğuz Adanır, Simülasyon Teorisini, Türk kültürüne uygulayarak yayınladığı Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış kitabında, eline bir anahtar alarak, birbiriyle bağlantılı kapıları ardınca açmıştır. Oğuz Adanır*, potlatch kültüründen beslenen özgün kuram ve modeli üzerinden hareket ederek söylediği doğrular, uçup gitmek yerine birbiri üzerine eklemlenmiştir. Tarih bilincine sahip olmadan gelecek şekillendirilemez. Hezarfen Biruni izinde giden, hezarfen Oğuz Adanır; yeşil zihniyet dönüşüm liderliğinin “milli” burjuvazide olduğunun altını çizerek, tarihe not düşmüştür. T.C. Atatürk devrimlerine sahip çıkmayan “milli burjuvazimiz” AB gümrük birliği yeşil mutabakat revizyonunda  rolünü yerine getiremez ise yaygınlaşan ortadoğu yobaz tarikat zihin yapısında tarihden silinebiliriz. Bölgemiz iklim değişiminde en yoğun felaketleri yaşayacak. Sorunları çözmek için, dünya da ki tüm bilgi kaynaklarına  ulaşmak kolaydır. Ergin Yıldızoğlu* gibi dünya da ki gelişmeleri yakından izleyen düşünürlerin yazılarını okuyarak, dünyanın geleceği hakkında genel bir fikir sahibi olabiliriz.

LİNK   COP 26 BİTTİ YOLA DEVAM

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ergin-yildizoglu/cop-26-bitti-yola-devam-1884764

“Küresel ısınma araştırmaları alanının en güvenilir kurumlarından Climate Action Tracker (CAT), devletlerin verdikleri sözleri, alınan önlemleri izliyor. 

CAT’ın, COP26 sırasında açıkladığı bir çalışmanın bulguları, ülkeler, bugün CO2 ve metan gazı emisyonlarını azaltmak için izledikleri politikalarla yetinirlerse küresel ısınmanın 2100’e kadar 2.7 ºC düzeyine tırmanacağını gösteriyor.”

İsmail Kitapçı’nın GÖSTERİŞÇİ TÜKETİM ÖRNEĞİ OLARAK POTLAÇ KÜLTÜRÜ VE GÜNÜMÜZÜN KÜRESEL KAPİTALİST DÜNYASINDAKİ YANSIMALARI makalesinden bir alıntı ile Sürdürülebilir Yaşam Kültürü tasarımında yeşil zihin yapısına sahip olmanın önemini vurgulamak isterim. Tasası olanın tasarımı olur. 

“Küresel kapitalist dünyada gösterişçi tüketim açısından bazı yansımaları günümüzün post modern toplumunda da görülmektedir. Nasreddin Hoca’nın “ye kürküm ye” saptaması güncelliğini korumaktadır. Aynı zamanda komşunun tabağının komşuya iade edilirken boş verilmemesi potlaç kültürünün en önemli yansımalarından biridir. Günümüzdeki köy düğünlerindeki takılar, altın ve para takılması, ölümden sonra sofra kurmak, helva vermek vb. potlacın bir yansıması olarak görülebilir. Aynı şekilde tek tanrılı dinlerdeki armağan ekonomisi; bağışta bulunmak, zekat vermek gibi uygulamalarla post modern toplumda da sürdürülmektedir. Aynı zamanda kapitalizm ile gelişen kentleşme ile burjuvalar da başka bir biçime dönüşmüşlerdir. Zenginlikler bankalarda veya mal ve mülklerde saklanmakta ve biriktirilmektedir. Finansallaşma çağında bankadan aldığı kredi borcunun stresini her gün taşıyarak ortaya çıkan zenginlik biçimleri de günümüzün post modern gösterişçi tüketimin farklı bir biçime dönüştüğünü göstermektedir……Bu noktada günümüz küresel kapitalist dünyasında potlaç kültürünün manevi özelliklerinin geri planda kalması gelir farklılıklarının daha çok artmasına ve toplumsal mutlulukların azalmasına neden olmaktadır. Zenginlik algısı maddi zenginlikle sınırlı kalmaktadır. Böyle doğrusal iktisadi anlayış parayı sadece bir araç olarak gören hedonisttik ve narsisistik tarzdaki insan profillerini artırmakta ve tükettikçe en sonunda kendini tüketen insanların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Sadece maddi bir hayat üzerine kurulu doğrusal iktisadi düzen ve her şeye sahip olma duygusu insanı yalnızlaştırmakta ve ruhsuzlaştırmaktadır. Potlaç kültürü açısından söyleyecek olursak post modern insanın bu lanetten kurtulması sürdürülebilir yaşam kültürü ile sağlanacaktır. Aksi takdirde Sombart’ın ifadesiyle “açlığın yoksulları ezmesi gibi; gösterişçi yaşama tutkusu da zenginleri  iklim değişimi  ile ezecektir”

Dünya ki %1 üst gelir grubunun karbon-su ayak izlerine bakınız.

https://tr.euronews.com/2020/09/21/karbon-emisyonu-dunyan-n-en-zengin-yuzde-1-i-en-yoksul-yuzde-50-den-iki-kat-fazla-sorumlu

Yeni yapılan bir araştırma, 1990’dan 2015’e kadar olan süreçte karbondioksit emisyonlarının yüzde 60 arttığını, ancak en zengin yüzde 1’in emisyonlarındaki artışın, en yoksul yüzde 50’nin yarattığı artıştan yaklaşık 3 kat daha fazla olduğunu ortaya koydu. Araştırmayı yürüten Oxfam ve Stockholm Çevre Enstitüsü ayrıca aşırı tüketimin ve zengin dünyanın yüksek karbonlu taşımacılığa bağımlılığının dünyanın “karbon bütçesini” tükettiği konusunda uyardı. Oxfam, zenginlerin yoksullardan daha fazla karbondioksit yaymasına izin vermenin haksızlık olduğunu savunuyor. Dünya yenilenebilir enerjiye doğru ilerlerken ve fosil yakıtları kullanımdan kaldırırken bu geçiş sırasında emisyonların yoksul insanların temel olanaklara erişimini iyileştirmek için kullanılması daha iyi olacağını belirtiyor.Oxfam International’ın politika başkanı Tim Gore “Mümkün olan en iyi ve ahlaki olarak en savunulabilir amaç, tüm insanlığın sürdürülebilir bir yaşam sürmesi. Ancak karbon bütçesi, zaten zengin olanlar tarafından daha zengin olmak için kullanıldı” dedi. Gore, zengin ülkelerdeki insanların SUV’lar gibi yüksek emisyonlu araçları kullanma ve daha fazla uçuş yapma eğilimleriyle birlikte, taşımacılığın emisyonlardaki artışın itici güçlerinden biri olduğuna işaret etti. Oxfam, yatırımları düşük karbonlu alternatiflere yönlendirmek ve yoksulların durumunu iyileştirmek için, sık uçan yolcu vergisi gibi yüksek karbonlu lüksler için fazladan vergi istiyor. Gore, “Bu, yılda bir aile tatili yapan insanlarla ilgili değil, ancak her ay uzun mesafeli uçuşlar yapan oldukça küçük bir grup insanla ilgili” dedi.

Sürdürülebilir yaşam kültürü tasarımı için, yeşil zihinsel dönüşüm bu nedenle hayati bir konudur… 

Bireysel olarak Su ve karbon ayak izlerinizi azaltdığınızda Tuva dostu olursunuz. 

Tuva  müziğini dinlediğinizde, Richard Feynman gibi siz de Tuva  dostu olursunuz. 

Tuva dostu ; yeşil zihin yapısına sahip, doğaya saygı duyan ve iklim adaleti için tavır alan kişi demektir.

Sanat ile yeşil zihinsel dönüşüm başlar, Tuva bilim kurgu öykülerim bu düşünce ile egüncelerimde yer almıştır. İleri sanat dönüşümünün sürdürülebilir yaşam kültürü tasarıma etkisi açıktır.

Korkut ATA kitabı sürdürülebilir yaşam kültürü el kitabı olarak sadece Türk Dünyası için değil, tüm dünya için zihinsel yeşil dönüşüm kıvılcımlarını yakabilir.

Kutadgu Bilig den referans aldığımız yönetişim ilkeleri KÖNİ, UZ, TÜZ, KİŞİ ise Biruni-AKI Evren ekosisteminde, döngüsel ekonomiye zihinsel geçişi sağlar. Hezarfen  Bîrûnî’nin “insan-gereksinim-uygarlık” görüşüne dayalı “uygarlık teorisi”ni oluşturan unsurlar, sosyo-ekonomik bilimleri oluşturan temel kavramların unsurlarını oluşturduğundan Bîrûnî, ekonomi başta olmak üzere sosyal bilimlerin de öncü kurucusudur. 

PROF.DR. AHMET KALA’ nın AHİ KÜMELENME MODELİNE GÖRE ANADOLU SANAYİ DEVRİMİ kitabında diyor ki

“Biruni uygarlık teorisini sosyo-ekonomik bir organizasyona dönüştüren Hezarfen AKI Evren “Kümelenme teorisi ve modeli”ni üretime uygulayarak Anadolu sanayi devrimini başlatmış, bu devrim tüm dünyaya yayılmış, sonuçta dünyada fakir ve zengin sınıfın yanında ilk kez “orta sınıf” gelişerek ortaya çıkmıştı. Gereksinimin karşılanması için hem bilimin hem mesleklerin gelişiminde etkin olan kurumsal gelişim ise “hukuk kurumu” ile “vakıf kurumu/vakıf işletmeler” olmuştur. Hukuk kurumu Bîrûnî için çok önemlidir; çünkü Bîrûnî’ye göre insanlar, maddi ve manevi gereksinimini karşılamak için sosyo-ekonomik ilkeler koyarak birlikte yaşamalıdır. Selçuklular, geliştirdikleri vakıf kurumu aracılığıyla hem mektep, medrese inşa etmiş hem de talebelere, hocalara ve âlimlere maaş desteği vererek eğitim ve bilimin gelişiminde en önemli kurumsal desteği sağlamıştır. Mesleki alanda da vakıfların inşa ettikleri kervan saraylar, çarşılar, dükkanlar ve hanlar, meslek sahiplerine iş kurmak ve üretmek için önemli bir altyapı sunmuştur. İnsanların maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayarak saadete erdiği bu “uygarlık teorisi” ile Orta Asya’da  Türklerin öncülüğünde yaşanan tarım ve ticaret devriminin sonuçlarını bilimsel bir derinlikle değerlendiren, helal-vergisi ödenmiş- kazancı ve yardımlaşmayı överek iktisadi-sosyal gelişime çok önemli katkılar sağlayan  “Unesco  tarafından evrensel DEHA” ilan edilen Hezarfen Biruni yi yeniden keşfetmemiz gerek, AKI Evren gibi… Artık ne amerikan ne ingiliz ne alman ne de fransız düşünürlerin söyleyebileceği tek söz yok, sürdürülebilir yaşam kültürü tasarımı hakkında. Ne rus, ne de çin komünist partisi de iklim değişimini önlemek için ekolojik okur yazar gençliğe destek olabilir. 

Birleşmiş Milletler sürdürülebilir kalkınma amaçlarına göre KÖNİ, UZ, TÜZ, KİŞİ yönetişim ilkelerinde bir araya gelen düşünürler #karezCanal2050 uzgörüsünde düşüncelerini paylaşabilirler. 2500 yıl önce açılan bir mühendislik harikası olan karez kanallarından akan yer altı suları Turfan da bağları hala sulamaktadır. Okumak yaydır. Yazmak ise ok.

Kırmızılar sanal düşünce ağı –digital think tank- gibi binlerce sosyal medya yayını ve yüzbinlerce düşüncelerini yayınlayan düşünür* var. Araştıran herkes doğru bilgi kanallarına ulaşabilir. Bilgi kirliliğinin yarattığı bozuk düzen değişmez ise iklim değişir. 

Şimdi yeşil zihinsel dönüşüm zamanı. Üzüm üzüme baka baka yeşerir. Yaş kesen, baş keser. Su gibi aziz ol. Ata sözlerimize kulak verip, Allı turna türküsü söylediğimizde iklim değişimini önleyebiliriz. Yoksa kalgançı çak gelecek.

TUVA DOSTU CAHİT GÜNAYDIN #karezCanal2050 

                                           https://twitter.com/chtgnydn

Yazar
Cahit GÜNAYDIN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen