Rusya Federasyonu, Türkiye’yi Enerji Merkezi Yapmasının Arkaplanı ve ABD 

 

Ne dersiniz? Sizce Türkiye’nin bir enerji arzı merkezi olması stratejik müttefikimiz ABD’nin işine gelir mi? Hiç yorum yapmadan söyleyelim. Hiç kuşkunuz olmasın, gelmez. Başlangıçtan itibaren Akdeniz’in Türk gölü olması, Garp Ocaklarına para ödeyerek giriş yapmasından bu yana Batı dolayısıyla ABD Türkleri hiç sevmez. Büyük Tarihçi merhum Prof.Dr. Halil İnalcık’ın aşağıda önemle belirttiği gibi şu nedenle sevmez: 

“Yanılmayalım, stratejik bakımdan dünyanın en nazik bölgesinde bulunan Türkiye, dünya milletleri arasında yalnız bir ülkedir, tarihten gelen dinmez bir husumetin hedefi olmuştur, olmaktadır. Bu tarihin bize bıraktığı alın yazısıdır.” (1)   

Peki öte yandan Putin’i nasıl değerlendirelim? Putin tarafından seslendirilen bu meydan okumalar de hiç de öyle yalap şap söylenmiş sözler değildir. Son derece iyi düşünülmüş, önü arkası iyi hesaplanmış, üzerinde çalışılmış, eğrisi yanlışı görülmüş doğru bir deyişle tekemmül etmiş bir çalışma olduğu hemen ilk bakışta anlaşılmaktadır. Yani? Yanisi şu: ABD-RF enerji savaşımında Putin Türkiye’yi de yanına alarak belki de NATO’nun çatırdamasına da neden olabilecek etraflı bir çalışmayı ortaya koymuştur. Yapılmış olan eskilerin deyimiyle “Efradını cami, ağyarını mâni” bir çalışmadır. Bu deyim, tabiri caizse ya da deyim yerindeyse, III. Roma Osmanlı Devleti’ne Roma İmparatorluğundan tevarüs eden bir yönetsel ilkedir, Latince karşılığı da ‘omni et solis definitum’dur. Kısacası konuyu ne bir eksik ne de bir fazla, meseleyi tam olarak ortaya koymak demektir. Ortaya konulanda olması gereken tüm özellikleri bir araya getirip, onda olmayan diğer özellikleri dışarıda bırakmak demektir, ki, Putin tarafından bütünüyle bu yapılmıştır. Anımsamakta yarar var, Moskova’da düzenlenen 2022 Rus Enerji Haftasını. Ne demişti? RF Devlet Başkanı Vladimir Putin? Türkiye’yi bir enerji merkezine çevirmek istediklerini, Avrupa’ya da dönerek Türkiye üzerinden doğalgaz tedarik edebileceklerini. Batı kamuoyu bu şekilde yakın gelecekte Türkiye’nin Avrupa’nın en büyük doğal gaz merkezi olabileceğini öğrenmişti. Bana kalırsa, o konuşmayı bir kez daha hatırlamak da yarar var. Putin’in ağzından dökülen Batılı çok uluslu şirketlere meydan okumalarını birebir çevirdiğinizde zaten durum son derece açık bir biçimde görülmektedir. Bu arada Çin’le de birlikte hareket edebileceklerini ortaya koyması ayrıca not edilecek bir husustur: (2) 

“Batılı şirketlerle 2025 yılına kadar çalışmayı düşünmüyoruz. Yerli üretim devam edecek. Bu sektörde %80 imalat bize ait. Batılı şirketlerin aptallıkları bize kafa tutmak oldu. Rusya Pazarı artık onlara kapalı! İşleri bitti. Bizim ürettiğimiz gaz (Doğal Gaz) satışı kesinlikle yapılacak! Dünya pazarları artık TÜRK AKIM PROJESİ’ ne yönelecekler. Sadece TÜRKİYE’YE GAZ VERECEĞİZ. TÜRK AKIM PROJESİ’ ne tam destek veriyorum. 14 milyar metre küp gazı ‘Mavi Marmara Akımı’na aktaracağım. Batılılar şimdi onlar düşünsün! Elimdeki tüm gazı Baltık Denizi dibinden Karadeniz’e taşıyacağım. Batı bir şey isteyecekse artık muhatapları “TÜRKİYE”. Artık kim gaz istiyorsa gidip Türkiye’den alacak! Türkiye artık Avrupa’nın en büyük doğal gaz merkezi olacak. Benim için sorun yok. Bu kış hepsini göreceğiz! Neler olacak!!..Teslimat ve ödemeler için, uluslararası para birini tanımıyorum. Bize kendi para birimimizle ödeme yapılacak. RUBLE ile. Taşımada yardımcı olacak Çin için ise Yuhan’la ödeme olacak. Benden gaz isteyen RUBLE ÖDEYECEK!!..O kadar.”

Bu arada yeri gelmişken söyleyelim, Putin ‘in Türkiye’yi enerji arz merkezi olarak seçerken öyle üstenci bir tavır içerisinde değil, aksine Türkiye’nin yapmış olduğu önermeyi kabul etmesinden dolayı olumlu bir tutum içerisinde olduğunu da söylemek gerekmektedir. Diğer bir deyişle Putin’in yapmış olduğu öneri Türkiye’ye bir altın tepsi içerisinde sunulmamıştır. Bu Türkiye’nin üretmiş olduğu kararların Ankara merkezli oluşu ve akilane duruşunun eseridir. Bu bir başarıdır, başarı da hiçbir zaman altın tepside sunulmamıştır, sunulmamaktadır. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin çizmiş olduğu görüntünün en önemli parametrelerinden birisi de, Rusya nüfusunun % 8,7’sini (12 milyon) çeşitli Türk toplulukları oluşturmuş olmasıdır.  Bu nüfusun 2/3’si (8 milyon) İdil-Ural bölgesinde, 1/6’i (2 milyon) Sibirya ve Uzakdoğu’da, 1/7’i de Kafkasya ve Aşağı İdil bölgesinde yaşamaktadır. Rusya Devlet İstatistik Komitesi (Goskomstat)’nin verilerine göre Rusya’da 40 ayrı Türk topluluğu bulunmaktadır. RF içinde yer alan 21 özerk cumhuriyetten 7 tanesi (Türk Konseyi toplantılarına Putin’in izini ile katılan Tataristan, Başkurdistan, Çuvaşistan, Saha (Yakutistan), Tuva, Hakasya ve Altay cumhuriyetleri) bazı Türk toplulukları adına oluşturulmuştur. İki tanesine de Çerkez toplulukları ile ortak cumhuriyet (Karaçay-Çerkez ve Kabardino-Balkar) kurulmuştur. (3)

Ayrıca RF’nın Türkiye ile birlikte hareket etmesini gerekli kılan kendi sınırları içerisindeki Kafkasya ve Sibirya’daki özerk yapılarda bazı rahatsızlıklar bulunmuş olmasıdır. Malum aslına bakarsanız tüm Rus halkı, Ukrayna savaşına son derece mesafeli durmakta, hatta savaştan endişe ve kaygı duyduğunu ortaya koymaktadır.  Çok açık bir şekilde görülmektedir ki, ilan edilen kısmi seferberlik nedeniyle bir milyonun üzerinde Rus vatandaşının ülkeden ayrılması da moralleri bayağı bozmuş vaziyettedir. Daha doğru bir ifadeyle Rus kökenli erkeklerin savaşa bulaşmamak için seferberlikten kaçmaları nedeniyle bu sefer Putin Yönetimi Kafkasya ve Sibirya’dan Türk Müslüman kökenli Rus vatandaşlardan asker toplamak zorunda kalmaktadır. Asker olan Rus asıllılar ayda 3.000 ABD Doları kazanırken, Sibirya ve Kafkasya’da ise bu maaşlar 200-300 ABD Dolarına kadar inmektedir. Savaşta ölen ve yaralananların ailelerine yapılan kısmi yardımlar ile Ramazan ayında erzak göndermek artık günü kurtarmamaktadır. Bu durum gerçekten de sosyal medyada seslendirilmeye başlanılmıştır. Örneğin Kafkas Vakfı’nın 7 Ekim 2022 tarihinde düzenlemiş olduğu “Seferberlik Sonrası Kafkasya” başlıklı çevrimiçi konferansta konuşan Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Başbakan Ahmed Zakayev asker almalarla ilgili olarak RF yönetimine karşı bayağı bir sesini yükselterek Ukrayna’ya savaşa gitmeme çağrısında bulunmuştur. (4)

“Bu bize Rabbimizden verilen bir fırsat. Özgür Kafkas Devleti kurmak gibi bir fırsat belki bir daha olmayacak. Kimse Rusya tarafında Ukrayna’ya savaşa gitmemeli. Tam tersine Ukrayna’ya destek vermeliyiz. Hem de özgür Kafkasya devletini kurmak için mücadele vermeliyiz” demiştir. (4) 

Malum Çeçen halkının kendi kaderini tayin etme hakkına dayanarak Cahar Dudayev liderliğindeki Çeçen Halkının Ulusal Kongresi tarafından 25 Kasım 1990’da kabul edilen Çeçenistan (Noxçiyçö) Devlet Egemenliği Bildirgesi’ ve 12 Mart 1992’de SSCB’nin çöküşünden sonra Çeçen İçkerya Cumhuriyeti bağımsızlığı ilan edilmiştir. (5) Ancak RF kendi sınırları içerisinde belirlediği İçkerya Çeçen Cumhuriyeti’ne 1999-2000 yıllarındaki ilk müdahale ettiği yerlerden biri olmuştur. Müdahale eden RF Ordusunda Ukrayna kökenli askerlerin de müdahil olduğu kanlı savaş sonrası bölge, Çeçen İçkerya Cumhuriyeti olarak Rusya Federasyonu’na bağlanmıştır. Başbakan Ahmet Zakayev’in çağrısından güç alan Ukrayna Parlamentosu Yüksek Rada 287 milletvekilinin oyu ile 12 Ekim 2022 tarihinde “Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’nin Rusya Federasyonu tarafından geçici olarak işgal edilen toprak olarak tanınması ve Çeçen halkının soykırımının kınanması ile ilgili” başlıklı karar tasarısı onaylamıştır.(6)

Karar tasarısına eklenen notta, “Ukrayna Parlamentosu Çeçen halkının bağımsızlık arzusunu destekliyor. Ayrıca soykırım dahil Moskova’nın Çeçen halkına karşı işlediği uluslararası suçları kınıyor” ifadeleri kullanmıştır. Burada Putin’i kızdıracak hatta küplere bindirecek ifadenin Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’nin “Rusya tarafından geçici şekilde işgal edilmiş” olarak tanınmasıdır. (6) 

Şimdi bir de ABD cephesine bakalım. Bu durum ABD Demokrat Partisi içindeki en ünlü Washington “şahinlerinden” biri ve 15 Temmuz 2016 FETÖ darbesi öncesi FETÖ kanalıyla sık sık Türkiye’ye gelen Michael Rubin, National Interest’teki 3 Ekim 2022 tarihli “ABD, Kuzey Akım 1 ve 2’de yaptığı gibi Türk Akımını da patlatmalı” başlıklı yazısında açıkça Türkiye’ye meydan okumuştur.(7) Söz konusu makale Atina Haberleri(Athen News)  sitesinde de yayınlanmıştır. Kuşkusuz, Michael Rubin uzun yıllardır Demokrat Partisi’nin dış politikasının şekillenmesine yardımcı olduğu gibi, ayrıca ABD’li karar alıcılarla ve ABD istihbarat servislerine doğrudan erişimi olan National Interest web sitesi bağlantıları nedeniyle ABD yönetiminin üst kademelerine kadar nüfuz etmektedir. Rubin açıkça bir önemli konuyu da yazmış olduğu bu makalesinde açıkça itiraf etmektedir. Bunlardan birincisi Kuzey Akım -1 Projesine yapılan sabotajlarda ABD’nin etkin bir rol aldığını zımnen, Kuzey Akım -2 projesini de âtıl bırakılmasında önemli roller üstlendiğini açıkça kabul etmektedir. Durum böyle olmakla birlikte Rubin, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden kısa bir süre sonra, Biden yönetiminin, görünüşte Dışişleri Bakanlığı’nın ekonomik olmadığı gerekçesiyle Trump’ın taahhüt ettiği Doğu Akdeniz (EastMed) boru hattını projesini de iptal etmesini eleştirmektedir. Rubin ayrıca gaz ve petrolün Avrupa’ya geçişiyle gelirlerini ikiye katlayacaklarıyla övünen Türkiye’nin ironik olarak, bunun Rus hidrokarbon yatırımlarını aklayarak, Azerbaycan diktatörlüğünü destekleyerek ve İran’ı güçlendirerek yapmayı planlamasına kamuoyunun dikkatini çekmeye özel bir itina göstermektedir. Micheal Rubin yazmış olduğu bu önemli makalesiyle bir şekilde sadece Biden yönetimini hizaya çekmekle kalmıyor aynı zamanda ayar da vermeyi ihmal etmemektedir.

GKRY ile olan ABD ilişkileri de Rubin’in makalesinde şu şekilde yer almaktadır:

 “Exxon-Mobil Kıbrıs açıklarında önemli gaz rezervleri bulmaya devam ederken, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’ye Kıbrıs gazında söz hakkı verme çabaları iki nedenden dolayı ters etki yapmaktadır. Birincisi, Türkiye’nin denizcilik iddialarını ve Kuzey Kıbrıs’ı yasadışı işgalini meşrulaştırıyor. İkincisi ise, yasadışı toprak gasplarında inatçılığın gerçeklerden daha fazlası olduğuna işaret ederek Yunanistan’a karşı devam eden irredantizmi teşvik etmektedir.” (7)

Bu durum açıkça ifade edilmektedir ki, Türkiye’ye aba altından değil, Washington’dan beyzbol sopası gösterilmekle eşdeğer bir ifadeyi de betimlemektedir. Türkiye Cumhuriyeti daha Millî Mücadele döneminde TBMM Hükümeti kurulduğu günden bu yana tüm savaşımını hukuk tabanlı olarak icra etmiş ve etmektedir. Türk Barış Kuvvetleri Kıbrıs adasında soydaşlarını korumak amacıyla 11 Şubat 1959 tarihli Zürih Garanti antlaşması hükümlerine göre bulunmaktadır. Yasaldır. Türkiye’nin adada bulunması Nazi Almanya’sının Alsas-Loren üzerinde, Arjantin’in Falkland Adaları üzerinde, Yunanistan’ın Kuzey Makedonya üzerindeki iddiaları gibi bir irredantizm değildir. Malum irredantizm dil, gelenek, görenek ve çeşitli kültür değerleri bakımından bir birlik gösteren, daha önceden kendi coğrafi sınırları içerisindeki ana yurt dışında kalmış halkın yaşadığı toprakları ana yurt sınırları içine alması düşüncesidir. Türkiye hiçbir zaman bu tür maceraperest serüvenlere girişmemiştir, ancak hep yakıştırılmıştır. 

Türkiye’nin meselesi her ne şekilde olursa olsun, kanın durması ve dünyaya barış ve sükunun egemen olmasıdır. Ancak görünen odur ki, Ukrayna’da sivil halkın ölümü, evsiz barksız, ışıksız, her şeyden önemlisi ısıdan yoksun kalması, daha doğru bir deyişle Ukrayna’nın yerle bir olması AB(D)’nin temsil ettiği vahşi kapitalizmin egemen güçlerini hiç üzmediği gibi fazla da enterese etmemektedir. Aksine onlar Ukrayna üzerinden girdikleri savaşta RF’ne karşı hakimiyet kavgasını son mermisine kadar sürdürme çabasında olduklarını açık seçik ortada koymaktadırlar. Biden yönetimi, Putin’in Ukrayna topraklarında gücünün son damlasına kadar bitirmeyi düşlemektedir. Açıkça görülmektedir ki, ABD, Ukrayna halklarının akan kanı üzerinden eline geçirdiği bu fırsatı sonuna kadar kullanma ve dünyaya yeni bir ayar verme çabasında hız almadan devam edebileceği yer kürenin her tarafından hissedilebileceği de özümsenmektedir, sevgili okurlar. 

,

Dipnotlar

(1) https://bilgiveguc.blogspot.com/2015/01/bati-turkleri-neden-sevmez.html

(2) Emre Gürkan Abay, Rusya Devlet Başkanı Putin: Rusya kışın dahil Avrupa’ya enerji sevkiyatına hazır, top onların sahasında, Anadolu Ajansı, 12.10.2022; https://www.aa.com.tr/tr/dunya/rusya-devlet-baskani-putin-rusya-kisin-dahil-avrupa-ya-enerji-sevkiyatina-hazir-top-onlarin-sahasinda/27094707Erişim Tarihi 16.10.2022/  

(3) Ali Yiğit, Rusya Federasyonu’nda Yaşayan Türk Topluluklarının Anadillerini Kullanma Oranlarındaki Bölgesel Farklılıklar, e-Journal of New World Sciences Academy NWSA-Nature Sciences, 4A0047, 7, (2), pp. 16-34;https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/111990/Erişim Tarihi 23.10.2022/

(4) https://qha.com.tr/haberler/politika/cecen-lider-zakayev-den-kafkas-halkina-cagri-ukrayna-destek-vermeliyiz/448241/Erişim Tarihi 23.10.2022/

(5) https://www.yeniakit.com.tr/haber/putin-kuplere-binecek-ukrayna-cecenistanin-bagimsizligini-resmen-1700189.html/Erişim Tarihi 23.10.2022/

(6) Meiramgul Kussainova,   Ukrayna, İçkerya Çeçen Cumhuriyeti’ni “Rusya tarafından geçici olarak işgal edilmiş” tanıdı, Anadolu Ajansı, 18.10.2022; https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ukrayna-ickerya-cecen-cumhuriyetini-rusya-tarafindan-gecici-olarak-isgal-edilmis-tanidi/2714728/ Erişim Tarihi 23.10.2022/

(7) M. Rubin,  “The US should blow up the Turkish Stream just like they did with Nord Stream 1 and 2”, Athen News,  October 3, 2022; https://en.rua.gr/2022/10/03/m-rubin-the-us-should-blow-up-the-turkish-stream-just-like-they-did-with-nord-stream-1-and-2/Erişim Tarihi 23.10.2022/

Yazar
Esat ARSLAN

Esat Arslan, İstanbul’da 15 Nisan 1947 tarihinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da; yükseköğrenimini Ankara’da tamamlayan Esat Arslan, Savunma Bilimleri, Kamu Yönetimi dallarında yüksek lisans; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi da... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen