İstiklal ‘de “Vahşi Katliam”ın Yanıtı: “Pençe Kılıç Hava Harekâtı”

 

“Pera’nın Büyük Caddesi” anlamına gelen “Grande Rue de Pera” Taksim Meydanı ile Tünel arasında uzanır,Taksim açılımı Fransız Büyükelçiliği ile başlamaktadır, bilirsiniz. Cumhuriyet ile birlikte bölgedeki elçiliklerin Ankara’ya taşınması sonrası, cadde üzerinde civarındaki kordiplomatik yerleşim Konsolosluk seviyesine düşürülmüştür.  Osmanlı Devleti’nden miras bu caddenin adı 1927 yılına kadar teba-yı Osmani tarafından “Cadde-i Kebir” olarak bilinir öyle terennüm edilirdi, neredeyse büyük devletlerin elçilik, orta elçilik ve büyükelçilikleri bu büyük caddenin üstünde ve civarında bulunurdu. Bizans’ın bir mahallesi olan, sözcük anlamı armutluk olarak anılan Pera, tarihi önemini bir Ceneviz kolonisi olarak kazanmıştır. Osmanlı’nın eline geçince bu durum değişmeksizin devam etmiştir. Osmanlılar sur içindeki birkaç Latin Katolik kilisesini buraya gönderirken, yabancı elçiliklere de bina yapmaları için araziler vermiştir. Böylece “Grand Rue de Pera” mimari ve demografik özellikleri ile hayat tarzı açısından Devlet-i Seniyenin en “Batılı” yüzü olmuştur. (1) 1927 senesine kadar “Cadde-i Kebir” olarak bilinen bu caddenin adı “İstiklal Caddesi” yazılı tabelasının takılmasıyla “Cadde-i Kebir’den ‘İstiklal’e dönüşmüştür. 

Adıyla müsemma, Cumhuriyete tevarüs eden miras 1 Mayıs olayları, direnişler, karşı koymalar bu cadde üzerinde yapıla gelmiştir. Neden? Ülke çapında hatta bazen dünya çapında ses getirmiştir de ondan. Örneğin, 6/7 Eylül hadiseleri, Cumartesi anneleri, 2003 İstanbul Saldırılarının hedefi olarak da seçilmiştir. 15 Kasım 2003 tarihinde Tünel ve Şişli’deki iki sinagog saldırısından beş gün sonra Birleşik Krallığın Galatasaray’daki Başkonsolosluğu hedef olarak seçilmiştir. Uzunluğu iki kilometreye ulaşan ve eni yer yer 15 metreye kadar daralan “Grand Vie Kanyonu” terör için ses getiren bir hedef olmuştur. 2003’deki saldırıyı El Kaidenin Türkiye yapılanması üstlenmişti, anımsadınız, kuşkusuz. 13 Kasım 2022 Pazar günü İstiklal Caddesi’nde hepimizi derinden üzen vahşi bir katliam yaşandı.

Terörün en belirgin özelliklerinden biridir, halkı korku ve dehşete sevk etmek. Başlangıçtan beri söylüyoruz, söylemeye de devam ediyoruz. Türkiye Ukrayna Savaşının başladığı 24 Şubattan bu yana savaşla, savaş koşulları ile yüz yüze, burun buruna. Arada sadece çırpınışlarıyla Karadeniz var. İstiklal caddesindeki vahşi katliamın, Ukrayna’da sivil masum halkı hedef alan saldırılardan hiçbir farkı yok. Yapılan, sadece vahşi bir katliam değil aynı zamanda insanlığa karşı bir suçun da işlenmiş olduğunu bütün dış mahfillerde haykıralım, söyleyelim. Ortadoğu coğrafyasındaki tüm olaylar, bir meydan okuma ve ona karşı verilen bir yanıtlama ile devam emektedir, adı konulmamış bir ilke ile. Ancak Türkiye güçlü bir ülkedir, yapılanlara misliyle mukabele eder. Üzülerek ifade etmek gerekir ki, bu yanıtlama da ABD desteğindeki “Suriye PeKaKası”nın bir cevabı niteliğindedir. Anımsanılacağı üzere, Ekim ayının başında Millî İstihbarat Teşkilâtı(MİT) tarafından Suriye’nin kuzeyindeki Aynularap bölgesinde düzenlenen operasyonla PeKaKa/YPG’nin sözde Kobani genel sorumlusu “Koçero Batman/Koçer Amed”kod adlı Hasan Demertaş, etkisiz hale getirilmişti. Terör örgütüne 2001’de katılan Demertaş, güvenlik güçlerine karşı Hakkâri ve Tunceli kırsalı ile Zagros bölgesinde uzun yıllar faaliyet yürütmüştür. 2012’de sözde Dersim Ali Boğazı bölge sorumlusu olan Demertaş’ın 2014’te Irak’ın kuzeyindeki Metina’ya geçtiği, 2016’da Suriye’nin kuzeyinde sözde PeKaKa/YPG Cerablus sorumlusu, 2019’da sözde Kobani mevzilendirme sorumlusu olarak faaliyette bulunmuştur. MİT tarafından etkisiz hale getirilen Demertaş’ın, “Suriye PeKaKası” adına Suriye’nin kuzeyindeki Münbiç’te ABD’li yetkililerle temaslarda bulunduğu gibi, 2020’den itibaren sözde Kobani bölgesi genel sorumlusu olarak, bu süre içerisinde Türkiye sınır hattındaki güvenlik güçlerine yönelik eylemlerin talimatını verdiği ve bu eylemleri yönettiği tespit edilmiştir. (2) Daha açık bir ifadeyle söyleyelim eli kanlı bir katildir. Aynı zamanda bir savcının katili olarak da aranmaktaydı. 2011 yılında, Tunceli/Ovacık Cumhuriyet Savcısı Murat Uzun ve sivil bir taksicinin şehit edilmesi eylemlerine bizzat katılması dolayısıyla hakkında yakalama kararı bulunan Hasan Demirtaş, bu nedenle MİT tarafından hedef listesine alınmıştı. (2)

İstiklal Caddesindeki bu menfur saldırı şaşırtıcı bir biçimde 27 Temmuz 2008 tarihinde yapılan ‘Güngören Saldırısı’na çok benzemektedir. Karadenizlilerin yoğunlukta bulunduğu bir yer olan Güngören-Menderes caddesinde meydana gelen saldırıda 18 masum vatandaşımız şehit düşmüş ve 154 insanımız da yaralanmıştı. MİT, 14 yıl sonra, İstanbul’un Güngören ilçesinde 2008’de düzenlenen bombalı eylemin faillerinden terör örgütü PEKAKA mensubu Rüstem kod adlı Nüsret Tebiş’i de 29 Temmuz 2022 tarihinde Suriye’de etkisiz hale getirmiştir. (2) Burada iki şeyi önemle vurgulamak gerekir, birincisi İstiklal saldırısının faili ayrıntılı bir istihbarat çalışmasıyla neredeyse hemen ele geçirilmesi, ikincisi ise yapanın yanına kâr kalmayacak bir biçimde Güngören saldırısı failinin de titiz ve takipçi bir istihbaratla 14 yıl sonra ele geçirilmesidir. İstiklal Saldırısında önleyici istihbaratın geldiği boyutu göstermesi bakımından ne kadar önemli olduğu sadece bu yıla münhasır olmak üzere İçişleri Bakanı Soylu’nun önemle belirttiği gibi 200’ün üzerinde saldırının gerçekleşmeden önlenmesi meselesidir. Bakana göre PeKaKa’dan istihbarat eğitimi alan Suriyeli terörist Ahlam Alsharif (Ehlam eş Şerif) Afrin-İdlib hattından Türkiye’ye sızmış, talimatlar Aynularap (Kobani)’daki ‘Suriye PeKaKası’ndan gelmiştir. Çıbanın başı Munbic’tir, Tel Rıfat’tır, Aynularap (Kobani)tır, Ayn İsa’dır. Ama her şeyden önemlisi terörün yönetildiği merkez: “Ayn El Arap”tır.

Savaşın ya da savaş koşullarının hüküm sürdüğü bölgelerle komşu olan ülkemizin vefakâr güvenlik güçlerimizin fedakâr çalışmaları sonucunda bir barış adası olarak yaşaması onlara gösterilecek her türlü takdirin üzerindedir. Sağ olsunlar, var olsunlar. Türk milleti olarak şükranlarımızı arz ederiz, onlara çok şey borçluyuz. 

Rus-Amerikan kırmızı çizgileri yüzünden Suriye tarafında yapılması gereken operasyonlar yapılamadığı için Irak tarafına ağırlık verilmiş özelikle MİT tarafından birçok bölgede nokta operasyonları icra edilmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkça deklare ettiği kesintisiz güvenlik şeridi, İdlib ve Afrin’den başlayıp Suriye sınırlarını aşarak İran-Türkiye-Irak üçgenindeki Kandil dağlarına kadar gitmektedir. Plan budur. Er ya da geç gerçekleştirilecektir. Türkiye’nin İstiklal saldırısını misliyle yanıtlaması büyük olmuş, bu saldırıya, Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki terör hedeflerine “Pençe-Kılıç Hava Harekâtı” ile cevap verilmiştir. Hedefler yerle bir edilmiştir. 20 Kasım 2022 tarihinde gece saatlerinde gerçekleştirilen hava harekâtına ilişkin Millî Savunma Bakanlığından yapılan açıklamayla aşağıdaki hususlar kaydedilmiştir: 

“PeKaKa/KCK/YPG ve diğer terörist unsurları etkisiz hale getirerek; Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinden halkımıza ve güvenlik güçlerimize yönelik terör saldırılarını bertaraf etmek ve hudut güvenliğini sağlamak, terörü kaynağında yok etmek maksadıyla; Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51’inci maddesinden doğan meşru müdafaa haklarımız doğrultusunda, Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde bulunan ve teröristler tarafından ülkemize saldırılarda üs olarak kullanılan bölgelere Pençe-Kılıç Hava Harekatı icra edilmiştir.”(4)

Şimdi sorulması gereken bölgeye bir kara harekatın yapılıp yapılmayacağı meselesidir. Yapılmalıdır, elzemdir. Bilindiği üzere Türkiye terörü kökünde imha etmek ve bir barış koridoru tesisi etmek amacıyla bölgeye 5 kritik operasyon düzenlemiştir. Sınırın yüzde 65’i kontrol edecek şekilde TSK tarafından bir güvenli bölge oluşturulmuş, ABD ve Rusya ile protokoller yapılmıştır. Ancak gelin görün ki, özellikle ABD bölgedeki teröristleri bırakın bölge dışına çıkartmayı Türkiye’ye karşı ‘Suriye PeKaKası’nı hava savunma füzeleri bile vererek donatmıştır. Sadece bu kadarla kalsa iyi, kendi bütçesine PKK/PYD’ye verilmek üzere, 286 milyon dolar ek ödenek de tahsis etmiştir.  Başka bir ifadeyle ABD ile YPG/PeKaKa’nın ilişkileri daha da derinleşen bir biçime müttefiklik, ortaklık durumuna evrilmiştir. Bugün gelinen noktada YPG’nin kontrol ettiği bölgeleri sadece askeri anlamda destekleyen bir ABD değil aynı zamanda orada bir devletsi yapıyı kontrol altında tutup inşa etmeye çalışan ve ona ekonomik katkılarda bulunan bir ABD bulunmaktadır.  Düşünebiliyor musunuz? Suriye’ye uygulanan Sezar Yasalarının uygulanmadığı tek yer: Suriye PeKaKa uydu devletçiğidir. En son Mayıs 2022 ayı içerisinde Suriye’ye yönelik yaptırımlarda PYD’nin kontrol ettiği bölgelerin muaf tutulmasını içeren karar da bunun apaçık bir işaretidir. Suriye’nin neredeyse üçte birini verimli bölgeleri, su ve fosil yakıt bölgelerini elinde tutan Suriye PeKaKası uydu devletçiği, ABD’nin desteğiyle kendi kontrol ettiği alanlarda daha güçlü bir irade oluşturmaya çalışmaktadır. Bu durum Suriye’nin yakın geleceğinde Esad yönetimi ile PYD’nin anlaşmasını güçleştiren yeni bir dinamik de yaratmıştır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 18 Ağustos 2022 tarihinde Ukrayna’ya yaptığı ziyaret sonrası uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlarken Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la ilişkilerin geliştirilmesi, Suriye yönetimiyle diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesi konularında “Siyasette dargınlık olmaz. Her an barış içinde olacaksın. Her an görüşebilme imkânı yakalayacaksın” demiştir. Ayrıca aşağıdaki değerlendirmesini de açık bir şekilde ortaya koymuştur. (5)  

“Şunu bir defa bilmemiz, kabullenmemiz gerekir. Devletler arasında hiçbir zaman siyasi diyalog veya diplomasi kesip atılamaz. Her zaman her an bu tür diyaloglar olur, olmalıdır. Hatta bir söz var; ‘İplikle de olsa bağı koparmayın, o bağ devam etsin. Gün olur lazım olur.’ Diplomasiyi tamamen devre dışı bırakamazsınız. Suriye ile daha ileri seviyede adımları temin etmemiz gerekiyor. Bu adımları atmak suretiyle, tüm bölgede yani İslam dünyasının bizim komşularımızla olan bu bölgesinde inşallah birçok oyunu biz bozarız.” 

Esad yönetimi ile ilişkileri normalleştirmeye çalıştığını defalarca açıklayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Endonezya’da katıldığı G20 Zirvesi sonrası da benzer bir açıklama yapmış ve durumu şu şekilde veciz bir biçimde ortaya koymasını da bilmiştir:

“Siyasette ebedi olarak dargınlık, kırgınlık, küslük olmaz. Vakti, zamanı geldiği anda oturur, değerlendirir, ona göre de bir yenilemeyi yapabilirsiniz. Şu anda Türkiye olarak bu konularda sıkıntılı olduğumuz ülkelerle ilişkileri yeniden ele alabiliriz. Hele hele Haziran seçiminden sonra bir sil baştan yapabiliriz. Ve buna göre de yolumuza inşallah o şekilde devam edebiliriz.” yanıtını vermiştir. (6)

Bu nedenlerden dolayı 20 Kasım 2022 tarihindeki Pençe-Kılıç Hava Harekâtına hem RF hem de Şam rejimi yeşil ışık yakmıştır. 2019 öncesine göre Suriye’nin içinde değişen bir diğer durum ise İran’ın durumudur. 2020’lere gelmeden önceki dönem, İran’ın Suriye’de zayıfladığı bir zaman dilimini teşkil etmekteydi. Ancak Ukrayna Savaşının etkisi ile birlikte, İran daha önce kaybettiği bazı bölgeleri Rusya’nın çekilmesiyle yeniden etkisi altına alması Suriye’nin içerisindeki birtakım taşları yerinden oynatmış, RF öyle anlaşılmaktadır ki, Türkiye’ye gerekli izin vermiş olabileceği sezinlenmektedir.

Barış Pınarı Operasyonu sona erdiğinde Türkiye’nin YPG’den ve PeKaKa’nın Suriye’deki diğer unsurlarından algıladığı tehditte bir azalma meydana gelmediği gibi, o tarihten itibaren de hem Barış Pınarı Operasyonu hem Fırat Kalkanı hem de Zeytin Dalı Operasyon bölgelerine YPG’nin doğrudan ve dolaylı olarak saldırıları devam etmiştir.  Zaman zaman Suriye Milli Ordusu’nun kontrolündeki şehir ve kasabaların merkezlerinin vurulması, buralarda pazar yerlerine bombalı saldırılar düzenlenmesi, sızma suretiyle TSK’ya yönelik terörist saldırıların meydana gelmesi hiç sona ermemiştir. Bir anımsayalım, Afrin’deki hastaneye saldırı yapılmış, El Bab’daki pazar yerine taarruz düzenlenmiş, Çobanbey’in merkezinde bombalı araç patlatılmış, Tel Abyat ve Resul Ayn’a roket ve havan saldırılarında bulunulmuş, kısaca neredeyse üç senelik süre zarfında bu bölgede öyle çok saldırı gerçekleşmiştir ki terörle mücadele anlamında bakıldığında Suriye ‘deki dosya kapanmamıştır, maalesef kapanamamıştır.  Bu anlamda azalan değil, bir süredir devam eden tehdidin biçimsel değişikliğinden bahsetmek mümkündür. Özellikle Tel Rıfat’da konuşlanan YPG’li teröristler Afrin bölgesindeki TSK hedeflerine saldırılar düzenlemektedirler. 11-13 Ekim 2022 tarihlerinde SMO yanına birkaç muhalif gücü alarak Afrin’e girmiş ve gereken dersi vermiştir.  Söylemek gerekir ki, buradaki YPG varlığının sona erdirilmesi terörle mücadelenin perspektifidir.  Ancak Fırat’ın batısında Munbiç ile bunun doğusunda kalan koridordaki ayağı ise yapılması elzem olan kara operasyonun terörle mücadelenin ötesinde stratejik anlam taşıyan bir boyutudur.  Nedir bu? Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı Operasyon bölgeleri arasında Suriye toprakları içinde bir kesintinin, kopukluğun düzeltilmesidir. Oysa bu bölgede kesintisiz, içeriden devam edebilen ve Suriyelilerin o bölgede daha rahat yaşamalarını sağlayabilecek bir alan oluşturabilmenin yolu bu bölgeler arasında bir bağlantı kurmaktan geçmektedir.  Dolayısıyla orada söz konusu olan Munbiç ve Munbiç’in kuzeyindeki bölgelerde yapılabilecek harekatın asıl önemi sadece terörle mücadele bağlamında değil, Suriye’nin kuzeyindeki Suriye Milli Ordusu’nun kontrol ettiği bölgelerin birbirine bağlanması açısından taşıdığı stratejik önem bu nedenle dikkate alınmasını dikte ettirmektedir.  

Evet sevgili okurlar, bölgede ABD’nin Sivil İşler ve Askeri Hükümet talimnamelerinde belirtmiş olduğu bir sivil hükümet var, burada PeKaKa uydu devletçiğinden çok daha etkin, sağlık hizmetlerinden eğitime, bankacılıktan posta faaliyetine hatta yemek dağıtım şirketlerine kadar medeni devlette olması gereken her türlü hizmet verilmektedir.

Ayrıca sadece bağlantı da değil, aynı zamanda YPG’nin kontrol ettiği bölgelerin ikiye bölünmesi yani Ayn-el Arab ile Kamışlı arasında bir koridor ortaya çıkarılabilmesi eğer başarılabilirse, uzun vadede YPG’nin PeKaKa’nın Ayn-el Arab’daki etkisinin kırılmasının ilk adımı olarak da değerlendirilebilir.  Dolayısıyla bir yönüyle bakıldığında terörle mücadeleyi, diğer yönüyle de baktığımızda ABD’nin Suriye’ye yaptırımlar silsilesinde son dönemde muaf bıraktığı Suriyenin Kuzey’indeki sözde yönetimin kontrolü altındaki bölgelerde uzun vadeli bir yapı inşasının önüne geçebilecek stratejik bir boyutu da olduğu unutulmamalıdır.  Bu anlamda bakıldığında artan bir terör tehdidinin ortaya çıktığını diğer tarafıyla daha uzun vadede stratejik anlamda Suriye’nin kuzeydoğusunda Suriye PeKaKası uydu devletçiğiyle mücadele edebilecek bir önlemin alınmasını gerekli kılmaktadır.  

Türkiye Cumhuriyeti, ABD desteğindeki ‘Suriye PeKaKası’ndaki gelişmeleri değerlendirerek Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı bölgesindeki muhalifleri yeniden organize etmiş, yekpare bir ordu kurulması yönünde başarılı çalışmalar yürütmüştür. Bölgedeki muhalif güçlerin Suriye Milli Ordusu (SMO) çatısı altında toplanmasını hedefleyen 14 Ekim 2922 anlaşmasından sonra ‘Suriye PeKaKası’na karşı mücadelede olumlu mesafeler alınmıştır. 2 Kasım 2022 tarihinde Gaziantep’teki görüşmede SMO komutanlarına “ortak ordu, tek sivil yönetim ve birleşik emniyet teşkilatı”oluşturulması için iki ay süre verilmiştir.

Evet sevgili okurlar gün, hesap günüdür.  Harekatın ana çerçevesi takviye edilmiş Suriye Milli Ordusu tarafından icra edilecek operasyonun ana ekseninin, askerî tabirle sıklet merkezinin Tel Rıfat ve Munbiç olmasını gerekli kılmaktadır.  Resmî açıklamalardan yola çıkılarak operasyonun kapsayacağı bölgenin sadece bu iki bölge ile sınırlı kalmayıp belli alanlarda stratejik perspektif çerçevesinde orta ve uzun vadede Türkiye için tehdidin ortadan kaldırılmasına yönelik Aynularap’ı da kapsaması gerekli görülmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri de zamanca kademeli olarak bu harekâtı icra etmesi gerekli olduğuna inanılmaktadır. 

Dipnotlar:

(1) Serkan Soyalan, “Cadde-i Kebir’den İstiklal’e…” Yeni Düzen, 07 Ocak 2020; https://www.yeniduzen.com/cadde-i-kebirden-istiklale-122630h.htm/ Erişim Tarihi 19.11.2022/

(2) Milliyet Gazetesi Haberler Servisi, “MİT’ten nokta operasyon! Sözde Kobani eyalet genel sorumlusu öldürüldü”, 6 Ekim 2022;  https://www.milliyet.com.tr/gundem/mitten-nokta-operasyon-sozde-kobani-eyalet-genel-sorumlusu-olduruldu-6836473/ Erişim Tarihi 20.11.2022/

(3) Yusuf Soykan Bal, “MİT, Güngören saldırısının faillerinden PeKaKa’lı Nüsret Tebiş’i Suriye’de etkisiz hale getirdi”, Anadolu Ajansı, 30.07.2022; https://www.aa.com.tr/tr/gundem/mit-gungoren-saldirisinin-faillerinden-pkkli-nusret-tebisi-suriyede-etkisiz-hale-getirdi-/2649054/ Erişim Tarihi 20.11.2022/

(4) Sarp Özer, “Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki terör hedefleri “Pençe-Kılıç Hava Harekatı” ile yerle bir edildi”, Anadolu Ajansı, 20.11.2022; https://www.aa.com.tr/tr/gundem/suriye-ve-irakin-kuzeyindeki-teror-hedefleri-pence-kilic-hava-harekati-ile-yerle-bir-edildi/2743038/ Erişim Tarihi 20.11.2022/

(5) BBC Türkçe Servisi, “Erdoğan’dan Suriye açıklaması: Devletler arasında hiçbir zaman siyasi diyalog veya diplomasi kesip atılamaz” 19 Ağustos 2022; https://www.bbc.com/turkce/articles/c72kgl416w2o/Erişim Tarihi 20.11.2022/

(6)https://www.tasnimnews.com/tr/news/2022/11/19/2806654/erdo%C4%9Fan-suriye-ile-normalle%C5%9Fmeyi-neden-erteliyor/ Erişim Tarihi 19.11.2022/

Yazar
Esat ARSLAN

Esat Arslan, İstanbul’da 15 Nisan 1947 tarihinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da; yükseköğrenimini Ankara’da tamamlayan Esat Arslan, Savunma Bilimleri, Kamu Yönetimi dallarında yüksek lisans; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi da... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen