Çözüm

Depremin vurduğu alanın büyüklüğünü anlamak için, şu rakamlara lütfen dikkat edelim:

Depremin Türkiye’de  etkili olduğu alan:   99   bin küsûr kilometrekare

Koca Macaristan ülkesinin kapladığı alan: 93                               

Portekiz’in kapladığı alan: ………………………88                               

İrlanda’nın kapladığı alan: ………………………84                               

Çek Cumhuriyeti’nin kapladığı alan: ……….78                               

Hollanda’nın kapladığı alan: ……………………41                                                 

Önce;  durumumuzu objektif olarak GÖRMELİYİZ: Doğru Tanı (teşhis) olmadan, tedâvi mümkün değildir. Deprem olur olmaz ortaya çıkan manzaraya bakalım:

A.Bir tv kanalında, ağzı lâf yapan biri, devletin, derhâl, yıkılmış olan her binânın başına bir ekip göndermiş olmasının gerektiğini, bu işler için önceden hazırlık yapılmış olması gerektiğini, “her saat başında” vatandaşları bilgilendirmesi gerektiğini söylüyordu, “böyle durumlarda marketlerin yağmalanmasının doğal olduğunu (akıl öğretiyor), devletin de, marketlerin zararlarını ödemesi gerektiğini bildiriyordu. Aynı kanalda, kanalın sürekli konuşanı profesör de, halkın, kayıpları için isyân ediyor olduğunu müjdeliyordu. 

Bu tiksindirici manzaradan başka bir manzaraya geçiyorsunuz, o da berbat, daha da tiksindirici:

B. Her şeye rağmen, Batı normlarının istilâsına ve kültürel işgal altında kalmış olmamıza rağmen, mayası sağlam kalmış olan halk, gönüllüler, yardıma koşuyor, gönüllüler, enkaz altında kalmış olan bir kardeşimizin yerini bulup, ona ulaşmışken, onu enkazdan çıkarmak üzereyken; resmî ekip geliyor ve: “sizin işiniz bitti, bırakın” diyerek halkı, gönüllüleri uzaklaştırıyor ve kendilerinin depremzedeyi enkazdan canlı olarak çıkarışlarını kameralara poz vererek gösteriyor. İğrençlikte ötekini aratmayacak bir maskaralık! Âmirlerine, yetkililere başarılı görünmek sevdâsı! Zonguldak’taki yetkilinin, kurtarma işini çok iyi yapan madencilere öncelik tanıyacağına, uçaklara önce battaniye yerleştirmesindeki çarpık tutum!

Al birini, vur ötekine!

ÇÖZÜM: Şehir planlaması, yerleşim yeri planlaması, Belediyelere, mahallî yetkililere ASLA BIRAKILMAMASI GEREKEN ÇOK MÜHİM, HAYATÎ BİR İŞTİR!

Bolu Belediye Başkanı açıkça söyledi: Belediyelerde, arkası, dayısı olmayan kişiye yer yok! Bu durum, yöneticiler, diğer memurlar, görevliler için olduğu kadar, herhâlde mühendisler için de böyle olmalıdır. Yardım linki gönderdiğim, büyük bir şehirdeki tanıdığım bir iş adamı, yaptığı inşaatın hiçbir eksiği olmadığı hâlde, Belediye Başkanının, belli bir ödeme yapmadan iskân ruhsatı vermediğini bildirdi; böylelerinden tabiî, mutlaka hesap sorulmalı, belediyeleri dürüst olarak yöneten, namuslu yöneticiler elbette vardır ve sayıları az değildir, ama, böyle münâsebetsizliklerin HİÇ OLMAMASI gerekir.

ÜLKE ÇAPINDA SEFERBERLİK, YÜKSEK YAPI YAPMAMAYI KARARA BAĞLAMAK GEREKİR. Evet, bu iş, masraf gerektirir, ama, hiçbir meblâğ İNSANIMIZIN HAYATINDAN DAHA DEĞERLİ DEĞİLDİR. Bir örnek verelim:

Bu ölçekte olmasa da, yine büyük bir deprem, 1999 yılında oldu. Kayıplar korkunçtu. Bu arada, Gölcüğe çok yakın, deprem kuşağı üzerindeki TAVŞANCILda HİÇBİR can kaybı olmadı, HİÇBİR yaralı yoktu, HİÇBİR bina yıkılmadı. Çünkü: 1989 yılında Belediye Başkanı olan Sâlih Gün, Îmâr planı için Kocaeli üniversitesinden bilim adamlarına başvurdu, yüksek katlı bina yapımına izin vermedi. Binalar da birbirine bitişik değildir.

Tavşancıl Belediyesi Başkanının örnek hareketi, Devlet çapında örnek alınmalıdır. Şehirler, beldeler, sağlam zeminli, ÇORAK arâzilere doğru yayılmalı, iki kattan daha yüksek bina yapımına ASLA izin verilmemelidir. Devlet, her şehir için yayılma alanı kararlaştırıp, su, kanalizasyon borularının, elektrik, doğalgaz hatlarının çekilmesinde belediyelere yardımcı olmalıdır. Yeni  binalar, alt yapısı hazırlanmış böyle alanlarda yapılmalıdır. Binalar arasında belli mesâfe MUTLAKA olmalıdır. 

Bu, çok masraflı bir iştir, farkındayım; ama, bu ülkede Kıyâmete kadar yaşamağa kararlı isek, gündelik, kısa vadeli çözümlerle meselelerimizi geçiştiremeyiz. Yapılacak masrafların bir kısmı, yeni bina yapacak olanlara, fâizsiz, çok uzun vâdeli  taksitlerle ödetilebilr.

Büyük meblâğ, masraf gerektirir; evet… ama ülkemizin çok büyük bölümü deprem tehlikesi altındadır, nasıl yönetmelik hazırlarsanız hazırlayın, insanımız etrafından dolaşmasını becermektedir, tabiî olarak veya dost görünenlerimizin tetiklemesiyle, elektro-manyetik dalgalar marifetiyle böyle tehlikelere dâima mârûz kalabiliriz. (Ne dersiniz: deprem artı kargaşa artı 96 saat sonunda işgal “Nevada çölündeki 2002 yılında oynanan, Assosiated Press’in, ‘işgal edilmesi öngörülen ülke; Türkiye’ dediği senaryo, uygulanmaya konulmadı;” ülkedeki halkın dayanışması, tepkisi ‘bunlara bulaşmayalım, zararlı çıkarız’ dedirtmiş olabilir mi? O halk, enkaz altından birisi canlı olarak çıkarılırken hep bir ağızdan tekbîr getiriyor, bu halkın askeri, Mehmetçik de savaşta, saldırırken tekbîr getiriyor. İdlib’de, kararlılığımızı anlayınca, mühlet olarak verilen 48 saat dolmak üzere iken, 44. saatte oradaki askerlerini çeken, karşısında hangi millet olduğunu bilir. Acıklı, düşündürücü olan; karşımızdakiler bizi tanır da, Tanzîmât artığı, ‘aydın’ denilen diplomalılarımız, tanımaktan uzaktır; ‘öğretilmiş çâresizlik’ ile mâlûldürler ve en çok onların şamatası ortalığı kaplamaktadır.)

***

11 Şubat 2023

Yazar
Mehmet MAKSUDOĞLU

Mehmet Maksudoğlu, Eskişehir’de Kırım kökenli bir âile içinde doğdu. İnkılâp İlkokulunu, Eskişehir  Lisesini ve Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini bitirdi. İzmir İmam-Hatîp Lisesi’nde Meslek Dersleri Öğretmeni olara... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen