Elimizi Çabuk Tutmalıyız

Bu ülkede, silâh altındaki asker sayısı, nüfusunun % 1’inden az olmamalı.

Bedelli askerlik kaldırılmalı.

Her Türk delikanlısı, askerlik çağına geldiğinde, en az 15 ay askerlik yapmalı; 3 ay eğitim, 12 ay görev…

Her Türk, vatan savunmasında görev almalı.

Vatan savunması para için yapılmaz.

Subaylık/astsubaylık ile askerlik farklı kavramlardır, birbirine karıştırılmamalı.

Ulus-devlet, modernleşme ve sanayileşme sürecinde, Batı’da sanayileşme/kapitalist iktisâdî sistem öncü/belirleyici rol/görev ifâ etmiştir.

Bizde, millet ve devlet bilincinin oluşmasında ve kökleşmesinde, başat görev ordu kurumunun olmuştur.

Millî birliğin sağlanması ve devâmında, silâh arkadaşlığının önemi büyüktür.

Ülkenin farklı bölgelerinden, farklı toplum kesimlerinden gelen gençlerin, hiçbir ayrıma uğramaksızın, eşit şartlarda vatan savunmasında görev alması, ekmeği de/acıyı da paylaşmaları, bizi millet yapan unsurların başında gelir. 

Ordu, ihtiyaç duyduğu alanlarda, kadrolu/uzman erbaş/er görevlendirebilir.

Fakat, askerlik çağına gelen bütün gençlerimiz, ücretsiz olarak, bilâ bedel, birlikte askerlik yapmalı.

Bedelli askerlik kesinlikle ve derhâl kaldırılmalı.

Vatan savunması ücretli orduyla yapılmaz, yapılamaz.

Kimse, para için ölüme gitmez.

Savunma savaşları yalnızca millî ordularla yapılabilir. Bu, târih boyunca böyle olmuştur.

Üstelik, ordunun görevi, yalnızca cephede savaşmak değildir.

Yaşadığımız son büyük deprem felâketinde olduğu gibi, büyük âfetlerde, kısa zamanda organize olabilen eğitimli ve disiplinli çok sayıda insana ihtiyaç duyulur. Bu sayı ve nitelikte insan kaynağı ancak orduda bulunabilir.

6 Şubat depreminden sonra, arama-kurtarma hizmetlerinde yaşanan sıkıntıların önemli sebeplerinden birisinin, ordumuzun bu konudaki kabiliyetinden yeterince yararlanılmaması olduğu ileri sürülmektedir.

Ordu, vatan savunmasının bir unsuru olarak, büyük âfetler vb. durumlar için önceden hazırlığını yapar, bu tür durumlar için devamlı tatbikat yapar, elinin altındaki insan unsurunu sürekli eğitir; ihtiyaç hâlinde, çok kısa bir zamanda bu büyük insan kaynağı, disiplinli ve düzenli bir şekilde görev bölgelerine intikál ettirilebilir.

Böyle durumlarda, önceden verilen yetkiye binaen, askeri makamlar, derhál, herhangi bir emir beklemeksizin harekete geçer, gerekli çalışmalara başlar/başlatır.

99 depreminde bu büyük ölçüde yapılmıştır.

Kapsadığı alan ve sebep olduğu yıkım itibariyle öncekilerle kıyaslanamayacak boyutlarda olmasına rağmen, ilk başta bâzı sıkıntılar yaşanmış olsa da, 99 depreminde, bir-iki saat içinde bütün felâket bölgesinde aynı anda kurtarma çalışmalarına başlanmış; kurtulanların ve kurtarılanların yemek, hijyen ve geçici barınma ihtiyaçlarının giderilmesi ve âfetzedelerin daha güvenli bölgelere sevk işlemleri gibi çalışmalar kısa zamanda başlatılabilmiştir.

Günümüzde, ulaşım ve iletişim imkânları çok daha fazla olmasına rağmen, yaşanan sıkıntıların ana sebebinin, koordinasyon ve organizasyon konusundaki sorunlar olduğu müşahede edilmektedir. Devletin harekete geçmekte zorlandığı, geç kalındığı ileri sürülmektedir.

Bölgede görev yapan insanların anlatımlarından, asıl büyük can kaybının, depremden ziyâde, kurtarma faaliyetlerinin aksamasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. 

***

Ülkemiz bir deprem bölgesi… 

Vaktiyle bu topraklarda kurulmuş olan eski medeniyetlerin hepsi de, toprağın altından çıkarılmaktadır.

Bunları toprağın altına sokan, depremden başka ne olabilir?

Uzmanlar, yeni ve büyük depremlerin olabilme ihtimâlinden bahsediyor. Târih, bu uyarıları teyit ediyor.

O hâlde, yeni acıların yaşanmasını beklemeden, lüzumlu önlemlerin alınması gerekir. 

Yapılması gerekenler konusunda, her türlü gündelik siyâsî mülâhazaları bir yana bırakarak, toplumda bilinç oluşmasını, devleti yönetenlerin bu konuda zorlanmasını sağlamak durumundayız. 

Ülkeyi yönetenler ve ülke yönetimine tâlip olanlar, “yapılması gerekenleri yapmaları konusunda” kamuoyu tarafından tazyik edilmelidir.

Bu ülkede, bundan böyle, tarım alanlarına imar izni verilmesi, imar mevzuatına aykırı yapılan yapılara ruhsat verilmesi gibi şeyler, artık sözkonusu dahi edilememelidir. Bu sorunlar, yalnız bu güne mahsus değildir.

Türkiye Cumhuriyetinin bânisi olan Türk Ocağı, bu konularda öncülük etmelidir. 

Yaşanan aksaklık ve hatâların belirlenmesi, yapılması gerekenlerin tespiti konusunda, çalıştaylar vb. faaliyetlerle, kamuoyunun bilgilenmesi ve bu konularda “millî irâde” oluşması konusunda, Türk Ocağı ve Türk Ocaklılar daha çok çaba sarfetmelidir, bu konularda daha faâl olmalıdır. 

Türk Toplumunda deprem bilincinin oluşması, depremin zararlarını önleyici/azaltıcı önlemlerin alınması, deprem sonrasındaki çalışmaların (arama-kurtarma, sağlık, barınma, iletişim vb.) en iyi şekilde yapılması için yapılması gereken hususların belirlenmesi konusunda üniversitelerimize ve gönüllü teşekküllerimize de büyük görevler düşmektedir.

Îmar mevzuâtı bütünüyle gözden geçirilmelidir. Bundan sonra, güvenli, ferah ve yemyeşil şehirlerin kurulması için; insan yerleşimlerinin ve sanayi tesislerinin sağlam zeminli alanlarda yapılması; tarım alanlarında, meralarda ve orman alanlarında yapılaşmaya izin verilmemesi; az katlı, çoğunlukla müstakil ve tek ya da iki katlı binaların yapılması; Belediyelerin imar planlarını yaparken uymaları gereken kuralların gözden geçirilmesi ve daha planlama safhasında bu planların sıkı bir denetimden geçirilmesi gibi hususlar büyük önem arzetmektedir.

Günümüzde bireyin/toplumun bütün ihtiyaçlarının en uygun şekilde karşılanmasına imkán verecek nitelikte, plánlı, yeşil, ferah ve güvenli şehirlerin kurulabilmesi için istifâde edilebilecek pek çok finansman yöntemi bulunmaktadır.

Modern finansman yöntemleri, aynı zamanda, gayrımenkûle yatırım yapmak isteyen vatandaşlara bu imkânın sunulması, ekonominin kayıt altına alınması, şehircilik faâliyetlerinin ekonomiye üretim, istihdam ve teknolojik gelişme gibi konularda katkı yapması, vergi kayıp ve kaçaklarının önlenmesi, trafik sıkışıklığı ve hava kirliliği gibi -kaynaklarımızı tüketen, hayâtı zorlaştıran- sorunların ortadan kaldırılması gibi pek çok fayda sağlamaktadır.

Konu mühimdir; Allah muhafaza, deprem, gıda krizi, küresel ısınma gibi sorunlar, güzel ülkemizi yaşanmaz hâle getirebilir. Ve, bizler, ağıt yakacak gücü bile kendimizde bulamayabiliriz.

Yazar
Mustafa TEZEL

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü'nden mezun olan Mustafa TEZEL, yüksek lisansını Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Bölümünde yapmıştır. Çalışma hayatına bir kamu bankasında müfettiş yard... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen