Çanakkale Ruhu

3 Eylül 1936. Britanya Kralı VIII. Edward, Çanakkale harp sahasını geziyor. Elinde haritalar, krokiler ve bir kitap bulunan Kral, sık sık bunları inceleyip araziye uyarlıyor. Son derece dikkatli ama büyük bir keder içinde olduğu, 1.Ordu Komutanı Fahrettin Altay’ın dikkatinden kaçmıyor. Kral, Kirte’de gözünü Alçıtepe’den ayıramamıştır. Bakışlarında derin bir hüzün vardır. 
İtilaf ordusunun hedefi, kuzeyde Conkbayırı, güneyde Alçıtepe idi. İlkinde 20-25 km., ikincisinde 5-7 km. Ilerleyebilmeleri onlara yetecekti. 
İşte güneyde Alçıtepe için yine hücuma geçmek üzereler. 6 Mayıs 1915. General Weston, yayınladığı emirde, “Dünya size bakıyor.” diyordu. O gün, 5 bini Avustralyalı ve Yeni Zelendalı olmak üzere 42 bin asker, 300 ağır makineli tüfek, donanmanın 400 topu ve 105 kara topu ile taarruz ettiler. Türkler onları 13 bin asker, 57 top, 24 ağır makineli tüfekle karşıladı. Düşmanın, unutulamaz dediği korkunç bombardımanı ile başlayan muharebe 7 ve 8 Mayıs günlerinde de geceli gündüzlü, boğaz boğaza sürdü. 
8 Mayıs’ta düşman için Alçıtepe hâlâ uzaktaydı ve Başkomutan Hamilton yine çaresizdi: “Et ve kanın yapabileceği her şeyi yaptık.”
Kralın aynı keder içinde, aynı hazin tavrıyla yerden ot topladığı Conkbayırı ve civarındaki o dehşet verici Conkbayırı muharebelerinde, 6-27 Ağustos tarihleri arasındaki 20 gün içinde 9 Alay Komutanı şehid oldu.
Çanakkale Muharebelerinin en kısa ama en geniş özetini belki General Townshend yapmıştır: “O siperlerde Türklerden başka hiç kimse tutunamazdı.”
Avrupa Üniversitelerindeki öğrenimlerini yarıda bırakarak cepheye koşup gelmiş gencecik yedek subaylarla okuma yazma bilmeyen köy çocuklarının birbirlerinin omuzlarında bıraktığı izlerden doğan  Çanakkale ruhuna hasretimiz gün be gün dayanılamaz bir hal almakta. O hasretin çilesi, belki o siperlerdeki çile kadar can yakıcı. Ne büyük lütuf olurdu, o hasretle gidecek olanların şehid sayılması. 
Dizlerimize kadar yükselen çamurla, ayağımıza yapışmış postallarla, yüzümüzde kocaman çıbanlarla, artık iyi işitemeyen kulaklar, iyi görmeyen gözlerle, kafamızda, kollarımızda süngü yaralarıyla, bombardıman altında, orasından burasından kolların bacakların sarktığı bir siperde gibiyiz. Gökyüzünü özledik. Artık o mavi güzelliğin varlığından bile emin değiliz.
Yazar
Recep Şükrü APUHAN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen