Kelimelerin Düşündürdüğü – 3

-ÎMÂNSIZ PEYNİR

Bin yıldır İslâmla yoğrulmuş, İslâmı “Dünyâ Görüşü”, “Hayat Tarzı” olarak benimsemiş, bin yıl İslâmın bayraktarlığını yapmış olan Türk Milleti, tatsız tuzsuz, lezzetsiz, yağsız, kalitesiz peynir için “kötü”, “âdî”, “ucuz”, “işe yaramaz”, “yavan” gibi sıfatlar, kelimeler kullanmamış, kestirmeden “îmânsız” sıfatını konduruvermiş, “îmânsız peynir” demiştir.           

Bu iki kelimelik deyimde yoğun bir mânâ birikimi, inançsız zavallının hâlini vecîz bir şekilde anlatış vardır.  Yüzyıllar boyunca “Türk” ve “Müslüman” kelimelerinin aynı anlamda, birbiri yerine kullanılmış olması gerçeği, bu deyimde yaşamaktadır. Bir dilde yaşayan, kullanılan kelimeler, deyimler, ata sözleri o dilin sâhibi milletin târih boyunca yaşadığı tecrübeleri, oluşmuş değerler sistemini, o millertin dünya görüşünü taşımaktadır. “Kaamûs, nâmustur” sözü, boşuna söylenmemiştir.

 

-ŞEHÂDET ŞERBETİ

Şerbet; çoğumuzun unuttuğu, içine konulan az miktardaki çeşitli baharatların da katkısıyla çok hoş lezzeti olan bir içecek idi. Can vermek, kolay bir iş değildir, ama, şehîd olarak can vermek; şehâdet, Müslümanın, pek tabiî olarak da Türk’ün bu geçici dünyadan ayrılmakta özlediği makam olduğu için, bu işe “şehâdet şerbetini içmek” deyimi dilimize yerleşmiştir. Târih boyunca Türk Milleti kadar şehîdi olan millet, her hâlde gösterilemez. İnsanların En Doğru Sözlüsü: “Cennet’e giren, oradan çıkmak istemez, şehîd müstesnâ; şehîd, Cennet’te kendisine gösterilen ikrâmdan dolayı, on defa daha dünyaya dönüp şehîd olmak ister”, “Kıyâmet Günü şehîd diriltildiğinde, yaraları kan rengi, kokusu gül kokusudur” buyurmuşlardır. 

           

Bu muştuya kavuşan on binlerce genci olan bu milletin Piyâde Marşı’nda bu gerçeğe işâret ve özlem vardır:                        

Yurduma bahar yaparım                      

Göğsüme taktığım gülleri

 

-ŞERÎAT’IN KESTİĞİ PARMAK ACIMAZ

İnsanın kesilen herhangi bir yeri acımaz olur mu? tabiî acır. Ama, Türk Milleti, benimsediği, tâbi olduğu ilâhî buyruklara öylesine bağlı bir hayat tarzıyla yüz yıllarca yaşamıştır ki; ilâhî kanûna uymayana verilecek cezânın acısının hissedilmeyeceği, hissedilmemesi gerektiği görüşündedir ve bu görüş bu cümleyle ifâde edilmiştir.         

Bu üç deyimi, Türk dili, kolayca ortaya koymamıştır; bu deyimlerin arka planında koca bir şerefli târih durmaktadır.        

Başka hiçbir milletin dilinde böyle târih yüklü, şeref madalyası gibi deyimler bulunduğunu sanmıyorum. Târihimizle ne kadar iftihâr etsek, dilimize ne kadar şevkle, muhabbetle sarılsak yeridir.          

Dil, yalnız dil değildir; kültürün kabı, vitrini, o dilin sâhibi milletin târihinin, kesitidir, özetidir, sorumsuzların, şımarıkların üzerinde tepineceği, hoyratça kelimelerine dokunacağı, uyduruk kelimeler sokacağı bir oyuncak hiç değildir.

***

17 Mart 2023

Yazar
Mehmet MAKSUDOĞLU

Mehmet Maksudoğlu, Eskişehir’de Kırım kökenli bir âile içinde doğdu. İnkılâp İlkokulunu, Eskişehir  Lisesini ve Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini bitirdi. İzmir İmam-Hatîp Lisesi’nde Meslek Dersleri Öğretmeni olara... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen