2 Aralık 2023

-ÎMÂNSIZ PEYNİR

Bin yıldır İslâmla yoğrulmuş, İslâmı “Dünyâ Görüşü”, “Hayat Tarzı” olarak benimsemiş, bin yıl İslâmın bayraktarlığını yapmış olan Türk Milleti, tatsız tuzsuz, lezzetsiz, yağsız, kalitesiz peynir için “kötü”, “âdî”, “ucuz”, “işe yaramaz”, “yavan” gibi sıfatlar, kelimeler kullanmamış, kestirmeden “îmânsız” sıfatını konduruvermiş, “îmânsız peynir” demiştir.           

Bu iki kelimelik deyimde yoğun bir mânâ birikimi, inançsız zavallının hâlini vecîz bir şekilde anlatış vardır.  Yüzyıllar boyunca “Türk” ve “Müslüman” kelimelerinin aynı anlamda, birbiri yerine kullanılmış olması gerçeği, bu deyimde yaşamaktadır. Bir dilde yaşayan, kullanılan kelimeler, deyimler, ata sözleri o dilin sâhibi milletin târih boyunca yaşadığı tecrübeleri, oluşmuş değerler sistemini, o millertin dünya görüşünü taşımaktadır. “Kaamûs, nâmustur” sözü, boşuna söylenmemiştir.

 

-ŞEHÂDET ŞERBETİ

Şerbet; çoğumuzun unuttuğu, içine konulan az miktardaki çeşitli baharatların da katkısıyla çok hoş lezzeti olan bir içecek idi. Can vermek, kolay bir iş değildir, ama, şehîd olarak can vermek; şehâdet, Müslümanın, pek tabiî olarak da Türk’ün bu geçici dünyadan ayrılmakta özlediği makam olduğu için, bu işe “şehâdet şerbetini içmek” deyimi dilimize yerleşmiştir. Târih boyunca Türk Milleti kadar şehîdi olan millet, her hâlde gösterilemez. İnsanların En Doğru Sözlüsü: “Cennet’e giren, oradan çıkmak istemez, şehîd müstesnâ; şehîd, Cennet’te kendisine gösterilen ikrâmdan dolayı, on defa daha dünyaya dönüp şehîd olmak ister”, “Kıyâmet Günü şehîd diriltildiğinde, yaraları kan rengi, kokusu gül kokusudur” buyurmuşlardır. 

           

Bu muştuya kavuşan on binlerce genci olan bu milletin Piyâde Marşı’nda bu gerçeğe işâret ve özlem vardır:                        

Yurduma bahar yaparım                      

Göğsüme taktığım gülleri

 

-ŞERÎAT’IN KESTİĞİ PARMAK ACIMAZ

İnsanın kesilen herhangi bir yeri acımaz olur mu? tabiî acır. Ama, Türk Milleti, benimsediği, tâbi olduğu ilâhî buyruklara öylesine bağlı bir hayat tarzıyla yüz yıllarca yaşamıştır ki; ilâhî kanûna uymayana verilecek cezânın acısının hissedilmeyeceği, hissedilmemesi gerektiği görüşündedir ve bu görüş bu cümleyle ifâde edilmiştir.         

Bu üç deyimi, Türk dili, kolayca ortaya koymamıştır; bu deyimlerin arka planında koca bir şerefli târih durmaktadır.        

Başka hiçbir milletin dilinde böyle târih yüklü, şeref madalyası gibi deyimler bulunduğunu sanmıyorum. Târihimizle ne kadar iftihâr etsek, dilimize ne kadar şevkle, muhabbetle sarılsak yeridir.          

Dil, yalnız dil değildir; kültürün kabı, vitrini, o dilin sâhibi milletin târihinin, kesitidir, özetidir, sorumsuzların, şımarıkların üzerinde tepineceği, hoyratça kelimelerine dokunacağı, uyduruk kelimeler sokacağı bir oyuncak hiç değildir.

***

17 Mart 2023

Yazar Hakkında:

Mehmet MAKSUDOĞLU

Mehmet MAKSUDOĞLU

Mehmet Maksudoğlu, Eskişehir’de Kırım kökenli bir âile içinde doğdu. İnkılâp İlkokulunu, Eskişehir  Lisesini ve Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini bitirdi. İzmir İmam-Hatîp Lisesi’nde Meslek Dersleri Öğretmeni olarak Arapça, Farsça, İngilizce ve Hadîs öğretti. Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde İslâm Târihi Asistanı oldu. Tunus’ta doktora tezi ile ilgili malzeme topladı, dilbilgisini bildiği Arapça'nın pratiğini yapmak imkânını buldu. Dördüncü sınıfına kabûl edildiği Burgiba Yaşayan Diller Enstitüsü Arapça Bölümü’nü bitirdi. Türkiye’ye dönüp İstanbul, Başbakanlık Osmanlı Arşivinde belge inceledi. "Tunus’ta Osmanlı Hâkimiyeti" konulu doktorasını verdi. İngiltere’de, University of Cambridge’de Faculty of Oriental Studies’de Türkçe öğretti, orientalistlerin nasıl yetiştirildiklerini gördü. Türkiye’ye dönüp Diyânet İşleri Başkanlığına bağlı olarak İzmit, Ankara ve İstanbul’da vâizlik yaptı. Marmara Üniversitesi'nde 1983 yılında Yardımcı Doçent, 1986 da Doçent ve 1995 yılında Profesör oldu. İzinli olarak gittiği Malezyadaki International Islamic Universty’de 4 yıl (1991-95) Târih ve Medeniyet Bölümü başkanlığı yaptı, Osmanlı Târihi öğretti. Orada iken yazdığı Osmanlı History adı geçen üniversite tarafından bastırılıp (1999) textbook olarak kullanıldı. Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde bir yıl daha öğretim üyeliği yaptıktan sonra Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi kurucu dekanı olarak Eskişehire gitti. 2004-2005 öğretim yılında izinli olarak gittiği Kazakistan’ın Türkistan Beldesindeki Hoca Ahmed Yesevî Milletlerarası Türk-Kazak Üniversitesinde, Hollanda Rotterdam Milletlerarası İslâm Üniversitesinde bir dönem öğretim üyeliği yaptı.

Yazarın diğer makalelerinden: