Gerede Yıldırım Beyazıt Camii Ve Vakıfları

 

Yıldırım Beyazıt Camii, Gerede’de “büyük camii” olarak kabul görmüş, yüzyıllarca Gerede’nin merkez camii olarak bilinmiştir. Yakın dönemlerde Yeni Camii’nin yapılmasıyla bu özelliği değişmiştir. Bu cami Evliya Çelebi tarafından Seyahatnâme’de “Çarşı içindeki en güzel cami” olarak vasıflandırılmıştır.

Yıldırım Beyazıt Camii, Gerede’de Sultan Yıldırım Beyazıt Han tarafından yaptırılmıştır. Yıldırım Han’ın, camiye gelir olmak üzere caminin güney yönünde “Yıldırım Beyazıt Hamamı” diye anılan hamamı yaptırdığı anlaşılmaktadır. Fakat zamanla ve Gerede’nin 16. Yüzyıl’da yer değiştirmesiyle bu hamam harap ve kullanılamaz bir duruma düşmüştür. Daha sonra bir kervansaray ve sekiz dükkân bu camiye vakfedilmiştir (Kenan Ziya Taş, Osmanlının Arka Bahçesi Bolu Sancağı, Post Yayınları, İstanbul 2017, s. 116).

Yıldırım Beyazıt Camii, Gerede’de yakın zamanlara kadar ilçenin en büyük camii olarak zikredilmiştir. Örneğin 1899 yılında bu cami Gerede’nin en eski ve en büyük camisi olarak kabul edilmiştir. Bu cami zengin vakıflarıyla dikkat çekmektedir. Caminin iki yüz civarında tarlasının bulunduğu nakledilmektedir (https://www.bybv.org.tr/Pages1_1/2128).

1844 yılına ait temettuat defterlerinde caminin imam-hatibinin ismi de kaydedilmiştir. “Câmi-i Kebir” diye anılan caminin 1840 yılındaki imam hatibi Kitirler Mahallesi’nde ikamet eden Hafız Mustafa Efendi’dir. (Müstakil Bolu Livası Salnamesi H. 1291/ M. 1899, s.300; Ramazan Kaşmer, 1844 Yılı Temettuat Defterleri’ne Göre Gerede’deki Din Görevlileri, Külliyat Osmanlı Araştırmaları Dergisi, S. 11, Ağustos 2020, s. 124).

Osmanlı dönemi kayıtlarında caminin daha önceki yıllara ait imam-hatipleri hakkında da bazı bilgiler edinebiliyoruz. 1678 senesine ait bir belgede bu camiye Şeyh Hüseyin Efendi’nin imam-hatip olarak tayin edildiğini öğrenmekteyiz. Şeyh Hüseyin Efendi, arşiv belgelerinden anlaşıldığı kadarıyla Üsküdar’da metfun ve Celvetiyye tarikatının pîri Aziz Mahmud Hüdâyî hazretlerinin Gerede’ye gönderdiği halifelerindendir. Şeyh Hüseyin Efendi, daha sonra Gerede’de kendi adıyla anılan ve kendisinin dergâh olarak kullandığı camiyi yaptırmış ve vefatından sonra dergâhının haziresine defnedilmiştir. Mezarı hâlen ziyaretgâhtır.

1679 yılına ait bir belgeden bu yıllarda caminin imam-hatibinin İslam Halife olduğu anlaşılmaktadır. Bir başka belgeden ise İslam Halife’nin 1698 senesinde vefat ettiği, yerine tayin olması hususunda İvaz Halife’nin talep edildiği Gerede kadısı Mahmud Efendi’ye ait bir arzdan anlaşılmaktadır.

H. 1134 / M. 1722 senesine ait bir belgede Gerede Yıldırım Beyazıt Han Camii’nde görevli Şeyh Abdullah’ın burada imam-hatip olarak vazife yaptığı ve Mustafa adında bir şahsın kendisine müdahalede bulunduğu görülmektedir. Belgede Şeyh Abdullah’ın kendisine berat verildiği kaydı da bulunmaktadır. Kanaatimizce bu belge önemlidir. Çünkü caminin imam hatibi olan Abdullah’ın “şeyh” olarak anıldığını görmekteyiz. Bu durumda Yıldırım Beyazıt Camii’nin, -buradaki şeyh tabiri bir tarikat tarafından Abdullah Efendi’nin kendisine verildiyse- 18. Yüzyıl’ın başlarında tasavvufî faaliyetlerin yürütüldüğü bir merkez hâline geldiğini göstermektedir. Camiye imam-hatip olarak tayin edilen Celvetî şeyhi Şeyh Hüseyin Efendi’nin tayini de Yıldırım Beyazıt Camii’nin tasavvufî bir merkez olarak faaliyet gösterdiğine dair düşüncelerimizi desteklemektedir.

Osmanlı Arşivleri’ndeki bir başka belgeden 1764 senesinde caminin imam-hatipliğini Ali ve Mehmed Efendilerin müşterek olarak icra ettiğini anlıyoruz.

H. 1172 / M. 1758 senesine ait bir başka belgeden Konrapa mukataasından aldığı ücretle Gerede Yıldırım Beyazıt Camii imametini ve hitabetini haksız bir şekilde elde eden Suhteoğlu Mehmed’den bu vazifenin alınıp Ebubekir’e verildiğini öğrenmekteyiz. Bu belgeden, Gerede Yıldırım Beyazıt Camii’nin Konrapa mukataasından da bir gelirinin olduğu anlaşılmaktadır. Mukataa, devlete ait toprakların bir bedel karşılığında kiraya verilmesidir.

H. 1226 / M. 1811 yılına ait Gerede kadısı Mehmed Emin Efendi tarafından yazılan bir başka arzda Yıldırım Beyazıt Camii’nde günlük bir akçeyle hatip ve yine günlük bir akçeyle imam olan Hafız Ali’nin vefat etmesiyle oğulları Hafız Ali ve Hafız Mustafa’nın tayininin rica edildiği görülmektedir.

H. 1310 / M. 1892 senesine ait bir diğer belgede Yıldırım Beyazıt Camii’ne İmam Hafız Abdurrahim’in tayin olduğu, tayin belgesinin liva evkaf müdürünün elinde tutulduğu tayin olunan imamın verdiği arzuhalden anlaşılmaktadır. Yine H. 1311 / M. 1893 senesine ait bir belgeden Abdurrahim’in camiye tayin olduğu görülmektedir. Bu belgede Abdurrahim caminin imametinin kendisine verilmesini rica etmektedir. Yine bu yıla ait olmak üzere imam Abdürrahim’e ait bir başka belge daha bulunmaktadır.

Yıldırım Beyazıt Camii, vakıf gelirleri açısından oldukça zengin bir camidir. Osmanlı Arşivleri’nde yer alan bir belgede on bir adet mezbahanın, gelirlerini 1801 yılında bu camiye vakfettiği görülmektedir. Bu durumda Yıldırım Beyazıt Camii’nin vakıflarının tarihî süreç içerisinde zenginleştiği anlaşılmaktadır.

H. 1173 / M. 1759 senesine ait bir belgede Yıldırım Beyazıt Han Camii vakıflarının bir mütevellisi olduğunu, bu caminin ve vakıflarının “Saray-ı Cedîd-i Sultanî Ağalığı” nezaretinde olduğu kayıtlıdır. Kanaatimizce bu ibare oldukça önemlidir ve Gerede Yıldırım Beyazıt Camii’yle Osmanlı sarayının doğrudan ilgilendiğini göstermektedir. Yine bu belgeden “Sultan Yıldırım Beyazıd Han Camii Vakfı Mütevellisi” İbrahim bin Ali’nin görevlerini layıkıyla yerine getirmediği ve yerine Mahmud adında başka birinin tayin olduğu görülmektedir. Adı geçen İbrahim bin Ali, Gerede’den İstanbul’a çağrılmış, vazifelerini layıkıyla yerine getireceği taahhüdü alındıktan sonra Mahmud azledilip kendisinin yine bu vazifeye getirileceği belirtilmiştir.

H. 1179/ M. 1765 senesine ait başka bir belgeden Yıldırım Beyazıt Han Camii Vakfı mütevellisinin Ömer bin Mustafa adında biri olduğu, onun kendi isteğiyle bu vazifeden el çektiği ve görevi kendi isteğiyle Mehmed bin Hüseyin ile Ahmed bin Mustafa’ya bıraktığı görülmektedir.

H. 1190 / M. 1776 senesine ait bir başka belgede Sultan Yıldırım Beyazıt Han Camii’nde boş bulunan vaizlik vazifesine tayin edilme konusunda Mehmed Emin ve Mehmed Reşid imzalı bir belgeye tesadüf ediyoruz.

H. 1134 / M. 1722 senesine ait bir belgede Yıldırım Beyazıt Camii’nde müezzin olarak vazife yapan Ali adlı kişinin beratının yenilendiğini ve ona verilen akçenin Konrapa mukataasından karşılandığını öğreniyoruz. Yine bu belgede bu camide görevli Ali Musa’nın kendi vazifesini Mehmed Salih’e devrettiğini öğrenmekteyiz. 

H. 1198 / M. 1784 senesine ait bir belgeden Yenisaray Ağası nezaretinde olan vakıflardan, ismi belirtilmeyen bir kişiye Yıldırım Beyazıt Camii müezzinliğinin tevcih edildiğini görmekteyiz.

H. 1316 / M. 1898 senesinde Yıldırım Beyazıt Camii’nin tamir edildiğini yine başka bir belgeden öğrenmekteyiz.

Gerede Yıldırım Beyazıt Camii, 1910 senesinden yeniden yapılmıştır (M. Faruk Bayraktar, Geredeli Müftü Ahmed Kemaleddin Efendi, Eminevim Yayınları, İst. 2016, s. 33). Bu tarihe kadar caminin harap duruma geldiği yeniden yapılmasından anlaşılmaktadır. Fakat cami, 1944 Gerede Depremi’nde büyük ölçüde yıkılmış ve daha sonraki dönemlerde ve 1947-1949 yılları arasında yeniden inşa edilmiştir. Bu depremde caminin minaresinin üç parça hâlinde yıkıldığı ifade edilmektedir (Fatih Erkoçoğlu, “Gerede’de Osmanlı’dan Kalma Vakıflar ve Tarihî Eserler”, Geçmişten Günümüze Gerede Sempozyumu Bildiri Kitabı, Gerede Belediyesi Yayınları 2000, s. 86).

Bu yeni caminin genel özellikleri şöyledir: “Yığma duvarlı ve ahşap tavanlı bir camidir. Caminin batısında avlu içerisinde çokgen kenarlı ahşap bir şadırvanı vardır. Caminin beden duvarları su basman seviyesine kadar moloz taştan, üzeri ise yığma olarak yapılmış, sıvalı ve badanalıdır. Kuzey cephenin ortasındaki basmakla çıkılan giriş mekânından, kapalı son cemaat yerine girilmektedir. Bu bölümün iki tarafındaki merdivenlerle kadınlar mahfiline çıkılmaktadır. Caminin düz ahşap tavanı, duvarlarla ve harim ortasındaki iki çokgen ahşap sütunla taşınmaktadır. Kuzeydeki kadınlar mahfilinin orta kısmı içe çekik olup, iki yandaki taşıyıcı ahşap direkler tavana kadar yükselmektedir. Ahşap korkuluğu stilize bitkisel motiflidir. Kademeler halinde silmelerle dışa taşkın mihrabı, yarım silindirik nişli, dilimli kemerlidir. Caminin tüm cepheleri taş söveli, altta dikdörtgen formlu, üstte yuvarlak kemerli pencereler ile aydınlatılmaktadır. Caminin kuzey batı köşesinde tek şerefeli, silindirik gövdeli, kesme taştan minaresi bulunmaktadır. Kırma çatısı, marsilya tipi kiremit ile kaplıdır.”[1]

Yıldırım Beyazıt Hamamı

Yıldırım Beyazıt Hamamı, Gerede’de Yıldırım Beyazıt’ın yaptırdığı külliyenin günümüze ulaşamayan yapılarından birisidir. Hamam, kitabesine göre Hicrî 791 (M. 1388) senesinde Çelebi Beyazıt tarafından bugünkü Yıldırım Beyazıt Camii’nin güney yönünde yaptırılmıştır. Yıldırım Beyazıt’ın bu hamamı yaptırdığı sırada henüz bir şehzade olduğu anlaşılmaktadır. Bazı kaynaklarda ise hamamın Ankara Savaşı’na giden Yıldırım Han’ın Gerede’de derici esnafını görmesi üzerine yaptırıldığı kayıtlıdır.

Hamam tarih içerisinde birçok defa harabeye dönmüştür. Kenan Ziya Taş bu hamamın harap bir duruma düşmesini şehir merkezinin 16. Yüzyıl’da bilinmeyen bir sebeple yer değiştirmesine bağlamaktadır.

Devlet Arşivleri’nde yer alan bir Osmanlıca belgeden kervansarayla beraber hamamın Hicrî 1040 / M. 1630 senesinde harap edildiğini ve yakıp yıkıldığını öğrenmekteyiz. Ancak bu eserler, vakıf gelirleri olmadığından o zamanın şartlarında tamir edilememiştir. Bu durum üzerine hamamı ve kervansarayı kendi imkânlarıyla tamir etmek isteyen Hamza adlı bir şahsa izin verildiği görülmektedir.

Yıldırım Beyazıt Hamamı’nın H. 1102 / M. 1691-92 yılında yine harap bir duruma düştüğü ve kervansarayla birlikte tamirinin gerektiği Gerede kadısı Yahya Efendi’nin Osmanlı Arşivleri’nde kayıtlı bir arzından anlaşılmaktadır.

Bu belgeden, Yıldırım Beyazıt Camii’nin Eskipazar civarında Hatipoğlu adıyla bilinen bir vakıf mezrasının bulunduğu ve mezranın gelirlerinin caminin hademesine verildiği görülmektedir. H. 1316 / M. 1898 senesine ait bir başka belgede tamiri yapılan hamamın masraflarının görülmesi emredilmektedir. 1899 senesi içinde yine hamamın tamir edilmesine yönelik bir başka belge Osmanlı Arşivleri’nde kayıtlıdır. Hamamın Yıldırım Beyazıt Camii vakfı olduğu bu belgede belirtilmiştir. Hamam 1908 senesinde de tamir görmüştür.

Yıldırım Beyazıt Hanı / Gerede Kervansarayı

Yıldırım Beyazıt Camii’ne gelir olsun diye yapılan yapılardan birisi de Gerede Kervansarayı’dır. Bu kervansaray, camiye gelir olması için yapılan hamamın harap bir duruma düşmesi üzerine yapılmıştır (Kenan Ziya Taş, Osmanlının Arka Bahçesi Bolu Sancağı, Post Yayınları, İstanbul 2017, s. 117).

Devlet Arşivleri’nde yer alan bir belgeden kervansarayın eşkıyalar tarafından harap edildiğini öğrenmekteyiz.  1613 yılında kervansarayın eşkıya tarafından yakılıp harap edilmesinden sonra, yapının Hacı Mehmed tarafından tamir edilmesi söz konusu edilmektedir. Bir başka belgeden ise kervansarayla beraber hamamın Hicrî 1040 / M. 1630 senesinde harap edildiğini öğrenmekteyiz. Fakat bu yapılar vakıfları olmadığından tamir edilememiştir. Bunun üzerine hamamı ve kervansarayı kendi malıyla tamir etmek isteyen Hamza adlı birine izin verildiği anlaşılmaktadır.

Gerede Kervansarayı’nın 1691 yılında tekrar harap bir duruma düştüğü ve tamirinin gerektiği Gerede kadısı Yahya Efendi’nin Osmanlı Arşivleri’nde kayıtlı bir arzından anlaşılmaktadır. Yıldırım Beyazıt Hanı veya Gerede Kervansarayı olarak bilinen bu yapı günümüze ulaşmamıştır.

Yıldırım Beyazıt Medresesi

Gerede’de Yıldırım Beyazıt Han’ın yaptırdığı külliyenin günümüze ulaşamayan yapılarından birisi de Yıldırım Beyazıt Medresesi’dir. Bu medreseyle ilgili H. 1312 / M. 1894 senesine ait bir belgeden, yapının tamir edilmesi istendiği anlaşılmaktadır. Bu belgeden medresenin caminin yanında olduğu görülmektedir. Yıldırım Beyazıt Medresesi de günümüze ulaşmamıştır.

Sonuç

Bu araştırmanın gösterdiği en önemli sonuçlardan birisi Gerede Yıldırım Beyazıt Camii’nin zaman içinde bir külliye teşkil edecek şekilde hamam, kervansaray, medrese gibi diğer yapılarla desteklendiği ve bunların oldukça zengin vakıflara sahip olduğudur. Bu yapılar topluluğundan han, hamam ve medrese günümüze ulaşamamıştır. Cami ise tarihte birkaç kere yıkılmıştır. Osmanlı devlet erkânının bu cami ve vakıflarıyla yoğun bir şekilde ilgilendiği de görülmektedir.

14. Yüzyıl’ın sonlarında yapılan cami tarih boyunca birçok kez tamir görmüştür. En son olarak 1910 senesinde harap duruma gelen cami bu tarihte yeniden yapılmıştır. 1944 Gerede Depremi’nde tamamen yıkılan Yıldırım Beyazıt Camii, 1947-1949 yılları arasında tekrar yapılmıştır. Yıldırım Beyazıt Hamamı ise tarih boyunca birçok kez tamir görmüş, fakat günümüze kadar gelememiştir. Yıldırım Beyazıt Medresesi ve Yıldırım Beyazıt Kervansarayı da günümüze ulaşamayan yapılar cümlesindendir.

Yıldırım Beyazıt Camii geçmişte kaç kere yıkılmış ve yapılmış olursa olsun şimdiki hâlde bile Gerede’nin canlı bir tarihidir. Yüzyıllar içerisinde bu camiyle ilgili biriken birçok belge, vakıf kayıtları ve beratlar bunu göstermektedir. Bu açıdan bu cami söz konusu olduğunda mekânın hafızasının Gerede’de oldukça canlı olduğunu söyleyebiliriz. 630 yıl gibi uzun bir zaman içerisinde bu cami çeşitli özellikleri, tarihî belgeleri ve kendisine bağlanan yapılar topluluğu ile Gerede’nin adeta hafızası durumuna gelmiştir.

Kaynaklar

Alman Arkeoloji Enstitüsü İnternet Sitesi

Devlet Arşivleri, Osmanlı Arşivi.

Fatih Erkoçoğlu, “Gerede’de Osmanlı’dan Kalma Vakıflar ve Tarihî Eserler”, Geçmişten Günümüze Gerede Sempozyumu Bildiri Kitabı, Gerede Belediyesi Yayınları 2000, s. 81-103.

Halil İnalcık, “I. Beyazıt”, TDVİA, C. 5, S. 231-234.

https://www.bybv.org.tr/Pages1_1/2128 [Erişim Tarihi: 11.04.2022]

https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/bolu/kulturenvanteri/yildirim-bayezid-camisi. [Erişim Tarihi: 11.04.2022]

Kenan Ziya Taş, Osmanlının Arka Bahçesi Bolu Sancağı, Post Yayınları, İstanbul 2017, s. 116).

Müstakil Bolu Livası Salnamesi H. 1291/ M. 1899.

Ramazan Kaşmer, 1844 Yılı Temettuat Defterleri’ne Göre Gerede’deki Din Görevlileri, Külliyat Osmanlı Araştırmaları Dergisi, S. 11, Ağustos 2020, s. 124.

[1] [https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/bolu/kulturenvanteri/yildirim-bayezid-camisi].

Yazar
Yasin ŞEN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen