Karanlık Aydın!

Ülkemiz okumuşlarının gāyet önemli bir kesiminde hükümranlık elde etmiş bir “mantık yiyen virüs” salgını var!

Bin yıllardır işleyen muhâkeme, mantık, sebep sonuç ilişkilerine dâir insanlığa rehber olmuş sistemlerin isâbeti hakkında bir genel şüphe salgını.

Binbir hîle ve riyâkârlık arasında, memleket adına can verenler sıra sıra önümüzden geçerken; ülke bir yanıyla dev sıçramalar, diğer yanıyla da salgın ihânetlerin eşiğinde iken; resmen düşman olanları hayretten donduracak şiddette ahmaklıklar, fikr-i tâkip yeteneğini yitirmiş zevâtın laf salataları!..

Yürüyüş esnâsında tökezleyen ayağı kesmeyi teklif eden bir “maraton programına katılma” çağrısı! 

Hem de etraf leş yiyicilerle kaynar ve yürüyüşten kesildiğiniz an üzerinize çullanmak üzere hırıldaşırlarken.

Yöntem veyâ “usûl” olmadan, yedek gücünüzü devreye sokmadan eldekini bırakmanın ölüm anlamına geleceği gün gibi âşikârken; tökezlemeyi, intihâra meşrûiyet gerekçesi saymak!

Elinizde sâdece bir “ehven-i şer seçeneği” var ve sizden onu bırakmanız, hattâ imhâsında düşmanla işbirliği yapmanız isteniyor! 

Peki çâre adına ne diyorlar?

En parlak teklifleri, çâre arayışının akılsızlık olduğuna inandırmak…

Toplumun devam ve bekā insiyâkına zerrece cevap verme ihtiyâcı duymuyorlar!

Ya kendi geleceklerinin teminâtı?

?

Geleceklerini bizim hayat çizgimizde aramadıkları muhakkak. 

 …

Hayâta tutunmanın insanlık var olalı “mümkün”ün keşfiyle gerçekleştiğini dahî ihmalde bir muhâkeme!..

Bâzen bir akademik kimlikle, bâzen bir emekli general kimliğiyle, bâzen bir yüksek bürokrat veya parti yöneticisi ünvânı arkasına sığınan, birbirine rakip cenahlardan aynı hastalıklı muhâkemeye dâvet ediliyoruz.

Tuhaftır!

Eskiden böyle toplumsal şizofreni hallerinde elitler bunalımdan çıkışa ve sağlıklı bir hedefe doğru kılavuzluk ederlerdi. Şimdi toplumun ana gövdesi ve eğitimsiz(!) kitleler bu tuhaflığa rağmen akl-ı selimde direniyorlar.

Toplumun akıl sağlığı okumuşlardan daha dirençli çıktı.

Yoksa bütün bu okulları kapatsak, medyayı da “esrarlı bir silah olarak” asırlık hasımlarımıza meccânen hediye mi etsek! 🙂 

***

Aydınlığımız gene milletin rûhundan geliyor…

Elhamdülillah, elhamdülillah, elhamdülillah…

Yazar
Sait BAŞER

Aralık 1957 tarihinde Isparta-Yalvaç’ın İleği köyünde doğdu. İstanbul Sağmalcılar Lisesini bitirdi. Üç yıl Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde yüksek öğren... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen