21 Eylül 2023

YÖK, Makedonya’da Türkçe olarak hazırlanan ve kabûl edilen bir doktora tezinin denkliğini onaylamamış.

Demek ki; Türkiye dışında bir ülkede, Türkçe hazırlanan bir doktora tezi, OLABİLİYOR ve kabul ediliyor. Bu, ses bayrağımız, dilimiz, Türkçe’nin böyle îtibâr görmesi bakımından, sevindirici bir olay. Emperyalistlerin yaptıkları gibi, dilimizi öğretmek, yerleştirmek için hiçbir gayret sarfetmememiz yanında, bize âşinâ olan, bizimle ilişkisi olan bir ülkedeki halkın, dilimizi, SEVEREK, isteyerek öğrenmiş, benimsemiş olması, üniversitesinde, dilimizi bilim dili olarak kullanması, Tanzîmattan beri, ‘kendimize, Avrupalı’nın baktığı gibi’ bakmak alışkanlığına yuvarlanma faciasının ürünü olan okur-yazar takımının çok yadırgayacağı bir olgudur.

YÖK, ne yapsın? Elindeki, kendisini bağlayan kurallara göre, doktora öğrencisinin, bir Avrupa dilini, araştırma yapacağı alandaki eserlerden faydalanabilecek kadar bilmesi gerekiyor. Herhâlde, Türk Dili ve Edebiyatı konusunda doktora yapmağa başlamak için de, bir Avrupa dilinden belli puvan almak gerekiyordur; ne güzel(!) değil mi? Türkçe konusunda araştırma yapmak için, yabancının, o konuda NE YAZMIŞ olduğuna bakmak mecburiyeti

Adama, ‘sen ne zaman Avrupa’nın sömürgesi oldun?’ demezler mi?

Hiç aklımıza gelmiyor olmalı ki; bir Avrupa dilini, ‘alanında araştırma yapabilecek kadar bilmek’, Avrupalı’ların üstün oldukları, buluş yaptıkları tecrübî ilimler alanında olmalıdır, sâdece ‘tecrübî ilimlerde’ araştırma yapacak olanların ‘bir Batı dilini, faydalanabilecekleri kadar’ öğrenmeleri gerekmelidir.

Bu kadar açık, bu kadar kesin bir durumu, gerçeği, doktorayla ilgili düzenlemelere koymağa ENGEL OLAN, Tanzîmat’la tutulan yolun döşediği zemînde yerleşen, kemikleşen, adına ‘çağdaşlaşma’ denilen fosil zihniyettir. 

***

Mali’de halk, Fransa’yı kovuyor, ellerinde Türk bayraklarıyla gösteri yapıyor: Fransa’ya; ‘seni istemiyoruz, senden kurtulmamıza yardımcı olarak Türkiye’yi görüyoruz’ demek istiyor.

Filistin’de, zulme uğrayan Araplar, gösteri yaparken, ellerinde, büyük sanılan veya zenginlikleriyle etkili olduğu kabûl edilen Arap ülkelerinin değil, Türk bayraklarını taşıyorlar.

Makedonya’da esnaf, dükkânının yüksek bir yerine astığı Türk bayrağını göstererek: ‘sanmayın ki bu bayrak, sâdece Türklerin bayrağıdır, bu bayrak, bütün Müslümanların bayrağıdır. Ben Türk değilim, fakat Türkiye için ölmeğe hazırım. Türkiye için ölmeğe hazır çok adam vardır’ diyor.

***

Türkiye’de ise, Türkiye’nin altının OYULMASI İÇİN, kültür istilâsı sonucu, ürünü olarak, çeşitli ‘etkinlikler’ bütün hızıyla devâm etmektedir: 

Gün geçmiyor ki, Anadolu’nun bir yerinde, kazılıp kazılıp Rûm kalıntıları çıkarılmasın: bu işin, Anadolu’nun tapusunun Rûm’a çıkarılmak demek olduğunun KAÇ kişi farkındadır?

Trabzon’da KÜLTÜR FESTİVALİ adı altında, Sümela’da, Fâtih’in Pontus imparatorluğunu YIKTIĞI güne denk getirilerek Bartelemeos Cenâbları âyin düzenler. Türk yetkililer de yardımcı olurlar. (Bu konuda Ali Değirmenci’nin, uyarıcı, uyandırıcı, can yakıcı yazısı, mutlaka okunmalıdır.)

Bartelemeos Efendi,  isrârla, inatla EKÜMENİK sıfatı kullanmaktadır. Türk Hükûmeti tanımıyor ama, dış ülkelerdeki görüşmelerinde, o ülkelerin hükümet temsîlcileri, yetkililer, onu, BU SIFATLA kabûl edip görüşüyorlar.

EKÜMENİK hevesi, hülyâsı, iddiâsına göre, -Allah korusun- Fâtih, YANLIŞ bir iş yaparak 1453 yılında Rûm İmparatorluğu’nu yıkmış demektir: aynı VATİKAN gibi, İstanbul’un sûr içindeki bölümü, yâni, Esas İstanbul, Bartelemeos Efendi’nin başkanlığında AYRI BİR DEVLET demektir; değil herhangi birimiz, Fâtih Belediye Başkanı bile, bürosuna gitmek için Patrik Cenâblarının hükûmetinden VİZE almak mecbûriyetinde demektir!

Rusya’ya, bir jest olarak ORTODOKS PATRİKLİĞİNİ hediye etsek, NE dersiniz?

***

17 Eylûl 2023

Yazar Hakkında:

Mehmet MAKSUDOĞLU

Mehmet MAKSUDOĞLU

Mehmet Maksudoğlu, Eskişehir’de Kırım kökenli bir âile içinde doğdu. İnkılâp İlkokulunu, Eskişehir  Lisesini ve Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini bitirdi. İzmir İmam-Hatîp Lisesi’nde Meslek Dersleri Öğretmeni olarak Arapça, Farsça, İngilizce ve Hadîs öğretti. Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde İslâm Târihi Asistanı oldu. Tunus’ta doktora tezi ile ilgili malzeme topladı, dilbilgisini bildiği Arapça'nın pratiğini yapmak imkânını buldu. Dördüncü sınıfına kabûl edildiği Burgiba Yaşayan Diller Enstitüsü Arapça Bölümü’nü bitirdi. Türkiye’ye dönüp İstanbul, Başbakanlık Osmanlı Arşivinde belge inceledi. "Tunus’ta Osmanlı Hâkimiyeti" konulu doktorasını verdi. İngiltere’de, University of Cambridge’de Faculty of Oriental Studies’de Türkçe öğretti, orientalistlerin nasıl yetiştirildiklerini gördü. Türkiye’ye dönüp Diyânet İşleri Başkanlığına bağlı olarak İzmit, Ankara ve İstanbul’da vâizlik yaptı. Marmara Üniversitesi'nde 1983 yılında Yardımcı Doçent, 1986 da Doçent ve 1995 yılında Profesör oldu. İzinli olarak gittiği Malezyadaki International Islamic Universty’de 4 yıl (1991-95) Târih ve Medeniyet Bölümü başkanlığı yaptı, Osmanlı Târihi öğretti. Orada iken yazdığı Osmanlı History adı geçen üniversite tarafından bastırılıp (1999) textbook olarak kullanıldı. Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde bir yıl daha öğretim üyeliği yaptıktan sonra Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi kurucu dekanı olarak Eskişehire gitti. 2004-2005 öğretim yılında izinli olarak gittiği Kazakistan’ın Türkistan Beldesindeki Hoca Ahmed Yesevî Milletlerarası Türk-Kazak Üniversitesinde, Hollanda Rotterdam Milletlerarası İslâm Üniversitesinde bir dönem öğretim üyeliği yaptı.

Yazarın diğer makalelerinden: