ABD’nin Türkiye Hakkında Vermiş Olduğu Yaptırım Kararının Uluslararası Hukuk Açısından Bağlayıcılığı

ABD Hazine Bakanlığı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün ABD’deki mal varlıkları ve mal varlıklarından elde edebilecekleri faiz gelirlerini dondurması ve ABD vatandaşlarının bakanlarla herhangi bir iş ve işlem yapması yasaklaması, ABD iç hukuk sistemini ilgilendiren bir karar olup, Türkiye açısından bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Ayrıca ABD konuyu uluslararası mahkemelere taşıma girişiminde de bulunmamıştır.

*****

Erdi ŞAFAK

Türkiye’de ev hapsinde bulunan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) vatandaşı Pastör Andrew Brunson’ın serbest bırakılmaması gerekçesiyle Washington 2 Ağustos 2018 tarihinde, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e yaptırım uygulama kararı almıştır. ABD’nin yaptırımları sadece iki bakanı kapsıyor ve Türkiye’ye yönelik genel bir yaptırım özelliği taşımıyor. ABD’de yaptırım programlarını uygulamaya koyan kuruluş Hazine Bakanlığı’na bağlı olan Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi’dir (OFAC). OFAC’ın uyguladığı yaptırımlar iki ana gruba ayrılmaktadır. Bunlar;

1- Hükümetlere yönelik olan ve tüm ülkeyi kapsayan yaptırımlar,

2- Gerçek ya da tüzel kişilerin yurtdışı varlıklarına yönelik yaptırımlar şeklindedir[1].

Söz konusu yaptırım kararı konunun uluslararası hukuk açısından da değerlendirilmesini gerektirmiştir. Bakanlar hakkında verilen yaptırım kararını ABD, Türkiye’ye karşı ne şekilde uygulayacak ve yaptırım kararına uyulmaması durumunda ne gibi sorunların söz konusu olacağı, analizimizde incelenmiştir.

ABD’li Rahip Hakkında Tutuklama Kararı Verilmesi ve ABD’nin Karara Karşı Yanlış Tutumu

ABD’li rahip Pastör Bruson hakkındaki iddianame tutuklanmasından yaklaşık 1,5 yıl sonra hazırlanmış ve Mart 2018’de İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmiştir.  İddianamede, Brunson’a hem Fethullah Gülen Cemaati hem de PKK adına suç işlediği suçlaması yöneltilmiştir. Ayrıca , Brunson için “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği” gerekçesiyle 15 yıla kadar, “devletin gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etmek” suçlamasından da 20 yıla kadar hapis cezası istenmektedir. Son olarak ABD’li rahip hakkında 25 Temmuz 2018 tarihinde ev hapsi ve yurt dışına çıkış yasağı kararı alınmıştır[2].

Brunson hakkında verilen karar sonrasında, ABD uluslararası hukukta “diplomatik koruma” hakkı bağlamında birtakım haklara sahip olabilmektedir. Ancak, ABD bu hakkını kullanmak yerine, Türkiye’nin doğrudan egemenliğine müdahale ederek, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Mahkemesi kararlarını eleştirmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin iki bakanına karşı yaptırım uygulama kararı almıştır.

Konuyu “diplomatik koruma” açısından ne şekilde değerlendirebiliriz ilk olarak bunu ele alacağız. Her devlet, ülkesinde bulunan ya da özel bazı durumları nedeniyle o ülkede fiilen bulunmasa bile bazı haklardan yararlanabilecek durumda olan yabancıların, kişi özgürlüğü, aile ve mülkiyet gibi temel haklarına saygı göstermek ve bu haklara, uluslararası hukuka aykırı sınırlamalar koymamakla yükümlüdür. Bir devletin bu yükümlülüğe uymaması, yani ülkesindeki yabancıların temel haklarını ihlal etmesi halinde, uluslararası sorumluluğu söz konusu olabilmekte, hakkı ihlal edilen kişinin uyrukluk bağıyla bağlı olduğu devlet “diplomatik koruma” denilen yola başvurabilmektedir. Bu usul, ihlale son verilmesini, hak ihlalinden doğan zararın tazminat yoluyla ya da uygun bir başka biçimde giderilmesini amaçlar[3].

Diplomatik koruma yetkisi, bir devletin herhangi bir uyruğunun hakkının başka bir devletçe ihlal edilmesi halinde, hak ihlalinin olduğu ülkedeki konsolosluk ya da diplomatik yetkilileri aracılığıyla kullanılır. Devletin, uyruklarını başka devletlerin, uluslararası hukuka aykırı davranışlarına karşı korumaya yetkili olduğu, uluslararası hukukça kabul edilmiş geleneksel bir ilkedir. Devletin, egemenliğine dayanarak, uluslararası alanda uyruğunun kişiliğinde kendi haklarına saygı gösterilmesini isteme yetkisi olmalıdır. Başka bir devletçe hakları çiğnenen bir uyruğunu koruyan devletin, gerçekte, kendi öz egemenlik haklarını koruduğuna inanılmaktadır. Bu koruma, diplomatik usullerle ya da uluslararası yargı yollarına başvurularak gerçekleştirilebilir[4]. Yani ABD Hazine Bakanlığı’na bağlı olan Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi’nin almış olduğu yaptırım kararı, doğrudan Türkiye’nin egemenliğine bir müdahaledir ve uluslararası hukukça geçerli kabul edilmemektedir.

Devletin, diplomatik koruma girişiminde bulunabilmesi için, hakkı ihlal edilerek zarara uğradığı ileri sürülen kişiyle o devlet arasında uyrukluk bağının varlığı bir ön koşul sayılmaktadır. Bu bağlamda rahip Pastör Bruson ABD vatandaşı olması sebebiyle, ABD vatandaşına karşı diplomatik koruma hakkına sahip olabilmektedir.

Diplomatik koruma konusunda en önemli konu, haklarının çiğnendiğini ileri süren kişiyle ilgili olarak diplomatik koruma mekanizmasının işletilmeye başlaması için, önce o kişinin haklarını çiğnediği ileri sürülen devletin yönetim ve yargı organlarına başvurup, bu alandaki bütün olanakları kullanıp tüketmiş olması gerekir. Devlet, yabancı ülkede yerel başvuru yollarının tümünü kullanmamış durumdaki uyruğu için diplomatik korumada bulunma hakkına sahip değildir. Ancak, belli bazı durumlarda, iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulunun aranmayabileceği de kabul edilmektedir[5]. Yine bu çerçevede ABD’li rahip ile ilgili yargı süreci devam etmekte olup, ABD’nin diplomatik koruma işlevini gerçekleştirmesi henüz mümkün değildir. Kısacası ABD Türkiye’de bakanlar hakkında yaptırım kararı almak yerine “diplomatik koruma” işlevini yerine getirerek, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanabilecekti.

Türkiye Cumhuriyeti Bakanları Hakkında Verilen Yaptırım Kararlarının Bağlayıcılığı

Daha öncede değindiğimiz üzere, Pastör Andrew Brunson’ın serbest bırakılmaması gerekçesiyle Washington 2 Ağustos 2018 tarihinde, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e yaptırım uygulama kararı almıştır. Peki, bu kararın Türkiye açısından bağlayıcılığı nedir ve yaptırım kararına uyulmaması durumunda neler söz konusu olacaktır?

Uluslararası hukukun temel ilkelerinden birisi de iç işlerine karışmama ilkesidir. İç işlerine karışmama ilkesi, bir devletin yalnızca ulusal yetkisine giren işlere başka devletlerce karışılmasının bu ilke ile yasaklanmasını belirtmektedir. Bu çerçeve içine özellikle bir devletin siyasal ve ekonomik düzeni, kimi toplumsal ve kültürel işler girmektedir[6]. Bu bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti mahkemesinin vermiş olduğu bir karara karşı müdahalede bulunma girişimi, iç işlerine karışma ve egemenliğe müdahale şeklinde değerlendirilmektedir.

ABD Hazine Bakanlığı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün ABD’deki mal varlıkları ve mal varlıklarından elde edebilecekleri faiz gelirlerini dondurması ve ABD vatandaşlarının bakanlarla herhangi bir iş ve işlem yapması yasaklaması, ABD iç hukuk sistemini ilgilendiren bir karar olup, Türkiye açısından bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Ayrıca ABD konuyu uluslararası mahkemelere taşıma girişiminde de bulunmamıştır.

Değerlendirme

ABD vatandaşı Pastör Andrew Brunson’ın serbest bırakılmaması gerekçesiyle ABD’nin 2 Ağustos 2018 tarihinde, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e karşı yaptırım uygulama kararı alması, ABD tarafından, Türkiye’ye karşı tehditkâr bir girişim olarak değerlendirilmiştir. ABD, uluslararası hukuk açısından da haklı dayanakları bulunan “diplomatik koruma” hakkı yerine, Türk bakanlara yaptırım uygulama kararı alarak, konuyu siyasileştirmekten öteye gitmemiştir. ABD’nin almış olduğu yaptırım kararının uluslararası hukuk açısından herhangi bir bağlayıcılığı bulunmamakla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti iç işlerine karışma girişimi, uluslararası hukukun temel ilkelerinden olan iç işlerine karışmama ilkesine aykırı değerlendirilmektedir.

[1] ABD’nin Yaptırım Kararı: Hangi Ülkelere Ne Uyguluyor, Ekonomiler Nasıl Etkileniyor?, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45040383, 02.08.2018.

[2] “Pastör Andrew Brunson Kimdir: Dava Hakkında Bilinmesi Gerekenler”, https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-43782841, 02.08.2018.

[3] AYBAY, Rona – ORAL, Elif, Kamusal Uluslararası Hukuk, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul – 2016, s.264-265.

[4] AYBAY – ORAL, s.265.

[5] AYBAY – ORAL, s.265.

[6] PAZARCI Hüseyin, Uluslararası Hukuk, Turhan Kitabevi, Ankara – 2016, s.151.

—————————————–

Kaynak:

http://turksam.org/abdnin-turkiye-hakkinda-vermis-oldugu-yaptirim-kararinin-uluslararasi-hukuk-acisindan-baglayiciligi

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen