Sosyal medya meselesi

Öncelikle şunu bir netleştirmek gerek; sakıncalı içerikler de barındırıyor oluşu, sosyal medyanın zararından çok faydasının olduğu gerçeğini değiştirmez.

Öyle ki, eğitimden bilime, eğlenceden habere her türlü hususta doğru bilgiler de barındırdığı bir gerçek. Ayrıca bu mecraların elektronik ticarete katkısı ve devletin bu yolla elde ettiği vergi de cabası. Yine aslında duyulan bilgilerin doğruluğunu teyit etme mecrası da yine internet, yine sosyal medyada yer alan konunun uzmanlarının veya ilgili olayın tanıklarının yaptığı paylaşımlar. Bu açıdan sosyal medyanın faydasının zararından çok daha fazla olduğunu söylemek mümkün.

***** 

Fatma ÇELİK

Bir süredir, iktidarın sosyal medya platformlarından rahatsızlığını ve bu alanlara müdahale edebileceği yasal düzenlemeler getirmek istediğini zaten konuşuyorduk. Bu hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızına yapılan çirkin dijital saldırı da bu meseleyi daha çok alevlendirdi. Tabi, bir de Erdoğan’ın gençlerle gerçekleştirdiği Youtube yayında yaşanan “dislike” yani “beğenmeme” meselesi var.

İşte bu iki meselenin üst üste gelmesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal medya platformlarına (dizi ve film izleme platformu olan Netflix’i de dahil ederek) karşı olduğunu ve tamamen kaldırılmasını istediğini dile getirdi. Tabi bu söylem daha sonra biraz yumuşatılarak, “kontrol edilmesi” meselesine çekildi.

Yararlı mı zararlı mı?

Öncelikle şunu bir netleştirmek gerek; sakıncalı içerikler de barındırıyor oluşu, sosyal medyanın zararından çok faydasının olduğu gerçeğini değiştirmez.

Öyle ki, eğitimden bilime, eğlenceden habere her türlü hususta doğru bilgiler de barındırdığı bir gerçek. Ayrıca bu mecraların elektronik ticarete katkısı ve devletin bu yolla elde ettiği vergi de cabası. Yine aslında duyulan bilgilerin doğruluğunu teyit etme mecrası da yine internet, yine sosyal medyada yer alan konunun uzmanlarının veya ilgili olayın tanıklarının yaptığı paylaşımlar. Bu açıdan sosyal medyanın faydasının zararından çok daha fazla olduğunu söylemek mümkün.

Öte yandan, sosyal medya, siyasetçiler için de toplumla doğrudan ilişki kurabildikleri bir mecra.

Hatta bu açıdan, çok yakın zamanda, koronavirüs nedeniyle bir siyasisi adeta “fenomen” haline gelmiş bir ülkeyiz. Şöyle ki, dünyada, Türkiye’den başka hiçbir ülkede koronavirüs verileri ilgili bakanın sosyal medya hesabı üzerinden açıklanmadı. İlgili ülkeye göre “goverment” uzantılı resmi web sitelerinden veya basın açıklamalarından duyurular yapıldı. Bu sebeple, sağlık bakanına eş değer mevkilerdeki kişiler Fransa’da 193 bin, İngiltere’de 324bin, Almanya’da 160 bin, İspanya’da 67 bin, ABD’de 71 bin, İtalya’da 87 bin takipçiye sahipken; Türkiye’de Sağlık Bakanı’nın takipçi sayısı ilk vakanın açıklandığı 10 Mart 2020 tarihi sonrası 391 binden 5.7 milyona yükseldi.

Demem o ki, aslında iktidar da sosyal medyayı en etkili iletişim aracı olarak gördüğünü kullanımlarıyla teyit etmiş oldu.

Peki, bir düzenleme gerekli mi?

Sosyal medyanın doğru kullanılması elzem bir durum. Ancak kirli bilgi veya hakaret meselesi, yalnız sosyal medya için geçerli değil, internetin tamamı için geçerli. Hatta sosyal ortamlar için de geçerli. Sosyalleştiğimiz her ortamlarda gerçekleştirilen diyaloglarda da yanlış bilgi var, hakaret var. Ne yapılacak? Ağızlara da mı filtre takılacak? Ya da konuşmaya mı yasak getirilecek?

Öncelikle yasağın çözüm olmadığı bir kenara yazalım. Düzenleme mevzuna gelince…

Sosyal medyanın denetimi konusunda bir düzenleme yapılması, dünyada şu an hemen hemen her ülkede tartışılan bir durum ancak Youtube kanalında ceza hukuku üzerine video paylaşımları yapan (bunu da bilerek belirtiyorum ki, bu tarz dijital platformlarda ne faydalı paylaşımlar da yapıldığı unutulmasın) Prof. Dr. Adem Sözüer, ceza hukukunda problemli bir alanın düzeltilmesi meselesini tartıştığı videosunda şöyle bir cümle kurmuştu ki bugün bu cümle, Türkiye’de problem olduğu saptanan ve düzeltilme önerisi getirilen her alan için geçerlidir:

“Şu anda Türkiye’de öyle bir kanunlaştırma hareketi var ki, biraz hasta bir mesele kanunlaştırmak için masaya yatırıldığında cesedi kalkıyor.”

Bu açıdan öncelikle kanunların etkili ve doğru bir şekilde yapılacağı ve uygulanacağı ortamı sağlamak daha doğru bir başlangıç olacaktır.

Bu açıdan sosyal medyaya TC kimlik numarası ile girilmesi gibi, başka hak ve özgürlüklerimizi zedeleyen yöntemlerden uzak durulmalı; kimliği gizleyerek sosyal medya kullanmanın da bir hak olduğu unutulmamalıdır. Nitekim sosyal medyada komik paylaşımlar yapan bir kişi, normal hayatında yaptığı meslek veya bulunduğu ortamdan dolayı kimliğini açıklamamayı tercih edebilir.

Son olarak, örnek alındığı söylenen Fransa ve Almanya yasalarının da tartışıldığı ve uygulama açısından problemli olduğu unutulmasın. Sosyal medyada işlenen suçlarla ilgili karar verme yetkisini mahkemelerden alarak başka kurumlara vermek siyasi çıkarlara göre denetleme sonucu doğuracak ve daha büyük sıkıntılara meydan verecektir.

———————————————

Kaynak:

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/sosyal-medya-meselesi-56192yy.htm

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen