Doğu Akdeniz Sorununda Türkiye-ABD İlişkileri

Şüphesiz ABD ile Türkiye arasında göz ardı edilmesi zor bir güven sorunu var. EastMed Gaz Forumu’na ABD’nin katılımını bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Amerika’nın foruma katılımı kendi başına bir sorun değil. İkili ilişkilerde güven sorunu aşılabilirse, ABD’nin bu forumda olması Türkiye için bir kaldıraç bile olabilir. Doğu Akdeniz bağlamında Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Fransa çatışmadan yararlanmaya devam ediyor ve Türkiye’nin çıkarlarını tamamen görmezden geliyor. Türkiye bu arada ABD ve İsrail ile ilişkilerini geliştirecek olsaydı, Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı cepheyi ikiye bölerdi.

****

Dr. Emre OZAN[i]

Eastern Mediterranean Gas Forum, geçtiğimiz Eylül ayında Mısır, İsrail, Ürdün, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve İtalya’nın katılımıyla resmen kuruldu. Aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri Forum’a “daimi gözlemci” statüsüyle davet edilmiş ve Washington yönetimi bu daveti memnuniyetle karşılamıştır. Yunanistan Çevre ve Enerji Bakanı Kostis Hatzidakis’in yaptığı son açıklamaya göre ABD, 13 Ocak 2021 itibarıyla EastMed Gaz Forumu’na katılma talebini resmileştirdi.

Forum, Doğu Akdeniz’de enerji alanında işbirliği yapmayı amaçlayan bir platform olarak kurulmuş olmasına rağmen, üyelik Doğu Akdeniz kıyı ülkelerine özel değildir. Bu nedenle, Ürdün’ün Akdeniz’e ulaşacak bir kıyıya sahip olmadığı halde en geniş kıyı şeridine sahip ülkelerden biri olmasına rağmen Türkiye’nin üye olmaması gibi kıyılarda tuhaf durumlar ortaya çıkabilir. Bölgenin jeopolitik ortamına bakıldığında bu durumun o kadar da tuhaf olmadığı muhakkak anlaşılacaktır.

Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve İsrail son on yıldır enerji alanında işbirliğini artırarak bu işbirliğini siyasi alana da taşıdı. Aynı zamanda fiili bir ittifaka dönüştü. Bu üç ülkenin ortak özelliklerinden biri de Türkiye ile yaşadıkları siyasi sorunlar. Deniz hukuku, Kıbrıs sorunu ve bölge ülkeleriyle yaşanan anlaşmazlıklar Türkiye’nin Forum dışında kalmasına neden oluyor ve Türkiye’ye karşı giderek daha somut bir biçim oluşturuyor.

ABD’nin daimi gözlemci olarak resmi başvurusu, Türkiye’ye karşı atılan adımların son örneğini temsil ediyor. Bu noktada bilinmesi gereken ilk şey, başvurunun Donald Trump başkanlık görevini sürdürürken yapıldığıdır. Yeni Başkan Joe Biden bu kararı değiştirmedi. ABD’nin Doğu Akdeniz’de enerjiyle ilgili sorunları çözme tutumu Türkiye lehine değil ve yeni cumhurbaşkanı ile değiştirilmesini beklemek gerçekçi olmaz. Ancak konuyu genel olarak Biden’ın dış politika gündemine bakarak değerlendirmek daha doğru olacaktır.

Her şeyden önce hem Obama döneminde hem de Trump döneminde olduğu gibi ABD’nin temel dış politika sorunu Çin’in yükselişini dengelemek ve Rusya ile sorunlara karşı gerekli önlemleri almak olacaktır. Nitekim Biden, görevinin ilk günlerinde bunun sinyallerini vermeye başladı. Biden’in bu konuda Trump’tan farkı, onları suçlayan hatta aşağılayan bir söylemden ziyade müttefikleriyle işbirliğine daha fazla önem vererek Çin ve Rusya’ya karşı bütüncül bir strateji geliştirmesidir.

Biden’in bu stratejisi, müttefik ülkelerle daha yakın işbirliği ve müttefikler arasında daha uyumlu bir politika gerektirir. Dolayısıyla, bir tarafta bir NATO müttefiki olan Türkiye ile diğer tarafta bir NATO müttefiki olan Yunanistan ile ABD’nin en yakın müttefiki olan Isreal arasında bir kutuplaşma Biden’ın tercih edeceği bir durum değildir. Ancak bu kutuplaşmanın nasıl ortadan kaldırılacağı ve Biden’ın hangi stratejiyi takip edeceği henüz belli değil.

Türkiye ile ilişkilerde Biden’in ana gündemi Doğu Akdeniz değil, S-400’ler. Trump döneminde uygulanan yaptırımlardan çekilme söz konusu olmadığı gibi, bu yaptırımların daha da güçlü şekilde devam etmesi muhtemeldir. Diğer bir deyişle Doğu Akdeniz ve genel olarak Ortadoğu bağlamında ABD’nin önceliği Rusya’yı dengelemektir.

Aleksey Navalny meselesi, ABD-Rusya ilişkilerinde bizleri gergin bir dönemin beklediğini de göstermiştir. Bu nedenle Türkiye’nin güvenilir bir müttefik olarak S-400’leri terk etmesi ve Rusya’ya karşı ABD ile birlikte hareket etmesi bekleniyor. Ancak ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde PYD / YPG’ye desteğini sürdürmesi, ABD’nin Türkiye için samimi bir ortak olmadığı konusuna dikkat etmediğini gösteriyor.

Şüphesiz ABD ile Türkiye arasında göz ardı edilmesi zor bir güven sorunu var. EastMed Gaz Forumu’na ABD’nin katılımını bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Amerika’nın foruma katılımı kendi başına bir sorun değil. İkili ilişkilerde güven sorunu aşılabilirse, ABD’nin bu forumda olması Türkiye için bir kaldıraç bile olabilir. Doğu Akdeniz bağlamında Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Fransa çatışmadan yararlanmaya devam ediyor ve Türkiye’nin çıkarlarını tamamen görmezden geliyor. Türkiye bu arada ABD ve İsrail ile ilişkilerini geliştirecek olsaydı, Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı cepheyi ikiye bölerdi.

Bu noktada ABD’nin foruma resmi katılımı gündemdeyken İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz’in yaptığı açıklamaya dikkat çekmek faydalı olacaktır. Steinitz, Türkiye’nin EastMed Gaz Forumu’na katılmak istemesinden mutluluk duyacağını ifade etti. Son zamanlarda Türkiye ile İsrail arasında normalleşmenin başlayabileceğine dair haberler var. İsrail’in Yunanistan ve Rum tarafı ile işbirliğinin pragmatik bir temelde yürütüldüğü hatırlatılmalıdır. Ayrıca, Türkiye’nin İsrail ile yaşadığı sorunlar daha siyasi iken, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi ile ilgili sorunlar denizcilik yargı yetkisi gibi önemli egemenlik konularından oluştuğunu vurgulamak önemlidir.

Türkiye İsrail ile ilişkilerini normalleştirir ve ABD ile güven sorunlarının üstesinden gelirse Doğu Akdeniz’de köklü bir değişiklik olur. Ancak, olması muhtemel değildir. Birincisi, sorunları çözecek olanın Türkiye olması bekleniyor. ABD’nin güvenilir bir müttefik gibi davranması ve Türkiye’nin güvenini kazanmak için gerekli adımları atması gerekiyor. Daha önce de belirtildiği gibi, PYD / YPG ile işbirliğini sürdürmek veya Türkiye’nin S-400’lerden vazgeçmesini beklerken FETÖ liderini elinde tutmak, ittifak hukukuna uygun bir dış politika stratejisi olmayacaktır.

İsrail ile ilişkilerin hızlı bir şekilde normalleşmesini beklemek gerçekçi olmaz. Son on yılda birçok sorun iki ülke arasındaki anlaşmazlıkları derinleştirdi ve orta ve uzun vadede iki ülkenin 1990’larda olduğu gibi yeniden bağlanması imkânsız değilse de mümkün.

Türkiye, hem ABD hem de İsrail ile ilişkilerde yeni bir sayfa açmak için iyi niyetli taleplerini dile getirdi ve hala yineliyor. Bu ülkelerle olan köprüler asla kaldırılmadı. Ancak Türkiye, bu yeni sayfayı çevirmek için neyin gerekli olduğunu sormalıdır. Türkiye, temel çıkarlarından vazgeçmeye niyeti olmadığını kuvvetle ifade ediyor.

ABD’nin Türkiye’den beklentisi S-400’leri bırakıp Rusya ile mesafesini korumak. Öte yandan Rusya ile ilişkiler Türkiye için de büyük önem taşıyor. Geçmişte Osmanlı döneminde önce İngiltere ile sonra Almanya ile, Cumhuriyet döneminde ABD ile olan ittifakların tümü Rusya’ya karşı bir güvenlik arayışının ürünüydü. Ancak Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana sadece Rusya Türkiye ile sınır paylaşmamış, tehdit algısı da önemli ölçüde ortadan kalkmıştır. Bu nedenle, artık ABD veya başka herhangi bir ülke ile Rusya’ya karşı bir ittifak kurmaya yol açan güçlü motivasyonlar yoktu.

İki ülke arasında hala birçok sorun olsa da Rusya ve Türkiye bu sorunlara rağmen yapıcı bir ilişki kurmanın yolunu bulmuş ve bundan vazgeçmek istememektedir. Bu yüzden; ABD’nin Türkiye’den Rusya ile kendisi arasında seçim yapmasını istediği mevcut konjonktür ile uyumlu değil. Türkiye, ne Rusya ile ne de ABD ile katı ve kalıcı bir ittifak kurmak yerine dengeli bir dış politika izlemek istiyor ABD, Türkiye’nin Rusya’ya nasıl yaklaştığı sorusuna sadece Türkiye’nin eylemine bakarak cevap vermemeli, bir cevap için kendi dış politikasını ve Türkiye’den beklentilerini gözden geçirmeyi. Bu, ABD-Türkiye ilişkileri için daha sağlıklı bir zemin oluşturacaktır.

————————————————————-

Kaynak:

https://www.ankasam.org/en/author/dr-ogr-uyesi-emre-ozan/

——————————————–

[i] ANKASAM Türk Dış Politikası ve Uluslararası Güvenlik Danışmanı

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen