ABD, Afganistan’dan çekildiği gibi Irak’tan da çekilirse ne olur?

Afganistan ile Irak arasında bazı benzerlikler elbette var. En önemli benzerlikler; her iki ülkenin de “Teröre Karşı Savaş” çerçevesinde ABD tarafından işgal edilmesi; eski otoritenin silahlı güç kullanılmak suretiyle yerinden edilmesi; özgün olduğu iddia edilen yeniden siyasal inşa süreçlerine tabi tutulması; ABD’nin denetiminde bir ulusal askerî güç inşa etme çabası olarak sıralanabilir.

Bu benzerliklerden daha önemli farklılıklarıysa şöyle sıralayabiliriz: Yerinden edilen askerî ve siyasal otoritenin örgütsel yapısını koruyamaması; iktidarın yeni sahiplerinin ABD dışındaki ülkelerle işbirliği yaparak yeni bir siyasal bilinci muktedir kılması; Irak’ın merkezî idari tarihinin Afganistan’dakine göre çok daha köklü olması; eski rejimin sahiplerinin parçalanmışlığının yeni iktidar sahipleri tarafından kullanılması; işgal sonrasında ABD dışındaki İran, Türkiye ve Rusya gibi önemli devletlerin kendi etki alanlarını oluşturması ve Irak’ın devasa yeraltı zenginliği farklar arasında en önemlileri olarak sayılabilir.

*****

Doç. Dr. Serhat ERKMEN[i]

 

Öncelikle belirtmek gerekir ki; bu bir karşılaştırma yazısı değil. Irak ve Afganistan son 20 yıl içinde işgal ve iç savaşla karşılaşan ülkeler olmasına rağmen bu ülkeleri birbirleriyle eşleştirerek karşılaştırma yapmak mümkün değil. Ancak ABD’nin Afganistan’dan 2020 başlarından itibaren hızlanarak şekillenen çekilme sürecinin bir anda tamamlanması sonucunda ortaya çıkan yeni durum, farklı özelliklere sahip olsa da, istikrarsızlığa açık iki kritik ülke açısından da yarı olgusal yarı kurgusal bir değerlendirmeyi zaruri hale getiriyor.

ABD Afganistan’da ne yapmaya çalıştı?

Birkaç küçük hatırlatma ile başlayalım. ABD’nin 2001 yılında “Terörizme Karşı Savaş” konsepti çerçevesinde başlayan Afganistan’a müdahale süreci öncesi, Taliban ülkenin önemli bir kesimini kontrol etmesine rağmen tüm ülkeye hâkim merkeziyetçi bir hükümete ve idari sisteme sahip değildi. Bazı bölgelerde diğer silahlı grupların hâkimiyetinin sürmesinin yanı sıra Taliban’ın idari erki olgunlaşmamıştı. ABD’nin Afganistan’a girmesiyle birlikte bu ülkede bir “ulus inşası” projesi yürütmeye çalıştığı, ülkenin yerel şartlarını da dikkate alarak göreli özgün bir çerçevede şartlara uygun bir merkezî hükümet inşa etmeye çalıştığı görüldü. Bu inşa süreci “kapsayıcı bir meclis ve hükümet”, ulusal bir ordu, yerel yönetimlerin pratikte ciddi söz sahibi olduğu sözde bir merkezî idari teşkilatlanması sacayağına oturuyordu.

Bu sürecin en önemli ve olmazsa olmaz parçası ise ABD’nin en önemli öğesi olduğu büyük bir askerî koalisyonun güvenliği sağlamasıydı. Bu askerî koalisyon sadece Taliban ve El Kaide’yi devre dışı bırakmaya çalışmıyordu; aynı zamanda uzun süredir birbiriyle mücadele eden savaş ağalarının oluşturduğu irili ufaklı silahlı grupları, bazen “havuç ve sopa” yöntemini kullanarak bazen de ulusal orduya eklemleyerek, uzun vadede ülkeyi denetimde tutması beklenen hükümetin ihtiyaç duyacağı güvenlik gücünü inşa ediyordu.

Bu süre zarfında El Kaide Afganistan’da büyük ölçüde yenildi. Hatta işgalin 10. yılında Afganistan’daki yabancı El Kaide militanı sayısı 100’ün biraz üstüne kadar düşmüştü. Taliban kontrol ettiği bölgelerin büyük bir kısmını kaybetse de savaşma iradesini ve örgütsel kapasitesini korumayı başarmıştı. “Kırdan kaynaklanan uzun süreli halk savaşı” yürütmeye başlamıştı. Bir süre sonra Taliban gibi ancak ondan ayrı biçimde IŞİD’e bağlı olduğunu ilan eden bir grup da çatışmalara dâhil oldu; şimdilerde “Horasan” diye konuşulan ancak asıl olarak IŞİD’in uzak vilayetleri arasında “Horasan Vilayeti” olarak adlandırılan bu yapı o tarihten beri dikkate alınması gereken bir faktör.

Ancak hepimizin şahit olduğu gibi yukarıdaki tablo kısa sürede değişti. ABD’nin çekilmesinin nedenlerini bir kenara bırakalım. O konu, yazarın uzmanlık alanı dışında tamamen ayrı bir analizin konusu. Nedenleri ne olursa olsun karşımızdaki tablo çok basit: ABD’nin Afganistan’da inşa etmeye çalıştığı yapı başarısız oldu. Yapı içten zayıf olunca onu bir arada tutan tutkalın ortadan kalkmasıyla birlikte bir anda çöktü. Analizimizin bundan sonrası için en kilit kavram da bu: Çöküş. Anlaşılan, ABD de bu yapının işe yaramadığını ve Taliban ile müzakereler sonucunda çözüleceğini düşünüyordu.

Ancak, çözülme ile çöküş arasında çok büyük bir fark var. Çözülme toplumun, idari mekanizmanın ve kurumların görece kademeli bir kopuş sürecini ifade etmek için kullanabilir. Çöküş ise bir anda tamamen ortadan kalkma olarak tanımlanabilir. Bu nedenle son Afganistan’da 20 yılda inşa edilmeye çalışılan ne varsa çok kısa bir süre içinde ortadan kalktığı ve yerini görece eski muktedire bıraktığı söylenebilir. İşte bu yazının analiz konusu tam da burada başlıyor.

Irak Afganistan’a benzer mi?

Afganistan ile Irak arasında bazı benzerlikler elbette var. En önemli benzerlikler; her iki ülkenin de “Teröre Karşı Savaş” çerçevesinde ABD tarafından işgal edilmesi; eski otoritenin silahlı güç kullanılmak suretiyle yerinden edilmesi; özgün olduğu iddia edilen yeniden siyasal inşa süreçlerine tabi tutulması; ABD’nin denetiminde bir ulusal askerî güç inşa etme çabası olarak sıralanabilir.

Bu benzerliklerden daha önemli farklılıklarıysa şöyle sıralayabiliriz: Yerinden edilen askerî ve siyasal otoritenin örgütsel yapısını koruyamaması; iktidarın yeni sahiplerinin ABD dışındaki ülkelerle işbirliği yaparak yeni bir siyasal bilinci muktedir kılması; Irak’ın merkezî idari tarihinin Afganistan’dakine göre çok daha köklü olması; eski rejimin sahiplerinin parçalanmışlığının yeni iktidar sahipleri tarafından kullanılması; işgal sonrasında ABD dışındaki İran, Türkiye ve Rusya gibi önemli devletlerin kendi etki alanlarını oluşturması ve Irak’ın devasa yeraltı zenginliği farklar arasında en önemlileri olarak sayılabilir.

Şimdi asıl soruya gelelim. ABD, Afganistan’dan çekildiği gibi Irak’tan da çekilirse ne olur? Yanıt biraz karmaşık.

Öncelikle şunu söyleyelim, aslında ABD bunu yaptı. Yani, ABD, 2011 yılı sonunda, Irak’tan askerlerini geride sadece Bağdat’taki elçilik binasını koruyacak küçük bir birliği bırakarak çekti. Sonucun ne olduğunu hepimiz hatırlıyoruz sanırım. 2012’de IŞİD aynı Taliban gibi kırdan kaynaklanan bir ayaklanma süreci başlattı. 2014 Haziran’a gelindiğinde, ülkenin üçte birini ele geçirdi. Film başa sardı; ABD’nin başını çektiği bir uluslararası koalisyon bir yandan İran bir yandan IŞİD’i çıkarmak için Irak’a girdi. 3 sene sonra ülke yıkık bir biçimde IŞİD’den kurtarıldı. Fakat o dönemde gözlemlediğimiz bazı olgular aslında Afganistan ile benzerlik gösteriyordu. Örneğin, ulusal ordu denilen yapının ne ulusal ne de ordu olması; ABD ve merkezî hükümet ile işbirliği yapan aşiretlerin (bir çeşit savaş ağalarına dönüşmüşlerdi) ayaklanmacılara katılması; kurulan parlamento ve hükümetin tamamen başarısız olması gibi faktörler açısından bakıldığında 2014 Irak’ı ile 2021 Afganistan’ı arasında pek fark yoktu. Ancak, o tarihte Irak’ta çöküş değil çözülme yaşanmıştı. Bu nedenle müdahale süreci sonrasında eski yapı göreli olarak onarıldı. 2017’den itibaren Irak, ABD’nin 2003’te inşa ettiğinden farklı bir hal aldı.

Artık, ABD askerleri Irak’ta temel birleştirici tutkal değil. Siyasi yapı ABD’nin inşa etmeye çalıştığı gibi sözde iktidar paylaşımına dayalı federal bir düzene de sahip değil. Bağdat, bugün Erbil karşısında, 2014 öncesine göre çok daha güçlü. Hatta pek çok açıdan hükmedici. ABD’nin inşa ettiği güvenlik kurumlarının çoğu ismen yaşıyor. Asıl güç milis grupların elinde. O yüzden ABD çekildiğinde Afganistan’da yaşanan tablo ile Irak’taki tablo birbirinden çok farklı olacak. Farkındaysanız çekilmesi halinde yazmıyor; çekildiğinde diyoruz. Peki neden?

ABD askerleri Irak’ta hangi bölgeye çekiliyor?

Gündemimiz o kadar yoğun ki; pek çok kişi ABD’nin Irak’tan bir askerî çekilme süreci içinde olduğunu muhtemelen izlemiyor. 2020 başlarında ABD’nin Irak’taki asker sayısı 5 bin civarındaki iken 2021 başında bu sayı 2 bin 500’e inmişti. Ocak 2022’de ise ABD’nin Irak’taki askerî varlığının 500 civarında olması planlanıyor. Ancak, bu süreç basit bir biçimde ABD’nin Irak’tan çekilmesi olarak tanımlanamaz. Çünkü, ABD askerleri Irak’tan sadece çekilmiyor, aynı zamanda yer değiştiriyor.

Şöyle ki; ABD 2020 içinde El Kaim, Gayyare, Kerkük, Musul, Habbaniye, Bağdat, Ebu Garip, Besmaya ve Taci’deki askerî üslerini boşalttı. Bunların bir kısmı Irak dışına çekilirken önemli bir kısmı ise Harir (Erbil) ve Erbil’deki ABD üslerine kaydırıldı. Ayrıca yakın gelecekteki üs planlaması açısından ABD’nin Irak’ta kalmayı planladığı üsler yukarıda belirtilen iki üs dışında Zaho, Duhok ve Süleymaniye’de yer alıyor. İstisnası var mı? Elbette var. Anbar’da bulunan El Asad Havaüssü’nü bırakmayı en azından şimdilik düşünmüyor. Ayrıca Bağdat’ta uluslararası koalisyon kapsamında küçük bir varlık şimdilik ABD’nin kalacağı yerler arasında görünüyor. Ancak Bağdat’taki planlanan varlık son derece sınırlı.

Yine bir sürü isim yazdım farkındayım. Haritada hepsinin yeri belli, ancak ben sizler için durumu özetleyeyim. ABD, Sünni Arapların yaşadığı bölgelerdeki askerî üsleri boşaltırken kuzeyde Iraklı Kürtlerin kontrolü altındaki bölgelere çekiliyor. Çok kısa bir biçimde yeniden altını çizmemiz gerekirse ABD, Irak’ta asker sayısını azaltırken kalan askerlerini de Kuzey Irak’taki üs bölgelerine çekiyor. İşte bu süreç Afganistan’daki durum dikkate alındığında her şeyi daha ilginç bir hale getiriyor.

Önümüzdeki dönemde Irak’ta neler olabilir?

Yazının başında bu analizin yarı olgusal yarı kurgusal olduğunu söylemiştim. Olgusal kısmını anlattım, şimdi sıra geldi kurgusal kısmına. 2022 Ocak ayı, Irak için sadece ABD askerlerinin sayısının asgariye indiği dönem olmayacak, aynı zamanda genel seçimin üzerinden yaklaşık 3 ay geçtiği halde muhtemelen hükümetin kurulamadığı bir dönem olacak. Neden hükümet kurulamasın demeyin; önceki seçimlerden sonra hükümetin kurulması en az 6 ay aldı. 2018 seçiminden sonra bakanlar kurulu hiçbir zaman eksiksiz atanamadı. Yani, 3 ayda hükümet kurulmaz ise bu çok sıra dışı bir şey olmaz.

Size bir istatistik daha vereyim. Irak’ta ABD askerî varlığının dibe vurduğu tarih Haziran 2014 idi, o sırada ülkedeki ABD askeri sayısı yaklaşık 300 civarındaydı. Nisan 2014’te yapılan seçimden 2 ay sonra ABD askeri sayısının 300’e indiği bir ortamda IŞİD ülkenin üçte birini ele geçirdi. Şimdi, benzer bir döneme doğru gidiyoruz. İşte bu nedenle ABD’nin çekilmesinin yeni bir çöküş ya da çözülmeye neden olup olmayacağı sorusu çok makul görünüyor.

Yukarıda belirtmiştim; Afganistan ve Irak benzerlikler taşıdığı kadar farklılıklar da taşıyor. Örneğin, Irak’ta iktidarın eski sahipleri artık askerî bir örgütlenmeden çok uzak. Bu nedenle 2014’e benzer bir ayaklanma beklemek için 2022 çok erken bir tarih olabilir. Ayrıca, ABD’nin çekilmesiyle tamamen çökecek bir “ulusal ordu” yok. Güvenliği ordudan ziyade milis gruplar sağlıyor. Ancak çok önemli bir nokta var: Afganistan’da ABD muhatabını değiştirdiği için çöküş meydana geldi. Irak’ta da siyasal muhatap değişir de örneğin artık ikna edemeyeceğini varsaydığı Şii milislerden on yıllardır işbirliği yaptığı Iraklı Kürtlere odaklanırsa bu sefer farklı bir senaryo ile karşı karşıya kalabiliriz.

Irak’ta nasıl farklı bir senaryo yaşanabilir?

2017’deki bağımsızlık referandumu sonrası Iraklı Kürtlerin bağımsızlık taleplerinin çok çok ileri ötelendiği düşünüldü. Hatta, Irak hükümetinin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ni (IKBY) tartışmalı bölgelerden çıkarmasıyla sonuçlanan süreçten Kürtler ciddi bir başarısızlıkla çıktı. Fakat o dönemde temel parametre, ABD’nin Irak’ta hâlâ muhatap alabileceği bir merkezî hükümeti ayakta tutmasının yolunun onu güçlendirmekten geçmesine dayanıyordu.

Son 4 yılda Irak çok değişti ve ABD’nin askerî varlığını azaltması da bu değişimin farkında olduğunu gösteriyor. Temel parametre değiştiğinde ne olduğunu Afganistan’da gördük. Irak’ta temel parametre merkezî hükümetin güçlendirilmesinden yönetilebilir müttefiklerin güçlendirilmesine kayarsa bunun sonucu ülkenin parçalanmasına kadar varabilir. Üstelik, bu sefer elde bir referandum kararı ve çoktan yeniden konuşlanmış olan ABD askerî varlığı da olacak.

Yani, ABD’nin mevcut çekilme/yer değiştirme planı, Irak’ta merkezî hükümetin zayıflığı, milis grupların İran ile yakın ve Çin ile gelişen ilişkisi, merkeze odaklanarak istikrar sağlamak yerine istikrar sağlama işini yerel aktörlere devretmesi gibi faktörler Irak’ın kuzeyinde yeni bir devletin kurulmasının önünü açabilir. Bu yüzden ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi sonrası hamlelerini iyi okumak ve bunun diğer örneklerde nasıl etki yaratabileceğine odaklanmak büyük bir zorunluluk haline geliyor.

—————————————————–

Kaynak:

https://fikirturu.com/jeo-strateji/abd-afganistandan-cekildigi-gibi-iraktan-da-cekilirse-ne-olur/

[i] Doç. Dr. Serhat ERKMEN, JSGA Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. Doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde tamamladı. Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) ve Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) ve 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü gibi düşünce kuruluşlarında çalıştı. Terörizm ve Orta Doğu konularında yayımlanmış çok sayıda makalesi bulunuyor.

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen