21. Yüzyıl Teknolojileri ve Ülkelerin Geleceği

Batı toplumları sanayi, bilim ve teknoloji devrimlerinden sonra 3. basamak olan bilinç toplumuna çıkış evresini tamamlamak üzeredirler. Artık ekonomiden, iş hayatı, sosyal yaşama kadar akıl, izan, liyakat, analitik mantık, bilgi ve bilim bazında kurumsallaşma hız kazanmış; menfi, keyfi, egolu yönetim şekilleri geri planda kalmıştır. Japonya, Rusya, Güney Kore, Çin, Singapur ve Tayvan gibi doğu ülkeleri de farklı yollardan olsa da bir şekilde bilinç toplumuna geçiş olan tekâmül evrelerini tamamlama sürecine girmiştir. Bilinç boyutuna erişemeyen ya da erişmesi engellenen toplumlar yaya kalmaya mahkûmdur. Batı toplumları ve onlardan hiç aşağı kalmayan uzak doğu merkezli doğu toplumlarının beşerî yaratıcılıkları bugün fethedilmeye çalışılan ve artık paylaşımı için müzakerelerin başlatıldığı Mars’taki keşif robotlarıyla sembolleşmiş durumdadır. Aynı beşeri yaratıcılık Satürn’e gönderilen Cassini uzay aracından uydusu Titan’a indirilen Huygens robotu ile taçlandırılmış bulunmaktadır. 

*****

Bekir KAVRUK[i]

1960’lı yıllarda başlayıp, 2000’li yıllarda hız kazanan ve 4. boyutu ifade eden dijital teknolojiler özellikle iletişim alanında tüm dünyada mesafe ve zaman sorununu yok ederek 21. yüzyılın şekillenmesinde inanılmaz roller oynamaktadır.

4. boyut ileri ve akıllı teknolojiler akıllı, siber ve sanal sistemler, hologram teknolojisi, 3D dijital teknolojiler, 5G, yapay zekâ, akıllı robotlar ve bu robotların endüstriyel ya da askerî amaçlı kullanımı, 6.nesil savaş, uzay, mars teknolojileri, kablosuz enerji transferi, pil, malzeme mühendisliği, endüstriyel tasarım, uzaktan kumanda; ev, iş yeri ve araç kullanım, yönetim veya kontrol sistemleri, WhatsApp gibi sosyal medya ve iletişim ürünleri, ayna dünyalar teknolojisi, yapay güneş teknolojisi, gen teknolojileri, High-Tech finans, Kripto, dijital para,  Forex, türev borsa ürünleri ve küresel Network sistemleri insanlığın geleceğini şekillendirme yolundadır.

Fizikte ortaya çıkarılan ve matematiksel olarak ispatlanan sicim teorisi ve onun bir sonraki adımı olan M teorisi deneysel olarak İsviçre’deki CERN’de ve ABD’deki FERMİLAB’da geliştirilmeye çalışılmaktadır. Sicim (string) teorisine göre dünyamızın âdeta canlı bir embriyon gibi içinde bulunduğu evren tek değildir, sonsuz sayıda “paralel evrenler” bulunmaktadır. Günümüzün Einstein’ı sayılan Edward Witten (IQ’su 190) ve arkadaşları sicim (string) teorisini M teorisi (11. boyut) olarak yeniden formatlayıp geliştirmiş ve dünyamızın içinde bulunduğu evrenimizde tüm olup bitenlerin 4 boyut içerisinde meydana geldiğini ortaya koymuştur. 4 boyutlu yaşamın 4. boyutu olarak ortaya çıkan zaman kavramı Einstein’ın görelilik teorisi ile ayrı bir felsefi anlam kazanmıştır.

Teknolojinin ve beşerî sermayenin ekonomideki inanılmaz mucizesi Apple’ın kurucusu Steve Jobs ve Tesla – SpaceX’in kurucusu Elon Musk ile sembolleşmiştir. Gen teknolojisinde de inanılmaz hızda ilerlemeler kaydedilmiş, Çinli bilim insanı He Jiankui genetiği tasarlanmış ilk insanlar olan ikiz bebeklerin doğduğunu açıklamıştır. Bu insanların ilk GDO’lu süper bebekler olduğu da söylenebilir. Dolayısıyla Superman efsanesi gerçek olma yolundadır. Örneğin “Sporda hiç yorulmayan süper insanların yeri ne olacaktır?” sorusu büyük tartışmalara yol açacaktır. 100 yıl içerisinde biyolojik, elektronik, mekanik ve GDO karışımlı insanların ortaya çıkacağı ve insan ömrünün 200 yıla erişeceği tahmin edilmektedir.

Anglo Sakson’lar 2030’larda ordularının %30’unu yapay zekâlı robot askerler bazında planlamakta olup, Star Wars teknolojileri gerçekleşme yolundadır.  Ancak “etik mi teknoloji mi” noktasında mühendislerin, bilim insanlarının odağının teknoloji olması gerektiği görüşü ağırlık kazanmıştır. Pragmatist dünyada geliştirilen teknolojilerin  etiksel  değer ve ölçülerini devletin, kamuoyunun ve seçilmiş politikacıların belirlemesi gerektiği, aksi bir halin teknolojik gelişim sürecini frenleyeceği, örneğin “eğer Einstein işin etik kısma takılsaydı  kuantum fizik devrimi gecikme gösterirdi” yönündedir.   

Diğer önemli bir gelişim ise sanal gerçeklik teknolojisinin son aşaması olan ayna dünyalar teknolojisidir (mirror worlds technology). Bu teknoloji belki de klasik bilgisayar ve televizyonları atıl bırakacak ve böylelikle sanal ve gerçeğin birbirine karıştığı bu dijital teknolojiyle zaman, mesafeler ve mekânlar ortadan kalkacaktır. Böylece örneğin çoktan ölmüş olan Elvis Presley ile sanal mekânda buluşup bire bir sohbet etme imkânı ortaya çıkacaktır. Bu aşamalar teknolojide devrim niteliği taşımaktadır ve insanlığa psikolojik alanda ne gibi sorunlara yol açacağı büyük bir tartışma konusudur. 

Hannover’de CeBIT 2017’ye bizzat katılan Japonya Başbakanı Shinzo Abe, dördüncü endüstri devrimi Endüstri 4.0’ın ardından yaşanacak yeni endüstri dönemi olan Süper Akıllı Toplum (Super Smart Society) sisteminin (Toplum 5.0) Tokyo’da başlatıldığını açıklamıştır. Shinzo Abe, bu yeni kavramın “teknolojinin ve yapay zekânın toplumlar tarafından bir tehdit olarak değil, bir yardımcı olarak algılanması gerektiği” felsefesiyle temellendirileceğini dile getirmiştir. Toplum 5.0, ekonomik kalkınmayı dengelemek ve sosyal sorunları çözmek amacıyla öncülüğünü bilim ve teknolojinin yapacağı ve inovasyon ile oluşturulacak yeni bir topluma işaret etmektedir. Yapay zekâ ile robot ve paylaşım ekonomisi gibi yeniliklerin hem farklı endüstrilere hem de sosyal hayata dâhil edilmesiyle her türlü sosyal zorluğu çözebilen bir toplum oluşturmak amaçlanmaktadır. 

Sonuç:

Avrupa’da 16. yüzyılda başlayan Rönesans hareketi bilgiye 3.boyut olarak “İdrak=Bilinç” kazandırması itibarıyla batı toplumlarına dünya hâkimiyetini kazandırmıştır. Rönesans süreci sonrası ortaya çıkan aydınlanma felsefesi tekâmülün birinci basamağı olan inanç toplumundan ikinci basamağı olan bilgi toplumuna çıkış evresidir. Atatürk Türk toplumunda bunu hedeflemiştir. Ancak imam, din görevlilerin yetiştirilmesine yönelik olarak 1924 yılında kurulan imam hatip mektepleri nasıl ve neler olduysa Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana çağdaş dünyaya entegre edilen laik bazlı modern eğitim sistemine alternatif olarak gelişim göstermiş, imam hatip ortaokullarının da kurulmasıyla beraber bugün Türk eğitim sistemi neredeyse ikiye bölünmüş görünüm kazanmıştır.

Batı toplumları sanayi, bilim ve teknoloji devrimlerinden sonra 3. basamak olan bilinç toplumuna çıkış evresini tamamlamak üzeredirler. Artık ekonomiden, iş hayatı, sosyal yaşama kadar akıl, izan, liyakat, analitik mantık, bilgi ve bilim bazında kurumsallaşma hız kazanmış; menfi, keyfi, egolu yönetim şekilleri geri planda kalmıştır. Japonya, Rusya, Güney Kore, Çin, Singapur ve Tayvan gibi doğu ülkeleri de farklı yollardan olsa da bir şekilde bilinç toplumuna geçiş olan tekâmül evrelerini tamamlama sürecine girmiştir. Bilinç boyutuna erişemeyen ya da erişmesi engellenen toplumlar yaya kalmaya mahkûmdur. Batı toplumları ve onlardan hiç aşağı kalmayan uzak doğu merkezli doğu toplumlarının beşerî yaratıcılıkları bugün fethedilmeye çalışılan ve artık paylaşımı için müzakerelerin başlatıldığı Mars’taki keşif robotlarıyla sembolleşmiş durumdadır. Aynı beşeri yaratıcılık Satürn’e gönderilen Cassini uzay aracından uydusu Titan’a indirilen Huygens robotu ile taçlandırılmış bulunmaktadır. 

Dünya tarihinde geçen reel zaman kendi tarihini insanların ve ülkelerin her birinin kendine göre yontmaya çalıştığı sübjektif yazı ve yorumlardan ayrı ve hayatın gerçekliği olarak zaten oluşturmaktadır. Dolayısıyla ülke stratejilerini popülist ve asılsız palavraların, yalanların ya da hayallerin üzerine değil, bu objektif ve tarihî gerçekler üzerine kuran devletler uluslararası rekabette kendilerine çok ciddi avantajlar sağlamışlardır.

Doğru oturup, doğru konuşma zamanı gelmiş hatta geçmektedir. Yol, köprü, tünel vs.. gibi fiziki sermaye birikimi ülkenin gelişimi için gereklidir. Ancak fiziki sermaye dâhil ülkeyi yaratan onun gelişmesinde, geleceğinde temel olan zenginlik insan eğitim ve kalitesine dayanan beşeri sermaye birikimidir. Teknolojik gelişmelerde yaşamsal öneme sahip olan İnovasyon olgusu STEM [Bilim (Science), Teknoloji (Technology), Mühendislik (Engineering) ve Matematik (Mathematics)]  üzerinden inşaat edilecek AR-GE’nin yaratıcılık becerileriyle ortaya çıkmaktadır. İnsan yaratıcılığı, inovasyon ve analitik felsefe çok önemli beşeri sermaye kaynakları olup, bu olgular serbest, özgür ve demokratik düşünce ortamlarında filizlenmektedir.

Yeteri donanımlı üniversiteler zemininde  Aselsan, Tusaş, Baykar, Netaş  ya da Havelsan vs.. gibi özel sektör örneklerinde görüldüğü üzere özgür yaratıcı ortamlarda üretken mucizevi gelişimler sağlamanın mümkün olacağı görülmüştür. Ancak Türkiye süper akıllı toplum (Toplum 5.0)  çağını popülizme kaymadan ülke bazında yakalamak zorunda olup, yaratıcı beceri, inovasyon ve analitik zekayı dolayısıyla teknolojik gelişimi teşvik edecek olan ortamı sağlamak adına yapısal reformları daha fazla gecikmeden hayata geçirmek durumundadır.

—————————————————–

Kaynak:

https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/politik-sosyal-kulturel-arastirmalar-merkezi/21-yuzyil-teknolojileri-ve-ulkelerin-gelecegi

[i] 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Bilimsel Danışmanı

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen