Erdoğan-Biden görüşmesi… ABD ile ilişkilerde sıkıntılar aşılamıyor

Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında varılan üçlü mutabakatın hemen ardından 29 Haziran tarihinde Biden ile Erdoğan arasında Brüksel’deki görüşme gerçekleşmiştir. İkisi arasındaki bu üçüncü görüşme, Türkiye’nin söz konusu iki ülkenin başvurularıyla ilgili alınacak NATO kararı üzerindeki vetosunu kaldırmasının yumuşattığı ortamda gerçekleşmiştir. Bir saat kadar sürdüğü açıklanan bu görüşmede Biden, F-16 projesinde Türkiye’yi destekleyeceğini bir kez daha kayda geçirmiştir.

*****

Sedat ERGİN

ABD’de Demokrat Joe Biden’a Beyaz Saray’ın kapısını açan başkanlık seçimi 3 Kasım 2020 tarihinde yapıldı.

Kongre baskınının ardından yemin edip işbaşı yapmasının 20 Ocak 2021 tarihini bulduğunu dikkate alırsak, henüz iki yılı bile bulmuş değil kendisinin başkanlığı. Geçen iki yıla yakın süre zarfında Biden’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilişkisi, belli bir mesafenin hissedildiği, iniş çıkışlı bir çizgide seyretmiştir. 

Erdoğan ile Biden arasında geçen salı günü Endonezya’nın Bali adasında düzenlenen G20 Zirvesi sırasında yapılan görüşmeden yansıyanlara baktığımızda, bu tespitte değişikliğe gitmemizi gerektirecek yeni bir durumun ortaya çıktığını söyleyebilmek güçtür.

***

Kısaca hatırlayalım. Biden, yemin ettikten sonra Erdoğan’ı aramak için üç ay beklemiş, 23 Nisan 2021 tarihindeki telefon konuşmalarından haziran ayında Brüksel’deki NATO Zirvesi sırasında gerçekleşecek ikili görüşmenin randevusu çıkmıştı.

Yaklaşık 45 dakika kadar süren ve büyük ölçüde baş başa yapılan 14 Haziran 2021 tarihindeki Brüksel buluşmasının önemli bir sonucu, ABD’nin Afganistan’dan çekilme planları çerçevesinde Kabil Havalimanı’nın işletilmesini Türkiye’nin üstlenmesi konusunun ivme kazanması olmuştu. Kabil Havalimanı projesi, o tarihte Türkiye’nin stratejik önemini ABD’nin gözünde yeniden tanımlayacak, bu çerçevede ağır sorunlarla kilitlenmiş ilişkilerin önünü açacak bir sihirli değnek gibi görülmüştü. Ancak ABD’nin 2021 ağustos ayında erken bir şekilde icra edilen ve tam bir fiyaskoya dönüşen çekilişi sonucu Taliban’ın Kabil’i herkesi şaşırtarak önceden kontrolü altına alması, beliren kaos ortamı içinde bu planı boşluğa düşürmüştür.

Bunun üzerine ilişkilerde yeniden bir belirsizliğe girilmiş, bunu 2021 Eylül ayında New York’taki BM toplantıları sırasında Erdoğan’ın kendisiyle görüşme talebine Biden’ın olumsuz yanıt vermesinin yol açtığı ve Cumhurbaşkanı’nın da bunun üzerine kendisine dönük rahatsızlığını oldukça kuvvetli ifadelerle dışa vurduğu randevu krizi izlemiştir.

Bu krizin ardından 31 Ekim 2021 tarihinde Roma’daki G20 Zirvesi sırasında gerçekleşen ve buzların kısmen eridiği buluşma gelmiştir. Yaklaşık bir saat 10 dakika süren Roma görüşmesi, en azından eylül ayında ortaya çıkan soğukluğun kontrol altına alınmasına yardımcı olmuş ve iki ülke arasında dışişleri bakanlıklarının merkezi rol üstlenecekleri bir “Stratejik Mekanizma” kurulması arayışı ortaya çıkmıştır.

***

Bu arada, Türkiye’nin eylül sonundaki kriz ortamında Hava Kuvvetleri’nin envanterindeki 80 F-16 uçağının modernize edilmesi ve ayrıca 40 adet modernize edilmiş yeni F-16 uçak satın alınması yolunda ABD’ye yaptığı başvuru, birden iki ülke arasındaki ilişkilerin yeni ve önemli bir gündem maddesi haline gelmiştir. Roma buluşması, Biden’ın yönetim olarak Türkiye’nin F-16 talebinin Kongre’den geçmesi konusunda “elinden geleni yapacağı” yolunda söz vermesine sahne olmuştur.

Öte yandan, Roma buluşmasının sonucu olan Stratejik Mekanizma geçen dönem içinde Dışişleri Bakanları ve Bakan Yardımcıları düzeyinde yapılan toplantılar üzerinden işletilse de, ilişkilerdeki hiçbir tıkanıklığı çözmemekle birlikte en azından diyaloğun sürdüğünü göstermek, pozitif bir gündeme vurgu yapmak suretiyle ilişkilerdeki tansiyonu hafifletici bir işlev görmüştür.

***

Rusya’nın geçen şubat ayında Ukrayna’yı işgali iki ülkeyi daha yakın bir mesainin içine çekmekle birlikte, ilişkilerdeki sıkıntılı durum savaşa rağmen de aşılamamıştır. Bu tablo içinde geçen haziran ayında Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurularını veto etmesi kriziyle toplanan Brüksel’deki NATO Zirvesi’ne gelinmiştir.

Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında varılan üçlü mutabakatın hemen ardından 29 Haziran tarihinde Biden ile Erdoğan arasında Brüksel’deki görüşme gerçekleşmiştir. İkisi arasındaki bu üçüncü görüşme, Türkiye’nin söz konusu iki ülkenin başvurularıyla ilgili alınacak NATO kararı üzerindeki vetosunu kaldırmasının yumuşattığı ortamda gerçekleşmiştir. Bir saat kadar sürdüğü açıklanan bu görüşmede Biden, F-16 projesinde Türkiye’yi destekleyeceğini bir kez daha kayda geçirmiştir.

Tekrarladığı vaatlere karşılık, ABD yönetimi, teknik düzeydeki görüşmeler uzadığı gerekçesiyle aradan bir yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına karşılık Türkiye’nin F-16 talebiyle ilgili resmi bildirimini Kongre’ye henüz iletmiş değildir. Yönetimin resmi bildirimi yaptıktan sonra Kongre cephesindeki muhtemel engellemeleri aşıp aşamayacağı Türk-ABD ilişkilerinin önümüzdeki aylardaki en kritik sınavlarından biri olacaktır.

***

İşte Biden’ın Başkan seçilmesinden sonra Erdoğan ile dördüncü görüşmesi geçen salı günü Endonezya’daki G20 Zirvesi sırasında bu arka plan üzerinden gerçekleşmiştir.

Bundan önceki üç buluşmanın genellikle bir saat dolayında sürdüğü hatırlandığında, bu kez kısa süreli bir görüşmenin yapılması çok geniş bir görüş alışverişine zaman kalmadığını gösteriyor. Bazı haberlere göre toplantı 15 dakika kadar sürmüştür.

Yapılan açıklamalara göre, Türkiye’nin Ukrayna tahıl koridoru anlaşmasının hayata geçirilmesinde oynadığı rolden dolayı Biden, Erdoğan’a teşekkür etmiştir. Türk tarafının açıklamasından, Biden’ın F-16 dosyasında Kongre’de yardımcı olacağı hususundaki sözünü bir kez daha tekrarladığı anlaşılıyor. Bu arada, Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliklerinin parlamentoda onayını askıda tutması ABD tarafında sıkıntı yaratan bir başlık olarak beliriyor.

***

Beyaz Saray’ın açıklamasına göre, Başkan Biden, geçen pazar günü İstiklal Caddesi’nde meydana gelen terör saldırısından dolayı taziyelerini de iletmiştir Erdoğan’a. Aslında bu görüşmeyi diğerlerinden farklı kılan bir yönü, Türk kamuoyundaki tartışmalarda İstanbul’daki terör eyleminin doğrudan ABD ile ilişkilendirilmesinin yarattığı gölge altında yapılmış olmasıdır.

Ortaya çıkan bu atmosfer büyük ölçüde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun pazartesi günü Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’nin bir gün önce yaptığı taziye açıklamasını reddettiği ve ABD’yi bu hadiseden dolayı açıkça suçladığı çıkışının bir sonucudur.

Biden-Erdoğan görüşmesinin gerçekleştiği salı günü ABD Dışişleri Bakanlığı da bir açıklama yaparak, Soylu’nun açıklamasına yanıt verme ihtiyacını duymuş ve kendisinin ismini geçirmeden, olaydan ABD’yi sorumlu tutan beyanları “sorumsuzluk” olarak nitelendirip bu beyanların “derin hayal kırıklığı yarattığını ve reddedildiğini” duyurmuştur.

***

Bali’deki zirvenin Türk-ABD ilişkilerini ilgilendiren bir diğer boyutu, Ukrayna savaşında geçen salı günü NATO müttefiki Polonya topraklarına düşen bir füze nedeniyle patlak veren kriz üzerine Başkan Biden’ın Bali’deki G20 ülkelerinin bir bölümüyle bu konuda acil bir toplantı düzenlerken ortaya çıkan görüntüdür. Biden, Bali’de bulunan NATO üyesi ülkelerin liderlerini bu toplantıya çağırırken, Erdoğan’ı davete dâhil etmemiştir. Bu durum basın toplantısında gazeteciler tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sorularak uluslararası kamuoyuna da mal olmuştur.

Savaşta Rusya ile Ukrayna arasında kanallarını açık tutarak önemli bir rol oynayan Türkiye’nin bu toplantıya davet edilmemesi her bakımdan düşündürücüdür. Bu durum Türkiye ile ABD arasındaki güven sorununun bir dışavurumu olarak görülebilir.

***

Bu arada, İstanbul’daki terör saldırısının tetiklediği tartışmaların ardından Erdoğan’ın önceki gün G20 zirvesinin sonunda düzenlediği basın toplantısında “DEAŞ’la mücadele bahanesi altında terör örgütüne destek verenler de dökülen her damla kana ortaktır” şeklindeki sözleri, adını açıkça telaffuz etmese de ABD’ye gönderilmiş bariz bir mesajdır. Bu mesaj Erdoğan’ın Biden’la görüşmesinden bir gün sonra gelmiştir.

DEAŞ ile mücadele gerekçesiyle PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG/PYD’nin merkezinde yer aldığı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) isimli örgütü ortaya çıkartan ve halen desteklemekte olan ülke ABD’den başkası değildir. Önümüzdeki günlerde İstanbul’daki terör saldırısı bağlamında ABD’nin SDG’ye desteği nedeniyle Türk-ABD ilişkilerinde yeni artçı kriz dalgalarına tanıklık etmek şaşırtıcı olmayacaktır.

Sonuçta gerek ABD’nin YPG/PYD/SDG yapılanmasına desteği, gerek F-16 projesinin Kongre’deki akıbeti Türkiye-ABD ilişkisini önümüzdeki günlerde daha da sert savrulmaların içine itme potansiyeli taşıyor.

—————————————-

Kaynak:

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/erdogan-biden-gorusmesi-abd-ile-iliskilerde-sikintilar-asilamiyor-42172674

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen