Ben Türküyüm

Ben bir türküyüm.

Gurbet gurbet dolaşırım ben.

Gâh yarınlara akan bir pınar olurum, gâh Söğüt’lü bir çınar.

Köküm bir yerdedir, dalım bir yerde.

Dağ dağ, yayla yala gezerim.

Yaylalar içinde Erzurum yayladır.

Sazım çalınır Sivas ellerinde.

Mardin’de bir kapı, Bitlis’te beş minareyim ben.

 

Ben türküyüm.

 

Bülbüller bende düğün eyler.

Turnalar göğümden havalanır.

Ceylan bakışlarına kurban olurum sevdalımın.

Keklik gibi süzerim kanatlarımı kınalanmış ovalara.

 

Ben bir türküyüm.

 

Çanakkale içinde aynalı çarşı olurum.

Çöl çöl Yemen kokarım.

Bir Azerbaycan balasındayım.

Daha can boğazdayken Türk’ün verilen salasındayım.

Vatan dağlarında çiçek çiçek açarım ben.

Omuzumda sevda yükü vardır dağ dağ.

 

Ben bir türküyüm.

 

…………..

 

Bir Dünya Türkü

 

Bir dünyamız var ki anlatmaya kelimeler yetmez.

Bazen yürüdüğümüz, bazen koştuğumuz, bazen tökezlediğimiz.

Bazen de yolumuzu değiştirdiğimiz.

Kuzeyinde donduğumuz, güneyinde ısındığımız.

Düştüğümüz, kalktığımız.

Yıldızlarını saydığımız.

Ümitlerin bulut bulut üzerimizden geçtiği.

Güneşinde gölge aradığımız, gecesinde gündüz beklediğimiz.

Yayla yayla, dağ dağ, ova ova bir dünya.

Pınarıyla, deniziyle, ırmağıyla.

Dört mevsimi yaşadığımız.

Sevdiğimiz, sevildiğimiz.

Ayağımızı tutup tutup bırakan, günü gelince bırakmayacak bir dünya.

Velhasıl türkülerimiz dünyamızdır bizim.

 

 

Oku Yara

 

Men seni sevdim seveli, nece gün, nece aydı.

Mendili işle yolla dedim gelmedin.

Esmerim, güzel esmerimdin sen.

Elinde ayağında acem kınası vardı.

Dağlar yeşil boyandı buralarda.

Dağlar duman oldu.

Deryalar coştu ahımdan gelmedin.

Oysa, gülistanda bir gülümdün sen.

“Gözele bak gözele” dedikleri sendin.

Beyaz gül, kırmızı gül güller arasından gelirdi.

“Bu gelen yâr olaydı” derdim hep, sen yoktun.

Aç aç kolların, di gel yanıma dedim nece gün nece ay.

Kaladan kalaya şahin uçuran bendim.

Ah keşke kalanın dibinde bir taş olaydım.

Şıh bağına gazel düşerdi hep.

Bu dere baştan başa almalı bağ değildi artık.

Bir türküye başlardım sonra;

 

“Kâr etmez ahım sen gülizare..”

 

……….

 

Bazen onulmaz yerimizden yaralanırız.

Değme tabip kâr etmez.

İçimizde yangınlar büyür.

Bir derde düşeriz ki desem vay… Demesem vay…

Bir of çeksem karşıki dağın yıkılması bundandır.

Derdini hâl bilmez halsıza mı, kuş konmaz dalsıza mı anlatacaksın?

Bir kafeste tutarlar bizi dünyayı üstümüze örterler.

Kafeste aldığın nefes nefes midir?

Yara nedir bilmezler.

İçim kımıldar.

Göğüs kafesimden söylerim hüzünle.

Ben söylemeyim de kimler söylesin…

 

Geceler Yârim Oldu 

 

Biz sevmekle mayalanmışız.

Mayamız sevgi.

Damla damla sevgi yağar üzerimize.

Sırılsıklam olur seviniriz.

Göğe renk renk gökkuşağı işleriz sevinçle.

Bazen düşen damlalar sel olur.

Alır götürür neyimiz varsa.

Elimiz böğrümüzde kala kalırız.

Ama gün akşamlıdır.

Gecelere sabah yüklenmiştir biliriz.

Uzun gölgeli umutlarımız olur.

 

Gitsin de yâr dağıma konsun diye bir yanık türkü.

 

 

Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen