Karacaoğlan ve Bir Yol Hikayesi – 2

Ertuğrul Gazi’yi ziyaretten sonra Dursun Fakih’in  dağın tepesinde kartal yuvası gibi yerdeki kabrine uğradık. Dursun Fakih Şeyh Edebalı’nın damadı, Osman Gazi’nin de bacanağı idi. Eskişehir yakınındaki Karacahisar’da ilk hutbeyi o okumuştu.
Yine böyle ziyaretlerimden birinde Dursun Fakih türbesi yanında bir gül açmıştı ama gülün içinden de gül tomurcuğu çıkmıştı. Muhteşem bir görüntüydü. Sonra bir şiir yazdım “Gül İçinde Gül Bizdedir” diye. Mert’e o şiiri okudum.

Şeyh Edebalı, Dursun Fakıh, Ertuğrul Gazi ya da arif bir zat Osman Bey’e şöyle söylerdi belki;

Doğdukça bu günüm, ayım,
Sarılacak kol bizdedir.
Eyi dinle Osman Bey’im,
Hakk’a giden yol bizdedir.

Karayı bilmez akımız,
Var’a baş eder yokumuz,
Adem Ata’dır kökümüz,
Yesevi’ce dal bizdedir.

Demem ki “Oğuz’u uyut,”
Gök olana ne ki hudut?
Boy boylardı Dedem Korkut,
Kurt nefesli tel bizdedir.

Yaşadıkça bu acunda,
Ölüm erinde, gecinde,
Gülümüz okun ucunda,
Bismillahlı el bizdedir.

Bir elinden bağlar geçe,
Bir elinden dağlar geçe,
Ve ardınca çağlar geçe,
Törelenmiş il bizdedir.

Yarınlar yürür önünde,
Bir nefes var kuş canında,
Kılıcın ney’in yanında,
Uçtan uca yol bizdedir.

Şerre vurmak er huyudur,
Hakca vermek can suyudur,
Görmek duymaktan iyidir,
Peteği sır kul bizdedir.

Başaklanır deriliriz,
Yay olanda geriliriz,
Her nefeste diriliriz,
Söyleyecek dil bizdedir.

Dualıdır pişen aşın,
Gölgesi tutulmaz kuşun,
Yaşından büyüktür yaşın,
Damla, yağmur, sel bizdedir.

Aşkla pişer gönül aşı,
Sudan arı can kumaşı,
Kılıç kesmez eğik başı,

Gül içinde gül bizdedir.
Biz yola devem ediyorduk Mert’le. Uğur, yol koruyucusunun adı idi. Su da önemliydi. “Uğurlar olsun” diye su dökerdik gidenlerimizin ardından. Hatta mezarda bile.
Yine bir türkü başlamıştı radyoda;
Şu yüce dağları duman kaplamış,
Yine mi gurbetten kara haber var.”
Dumanlı dağların arasında yol alıyorduk. Sakarya Nehri’nin kenarında durduk biraz.
Bizim büyük aşıklarımız var. Onların etrafında aşıklık geleneği devam ediyor. Kars’ta Aşık Şenlik var, Erzurum’da Emrah, Sümmani. Sivas’ta Pir Sultan Abdal, Çukurova’da Karacaoğlan. Bu bölgelerimizde aşıklarımızız nağmeleri, avazları günümüze uzanıyor.
Karacaoğlan Çukurovalı. Günümüzün en iyi aşıklarından bir Aşık Feymani Ağabey de Karacaoğlan’ın takipçilerinden biri. Diyor ya “Ahu gözlüm tut elimden, Vaz geçmeden emelimden, Aşkın beni temelimden, Yıkmadan gel yakmadan gel.”
Karacaoğlanı günümüzde en iyi bilenlerden biridir Aşık Feymani yani Osman Taşkaya Ağabey. Aradım epey sohbet ettik sonra.
“Karacaoğlan’ın kitaplarını yazanlara bakıyorum, İstanbul’dan Toroslara yolu düşmüş insanlar. Buralarda birilerine sorup gitmişler. Şanslarından da bilmeyenlere denk gelmişler.
Çukurova öyle ucu bucağı olmayan bir yer değil. Esas Çukurova Kadirli bölgesi. Yüzbinlerce dönüm çukur arazi var burada. Her yerin ovasının adı var. Adana’nınki Yüreğir Ovası. Kozanda Sırkıntı Ovası, Yarsuvat Ceyhan Ovası. Tarsus Ovası, İskele Ovası, Amik Ovası, Silifke Ovası ama Çukurova Kadirli’nin.
Diğer ovalarda Karacaoğlan’ı pek bilmezler. Feke, Kozan, Kadirli bilir. Hangi yöre Karacaoğlan’ın bozlağını bilirse o.
Ben çocukken seksen yaşının üzerinde iki kardeş vardı. Bir konu açıldığında ‘bak Karacaoğlan Dedem ne demiş’ der ve bir dörtlük söylerlerdi. ‘Mustafa Emmi’ye bunları nereden belledin?’ diye sorduğumda ‘büyüklerimden’ diye cevaplardı. Ben onlara yetiştim.
Karacaoğlan dilden dile söylene gelir. Her evde Karacaoğlan okunurdu. Ben on kadar makam biliyorum Karacaoğlan’dan.
Karacaoğlan’ın bir üslubu var. Türkülerinin çok makamı var ama birbirlerine yakındır, belli olur zaten. Aktara aktara gelir. Çocukken kaba kâğıtlı bir kitap vardı. Burada mı basılmıştı bilmem. Bir daha göremedim. Sözleri değiştirilmemiş şiirlerdi onlar.
Karacaoğlan’ın şiirlerinde bizim buraların kelimeleri vardır. Bak bu şiiri bir söyleyeyim.
Yiğit yiğide yad olmaz,
Gamlanma gönül gamlanma.
İyilerde ham süt olmaz,
Gamlanma gönül gamlanma.
Yiğit yiğidin yoldaşı,
At yiğidin öz gardaşı,
Sağlıktır cümlenin başı,
Gamlanma gönül gamlanma.
Namert namerde yad olur,
Kötülerde ham süt olur,
Kara gün ömrü kıt olur,
Gamlanma gönül gamlanma.
Deve deveyi yedemez, (Çekemez)
Develer sarpa gidemez,
Bin kaygı bir borç ödemez,
Gamlanma gönül gamlanma.
Koyun meler, kuzu meler,
Sular hendeğine dolar,
Ağlayanlar bir gün güler,
Gamlanma gönül gamlanma.
Naçar Karacoğlan naçar,
Aşkın kitabını açar,
Kara gündür gelir geçer,
Gamlanma gönül gamlanma.
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen