Karacaoğlan ve Bir Yol Hikayesi -3

Karacaoğlan gezginci aşık tabi. Ben de öyle çok gezdim. Kayınbabam oldu sonra, Hazım Demirci ile gezdim. Saz çalamazdı ama güzel şiir okurdu. Abdulvahap Kocaman ile gezdim. 
Bir gün Karacaoğlan böyle bir gezi sırasında bakıyor karşıdan kızlar, gelinler toplanmış geliyor. Ot toplayacaklar, biraz eğlenecekler. Tam da bahar ayı. Ellerini vura vura, türkü söyleye söyleye geliyorlarmış. Sevinmiş Karacaoğlan. Kızlar nasıl olsa buradan geçecek, köyde kimin evine varsa daha rahat ederim, onlara sorup öğrenirim demiş. Aksilik bu ya, kızlar da başka yere sapmış. Ne umdum ne buldum diye düşünmüş. Almış sazı eline şunları söylemiş;
Elele vurarak gelen güzeller,
Garibin halinden bilmez misiniz?
Mevlâ’m sizi süs için mi yaratmış,
Siz gel demeyince gelmez misiniz?
Gurbete gidenler azığın alır,
Kimisi döner de kimisi kalır.
Kimi sevap için Kâbe’ye varır,
Kâbe kapınızda, bilmez misiniz?
Karadır kaşınız yaydan incedir,
Bugün dünya yarın ahret nicedir,
Gönül yapmak haccetmekten iycedir,
Gönül yapıp hacı olmaz mısınız?
Karacoğlan der ki hele niderim,
Başım alıp bu ellerden giderim,
Sizi Yaradan’a dava ederim,
Hiç mahşer yerine gelmez misiniz?
Aşık Feymani Ağabey bir derya. Üniversiteler mi yapar, bu işleri bilen başka birileri mi yapar bilmem ama bu deryayı değerlendirmemek vebaldir.
Feymani Ağabey 2006 da Türkmenistan’a gitmiş. On sekiz kişi varmış heyette ama bir tek aşık olarak da Feymani Ağabey. Orada Karacaoğlan’ın gençlik halindeki bir büstünü yapmışlar. “Niye gençlik hali?” diye sorunca. “burada doğdu, sonra sizin o tarafa gitti de ondan. Gitmeden önceki genç halini yaptık” demişler.
Kadirli yakınında Binboğa Köyü varmış, eskiden kasaba imiş. Tarihçi Cezmi Yurtsever de “ben araştırma yaptım, orası kasaba imiş” demiş.
Burada vakti zamanında bir ağa yaşarmış. O dönemde zenginlikmalının çokluğu değil de beslediğin mala göreymiş. Çok da boğası varmış ağanın. Civar köylüler gelirmiş buraya. “Falan beyin beslediği mallar bereketli” diye buraya gelirlermiş. O yüzden Binboğalı Ağa demişler. Kasabanın adı buradan kalmış.
Çevrede Eymürlü, Zakirli, Harkaşlı, Sarı Tanışmanlı ( Danişment’li), Mamolu mahalleleri varmış.
Afşin- Sarız arasında Binboğa Dağları var, Binboğalıların dağları demekmiş, yörükler oraya gidermiş.
Karacaoğlan da demiş ya;
Elâ gözlü benli dilber,
Halimden haberin var mı?
Seni eller alıyormuş,
Zulümden haberin var mı?
Atlılar geldi dizildi,
Aşığın bağrı ezildi,
Yavru kemerin çözüldü,
Belinden haberin var mı?
Karacoğlan budur halim,
Boynuna olsun vebalim,
Binboğalar benim ilim,
İlimden haberin var mı?
Biz Met’le dağları, tepeleri dolaşa dolaşa şehre doru yola çıktık.
Türküler bizim can evimiz.
“Yunusca yana yana,
Topraktan asumana,
Balkan’dan Türkistan’a,
Bana bir türkü söyle.
Sen bana Türk’ü söyle” dedik.
Radyoda bir Rumeli türküsü başlamıştı.
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen