Çuvaldız…

 

Prof.Dr. Orhan ARSLAN

 

Tarih sahnesinde 5 bin yıl var olacaksınız, bu coğrafyada bin yıl hüküm süreceksiniz, İslam’la müşerref olmanız neredeyse 1400 yılı bulacak, Kutsal Emanetlere sahip olmanız 500 yılı geçecek.

 

ŞİMDİ SORU?

Devlet olarak, bu muhteşem birikimle, deneyim ve bilginin zirvesinde değilseniz, neredesiniz ve nesiniz?

Bu tarihi ve kültürel müktesebata bihakkın layık olmanız gerekmez miydi?

 

EY BENİM EBED MÜDDET DEVLETİM!

(Kendimize her gün çuvaldız batarken, sen de iğneye razı ol lütfen!)

Türk Milletinin başındakiler, tribüne oynamazlar, kameralara dönüp “Ey Amerika”, “Ey AB” demezler. Medya yoluyla mesaj göndermezler. O hafif reklamı, sevgilisinden ayrılanlar Boğaz Köprüsünden atlama numarasıyla yaparlar.

Bizim atalarımız var, tarihimiz var, sayısız deneyimimiz var. Onlardan örnek ve ders alınmaz mıydı?

 

KÜRT KARDEŞLERİMİZİN PKK’LIŞTIRMA SÜRECİNE NASIL GÖZ YUMDUNUZ?

Habur girişinin mantığı neydi? Sokakların belediye araçlarıyla kazılmasına ve Güneydoğunun silah deposuna dönüştürülmesine hangi gerekçe ile bu kadar yıl müsaade ettiniz?

Masum yöre halkını, yıllarca terör örgütünün kanlı ellerine ve halk mahkemelerinin adaletine! nasıl bıraktınız?

Mısır’ı, İran’ı, Suriye’yi, Irak’ı ve Libya’yı nasıl kaybettiniz? 

 

BU NASIL BİR SURİYE POLİTİKASI?

Rus uçağını niçin düşürdünüz? Turizmi nasıl mahvettiniz? Tarım ürünleri ihracatına bu darbeyi hangi gerekçe ile vurdunuz?

Üç milyon Suriyeli mülteciyi bu ülkeye nasıl sokarsınız? Hem onlara, hem Türkiye’ye yazık ettiniz. (Geldikten sonra elbette ki misafirimizdir).

Suriyeli mültecilerle AB’ne nasıl şantaj yaparsınız? Dış politikadaki ilişkiler bu kadar yüzeysel mi oluyor? Demek ki, yüzeysel değilmiş; çünkü yemediler.

 

ABD İLE İLİŞKİLER…

ABD 1 Mart Teskeresini unutmadı. Hıncını ve intikamını her an alıyor.

ABD’ni önce davet ettiniz, sonra devlet ciddiyetine sığmayan gerekçelerle reddettiniz (Deniz Bölükbaşı’nın 1 MART VAKASI kitabını lütfen okuyunuz).

ABD’ni Kürtlerin kucağına attınız, onlara zorunlu müttefik yaptınız. Bin yıllık Türkmen şehirlerini başta Kerkük olmak üzere peşmergeye terk ettiniz, Irak’taki Türkmen varlığını yok ettiniz.  Kendiliğinden yok olacak Kandili ülkenin başına bela ettiniz. Türk askerinin başına çuval geçirttiniz. O 14 asker, keşke vuruşarak şehit olsalardı da, bugün düşman edeceklerinizin hesabını o zaman yapsaydınız…

O zaman kırmızıçizgi muhabbeti vardı. Bugün o da yok…

ABD, PYD ile aynı safta savaşırken, İncirlik’ten kalkan Amerikan uçakları YPG’ye sürekli silah ve mühimmat taşırken, her gün en az 3-4 şehit verirken, gözümüze bakarak bizi kandırmaya çalışan Obama ile karşılaştığınızda nasıl davranacaksınız?

Obama hep soruyordur: “1 Mart 2003’de bize niçin kalleşlik yaptınız?”

 

ALMANYA’YI NASIL KAYBETTİNİZ?

Kadim dostumuz Almanya’yı, 101 yıl sonra sözde soykırımı tanıyacak kadar, kendinizden nasıl uzaklaştırdınız?  Merkel’in toplantıya katılmaması, elimize tutuşturulan horoz şekeri değil de, ne?

Ya da, benim devletimi, hiç ama hiç ciddiye almadığı…

Türkiye’nin, sözüne ve kararlarına güvenilir bir devlet gibi davranmadığı ve düzenli olarak skandal yarattığı, tribünlere oynadığı sadece yazılmıyor, inanılıyor. 

Bütün bunlardan sonra Merkel ile nasıl yüz yüze geleceksiniz?

 

ERMENİLER TAZMİNAT VE MÜLKİYET DAVASI AÇABİLİRLER

Almanya sıradan bir ülke değildir; AB’nin lideri ve bizim ekonomik partnerimizdir. Böyle bir ülkenin Türkiye’ye sırt çevirmesi ve haklı davamıza soykırım demesi, Ermenilere 3T (Tanınma, Tazminat, Toprak) planını süratle uygulamaya koymalarına cesaret verecektir.

PARALEL YAPI…

Yıllarca Paralel yapıyla işbirliği yapıp veya onlara kanıp, binlerce kazık yedikten sonra, bugün paralel suçlamasıyla (baştakileri geçiyorum) başörtülü ev kadınlarının tutuklanmasını nasıl açıklayacaksınız? Ya da karar makamında olmayan, sadece rızkı için oralarda görev yapan masum insanların suçlanmasını…

 

NEWYORK’DA GÖRÜLEN DAVA…

Bu davanın Türkiye ile olan ilişkilendirilme ihtimali bile gerçekten kaygı vericidir. Devlette yolsuzluk ve hırsızlığın adeta kurallaştığı ayyuka çıkmışsa, namuslu vatandaşın vicdanında aklanmak çok zor olacaktır?

Bilesiniz ki; “Bir şeyin şüyuu, vukuundan beterdir.”

 

ELEŞTİRİ (HAKKI SÖYLEMEK)

İnsandaki akıl, vicdan, irade ve sorumluluk duygusu eleştiriyi emreder: “Hakkı söyle”.

Günümüzde tabularımız yıkılmasın, yalanımız bilinmesin ve sahte görüntü bozulmasın diye eleştiriden kaçtık. Hatasız liderler, masum imamlar ve lanetli hasımlar icat ettik.

Hâlbuki Hz Ömer’in  “ Ben hata yaparsam ne yaparsınız” sorusuna cevap: “Seni kılıcımızla düzeltiriz” olmuştu.

Eleştiri, değer vermektir: “Sen altınsın dostum, hatan ise kir. Bu kir sana yakışmadı. Gel yıkayalım”.

Eleştiremediğimiz için, maalesef gıybet ediyoruz.

Yapıcı eleştiri, adalet ve itidalli ise, o insan için “estağfurullah” demektir.

 

EY BENİM DEVLETİM!

Umut iman demektir, biz umudumuzu kaybetmeyiz ama…

Sen de;

Külâhını önüne koy ve düşün.

Yoksa külâhları değişelim mi?

Bizi vahiyle özeleştiriye yönlendiren Allah’ım. Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz.

Hayırlı Pazarlar diliyorum.

Doruk Köyü, 05 Haziran 2016

 

Yazar
Orhan ARSLAN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen